***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

22 Haziran 2009 Pazartesi

VELİKÖY ÇOK PROGRAMLI LİSESİ MEZUNİYET TÖRENİ GERÇEKLEŞTİ







VELİKÖY ÇOK PROGRAMLI LİSESİNDEN DÖRT YILLIK EĞİTİM ALAN ÖĞRENCİLER MEZUN OLDU. DİPLOMA TÖRENİ VELİKÖY ÇOK PROGRAMLI LİSESİ BAHCESİNDE GERÇEKLEŞTİ.
Tekirdağ iline bağlı Çerkezköy ilçesinin Veliköy Beldesinde bulunan Veliköy çok Programlı Lisesinden 55 öğrencinin mezun oldu. Bu yıl mezuniyet töreni okul bahcesinde düzenlenen törenle öğrencilere diplomaları verildi.
Yapılan diploma töreninde konuşma yapan Okul Müdürü Muzaffer ARSLAN ve Belediye BaşkanıHanifi BELİNDİR geleceğimiz olan siz gençler, bizleri her kulvarda en iyi şekilde temsil edeceğinize inanıyorum diyerek,mezun olan öğrencilere gelecek hayatlarında başarı temennisinde bulundular
Öğrenciler daha sonra keplerini havaya fırlatarak büyük sevinç gösterisinde bulundular,müzik eşliğinde göbek attılar.

HAYRABOLU ÇÖPLÜĞÜNDE YAZLIK ÖNLEMLER


Tekirdağ iline bağlı Hayraboluilçe Belediyesi Malkara Caddesi güzergâhında bulunan şehir çöplüğünde yazlık önlemler aldı. . . . Belediye Başkanı Hasan İrtem yaptığı yazılı açıklamada, yaz mevsiminde yangın olayların çoğalma yaşanıldığını belirterek, özellikle tarım bölgesi olan ilçemizde biraz daha duyarlılıklar gösterilmesini isteyerek, vatandaşlardan ilçe dışarısına gelişi güzel çöp atılmamasını özellikle de yanıcı artıkların şehir çöplüğüne atılmamasını istedi. . . . Belediye Başkanı İrtem;” Şehir çöplüğümüz belediyemiz araçlarıyla güvenli hale getirmek için bir çalışma yaptık. Dağınık vaziyette bulunan çöpler paletli kepçe ile toplanarak etrafında güvenli bir alan oluşturuldu. Ancak bazen bilgimiz dışında buraya yanıcı artık çöpler atılarak çöplük yangını çıkmasına neden olmakta. Bu da etrafta bulunan ekili tarlalara kıvılcımların hava yoluyla düşmesi sonucu tarla yangınları olabiliyor. Biz belediye olarak yaz döneminde çöplüğümüzde olası bir yangına karşı sürekli olarak güvenlik tedbirlerini alıyoruz.” Dedi. . .

HAYRABOLU BELEDİYESİ ESİNTİ PARK YENİLENİYOR


Tekirdağ iline bağlı Hayrabolu ilçesi Belediye Başkanlığı ilçenin en eski parklarından olan Alpullu caddesindeki parkta yenileme çalışması başlattı. . . . Belediye Başkanı Hasan İrtem yaptığı açıklamada, ilçenin en eski parklarından olan Esinti parkta revizyon çalışması başlattıklarını belirterek;” İlçemizde yaz akşamları insanlarımızın açık havada sohbetler edeceği, çay içebileceği güzel ve nezih ortamlar oluşturmak istiyoruz. Bu nedenle ilçemizin en eski parklarından olan Esinti parkta bir çalışma başlattık. Parkımızı yeniden revizyon ediyoruz. Bununla ilgili olarak projemiz çiziliyor. Bu çalışmalar kapsamında modern anlamda bir park tasarlıyoruz. Bu nedenle parkımızın zeminini komple söktük. Projemiz sonuçlandıktan sonra parkımızın yapımına başlayacağız, en kısa sürede de tamamlayarak halkımızın kullanımına sunacağız. ” Dedi. . . . Belediye Başkanı İrtem, park düzenlemelerine devam edeceklerini belirterek, ilçe de vatandaşların çıkabileceği aile parklarının sayısını artırmayı düşündüklerini kaydetti.

Vali Coş'tan Adliye ve Belediyeye veda ziyareti




Resmi Gazetede yayınlanan son valiler kararnamesi ile Aydın Valiliği görevine atanan Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş, Kırklareli’nde veda ziyaretlerine devam ediyor.

İl Merkezinden ilçelere, beldelerden köylere, vatandaşlardan esnafına kadar Kırklareli’ne arz-ı veda eden Vali Hüseyin Avni Coş, son olarak Kırklareli Adliyesi ve Kırklareli Belediyesine Arz-ı Veda da bulundu.

İlk olarak Cumhuriyet Başsavcısı Esat Semerci ve Ağır Ceza Reisi Hayri Uzel’i makamlarında ziyaret eden Vali Coş, Adliye personeli ile de vedalaştı.

Vali Hüseyin Avni Coş, daha sonra Kırklareli Belediyesine geçerek Başkan Çağlayan’ı makamında ziyaret etti.

Kırklareli Belediyesinin ve personelinin Valilik görevi süresince göstermiş olduğu teveccüh, uyumlu çalışımı ve saygılarından dolayı teşekkür eden Vali Coş, Kırklareli’nin ve Kırklareli halkının kendisinde ayrı bir yeri olduğunu, Kırklareli’ni hiçbir zaman unutmayacağını ifade etti.

Başkan Çağlayan da, Vali Hüseyin Avni Coş’un Kırklareli’ne yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı, özellikle Organize Sanayi Bölgesi, Duble Yol Çalışmaları, Kırklareli Üniversitesi gibi büyük yatırımlar için Kırklareli halkı adına minnet ve şükranlarını ifade etti.

Başkan Çağlayan ve Belediye Personeli Kırklareli Belediyesine Arz-ı Vedada bulunan Vali Hüseyin Avni Coş’u kapıda karşılayıp, kapıya kadar uğurlayarak minnet ve şükranlarını da gösterdi.

Topçu Baba etkinlikleri bayram havasında geçti


Kırklareli ilinin Kofçaz İlçesine bağlı Topçular Köyü’nde 1997 yılından bu yana kutlanan Topçu Baba’yı Anma etkinliklerinin bu yıl 13.sü yapıldı. Kırklareli Topçu Baba’yı Anma Kültür ve Sanat Derneği tarafından 20 Haziran Cumartesi günü Topçular Köyü’nde yer alan Topçu Baba türbesi yakınlarındaki koruda düzenlenen etkinliğe yurdun dört bir yanından binlerce alevi- bektaşi dergahı katıldı.
148 kuzu ve koyun 13 oğlak ve 1 Dana’nın kurban edildiği bu görkemli etkinlikte AKP Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam, CHP Milletvekili Turgut Dibek, Kırklareli Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, AKP Il Başkanı Yurdaer Ulus, CHP Il Başkanı Ihsan Kazan, Il Genell Meclisi Üyeleri Aydın Karakoç, Hasan Dağ, Alevi Bektaşi Dernek Başkanı Ali Kenanoğlu da yerlerini aldı.
Kesilen kuzu, koyun, dana ve oğlakların pişirilmesi için yapılan görev dağılımı ise görülmeye değerdi. Alevi- Bektaşi mensuplarının yanı sıra gelen misafirler de ellerine bıçakları alıp etlerin parçalanıp yemeğe hazır olmasında yardımcı olmaya çalıştılar. Çok iyi bir şekilde yapılan organizasyon ile sabahın erken saatlerinden itibaren kaynayan et kazanları gelen etkinlik müdavimlerini doyurmaya yetti.
Açılış gülbenkinin çekilmesi ve saygı duruşu ile başlayan program, Topçu Baba’yı Anma Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Hasan Cihan’ın konuşması ile devam etti. Başkan Cihan’ın konuşmasının ardından Edirne Ozan Ağacı şairi şiir okudu. Şiirin okunması ile sahneye Şair- Ozan Hasan Öztürk ve Topçu Baba Canları Korosu davet edildi. Hasan Öztürk’ün sazından çıkan nağmelerle birlikte koro halinde okunan türküler beğeni topladı.
Yapılan gösterilerin ardından Türkiye Alevi- Bektaşi Derneği Başkan Yardımcısı Ali Kenanaoğlu yaptığı konuşmasında; ”Dostluğun sevginin barışın kardeşliğin olduğu yerde söz biter sazlar türküler değişler şiirler olur denir, bizim sözümüz bitmiyor. Her yerde söylenecek çok sözümüz var. Çok doluyuz, demek ki bu ozanımızın saydığı değerlerde bir eksiklik var. Bu eksiklik alevi Bektaşi toplumundan kaynaklı bir eksiklik değil.Bu eksiklik bize duyulan kardeşlikten kaynaklı bir eksiklik. Biz Alevi Bektaşi toplumu olarak üvey kardeş muamelesi görmüşüz ve görmeye devam ediyoruz. Biz toprağımızı milletimizi vatanımızı sınırlarımızı seviyoruz ve saygımızı eksik etmiyoruz. Onu korumak için ve onun birliği varlığı için her türlü imkanı olanağı seferber ediyoruz ve canımızı da veriyoruz. Fakat bu topraklarda, bu sınırlarda Alevi Bektaşi toplumu üvey kardeş olarak görülmeye devam ediyor. Bu günlerde devlet hükümet kanadıyla çeşitli açılımlar ve çalıştaylar meydana getiriliyor.
Değerli dostlar 3- 4 Haziran tarihinde Ankara’da yapılan devlet bakanı öncülüğünde yapılan çalıştayda bende 35 kişi arasında ki katılımcılardan birisiydim. Burada biz devletin hükümetin bir ezberini bozduk. O gün şöyle düşünmüşlerdi. Alevi Bektaşi toplumunun Edirne’den Kars’a kadar Ordu’dan Antalya’ya kadar her taraftan değişik düşünceleri olan ve Alevi Bektaşiler’in sorunları ile ilgili değişik önerileri ve görüşleri olan 35 inanç önderi kurum temsilcisini bir araya getirdiler. Burada bizlere şöyle bir görüş belirttiler.
Efendim bir sürü Alevi Bektaşi kurumu var. Bir sürü ocak var. Bir sürü dede var. Bir sürü baba var. Kimin ne dediğini ne bilelim ya da her biri başka bir şey istiyor. O gün gördük ki hepimiz başka bir şey istemiyoruz. Orda hepimiz hep birlikte bir ağız birliğine varmışçasına üstelikte hepimiz önceden kendi aramızda konuşmadan istişare etmeden 5 konuda ortaklaşa maddelerde bileştik. Birleşemediğimiz hususlar çok az oldu. 2 maddey, de konuşuruz bunları aramızda dedik. Döndük Sayın Bakan’a; “Sayın Bakanım biz beş maddede uzlaştık. Buyurun gelin bundan sonra çözüm sizdedir. Biz artık bunlar farklı sesler söylüyorlar bunların her biri farklı şeylerler, söylüyorlar, gibi gerekçeleri ortadan kaldırdık. Ezberi bozduk.
Neydi bu beş madde cem evleri yasal olarak ibadethane statüsüne alınsın, Madımak Hoteli müze olsun, anıtsal bir eser olsun, alevi köylerine yapılan zorla camii uygulamasına son verilsin, camilerdeki duran imamlarda geri çekilsin, alevi Bektaşi dergahları sahiplerine teslim edilsin, bunları dile getirdik. Bu maddelerde bütün katılımcılar hemfikir oldu ve döndük devletimizin temsilcisine bunları yerine getirmenizi bir an önce bekliyoruz dedik. Uzlaşamadığımız konularda vardı çok basit iki madde idi. Bunlar hakkında istişarelerimiz görüşlerimiz kendi aramızda devam edecek. Bu arada Alevi Bektaşi federasyonuna balkanlardaki Bektaşi babalarından bir mektup gelmiş idi. Bu mektupta şu diyordu. Imza toplamışlar, babalarımız kendi aralarında hep birlikte ve diyorlar ki; “Bu iş gönül işidir. Bu yol gönül yoludur. Bu iş parayla pulla olmaz. Biz devletten maaş istemiyoruz. Biz devletin memuru olmak istemiyoruz.
Biz yolumuzu yordamımızı gönülce yerine getirmek istiyoruz. Bu işe para girerse yol bozulur.” Bizde babalarımızın talebini alevi Bektaşi federasyonu olarak o çalıştayda sahiplendik ve onların taleplerini orda söyledik. Tutanaklara geçirttik. Alevi Bektaşi toplumu olarak çalıştayda bir Bektaşi babamız şunu söylemişti. “Alevlik ve Bektaşilik etle tırnak gibidir.” Tarihin çeşitli dönemlerinde çeşitli farklılıklar olmuş olsada günümüzde bu yol artık bir nokta da birleşmiş ve aynı yola hizmet eden duruma gelmiştir.
Bu nedenle Anadolu alevliği ile balkanlarda ki Trakya’daki Bektaşiliği etle tırnak gibi görüyoruz. Bu nedenle federasyonumuzun ismi Alevi Bektaşi federasyonudur. Bektaşi babalarımızın da taleplerini taleplerimiz olarak sahipleniyoruz. Her platformda o talepleride dile getiriyoruz. Sevgili canlar çalıştay yapıldı hükümet bizi dinledi. Notlarını aldı. Uzlaştığımız konuları yazdı. Nedir bundan sonra beklediğimiz bundan sonra beklediğimiz bu sorunların samimiyet ile çözülmesidir. Artık bizden yana bir engel kalmamıştır. Farklı ayrı fikir yoktur.
Bundan sonra samimiyet hükümet kanadındadır. Bizim yetkililerimizde hükümetin temsilcilerindedir. Bundan sonra samimiyetlerini biz test edeceğiz. Biz göreceğiz. Samimilerse bu adımı atmalarını bekleyeceğiz. Takip edeceğiz. Eğer yerine getirilmez ise 9 kasım 2008 de ankaraya 150.000 kişi olark yürüdük. 150.000 kişi ile Ankara sıhıye meydanında dolduk taştık. Sesimizi haykırdık tüm Türkiye ve tüm dünya ya tüm uluslar arası ajanslar flaş haber olarak geçti. Bu kitleyi şimdi biz samimiyetimizi ifade ettik eğer karşılğında bir samimiyet bulamaz isek bu sefer yüzbinler ile değil milyonlar ile toplanacağız milyonlar ile cevap vereceğiz.” diye konuştu.
Kenanoğlu’nun konuşmasının ardından 13 yıldan bu yana her yıl Topçubaba etkinliklerinde yerini alan Hasan Usta Aşık davet edildi. Epey yaşlı olmasına rağmen bağlaması ile kalabalık alanı inleten Hasan usta büyük alkış aldı. Hasan Usta’nın muhteşem performansının tamamlanması ile Ozan Mehmet Budak sahne aldı. Budak da söyleyip çaldığı birbirinden güzel eser ile sahneden alkışlar arasında ayrıldı. Daha sonra Mehmet Tiryaki Baba ve Kılavuzlu Köyü Semah ekibi sahne aldı. Kılavuzlu Köyü Semah ekibinin ardından Silivri Semah ekibi de gösteri yaptı. Program son olarak Hasan Öztürk ve Topçu Baba semah ekibinin muhteşem gösterisi ile sona erdi.
Etkinliklere katılan binlerce alevi- bektaşi mensubu Topçubaba türbesine giderek dualar etti. Etkinlik boyunca türbe ve çevresi bir an olsun boş kalmadı. Etkinlik programının ardından kesilen kurban etleri ile birlikte yapılan pilav binlerce katılımcıya dağıtıldı. Etkinlik nedeni ile çevrede geniş güvenlik önlemleri alınırken, yolların toz kaldırmaması için itfaiy aracı da rutin aralıklarla yolları ısladı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen Alevi- Bektaşi mensuplarının katılımı ile gerçekleşen 13. Topçubaba Etkinlikleri renkli görüntülere sahne oldu.

KAYNAK:www.gazetetrakya.com

Stand fiyatları belirlendi…

27 Temmuz-2 Ağustos 2009 tarihleri arasında düzenlenecek olan 7.Keşan Kültür ve Turizm Festivali’nde açılacak olan stand fiyatları belirlendi.
Keşan Belediye Encümeni toplantısında stand ücretleri 400 TL ile 1000 TL arasında belirlendi.
27 Temmuz ve 2 Ağustos tarihleri arasında 1 hafta süreyle açık kalacak standlardan kiralamak isteyenlerin Keşan Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne başvurmaları istendi.

Tunalı Ailesinin Bebek SevinciGüneş Bebek Güneş Gibi Doğdu




Çorlu Belediyesi Avukatı Tolga Tunalı baba oldu. Geçtiğimiz hafta doğum yapan eşi Nazife Tunalı 3.900 gr bir bebek sahibi oldular.
Belediye Avukatı Tolga Tunalı baba olmanın sevinicini tüm ailesi ile birlikte yaşadı. Tunalı bebeğe Nadire Güneş adını verdi. Tolga ve Nazife çifti bebek sevincini doyasıya yaşayarak mutlu evliliklerinin fidanı olan Nadire Güneş bebek olacak diyerek sevinçlerini dile getirdiler. Tunalı’ Nadire Güneş Bebek evimize ve ailemize bir Güneş gibi doğdu. Işığımız olacak çok sevinçli ve mutluyuz.’
HABER VE FOTO:RAMADAN KARAGÖZ

ÇİSAD ÜYELRİ AİLELERİ İLE BİR ARADA PİKNİK YAPTILAR











ÇİSAD üyeleri aileleri ile birlikte 21.06.2009 Pazar günü biraraya geldiler ve yoğun iş temposundan uzaklaşarak Babalar Gününü hep birlikte bir piknik organizasyonu ile kutladılar.

Pikniğe ÇİSAD Başkanı Dr. Kemal KAVUT, ÇİSAD Başkan Yardımcısı Rahmi YAVUZ, Yönetim Kurulu Üyesi ve Saymanı Yaşar YILMAZ, Yönetim Kurulu Üyesi A.Nadir YÖRÜK ve ÇİSAD üyesi işadamları ve Ç.T.S.O Meclis Başkanı Burhan SEZER eşleri ve çocukları ile birlikte iş stresinden uzak PAŞAKÖY-KAVAKLI mevkiinde Şelale Köprübaşı Restoran da piknik yaparak keyifli bir gün geçirdiler.
45 kişinin katıldığı piknikte, sıcak ve samimi bir atmosferde dinlenme fırsatı bulan ÇİSAD üyeleri ve aileleri okulların tatil olması ile birlikte kaynaşarak eğlendiler.

ÇİSAD Başkanı Dr. Kemal KAVUT;
Katılımları ile bu güzel atmosferin oluşmasını sağlayan tüm ÇİSAD üyelerine ve ailelerine teşekkür etti. Yaz dönemi içerinde bu tip etkinlikleri gerçekleştireceklerini belirten KAVUT, iş ve sosyal yaşamın birlikte denge içerisinde yürütülmesinin gereğine işaret etti.




HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

Fotoğraf Yarışması TFSF Sitesi’nde…

Keşan Belediyesi tarafından 7.Keşan Kültür ve Turizm Festivali etkinlikleri çerçevesinde düzenlenecek olan “ Dört Mevsim Keşan ve Saros” konulu 1.Fotoğraf Yarışması Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun sitesinde yer aldı.
Federasyonu’nun www.tfsf.org adlı internet sitesinin ulusal yarışmalar bölümüne girildiğinde Keşan Belediyesi’nin 1.Fotoğraf Yarışması Şartnamesi ile Yarışma Afişi yer alıyor.
Bilindiği gibi Keşan Belediyesi tarafından düzenlenen bu yarışmaya katılacakların eserlerini 15 Temmuz 2998 Çarşamba günü mesai bitimine kadar Keşan Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne ulaştırmaları gerektiği açıklanmıştı.

BİLGİSAYAR VE SUÇ:Suç işlemenin en kolay yolu!

Türk insanı, 1960’lı yılların sonlarına kadar, bugün herkesin bildiği bir kelimeyi duymadan yaşadı. Onlar için bir eksiklik değildi...

Güneşin hayatı tekrar canlandırmaya başladığı ılık bahar günlerden birinde, Türkiye, yakın geleceğine damgasını vuracak bir kelimeyi ilk defa duydu. Kelimenin ifade ettiği alet biliniyordu. Az da olsa bilen birileri vardı. Ama Türkleşmemişti.

Genç bir bilim insanı, ileri görüşlü bir mühendis bu aletin isim babalığını yapma şansını eline geçirdi. Amerikalı “Computer”`e Türkçe bir isim bulmuştu. İlk defa birileri: “Bilgisayar” kelimesini ondan duydu. Bu bilim adamı, ismini verdiği dünyasının duayeni, ilk bilgisayar bölümünün kurucusu Prof. Dr. Aydın KÖKSAL’dan başkası değildi. (Hürriyet gazetesinin 5 Mart 2006 Tarihinde yayınlanan “İK” ekinde Umut ERDEM imzası ile yayınlanan söyleşide Aydın hocanın bir çoğumuzun bilmediği sayısız özelliği su yüzüne çıktı.)

Aynı yıllarda yıllarda birkaç genç Massachusetts Institute of Technology (MIT) adlı üniversitede o yıllarda daha henüz icat edilmiş olan ısı kontrollü cam odalarda kilitli kalan devasa Bilgisayarlara merak sardı.

Yapay zeka ortamında kendilerini gösteren gençler için Hekırlık (hacking) başta korkulan bir sıfat değildi. Fakat sınırları zorlayan bu grup, amaçlarını saptırınca elektronik dahiliğe doğru yola çıktılar.

Hack kelimesi ilk defa işlemleri daha hızlı yapabilmek için kullanılan programlama kısa-yollarına deniyordu. Ama bazı zeki Hekırlar o kadar ileri gitmişlerdi ki. Bu programlar, orijinallerini dahi geride bırakabiliyordu.

Daha sonra sırada Telefon Hacker’ları vardı. “Phreak” diye adlandırılan bu yöntem sayesinde, telefon üzerinde saatlerce bedava görüşme yapılabiliyordu.

Bunu yapmaları için telefon şebeklerine sızmaları şarttı, John Draper, bunu yaparken elinde sadece bir oyuncak vardı!

Cap-n-Crunch adlı mısır gevreğinden çıkan bu oyuncağın 2600 hertz tonda ses çıkardığını keşfeden Vietnam gazisi John Draper’ın yapması gereken tek şey, bunu telefonun alıcısına üflemekti. Daha sonra “Blue Box” adlı cihazla sınırları zorlaması üzerine tutuklanarak ceza evine kaldırıldı.

Ayrıca bugün Apple olarak bildiğimiz, bilgisayar pazarının devlerinden biri olan firmanın kurucusu da o yıllarda mavi-kutu blue box üretimine yardım eden Steve Wozniak ve Steve Jobs adlı iki kolej öğrencisi idi!

Fakat bir sorun vardı. Bu teknoloji dahileri olarak adlandırılan Hackerlar nerede buluşacaklardı. Buna bir cevap olarak Chicago’lu iki genç, Randy Seuss ve Ward Christianseni, hekırların birbirleri ile iletişim kurmaları, bilgilerini paylaşmaları için BBS (Bulletin Board System - İlan Tahtası Sistemi)’Yi kurdular (1978). BBS günümüzde de çalışmakta.

Hekırların birbirleri ile bulaşmaları kaçınılmayacak bir sonuç doğurmuştu; grup kurma. ABD’de Legion of Doom (LOD, Kıyamet Lejyonu) UCF (United Cracked Force) ve Almanya’da CCC (Chaos Computer Club (Kaos Bilgisayar Klubü) )adları ile ilk tanınan bu gruplar arasındaki rekabet, 1981 yıllarında IBM firmasının çıkardığı ilk kişisel bilgisayar ile daha da kızıştı.

Fakat 80’lerin sonuna doğru ABD’de CERT (Computer Emergency Response Team) adlı acil müdahale ekibi, hekırların verdiği zararları araştırmaya başlamıştı bile...

Kendilerini Online-Çete (Siber-çete) olarak tanıtan bu gruplardan LOD’da ise 1984’lere doğru bir iç karışıklık meydana gelmişti. Grup üyelerinden Phiber Optik adlı gencin klüpten atılması üzerine iş öç almaya vurdu.

Kendi çevresini toplayıp 1989 yılında faaliyete başlayan MOD (Masters Of Deception), yaklaşık iki yıl boyunca, LOD ile online savaşlar verdi. Birbirlerine üstünlüklerini kabul ettirmeye çalışan grup üyeleri, işi bir hayli abartınca FBI olaya el attı ve Phiber ve grubunu tutukladı.

Ülkemizde olduğu gibi dünyanın önde gelen teknoloji devleri (ülkeler) de yeni çıkan durumlar karşısında yavaş kalıyor. Bu yavaş ve yetersiz tepkinin temel nedeni: plansız ve programsız gelişen yaşam şekilleri. 1983 yılında yayımlanan War Games adlı filmde Matthew Broderick (Hollywood yıldızı), yalnızca oyun oynamak için girmeye çalıştığı üretici firmadan yanlışlıkla ordunun nükleer savaş simülasyonu sistemine giriyordu. Aynı yıl, 414 olarak bilinen grup, ABD’nin nükleer silahlarının geliştirildiği ulusal laboratuarın bilgisayarlarına sızmıştı bile.

1984 yılında, devletin karşı çıkmamasını avantaj olarak bilen bir çok grup, hekır dergileri basmaya başladı...

Tüm bunlara bir nokta koymak isteyen yetkililer, Devlet’in de online düzeneğe gelmesini mazeret göstererek, 1986’da “FCFAA Yasası (Federal Computer Fraud and Abuse Act (Federal Bilgisayar Sahtekarlığı ve Kötüye Kullanma))” adı altında bir yasa çıkardı. Tüm bu yasa açıkça belirtiyordu ki; Hackerlık büyük bir suçtu! Tabii belirli bir yaş sınırı vardı.

1988 yılında ise ilk WORM (solucan) ortaya çıktı. Cornell Üniversitesi öğrencisi Robert T. Morris tarafından ArpaNET (Advanced Research Projects Agency Network. İnternet ağı konusunda ilk çalışmalar yapılırken o ağa verilen isim. Bugunkü internetin temeli.) üzerinde kendi kendini eşlemeye başladı. Fakat devamlı çoğalan WORM’un Morris’in kontrolünden çıkması üzerine, ağa bağlı 6000 bilgisayarı etkiledi. Bunun üzerine okulundan atılan Morris, mahkeme tarafından 10.000$ para cezasına çarptırıldı.

Ayrıca ilk online casusluk; Amerika’daki bazı Hekırların ABD’deki kamu ve özel sektör sistemlerine sızarak, işletim sistemlerinin kaynak kodunu SSCB’nin KGB’sine satması suçuydu.


*
* *


İlerleyen yıllar, hekırlığın tehlikesini de gözler önüne seriyordu. Bu vakaları kökten bitirmek isteyen FBI ve hükümet 17 ülkede yapılan baskınlarda çok sayıda hekır yakaladı. Serbest bırakılma karşılığı birbirlerini ispiyonlayan hekırlar bu olaylardan sonra birbirlerine karşıda cephe aldılar. Bu operasyona hükümet Sundevil operasyonu demiştir. Ayrıca bu operasyonda LOD grubunun da yakalanması, siber-çete’leri ürkütmeye başladı.

1988 yılı Aralık ayında akademik networkler üzerinde mail hesaplarına müdahale eden ilk istem dışı işlem ortaya çıktı.

Bu tebrik maili alıcı tarafından okunduğunda alıcının listesindeki hesaplara kendini gönderiyordu. Virüs tarihinde ilk network virüsü bu “Noel” kutlaması mesajıdır.

1989 yılında UNIX sistemleri üzerinde güvenlik açıkları olduğu resmen üretici firmalar tarafından kamu oyu ile paylaşılmak zorunda kalındı. Üreticilerin ürünleri hakkında sorumluluk taşımaları böylece başladı.

1992 yılına gelindiğinde ülkemizde de birer ikişer virüsler yazılmaya başlandı. En etkili virüslerden biri, 1993 yılının 24 Ocağından sonra ortaya çıkan Mumcu virüsüdür.

Dönemin önemli bilişim yayınlarından biri olan PC World Dergisine göre: “Özellikle İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesinde tüm bilgisayar ağlarına bulaşan ve yayılmaya başlayan virüs hızla yayılmıştır.” Daha sonraki yıllarda DOS işletim sisteminin bırakılması, yeni çıkan sistemin teknolojisini öğrenmenin nispeten güç olması ve sıradan programcılar ile yapılamaması, anti-virüs yazılımcılığının gelişmesinde büyük bir engel oluşturmuştur.

Bu süreçler yaşanırken ülkemiz, büyük bir fırsatı da elinden kaçırmış ve yazılım sektöründe kullanıcı olma kaderine iyice gömülmüştür.

1994 yılında ise hekırlığın en büyük kaçakçılıklarından biri yapıldı. Rusyalı Vladimir Levin adlı gencin, CitiBank’ın sistemine girerek, 10 Milyon dolardan fazla parayı çaldığı söylenmeye başladı. Banka bunu kabul etmedi.

Suçsuz olduğu söylendiği halde Levin 1995 yılında Interpol tarafından Heatrow Havaalanında yakalandı. Böylece CitiBank çalınmayan(!) parasını eksik de olsa geri almış oldu.

Ayrca o yıllarda Hekırların sayılarının artması ile beraber, The Condor takma ismiyle bugünün ve tarihin en büyük hekırlarından olan Kevin David Mitnick yakalandı. Fakat daha sonra Kevin Poulsen’in telefon hatlarına girmekle suçlanması üzerine, ortadan kaybolarak, adaletten saklanabileceğini sandı!

1995 yılında tekrar yakalandı. Bu sefer FBI’ın suçlamaların büyüktü. Tam tamına 20 bin kredi kartı çalmakla suçlanıyordu. Daha sonra çalınmış cep telefonları ile bir vukuatı oldu. Ama olayı yargılayacak bir yasa yoktu. Devlet sistemi ve hukuk yeni bir durum ile karşı karşıya kalmıştı. Mitnick kendisini yargılayanların dayanak olarak ele alabileceği bir yasa olmamasına karşın tam dört yıl hapis yattı.

Çaresiz kalan devlet, bu sihirbaz karşısında aciz kalmıştı. Başa çıkamadığı için aforoz etilmiş bir ucube gibi davranılıyordu. Tutuklu olarak kaldığı süre içinde, ne telefon, ne bilgisayar kullanmasına izin verildi. (ABD hapishanelerinde bizdeki gibi telefon yasağı ve benzer sınırlamalar yok. Telefon etmek tutuklunun haklarının arasında var.)

Bu olay insanların kafasında bazı soru işaretleri bıraktı: “Mitnick FBI ajanımıydı?”, “Hükümet adına mı çalışıyordu?”.

Tüm bu olaylar, Hekırların gözünü korkutmaya yetmişti. O zamandan şimdiye kadar da Mitnick’den başka, bu düzeyde aktif bir hekır çıkmadı.

Tabii AOL (American On Line) ‘nin Heklenmesi, DNS saldırısı gibi bazı olaylar da olmadı değil, fakat ne bu olaylar ne de bu olayları gerçekleştirenler; eskisi kadar ilgi görmedi. Ancak bir gerçek daha var ki; Başka hiçbir hacker, Mitnick gibi benimsenmemişti... Suçluydu, sempati duyulacak bir şey yapmıyordu.... Aynı Amerikan vahşi batısında hızlı silah çeken silahşorlar gibi “yetenek” sahibiydi. Toplum için tehlikeli bir deneyimdi.

Ayrıca kendisine The Mentor adını veren bir hekırın yayınlamış olduğu makalelerden birinde şöyle bir tanımlama geçiyor:

- “Suçum merakımdan geliyor.. Ben bir hekır’ım ve bu da benim manifestom. Beni engelleyebilirsiniz, ama hepimizi durduramazsınız...”

Aldous Huxley’i şöyle demiştir:

- “İyi bir hekır’san, ismini herkes bilir. Ama büyük bir hekır’san kimse kim olduğunu bilmez.”

Hep sevgi ile kalın.


Murat SEVGİ
mental@um.turkcell.com.tr
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...