***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

14 Kasım 2009 Cumartesi

Mahalleyi Havaya Uçuracaktı 2 TL’lik Vana İçin Az Daha Mahalleyi Havaya uçuracaktı

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde meydana gelen hırsızlık olayında bir kişi kapanmış özel hastane binasının doğal gaz vanasını çalmak isterken boruyu kesince doğalgaz kaçağı meydana geldi. Paniğe kapılan hırsız vanayı çalamadan kaçarken, olayı gören bir kişi binanın yanına gelerek yaklaştığında gaz kaçağının olduğunu fark etti. Olay yerine gelen polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi alarak gaz kaçağı doğalgaz şirketi personeli tarafından kontrol altına alındı. Olayın fark edilmesi olası bir facianın önüne geçilmesine neden oldu. Vatandaşlar, “fark edilmemiş olsaydı mahalle havaya uçacaktı” dedi. Çorlu’da Kazımiye Mahallesi Emir Sokak’ta 4 yıl önce kapanan ve atıl vaziyette bulunan özel hastane binasının dışında bulunan doğalgaz vanasını çalmak isteyen kimliği tespit edilemeyen hırsız az daha mahalleyi havaya uçuracaktı. Hurdacılarda 2-3 TL’ye satılan doğalgaz vanasını güpe gündüz çalmak isteyen hırsız binanın doğalgaz vanasını sökmeye çalıştı. Bu esnada yanlışlıkla boruyu kesen hırsız gaz kaçağı meydana gelmesi sonucu paniğe kapılarak kaçtı. Mahallede evinin balkonunda oturan bir kişide tesisatçı kılığında hastanenin bahçesinden bir kişinin kaçtığını gördü. Hastane bahçesine giden kişi doğal gaz vanasının çalınmak istendiğini ve doğalgaz kaçağı olduğunu görmesi üzerine hemen polise haber verdi. Olay yerine giden polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi alarak doğal gaz şirketine haber verdi. Şirket personelinin gazı kesmesinin ardından doğal gaz vanasının çalınmak istendiği anlaşıldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlatırken, hırsızın kimliğinin belirlenmesi için MOBESE kayıtları incelemeye alındı. Olayın fark edilmesi olası bir facianın önüne geçilmesine neden oldu.
KAYNAK.www.habercorlu.com

Hürfikir Gazetesi’nin acı günü

Kırklareli iline bağlı LüleBurgaz ilçesinde yayın hayatını sürdüren Hürfikir Gazetesinin kurucusu merhum Mahir Altanın sevgili eşi, gazetenin imtiyaz sahibi Murat Mahir Altanın biricik annesi Y.Ender Altan hayata veda etti. Lüleburgaz ‘ın eski Belediye Başkanlarından Ömer Lütfü ve Zehra Sönmezışıkın torunu, Lüleburgaz eşrafından merhum Abbas ve Perihan Oralın kızı, Hürfikir Gazetesi Kurucusu Mahir Altanın sevgili eşi ve gazetenin imtiyaz sahibi Murat Mahir Altan, Ahu Oğuz ve Arzu Irkın anneleri ve merhum Oğuz Günay ile Hüseyin Irk ve Gülşen Altanın kayınvalidesi olan 67 yaşındaki Y.Ender Altan, önceki gece saat 19.00 sularında evinde vefat etti.Y.Ender Altanın vefat haberini alan yakınları, aile dostları ve vatandaşlar evine gelerek Altan ailesine taziyetlerini belirttiler.Hürfikir Gazetesinin sahipliğini de yapan, sevecenliği, yardımseverliği ve güler yüzlülüğü ile herkesin büyük takdirini kazanan merhum Y.Ender Altan, Lüleburgaz Yardım Sevenler Derneğinde uzun yıllar görev yaptı.Herkesin yardımına koşarak, muhtaçlara destek olan, onların gönüllerinde taht kuran Y.Ender Altan, rahatsızlığı nedeniyle uzun zamandan beri tedavi görüyordu.Y.Ender Altan, Sokullu Mehmet Paşa Camiinde kılınan Cuma namazından sonra, Edirne bayırındaki aile kabristanlığında eşi Mahir Altanın kabrinin yanında toprağa verildi.Y.Ender Altanın cenazesine Belediye Başkanı Emin Halebak, İlçe Milli Eğitim Müdürü Hayrettin İnce, Ahmetbey Belediye Başkanı Ünal Kaymaz, Sakızköy Belediye Başkanı Naci Tarım, Büyükkarıştıran Belediye Başkanı Lütfü Karaman, Lüleburgaz Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kırcıoğlu, Belediye Meclis Üyeleri, CHP İlçe Başkanı Zeki Akın, AKP İlçe Başkanı Ahmet Yılmaz, Oda Başkanları ve çok sayıda Lüleburgazlı katıldı.Bizlerde www.trakyahaberci.com ve http://www.trakyaspor.com/ haber siteleri olarak olarak Merhum Y.Ender Altana Allahtan rahmet, Hürfikir Gazetesi imtiyaz sahibi Murat Mahir Altana, kızları Ahu Oğuz, Arzu Irka, akrabalarına, yakınlarına ve dostlarına başsağlığı diliyoruz

Keşan Belediyesin’nin minik folklor ekibi çalışmalara başladı.




Keşan Belediyesi’nin başlattığı kültür ve spor kursları çerçevesinde yer alan minik folklor ekibi de çalışmalara başladı.
Sadık Bozkurt’un çalıştırdığı ve yaklaşık 30 çocuğun yer aldığı çalışmalar Keşan Belediyesi Atatürk Spor Salonu’nda cumartesi günleri 12.30-13.30 arası çalışmalarını sürdürüyor.
Keşan Belediyesi Folklor çalıştırıcısı Sadık Bozkurt, ekibin yaklaşık 2-3 ay içersinde gösteri sergileyebilecek bir hale gelebileceğini ve şimdilik müziksiz olarak çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, “3-4 haftalık bir çalışma sonunda müzikli çalışmaya başlayarak minik folklorcularımıza oyun öğretmeye başlayacağız. Öğrencilerimizin ve velilerimizin kursumuza ilgisi çok büyük. Gelecek haftalarda bu sayıda biraz daha artış olabileceğini de düşünüyorum “şeklinde konuştu.
HABER VE FOTO.GÜLAY KARAGÖZ

Ankara Ekin Tiyatrosu “Heccav “ adlı oyunu sergiledi.






Keşan Belediyesi kültür etkinlikleri çerçevesinde Keşan’a gelen Ankara Ekin Tiyatrosu, 14 Kasım 2009 Cuma günü akşamı “Heccav” adlı oyunu sergiledi.
Oyunu Keşan Belediye Başkan Yardımcısı Sabri Küçükkarakaş ile birlikte yaklaşık 250 tiyatrosever izledi.
Oyunda yüz yıl önce yaşanan olayların yanı sıra Şair Eşref’in Esrarengiz Macerası izleyenlere sunuldu.
Oyunun sonunda sahneye çıkan Keşan Belediye Başkan Yardımcısı Sabri Küçükkarakaş, oyuncuları bu güzel oyundan dolayı kutlayarak bir buket çiçek hediye etti.
Tiyatroseverler böyle güzel bir oyunu kendilerini izleme imkanı sunan Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’a teşekkür ettiler.
Semih Çelenk’in yazdığı yönetmenliğini Faruk Güvenç,Yönetmen Yardımcılığını Harun Güzeloğlu,Dekor-Kostümünü Gazal Erten, Müziğini Kemal Günüç, sesi Ahmet Aksoy ve Işık Tasarımını Osman Koçak’ın yaptığı oyunda Bülent Yıldıran,Mert Egemen, Ö.Faruk Nas, Ayhan Önem,Bülent Aksoy,Selim Kalıç, Harun Güzeloğlu,İlkay Kayku ve Kamil Ersergin rol aldılar.




HABER VE FOTO.GÜLAY KARAGÖZ

—ÇORLU TİCARET VE SANAYİ ODASI, BORSA’YI ZİYARET ETTİ…





Haber: Metin KARAKUŞ
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Yemişçi, Meclis Başkanı İhsan Erik, Yönetim Kurulu ve Meclis Üyeleri, Babaeski Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Özün’ü makamında ziyaret etti.
Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Özün ve Meclis Başkanı İcret Özcan, Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Yemişçi’yi, Meclis Başkanı İhsan Erik’i, Yönetim Kurulu ve Meclis Üyeleri’ni, Borsa girişinde karşıladılar.
Yapılan ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Özün, makamında yaptığı konuşmasında, bugün inşaatı tamamlanan Ticaret Borsası’nın temelini 2005 yılında düzenlenen büyük bir törenle attıklarını belirtti.
Özün, Ticaret Borsası’nın, hızlı bir şekilde süren inşaatında 2007 yılında Kantar ve Laboratuar bölümlerinin tamamlandığını belirterek, şunları kaydetti.
“Bir taraftan yoğun bir şekilde devam eden inşaatımızda 2008 yılında ise 300 kişi kapasiteli, dev ekran, sinevizyonun da bulunduğu tam donanımlı Konferans ve Satış Salonu’nu devreye geçirdik. 2009 yılında ise inşaatı tamamlanan binamızın bütün bölümleri Üyelerimizin hizmetine girdi. Bizim amacımız laboratuar ve teknik bürolar kurarak buralarda tüketime konu olacak ürünlerin analizlerini yaparak daha güvenli bir şekilde tüketilmeleri için çok önemli bir aşamayı gerçekleştirmiş olmaktı. Bunu gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyum.”
Babaeski Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Özün, ziyaretin anısına, Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Yemişçi’ye, bir plaket takdim etti.
Daha sonra Yönetim Kurulu Başkanı Özün, gelen konuklarına Borsa yeni hizmet binasını gezdirdi.
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Yemişçi yaptığı konuşmasında, Babaeski Ticaret Borsası’nın hizmete giren yeni binasının bölge için büyük bir şans olduğunu belirtti.
Yemişçi, konuşmasında daha sonra şunları söyledi; “Borsa Hizmet binasının yapımında tüm ayrıntılar büyük bir özen ve titizlikle düşünülmüş. Gerçekten bölge için büyük bir şans, ben şahsen çok beğendim. Çevre İl ve İlçelerimizde bulunan borsalarda böyle bütünüyle hizmet veren modern, çağdaş, her türlü elektronik donanımın bulunduğu bir binanın olduğunu zannetmiyorum. İlçeye mükemmel bir hizmet binası kazandırdığınız için şahsınızı, Meclisinizi ve tüm Yönetim Kurulu Üyelerinizi kutluyorum.”

Anadolu Jet’le herkes uçuyor





Orion Alışveriş Merkezi geçtiğimiz haftasonu uçuş meraklılarını biraraya getirecek eğlenceli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Anadolu Jet tarafından Orion’a getirilen uçak simulatörüyle yapılan etkinlik çok büyük ilgi gördü. Yoğun talep üzerine Anadolu Jet’in uçak simulatörü bu haftasonu tekrar Orion’da olacak.
Orion Alışveriş Merkezi ve Anadolu Jet işbirliği ile Orion’da heyecanlı bir etkinlik düzenledi. 7 ve 8 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen etkinlik için Orion AVM’ye uçak simulatörü getirildi. Gerçek bir uçağı kullanma deneyimini yaşatan ve yüzlerce kişinin ilgisini çeken uçak simulatörünü, çocuklardan orta yaşlılara kadar pek çok kişi kullandı. Anadolu Jet’in gençlik kulübü Jet Genç tarafından gerçekleştirilen aktivite, gördüğü yoğun ilgi nedeniyle bu haftasonu tekrarlanacak. 14 ve 15 Kasım günlerinde de Orion AVM’ye gelenler uçak simulatörüyle uçak kullanma heyecanı yaşayacaklar.
Her gün Ankara, her koltuk 59 TL
Anadolu Jet uçuş tarifelerinde yapılan yeni düzenleme ile artık Çorlu-Ankara arası uçak seferleri her gün yapılacak. Haftanın her günü gerçekleştirilecek seferler ve uygun fiyat tarifesi ile Trakya şehirlerinden Anadolu şehirlerine ulaşım çok daha kısa sürecek.
Çorlu-Ankara arasındaki ulaşım süresini 1 saate indiren Anadolu Jet, uçak kalkış saatlerinde de yeni düzenlemeye gitti. Kişi başı ulaşım ücretinin 59 TL’ye kadar indiği uçak seferlerinde hareket saatleri şöyle oldu :
Ankara’dan kalkış 18:55 Çorlu’ya varış 20:00
Çorlu’dan kalkış 20:35 Ankara’ya varış 21:35

Kaliteli Yazılım"Nasıl ortaya konur?

“Biliyorum, çok geniş bir başlık.
Kaliteli yazılım üretiminde "süreç yönetimi" amaç (ana eksen) mıdır, araç (yan bağ) mıdır? Bir başka deyişle; yazılım ürünleri için "ürün kalitesi (product quality)" hedefinin ana teminatı sadece "üretim kalitesi (production quality)" midir?

Tartışmayı belli bir eksende tutabilmek adına "yazılım kalitesi" için genel kabul gören aşağıdaki niteliklere (ref: http://en.wikipedia.org/wiki/Software_quality) atıfta bulunacak şekilde tartışabilirsek, tartışmanın daha somut sonuçlara ulaşabileceğini umuyorum:

YAZILIM KALİTE NİTELİKLERİ:
- Anlaşılabilirlik (Understandability)
- Eksiksizlik (Completeness)
- Sadelik (Conciseness)
- Taşınabilirlik (Portability)
- Tutarlılık (Consistency)
- Bakım Yapılabilirlik (Maintainability)
- Sınanabilirlik (Testability)
- Kullanılabilirlik (Usability)
- Güvenilirlik (Reliability)
- Yapısallık (Structuredness)
- Etkinlik (Efficiency)
- Güvenlik (Security)
Tartışmayı başlatmak için bir de somut örnekleme yapalım:
Örneğin; "güvenlik" kalite niteliği için "birim testleri" ne kadar etkindir? Yazılım güvenliğini test kapsamı (test coverage) altında tutmak için birim testleri hangi tur birimler için ve nasıl yazılmalıdır? Yazılım süreç yönetimi "yazılım güvenliği"ne yönelik birim (veya diğer) testleri ve "versiyon yönetimi (release management)"ni eksiksiz olarak adresleyebilir mi? Bunun için gereken "gereksinim yönetimi teknikleri" klasik çözümleme yöntemleri ile (şelale, hikaye tahtası, post-it, vb.) sağlanabilir mi, yoksa farklı bir "alan modellemesi (domain modeling)" tekniği gerektirir mi?

Yukarıdaki örneklemede "yazılım güvenliği" boyutunu özellikle ele aldım, ... Bir işletim sistemi hassasiyetinde olmasa bile acaba bizler yazılım üretirken ‘yazılım güvenliği’ni garanti altına almak için ne tür yöntemler kullanıyoruz? CMMI ya da çevik yöntemlerden birisini tercih etseydik, "yazılım güvenliği" adına garanti altına alabileceğimiz nitelikler değişir miydi? Yoksa her ikisinin de bu anlamda özel bir fark getiremeyeceği bilinciyle başka yaklaşımlara mı yönelirdik?”(1)
Bu sorular ile ilgili cevabım:
“Kalite konusundaki tartışmaya başka bir bakış açısı ile de bakabiliriz.
[ 1 ] Yazılım oluşturma safhası.
[ 2 ] Yazılım işletme safhası.
Tümdengelim yolu ile bir başka açıdan bakmak istiyorum.

Kalite bir referans noktaya göre belirlenir.
Yani bir rakiplik durumu söz konusudur.

Bunu genelde göz ardı eder ve süreci dokümante etmekle işi çözdük zannederiz.
Kıyaslama ve ölçme kriterleridir kaliteyi belirleyen.

Kıyaslama ve ölçme [ 1 ] safhada ekip içinde halledilir. TAMAM
Ya işletmeye verdiğinizde [ 2 ] safhası ve bunu kıyaslama kriterleri.
Bunları her zaman siz belirleyemezsiniz.
Analiz haricinde olaylar olarak: ortam faktörlerine uyum ve esneklik.
Bu ikisi final kalitesini oluşturan kriterlerdir. (Örneğin:paket yazılımlarda)” (2)
Murat SEVGİ
Mental® Teknoloji Danışmanlık
Dipnotlar_______:
(1) Semih ÇETİN, “ "Kaliteli Yazılım" nasıl ortaya konur?”, Türkiye Yazılım Mühendisliği Gurubu, Tuesday, July 08, 2008
(2) Murat SEVGİ, “ "Kaliteli Yazılım" nasıl ortaya konur?”, Türkiye Yazılım Mühendisliği Gurubu, Tuesday, July 08, 2008
"Kaliteli Yazılım"
Nasıl ortaya konur? - 2
Murat SEVGİ
+90 532 384 2183
mail:mental@um.turkcell.com.tr
msn:murat.sevgi@hotmail.com
“İzninizle bir soru daha yönelteyim o zaman:

Basari faktörü ve urun kalitesi bu kadar çok bireysel yeteneklere dayanan bir uğraşı alanına nasıl "mühendislik" denebilir?

Yazılım kalitesi için insan kaynağı niteliklerinin şart olduğunu bir önceki yazımda (mesajımda) benim de belirtmiş olmama rağmen.

Eğer uğraşı alanımızın adı mühendislik ise çorbaya "bireysel nitelikler" dışında bazı şeyleri daha katmak zorunda değil miyiz?

Takıldığım bir nokta daha: yazılım kalitesinin tek başına ticari sonuçlar ile ölçülmemesi gerektiğine katılmakla birlikte "toplam sahip olma maliyeti (TCO)", "karlılık" ve "yatırımların geri dönüşü (ROI)" kavramlarının da yazılım kalite belirteçleri arasında olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Zaten bu nitelikler; "mühendislik" tanımında doğrudan yer alan kavramlar değil midir?”(1)
Bu sorular ile ilgili cevabım:
“Mühendislik bütünün planlanmasındaki öngörünün matematiğine deniliyor.
Tıpkı bir inşaatın eğitimsiz işçilere yaptırılmasındaki gibi. Kim neyi yapar neyi yapamaz. Bunu mühendis bilmez. Mühendis neyin olması gerektiğini söyler. Zaten dünyada mühendis kelimesi motor kelimesi ile eşleşmesinin sebebi de budur. Ayrıca doğu toplumları matematiği batıya göre biraz daha iyi bilirler. (sempatizanları kusura bakmasın) Kökü "hendese" kelimesinden gelir ki; bu: hesap etmek demektir.

rOi ile ilgili de şunu söyleyebiliriz. Projenin bitirilmesi ile yazılımın bitirilmesini bir tutamayız. Yazılım başlı başına rOi bazında proje değildir. (yazılım üretip satanlar hariç) Yani yazılım bütünün bir uzvudur ve bu uzuv, rOi için parametrelerden biridir.”(2)
Bu cevaba ek olarak:
“Ayrıca TOC ve rOi mühendisliğin gereği değildir.
Mühendislik para bazlı işlemez.
Yani iyi ürün mühendislik ve iktisadın bir harmanıdır.
Para işlerini hesap çerçevesinde mühendisliğe katmak, iktisat biliminin alanıdır ki;
iktisat teori ve önermeleri mutlak olmayan, istatistikseller üzerinden işlem yapan bir iterasyonel bilimdir.
Yani iktisat da mühendisliğin bir teorisi olan öngörü ve iterasyon prensiplerini kullanır.
Ama mühendislik gibi mutlaki (mutlak olarak) gerçekçi değildir.
Yazılım bir mühendislik ürünü olan programın yapılma aşaması olarak düşünülürse rijit olmayan etmenler (insan) içerir ve mühendislik olamaz.
Lakin yazılım ürünü bir rijit sayısal varlıktır ve matematiksel bir tanıma sahiptir.
İşte bu bağlamda işin yapımı ve gerçeklenmesi (işçilik) sanattır.
İşin nev'isi yani ortaya konulan olgusu (ürünü) mühendisliktir.” (3)
Hep sevgi ile kalın
Murat SEVGİ
Mental® Teknoloji Danışmanlık
Sözlük_________:
TCO: Toplam sahip olma maliyeti
rOi: Yatırımların geri dönüşü
Dipnotlar_______:
(1) Semih ÇETİN, “ "Kaliteli Yazılım" nasıl ortaya konur?”, Türkiye Yazılım Mühendisliği Gurubu, Thursday, July 10, 2008
(2) Murat SEVGİ, “ "Kaliteli Yazılım" nasıl ortaya konur?”, Türkiye Yazılım Mühendisliği Gurubu, Thursday, July 10, 2008
(3) ______, “ "Kaliteli Yazılım" nasıl ortaya konur?”, Türkiye Yazılım Mühendisliği Gurubu, Thursday, July 10, 2008

Yazılım mühendisliği açısından-VERİMLİLİK – 1ve-2(Murat SEVGİ -Köşe Yazısı)

Verimlilik öyle tartışma götürür bir konu değil.
Neredeyse “Mutlak” kriterleri oluşmuş bir konu.
1- Bir proje için ara zamanda verimlilik hesaplanamaz.
Bu demektir ki; iş bitmeden projenin ara safhalarından birinde verimlilik hesaplanması bütünün verilerine sahip olunmadığı için hatalıdır.
Ama bütünün, süreç olarak, öngörü olarak (tahmini) bir gelecek projeksiyonu çıkarılabilir.
Bu durumda eldeki tahmini veriye göre bir verimlilik değeri elde edilebilir.
2- Verimliliğin temel kaygısı tasarruftur.
Nedir bunlar: Zaman, işçilik, malzeme.
ZAMAN:
Bir işi daha az zamanda yapabilmeyi sağlamak.
Bunu yaparken (yazılım özelinde) deneyim ve analiz çabukluğu önemlidir.
Diyelim ki; A1 projesi ile uğraşırken aşırı zaman harcayarak çok başarılı bir algoritma ürettiniz.
Bu algoritma (Diğer sektörlerde proses) çok büyük faydalar sağlıyor.
A- Bu iş için (A1 projesi kapsamında) proje verimliği kötü bir değer alır. (Yani: verimliliği düşüktür)
B- Proje ekini, bu faydalı üretimi başarmış olmaktan dolayı, ekip verimliliği bazında iyi bir değer alır. (yani: verimliliği yüksektir)
İŞÇİLİK:
Bir işi daha az kişi ile yapabilmeyi sağlamaktır.
Aslında ZAMAN kriterine de bağlıdır.
Ama “hedef iş” bazında daha az “adam-saat” kullanımı önemlidir.
Yazılım işinde, altprogramlar ile yada programlama dili seçimi ile ilgilidir.
Mesela Assembler dili ile 100 adam-saat zamanda yapılabilecek bir işi, C dili ile 15 dakikada yapabilirsiniz.
MALZEME:
Bu kriter nesnel üretimi esas alan bir sistemin kriterlerinden.
Ama mamul olarak yazılım ürününü düşündüğümüzde bunun girdisi olan tek mal, işçilik ve ortam (soft ve hard) ekipmanlarıdır.
Malzeme girdisi olan bir sektör olmadığı için bu maddeyi yazılım ekibi verimliliğinde ele almak pek anlamlı değil.
Ama mekanik bir şeyler üretenler için önemi tartışılmaz.
Not: Yazıda verilen örnek: (Birim zamanda yazılan kod)
Bu kriter üretilen kodun işlerliğini içermediği için pek bir değer taşımıyor.
Yani satır sayısı ile verimlilik olmaz.
Aksine;
Bir işlevi, daha az kod ile yapmak, daha değerli bir çalışmadır.
Ama burada “zaman” değişkenini de ele almak gerekir.
Gelelim verimlilik nasıl belirlenir:
Proje ekibi işe başladığında projenin tümünün planlamasını yapar.
* Bu proje, gerekli ekiplere paylaştırılır. (Grafik, kodlama, veritabanı, test vb...) (Matrisin sütunları) “1D”- X ekseni
Her ekibin işlevinin bütüne etkisi yüzdesel olarak belirlenir.
* Her ekibin iş süreci de kendi içinde takvime bağlanır. (Matrisin Satırları) “2D” - Y Ekseni
Bu takvimler iş süresince birebir takip edilir.
* Ekipler de içlerinde ayrıca eleman bazında süreçleme yapabilir. (Matrisin derinliği) “3D” - Z Ekseni
Şimdii; XYZ matrisi, verimlilik vektörü oluşturuluş olur.
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ
(Bu yazı, Yazılım Mühendisliği Gurubu için 07 Ağustos 2008 Perşembe, 13:08 tarihinde yazılmıştır.)



Yazılım mühendisliği açısından
VERİMLİLİK – 2
Murat SEVGİ
* Yazılım projesi özelinde düşünürsek ara zamanda hesaplanamıyor olması ara zamanda projede değer üretilmediğini göstermez mi?. Günümüzde kullanabilecekleri yazılımı projenin sonunda görmeye razı olacak müşteri var mi?
Projeyi planlayanın parçalara ayırması (bunu baştan yapması) gerekli.
Mesela modüller halinde....
Her modülün üretimin aşamasındaki yeri zaman cetvelinde başlangıç ve bitiş olarak belirtilir. Bu tahmini süreler; planlamacının işidir.
Müşterinize modülleri süreç devam ederken sunabilirsiniz.
Ama hedef matrisinde bunlar yapan departmanın hanesine eklenir.
* Bu kullandığınız yönteme göre değişir. Waterfall bir süreçte hatalı olduğu doğrudur. Fakat yazılımı adım-adım oluşturuyorsanız ve her adımda kullanılama hazır, kaliteli yazılım üretiyorsanız her adimin verimliliğini müşteriye verilen değer toplamı olarak ölçebilirsiniz.
Planlama ve öngörü (tahmin) ile bunu yaparsınız...
2 hafta sonra modül1, 4 hafta sonra Modül2 bitecek der, ve yapacak ekibe bir verimlilik hedefi koyabilirsiniz.
Ama aynı anda paralel çalışan ekiplerde senkronize üretimi kaydıran ekipler, sadece kendi verimliliklerine değil tüm projenin verimliliğine zarar verir.
Birçok ekiple çalışıyorsanız, senkronizasyonu dengelemek, bazen planlamacılıktan zor olabilir.
* Bu tanımın içinde yazılımı kullanacak müşterinin tatmini ölçülmeli eklenmeli mi? Bir işin bitti denmesi ve verimlilik hesaplarına katılması müşteri tatmin kriteri önemli değil mi?
Matriste departmanlar dizisine; test departmanı gibi implemantasyon işini de ekleyebilirsiniz. Planlama ekibi projeyi müşteriye giydirecek olan departmanı da planlamış olmalıdır. Bunu ayrıca belirtmeye gerek duymamıştım.
Müşteri tatminine yönelik yapılacak ek işçilikler bu şekilde eklenemez.
Bu ek işçilikler; ancak minör versiyon uygulaması gibi görülebilir.
Ve ek bir proje gibi oluşturulacak yeni bir matris ile hesaplanmalıdır.
Bu durumda: P projesi için P' ek külfeti oluşur. Müşteri bununla da tatmin olmazsa ikincil iyileştirmeler P'' .... devam eder
Verim = XYZ - X'Y'Z' - .... şeklinde olur.
Toplam iyileştirme kaybı. Projenin faydasını geçerse işte o zaman işi batırmışsınız demektir.
Bu durumu tekstil sektörüne yönelik yazılım üretiminde ne yazık ki çokça görüyorum.
Müşteri tatminini sağlamada en başta tanımladığımız planlama ekibine ve bu ekibin çekirdeğini oluşturacak süreç analizcilerine (Buna diğer sektörlerde "Proses tasarımcısı" da deniyor.) Çok iş düşüyor.
Ne yazık ki planlamacıların verimsizliği en tehlikeli verimsizliktir.
Ve hesaplanamaz.
Bunu genelde çok sayıda proje sonrasında şirket verimi şeklinde gözlemlemek mümkündür.
Ki bu durumda işler kötüye gitmişse çok geç kalınmış demektir.
* * *
Bir de ek olarak şunu belirtmekte fayda var
Bazı süreç akışlarında;
Bir departman, iş yapabilmek için diğer bir departmanın çıktısını kullanabilir.
Mesela
sizin, fırıncıya
fırıncının un fabrikasına
un fabrikasını çiftçiye
bağlantısı gibi.
Çiftçi mahsulü geç toplarsa bu size bir silsile şeklinde yansır.
Bir departmanın, başka birkaç departmanın çıktısını, girdi olarak alması durumunda iş daha da karmaşıklaşır.
Ama çözülemez bir denklem değildir.
Benzer bir süreç rOi de ve iRR de de uygulanır.
Aslında proje bazında hesaplanacak rOi ve iRR de verimlilik denkleminde yer almalıdır.
Ama burada sadece süreçten bahsettik.
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ
(Bu yazı, Yazılım Mühendisliği Gurubu için 08 Ağustos 2008 Cuma, 13:08 tarihinde yazılmıştır.)
Sözlük:
rOi: (Return Of Investmen) Yatırımın geri dönüşü süresini ifade eder.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgiyi http://muratsevgi.blogspot.com/2007/01/yatirim-projelerinde-roi-nin.html adresinde bulabilirsiniz.
iRR: (Internal Rate Of Return) İç kaynakların geri dönüşünü ifade eder.

AhmetTaner KIŞLALI'DAN - DÜNDEN GELEN IŞIK

Yıl 1923.Daha sonra İngiliz krallık tahtına oturacak olan Edward, Hindistan'ı veliahtolarak ziyaret etmektedir. Top ve trampet sesleri arasında bir savaşgemisinden iner. Ama kendisini karşılayanlar, sadece birkaç mihrace ilebirkaç yerli görevlidir.Alışılmışın tersine, halk ortalarda yoktur.Üzgün bir biçimde babası Beşinci George'a bir mektup yazar ve sorar:"Acaba bu durum, Gandi'nin düzenlediği bir aşağılama gösterisi midir?"Sorunun yanıtı tarihe geçmiştir:"Hayır! Bunun nedenini Mustafa Kemal'in açtığı Kurtuluş Savaşında aramakdaha doğru olur..."Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İsviçre'de büyükelçiydi. Hindistan'ın genç elçiside Gandi'nin sağ kolu olan Desai'nin oğluydu. Arkadaş oldular. Ve Hintlidiplomat, ona bir anısını anlattı:"Okuldan eve her dönüşümde babam beni yatağına çağırır ve ne öğrendiğimisorardı. Ben de okuduğum derslerle ilgili olarak kendisine bilgi verirdim...Sık sık şöyle derdi: 'Bir insan olarak bu derslerden yararlanmak elbette kigerekir. Fakat bir Hintli olarak muhtaç olduğun en büyük ders, Türkiye'ninKurtuluş Savaşı tarihidir. Şimdi yanıma otur, onu da sana ben anlatayım'.."Endonezyalı bir diplomat da Yakup Kadri Bey'e bir anısını anlatmıştı:"Dokuz on yıl önceydi, bir ticaret işi için Saygon'a gitmiştim. Baktım kihalk tapınaklara toplanmış bir yas ayini yapıyor. 'Ne oldu? Kim öldü?' diyesordum. 'Mustafa Kemal sonsuzluğa göçtü' dediler..."Bir anı da Ahmet Emin Yalman'dan.Vatan gazetesinin baş yazarı, uzun gezilerinden birinde İngiliz Güyanı'nauğrar ve orada bir yerli ile arasında şu konuşma geçer:"Siz hangi millettensiniz?""Türküm.""Öyle ise dost ve hatta kardeş sayılırız.""Neden? Müslüman mısınız?""Hayır, Hıristiyanım. Fakat, bağımsızlığına susamış bir Güyanlı Hıristiyanımve birçok yurttaşım gibi, sizin kurtuluş mücadelenizin hayranlarındanım.Günün birinde, biz de büyük önderiniz Mustafa Kemal'in açtığı yoldanyürüyeceğiz..."Son anı da gene rahmetli Karaosmanoğlu'ndan.Brezilyalı bir diplomat, Atatürk'ün ölümünden sonra bir gün kendisine şöyleder:"Size doğrusunu söyleyeyim mi? Kemal Paşa sağ olduğu sürece siz bana ellialtmış milyonluk bir Avrupa ülkesi gibi görünürdünüz, Şimdi üzerimde küçükbir Balkan devleti etkisi yapmaya başladınız. Size, bundan daha samimi biritirafta bulunacağım. Biz Güney Amerika'da Türk denince, bir zamanlarülkemize göçmen olarak gelmiş ve sonradan zengin olmuş bazı doğulu ayaksatıcılarından başka kimseyi anlamazdık. Sizin ulus olarak büyüklüğünüzü,şeref ve değerinizi, ancak Mustafa Kemal adı işitildikten sonra takdir etmeolanağı bulabildik..."Ve UNESCO'nun, 1979 yılında 156 ülkenin oybirliği ile aldığı Atatürk ileilgili kararda şu satırlar var:"Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi,olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilkönder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasındahiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı, TürkiyeCumhuriyeti'nin kurucusu..."Bugün 19 Mayıs, 1996.Ülkenin gene dışta güçlü düşmanları var... İçte gene karanlık güçler var,dış düşmanların uzantıları var... Eskileri öldü; ama yeni mandacılar, yeniayrılıkçılar, yeni şeriatçılar var.. Yarım yüzyıllık "gaflet" ya da"ihanet"in sonucu olarak gündeme gelmiş önemli sorunlar var..."Atatürk, Türkiye'yi kurtarmadı, emperyalizmin ajanıydı" diyenler bile var..Ama Türkiye gene de 77 yıl öncesinin Türkiyesi değil!İç ve dış düşmanlar da çok daha zayıf, sorunlar da çok daha küçük! VeAtatürk'ün devrimini emanet ettiği gençlik, çok daha bilinçli ve çok dahagüçlü!..
Ahmet Taner KIŞLALIBir Türkün Ölümü, S.45-47.,Ümit Yayıncılık, 1997. (Cumhuriyet, Mayıs 1996)Aynı yazı, Vural SAVAŞ, MİLİTAN ATATÜRKÇÜLÜK isimli kitabında da s:406-411bulunmaktadır.

AhmetTaner KIŞLALI'dan Etnikçi Aydınlara Sorular...

Başlığı seçerken çok zorlandım.Kafamdan geçen ilk başlık, ''Türk ve Kürt Aydınlarına Sorular'' idi.Haksızlık olacağını düşündüm...Çünkü o soruları yönelttiklerim bir azlıktı. Sesleri daha az çıkançokluktakiler ise sanıyorum sorularımı paylaşıyorlardı.Peki ne demek ''etnikçi aydın''?Bir tür ''ırkçı aydın'' demek.. Yani olaylara hep ''etnik gözlük'' lerlebakan aydın demek...Ama siz ''Bunlar aydın tanımına ters düşüyor'' derseniz, ona da birdiyeceğim yok!***Özellikle ''Kürtçü'' aydınlarımız ve ''ortak düşman'' a karşı onlarınyanında yer alan numaracı cumhuriyetçiler ''Te Ce'' ye, yani TürkiyeCumhuriyeti'ne kızgınlar. İçlerinde ''75 yıllık zulüm'' den söz edenler bilevar.O Cumhuriyetin kurucusunu da, bugünkü durumlarının sorumlusu sayıyorlar...Pek de haksız sayılmazlar(!) Irak'taki, Suriye'deki, İran'daki Kürtlerintersine...Eğer bugün Türkiye'deki Kürtlere, dışişleri bakanlığından ordukomutanlığına, yüksek yargıçlıktan Meclis başkanlığına kadar bütün makamlaraçıksa...Elbette ki bunun sorumlusu Atatürk' tür!Irak'taki, Suriye'deki, İran'daki Kürtlerin tersine...Eğer ''tüm sınırlandırmalara karşın'' demokratik hak arama yolları sadeceTürkiye'deki Kürtler için varsa...Elbette ki bunun sorumlusu, temellerini Atatürk'ün attığı ''Te Ce'' dir!Irak'taki, Suriye'deki, İran'daki Kürtlerin tersine...Eğer sadece Türkiye'deki Kürtler arasından aydınlar, yazarlar, sanatçılarçıkıyorsa...Elbette ki bunun sorumlusu, Atatürk'ün önderliğindeki AnadoluAydınlanması'dır. Ve o aydınlanmayı -etnik kökenlerine bakılmaksızın- tümAnadolu halkına taşımak için savaşmış olan Kemalistlerdir!***Türkiye'de hiçbir yurttaş, etnik kökeninden dolayı kapıların kendinekapandığını söyleyebilecek durumda değil.Türkiye Kürtleri toplumsal yaşamın her alanında -hem de ağırlıklı olarak-varlar... Siyasette, iş yaşamında, kamuda... Genellikle de toplumdakioranlarının çok üzerinde...Peki etnikçi aydınlarımıza göre sorun nerede?Kültürel alanda. ''Etnik kimliğin'' ve kültürel hakların tanınmamasında.Kürtçe konuşmak, şarkı söylemek, kaset doldurmak.. Çocuğuna Kürt ismikoymak.. Kürtçe dergi, gazete çıkarmak.. Kürtçe öğretmek için özel kursaçmak...Elbette ki bunlar serbest olmalı!Lazı, Çerkezi, Arnavut'u, Arap'ı, Boşnak'ı vb.. herkes için serbest olmalı!Ama resmi dil dışında eğitim ve TV dediğinizde, olay farklı bir boyutkazanıyor. Ve sormak gerekiyor:- Kürtlere ve Türkiye'de konuşulan yedi kadar farklı Kürtçeden birisineayrıcalık mı tanıyacaksınız? Yoksa yirmiyi aşkın etnik kesime aynı olanağısağlayacak mısınız?Kuzey İrlanda'da bölünme eğilimlerinin, Protestan ve Katolik okullarınınayrılmasından sonra şiddetlendiğini biliyor musunuz? Türkiye'de imam-hatipokullarının yaygınlaşmasının gençliği nasıl ikiye böldüğünün ayrımındamısınız?- Eğer sorun ''kimlik çatışması'' ndan kaynaklanıyorsa.. Güneydoğu'yu terkeden Kürt yurttaşlarımızın, Kuzey Irak yerine İstanbul'a gitmelerini nasılaçıklıyorsunuz? Kuzey Irak'taki ''Kürt kimliği'' mi onlara yabancı,İstanbul'daki ''Türk kimliği'' mi onlara daha yakın?***Geçenlerde Prof. Şerafettin Turan anlatıyordu.Çocukluğu Cumhuriyetin ilk döneminde Van'da, Muş'da, Bitlis'te geçmiş.En iyi öğretmenler, en seçkin yöneticilerle.. Hemen hemen tüm kamugörevlilerinin ülkenin batısında ve doğusunda dönüşümlü olarak görevyaptıkları bir ortamda..Demokrat Parti gelmiş ve bu duruma son vermiş.Doğu'daki feodal beyler, Cumhuriyet tarihinde iki kez Batı'da oturmakzorunda bırakıldılar. Bunlar oradaki feodal ve yarı-feodal yapınındeğişmesi, yöre insanının özgürleşmesi için önemli adımlardı.İkisi de sağcı partilerin oy kaygılarıyla geri alındı..İşte etnikçi aydınlarımıza son iki soru:- Tarihi mi bilmiyorsunuz, yoksa tarihsel gerçekleri saptırmak çıkarlarınızgereği mi? Ve de sizin çıkarlarınız, acaba temsil etmek savında olduğunuz yada kullanmaya çalıştığınız etnik kesimin çıkarlarıyla bağdaşıyor mu?
Ahmet Taner Kışlalı
0 2 Nisan 1999CUMHURİYET

"Neden Kemalistiz?"

Atatürkçülük yerine "Kemalizm" sözcüğünü kullananlar artıyor.Aslında aralarında bir ayrım olmaması gerekir. Ama ben Kemalizm demeyi niçintercih ettiğimi her fırsatta açıklıyorum.Birinci neden, Kemalizmin - tıpkı Leninizm gibi - evrensel bir kavramolması... İkinci neden, Atatürkçülük sözcüğünü, Marmaris'teki adam vearkadaşlarının yıpratmış olması...Önümde Almanya'dan yollanmış iki bildiri duruyor. Birincisini SosyaldemokratHalk Dernekleri Federasyonu, ötekisini de Türkiye Sosyaldemokratları Derneğiyollamış... İkisinin de başlığı aynı:"Neden Kemalistiz?"10 Kasım 1995 günü, Hürriyet gazetesinde "Gerdan Atatürkçülüğü" diye biryazı çıkmıştı:Yazarın, bindiği uçaktaki dört hostesten ikisinin yakasında Atatürk rozetibulunmaktan rahatsız olduğu anlaşılıyordu. Bundan "Gerdan Atatürkçülüğü"nün"avamlaştığı" sonucunu çıkarmıştı... Kendisi de "açık kart" oynadığını ve"Atatürkçü veya Kemalist olmadığını" açıklıyordu.Çok hızlı, yetenekleri ve birikimi de çok sınırlı bir "numaracıcumhuriyetçi"nin, "Kemalist olmadığı" gibi müthiş bir açıklama (!) yapması,Aziz Nesin'in bile düş gücünü aşan bir olaydı. Nedense güldürü ustaları -kıskançlıktan olacak - "es" geçtiler. Ben de güldüm geçtim.Ama yazıdaki ilkelliğe yönelik - yurtiçi ve yurtdışı - tepkilerden, benimtelefonum, faksım ve posta kutum da "fazlasıyla" payını aldı.. Ve o yazı -PTT'nin yanı sıra - en çok da Atatürk rozeti satanlara yaradı.Her geçen gün, THY çalışanlarının daha çoğunun yakasında Atatürk rozetigörüyorum!Makedon, Hırvat, Bulgar, Rus, Alman, Yunan, İngiliz ve Romen bilimadamlarının oluşturduğu bir "Balkan Bilim Derneği" var. Birkaç ay önceyapılan genel kurulunu, Bulgar başkan şu sözlerle açmıştı:"Atatürk'ü 20. yüzyılın en büyük dahisi kabul ediyoruz!.. Amacımız,Atatürk'ü hem kendi ülkelerimizde hem de bütün dünyada tanıtmaktır."Dernek, "Atatürkü Düşümde Gördüm" isimli bir film yaptıracaktı. "Atatürk veBalkanlar" kitabı hazırlanıyordu. Harf devriminin 70. yılının, 1998'de bütündünyada kutlanması sağlanacaktı. Balkan ülkelerinde "Atatürk'ü NasılTanıyorsunu?" konulu yarışmalar düzenlenecekti... Ve çeşitli Avrupaülkelerinde şubeleri olan bir Atatürk Üniversite kurulacaktı...Bir "32. Gün" izlencesinde, Vietnam'da bir ilkokul gösterilmişti.Karatahtada "Atatürk" yazılı idi. Ho Şi Min'in çocukları, Mustafa Kemal'indevrimini öğreniyorlardı... Ve son haber:Kırgızıstan'da Başbakan Yardımcısı Prof. Osmanakun İbraimov yönetiminde"Uluslararası Atatürk Araştırma Vakfı" kuruldu. Azerbayacan'da - Bakü veNahcivan'da - bir "Atatürk Araştırmalar Vakfı" kurulması hazırlıklarıiçinde. Özbekistan'ın Stratejik Araştırmalar Vakfı ise, Kemalizmi öncelikleincelenecek konular arasına aldı.Kuzey Kıbrıs'ta yapılan ve çok sayıda yabancı bilim adamının katıldığı "3.Uluslararası Atatürk Sempozyumu"nun sonuç bildirisinde şu satırlarbulunuyor:"Atatürkçülük Türk milleti için bir öze dönüş hareketidir. Atatürkçüdüşünce, sadece Atatürk dönemi Türkiyesi'nin zorluklarını çözmek ve bütünesir ve mazlum milletlere örnek olmakla kalmayan; akla, bilime ve fennedayalı bir dünya görüşü olarak, gelecek yüzyıllara ışık tutacak birsistemdir."Bizim niçin Kemalist olduğumuz belli.Türkiye'de bir din devleti, ya da etnik farklılıklara dayalı bir devletkurmak peşinde olanların, neden Kemalizme karşı oldukları da belli.İnanca dayalı olduğu ölçüde, her iki tutuma da saygı duymak gerekir... Ama"gerdan"dan yukarıya çıkamayan "yeni mandacılar"a saygı duyabilmek çokzor!.
.Ahmet Taner KIŞLALIBir Türkün Ölümü, s.25-27., Ümit Yayıncılık, 1997. (Cumhuriyet, Aralık 1995)Aynı yazı, Vural SAVAŞ, MİLİTAN ATATÜRKÇÜLÜK isimli kitabında da s:418-424bulunmaktadır.
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...