***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

22 Kasım 2009 Pazar

Özel Çorlu Şifa Hastanesi Genel Koordinatörü Yuşa Saltoğlu; “Sistemden Mağdur Olmayan Yok”


Tablo İç Açıcı Değil, Hastaneler Sistemden Çıkabilir”

Özel Çorlu Şifa Hastanesi Genel Koordinatörü Yuşa Saltoğlu, 1 Ekim 2009 tarihi itibariyle Maliye Bakanlığı`nın, tedavi katılım payının uygulanması konusunda tebliğ yayınladığını ve bu tebliğin yürürlüğe girdiğini söyledi.

Saltoğlu, bu tebliğe göre; bir vatandaşımızın Özel bir Sağlık Kurumuna gittiği vakit 15 TL, Devlet veya Üniversite Hastanelerine gittiğinde 8 TL, Sağlık Ocağı’na gittiğinde ise 2 TL katılım payı ödeyeceğini anımsatarak; “Bundan önce böyle bir katılım payı yoktu, katılım payının olmamasını savunmak mümkün değildir. Sosyal Güvenliğin sürdürülebilirlik ilkesinin işleyebilmesi için katılım payı olması şarttır, ama eşit olmalıdır. Vatandaşlarımız, Özel Kurumlara gittiklerinde farklı, Devlet Kurumları’ na gittiklerinde ise, farklı fiyat ödememelidir. Eğer verilen hizmetin aynı olduğunu düşünüyorsak, katkı payı da eşit olmalıdır. Kaldı ki Devlet’ in T.C. Anayasasına göre, vatandaşlarına eşit muamele yapması gerekir. Özel hastaneye gidince farklı katılım payı, Devlet Hastanesi’ ne gidince farklı katılım payı Anayasa’ da ki eşitlik ilkesine aykırıdır” dedi.

Anayasamızın 56. maddesi gereği; Devlet, Sosyal Hizmet ilkesi gereğince, Kamu ve Özel kuruluşları planlayarak, denetleyerek görevini yerine getirmesi gerekir diyen Yuşa Saltoğlu; “Ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın da sağlık giderlerinin şartsız karşılanması gerekir. Yeni düzenleme ile ödeme gücü olmayanlara verilen yeşil kartlılarında Sağlık Ocakları’ nda 2 TL, Devlet Hastaneleri’ nde ise 8 TL katkı payı ödemesi şartı getirilmiştir. Yani ödeme gücü olan vatandaşlarımızla, ödeme gücü olmayan vatandaşlarımız aynı düzenlemede eşit olmayan durum ile karşı karşıya bırakılmıştır. 2001 yılından bu yana “Sağlıkta Dönüşüm Reformu” adı altımda hastanelerin tek elde birleştirilmesi özel sektörün teşvik edilmesi sağlanarak, ciddi yatırımlar yapılmış ve kimsenin inkar edemeyeceği ciddi mesafeler kat edilmiştir. Ancak tüm bunlar yapılırken sistemin sürdürülebilirlik ilkesi yerine getirilmemiştir. Şimdi ciddi bir Sosyal Güvenlik açığı ile karşı karşıya kalıp ödeme gücü olmadığı için, yeşil kart verdiğimiz vatandaşlardan bile katkı payı alınmaktadır. Yeşil kartın rengi kırmızıya dönmüştür. Biz Özel Hastaneler, kaliteli hizmet verebilmek için aldığımız ücretten herkes şikayetçi iken, şimdi Devletin; Hastaneleri, Sağlık Ocakları ödeme gücü olmayan vatandaşlarımız dahil herkesten katkı payı almaktadır. Çıkan tebliğde, Devlet Hastanesi’ ne gidenler 8 TL, Özel Hastane’ ye gidenler ise 15 TL ödemektedir. Şimdi biz Özel Hastaneler olarak, Devletin bize gelen vatandaşlarından %100 daha fazla katkı payı almamızı neye bağlamamız lazım. Devlet, Özel hastaneye giden vatandaşlardan 15 TL katkı payı alınmasını sağlayarak vatandaşlar arasında eşitsizliğe yol açmaktadır. Tahsil edilen bu paralar, Özel Hastanelere kalmadığına göre, vatandaşa katılım payından ziyade bir cezadır” diye konuştu.

Saltoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “2001 yılından bu yana yatırım teşvikleri ile sermayesini sağlık sektörünün hizmetine sunmuş olan müteşebbisler, bugün çok yüksek seviyeli sıkıntı içerisindedirler. Sosyal Güvenlik Kurumu’ nun Özel Hastanelerin fark ücretlerine müdahale etmiş olması, gelişimi ve büyümeyi engelleyici Yönetmeliklerin çıkmış olması sıkıntıyı hat safhaya ulaştırmıştır. Özel Hastaneler’ in kendi başlarına personel alması kısıtlanmış, Özel Hastaneler için kaçınılmaz olan teknoloji yatırımları ise, Bakanlık müsaadesine bağlanmıştır. Sosyal Güvenlik Yasası çıktığı günden bugüne kadar yasanın %80’ i değişmiş durumdadır. Bir yasa çıktıktan sonra revize olması çok doğaldır. Ancak, 5 ( beş ) yıl önce yayımlanmış bir Yönetmeliğin gelişen dünya ve ihtiyaçlarla beraber yürürlükten kalkmış olması doğal karşılanabilir, ama 1 yıl önce çıkan Genelge, Yönetmelik ve Kanunların %70, % 80’ ini değişmiş ise, o zaman bir problem olduğu kesindir.”

Para Var Fiş Yok
Saltoğlu; “Vatandaş, her muayene olduğu vakit bu paraları cebinden çıkartıp veriyor, hastaneler de bu paraları devlet adına tahsil ediyor ama bu paralar bizim kasamıza girmiyor. Bilançoya dahil olmayan bir para için, kasamıza girmeyen bir para için fiş veremeyiz. Maliye Bakanlığı fiş verilmeyecek diyor, vatandaş parayı veriyor, fiş alamıyor ve vergi ziyanına neden oluyor. Vatandaş para veriyor ve karşılığında fiş istiyor ve biz de vatandaşın bu isteği karşısında “ veremeyiz, genelge var” diyoruz. Vatandaşın bize bu durumda karşılığı ise, “ne demek genelge var, böyle şey olur mu?” oluyor. Vatandaş 15 TL para ödüyor ise, fişini de almalıdır. Bu paralardan fiş isteyen vatandaşa “bu genelgeyi gösterin” deniliyor. Önce eczaneler bu parayı tahsil ediyordu, şimdi ise bu tahsilât işini biz yapıyoruz. Tek kalem oldukları için “hayır” dediler, başardılar, bundan dolayı bu iş yönetmelik değişikliği ile hastanelere kaldı. Fakat eczanelerde de sıkıntı halen devam ediyor. Daha önce ki uygulamayla hastanede tedavi gören vatandaşın katılım payları hala sistemde kayıtlıdır. Bugün hastanelerde muayene olan ve katılım payı ödeyen hastalar eczanelere gittiklerinde 200 TL’ ye varan oranlarda halen eczaneler vatandaştan sistem gereği alacaklı görünüyor ve sistemde böyle göründüğü için de eczane haklı olarak para istiyor. Bu durumda eczane vatandaş, vatandaş hastane üçlü sacayağında çok ciddi bir kaos meydana geliyor. İnsanlar nereye ve niye para verdiğini bilmiyor. O paranın karşılığında da çok çeşitli engellemelerle karşı karşı karşıyalar. OECD Ülkeleri verilerinde, vatandaşın muayene ortalaması yılda 6.1 oranındadır, Türkiye’ de bu rakam 5.2 oranındadır. Daha arada ki farkı bile kapatamamışken, bütçe hiç umulmadığı kadar açık veriyor. Bir vatandaşın medeni seviyede ortalama 6 kez muayene olma hakkı var, ama maalesef biz hala o seviyelere ulaşamamış bulunmaktayız” dedi.

Teçhizat Almak İçin Bakanlığın Onayı Gerekiyor
İşe hekim alamıyoruz, sadece 65 yaş üzerinde hekim almamız serbest diyen Yuşa Saltoğlu; “Bakanlık bizlere kadro vermiyor ama emekli olmuş hekimleri işe alabilsin diyor. Kamu kaynaklarının rantable kullanımı hakkında Genelgeye göre, cihaz alımlarımız Bakanlık denetiminde ve oldukça kısıtlı durumda, ama bu sadece Özel Sağlık kuruluşları için geçerli. Bu Genelge, Devlet ya da Üniversite Hastaneleri’ ni kapsamıyor ve Kamu kaynaklarını sadece biz kullanıyormuşuz gibi bir düşünce hakim. Özel sektörün Kamu ile ne alakası var ki! Devlet ve Üniversite Hastaneleri istediği cihazı kimseye hesap vermeden, sormadan alabiliyor. Örneğin; Kuruluşumuza gelen hastalara tomografi çekim hizmeti vermek istiyorum ve bu tomografi cihazını almak istiyorum, bununla ilgili olarak Bakanlığa yazı yazıyorum ve Bakanlık bu tomografi cihazını almama izin verirse, ben o ihtiyacım olan cihazı alabiliyorum. Özel Hastanelerin İşletim sistemleri, Sağlık Bakanlığı’ nın Genelge ve Yönetmeliklerine bağlı ve bunun dışına çıkılamaz. Bu durumda bize kalan sadece Yönetim ve Mali politika. Ama bu Yönetim ve Mali politika sisteminde ne kadar ücret almamız gerektiğini, ihtiyaç olan malzemenin ne kadar alınacağını, bunların hepsini Bakanlık belirliyor. Bu malzemeyi bu fiyata alırsan ancak ödeme yapabilirim diyor. Örneğin; maske almamız lazım, ancak beklenmeyen durum karşısında maske satışlarında yaşanan patlama sonucunda piyasada maske kalmamış. Maske normalde 1 TL. Ama Kamu İhale Kurumu bunun bedeli 0.75 kuruştur, sen bunu 1 TL’ ye alırsan, ben bunun parasını sana ödemem diyor. Gidip 0.75 kuruşa bulacaksın diye bir şart konuluyor. Ama şu durumda piyasada 2 TL’ye maske bulamıyoruz. Hemen her durumda Bakanlıktan izin almamız gerekiyor. Siz böyle bir yapıya “özel” diyebilir misiniz?” diye konuştu.

Tarım Bağ-Kurluları Sorunlar Yaşıyor
Saltoğlu; “Tarım Bağ-Kurluların prim borçları varsa, hafta sonu ve özel günlerde sağlık kurumlarına başvurmaları halinde provizyonları alınamıyor. Provizyon alamadığımız hastayı maalesef biz de kabul edemiyoruz. Diğer taraftan Sağlık Mevzuatı da diyor ki, “kapına gelen kim olursa olsun herkesi alacaksın”, kabul edince de “niye aldın” diye hesap soruluyor. “Provizyonu olmayan kişiye tedavi uygulayarak bana fatura kesiyorsun ve para istiyorsun” deniliyor. Hizmeti sınırlı olan bir Kamu Hastanesi’ ne başvuran bir hastanın kurumu olsun olmasın, sevki en yakın Sağlık kuruluşuna yapılıyor. Hasta tetkik ve tedavisi yapıldıktan sonra, kurumu var ise fark ücretini, yok ise özel ücretini ödemek zorundadır. Bu durum hasta ile hastaneyi karşı karşıya getirirken, hastanın da mağdur olmasına sebep oluyor. Bu durum ancak bir sevk işlemi sonucunda ortaya çıkıyor. Örneğin; Devlet Hastanesi hastanın tedavisine ben cevap veremiyorum, seni “x” Özel Hastanesi’ ne gönderiyorum diyor, ancak o sevkin resmi bir geçerliliği yok. Hastanın bir sağlık kurumu ve parası de yoksa ben hastanın faturasını keserek devlete gönderemiyorum. Bu durumda Devlet diyor ki; o sevk resmi değildir. Sağlık Kuruluşu’ nun diyelim ki yoğun bakım ünitesi yok. O zaman bu sağlık kuruluşu yoğun bakım ünitesi olan en yakın hastaneye gönderelim. Bir sevkin daha nasıl resmi olması gerekir ki?
Bakın bir başka örnek vereyim. Durumun sadece özel hastane tarafını değil, vatandaş tarafını da sizlere aktarıyorum. Bir hastanın işitme cihazı kullandığını düşünün ve bu cihazın ömrü 5 yıl. Kaybetmesi ya da çalınması durumunda bu 5 yıl dolmadan cihazı hiçbir şekilde karşılanmıyor. Vatandaş 5 yıldan geri kalan zamanını duymadan geçirmek zorunda kalıyor ya da maddi gücü var ise, cebinden yenisini almak zorunda kalıyor.”

Sistemden Mağdur Olmayan Yok
Özel Çorlu Şifa Hastanesi Genel Koordinatörü Yuşa Saltoğlu; “Bu sistemden şu durumda vatandaş, İktidar, Sosyal Güvenlik Bütçesi, Sağlık Bakanlığı, sektörün çalışanları ve vatandaş mağdur ve kârlı bir taraf yok. Sektör olarak Özel sektör eridi bitti, ama buna karşılık vatandaş da rahatlamadı. Fark ücretleri acil ve yoğun bakım hizmetler ile bir takım hayati tehlike bulunan hizmetlerden alınmıyor. Fark ücreti ancak % 30 oranında alınabilir deniliyor. Bütçe uygulama talimatnamesi bir kişiye 14 TL veriyor, ben 14 TL’ ye bu işi nasıl yapabilirim? Bu paranın vergiler düşüldükten sonrası yarısı hekime veriliyor, geri kalanı ise hastane bütçesine giriyor” dedi.

Tablo İç Açıcı Değil, Hastaneler Sistemden Çıkabilir
Saltoğlu; “Özel Hastane sektörü olarak, geçmişte kalan 9 aya baktığımızda ekonomik anlamda tablonun hiç iç açıcı olmadığı aşikardır. Biz yapı olarak güçlü bir kuruluşuz, geçmiş bir deneyimimiz var ve şu anda geçmiş deneyimlerimizden faydalanıyoruz. Devlet anlaşması olmadan 14 yıllık bir geçmişimiz var, bu tecrübe son 6-7 yıllık devletle anlaşma döneminde pekişti. Şimdi ise SGK Yasalarının bize göre aleyhimize olan tarafları, küresel ekonomik krizin de etkileri ile de birleşince çok hesaplı, tasarruflu ve ince ayarlı çalışma yaparak yürüyoruz. Harcamaların tamamını yatırıma yönlendirmiş bulunmaktayız. Daha rantable bir yönetim ilkeleri sergiliyoruz, kurumun bütününe bakıyoruz, ileride ne olacağını bilemiyoruz ve bu durumu da ne yazık ki hiç kimse bilemez. 2010 yılının sıkıntılı geçeceğini elde ki verilerden görebiliyoruz. İstatistiklerimize baktığımız da hasta sayımızda herhangi bir değişiklik söz konusu değil, fakat gelir kaybımız var. Giderlerimiz sürekli artarken, maalesef gelirimiz bu durumda artış göstermiyor. Bizim baz aldığımız Bütçe uygulama Talimatı fiyatları 5 yıldır değişmedi. Oysa ki ülkenin 5 yıllık değerlerine baktığımızda enflasyon rakamı % 40’ ların üzerinde seyretmektedir. Bu durum Diyaliz Ünitelerimiz için de aynı durumda, artık bu hizmet yürütülemez hale gelmiş bulunmaktadır. Diyaliz Üniteleri çok zor ayakta duruyor. 2010 yılı boyunca sistem böyle devam ederse, birçok hastane bu sistemden çekilir. Biz Çorlu Şifa Hastanesi olarak bunlardan biri olur muyuz? diye sorarsak büyük ihtimalle olur. Türkiye’ de 1 Ocak itibari ile yapılacak olan yeni anlaşmayı çok ciddi sayıda ki hastane bu şartlar altında yapamaz” diyerek sözlerini tamamladı.

Hiç yorum yok:

sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...