***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

16 Ekim 2009 Cuma

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal “Türkiye bir buçuk yıl içinde yeni bir döneme girecek” dedi.
Baykal, helikopterle geldiği Edirne'nin Keşan ilçesinde, Yaş Meyve Sebze ve Kuru Gıda Toptancı Hali'nin açılışını yaptı. Açılışta konuşan Baykal, sorunlardan kısa sürede kurtulacak günlerin yakın olduğunu ifade ederek, Mart 2011 tarihinde genel bir seçimin yapılabileceğini bildirdi.
Türkiye'nin bir buçuk yıl içinde yeni bir dönema gireceğin belirten Baykal, ''Bunu hep beraber görüyoruz. Bunu bilmenizi istiyorum. O güvenle hep beraber bekleyiniz. Çiftçimizin, esnafımızın, gençlerimizin, bunalmış emeklimizin, dertlerini çok iyi biliyoruz. Yeni bir iktidar dönemi Türkiye için kaçınılmaz hale gelmiştir. Onu hep beraber gerçekleştireceğiz. Onun hazırlıklarını yapıyoruz. O güven içinde bu talebi beraber, el ele omuz omuza taşıyalım. O günlere hep beraber ulaşalım'' dedi.
Türkiye’nin bir çok sorunu bulunduğunu belirten Baykal görüşlerini açıklarken şunları söyledi;
''Türkiye'de ekonomik ve sosyal sorunlar var ama bugünkü iktidar bir açılım tartışması çıkardı. Daha ne olduğu netleştirilemedi, içi doldurulamadı. 'Kürt açılımı' diye başladılar, sonra milletten tepki alıyoruz diye korktular, 'demokratik açılım' dediler. Sonra 'milli birlik açılımı' dediler ama bir türlü bu konuyu kamuoyuna huzura kavuşturacak bir ortama getiremediler. İnsanları etnik kökene göre ne bölüyorsun, niye ayrışmayı vurguluyorsun? Farklı insanlarmış gibi tekrar tekrar vurgulayarak bunları niye dile getiriyorsun. Türkiye bu konuda sağlam temeller üzerine oturtuldu. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları büyük Türkiye'yi kurarken, insanların köküne, ailesine, ırkına, etnik durumuna göre ayırmayı aklının kenarından geçirmedi.''
İnsanların mezhebi, dini inancı ve kökeninin farklı olabileceğine işaret eden Baykal, ''Bu Hepimizin bu devletin, bu milletin bir parçası olmamıza bu engel teşkil etmez. Bu gün Türkiye'de 72,5 milyon insan bir arada yaşıyoruz. Türkiye'nin bir tapusu varsa kimsenin cebinde değildir. 72 milyonun ayrı ayrı her birinin üzerindedir. Şimdi bu anlayıştan sapmakta kime ne fayda var? İnsanları teşhir etmenin, etiketlenmenin, yaftalamanın ne yararı var? Öyle bir tartışma yarattılar ki ilkokulda çocuklar bir birlerine senin annen, senin babaannen, sen nesin diye sormaya başladılar. Bunlar çok yanlış şeyler, çok sakıncalı şeyler. Bu iyi yol değil'' dedi.
Görüşlerini açıklarken Başbakan Erdoğan'ın demokratik açılım konusunu kendisiyle görüşme talebine de değinen Genel Başkan Baykal şunları söyledi;
''Bu tartışmaların çıkmasından sonra Başbakan, bizimle, CHP'yle, görüşme gereği duydu. 'CHP ile de temas kuralım, onlarla da konuşalım, birlikte bu işi götürüyor izlenimi verelim' diye ona birileri akıl verdiler. O akıl doğrultusunda harekete geçti ve bize bir mektup yazdı. Dedi ki 'ziyaretinize geleyim, şu meseleleri bir konuşalım'... Bunun üzerine ben uzun bir cevap verdim. Kendisine bu açılımla ne yanlışlar yapılıyor, neler hatalıdır, neler sakıncalıdır, hangi tuzaklar kurulmuştur, bunu ayrıntılı olarak anlattım. Kendisine bu düşüncelerimizi ortaya koyan 20 yıl önce hazırladığımız raporları, çalışmaları, düşünceleri, 'bak bunları oku da gör, biz 20 yıldır bu işin içindeyiz, 20 yıldır bu konuda doğruları anlatıyoruz, bak belgeleri' diye onları da gönderdik.''
Kapalı kapılar ardında, milletten gizli, milletin bilgisi dışında çalışma yapılmasının yanlış olacağını belirten Baykal, şöyle devam etti:
'Bu çok önemli bir konu. Böyle bir konuda ne konuştuğumuzu şu anda bile değilse, günü geldiğinde böyle bir konuda ne konuştuğumuzu, milletimizin bunu öğrenmesine fırsat verecek şekilde bir televizyon kaydına birlikte alalım. Gel seninde görüşelim. Kapalı kapılar ardında değil. Gerçeğin ne olduğunun anlaşılamayacağı, o öyle dedi, şu şöyle dedi... İşin dedikoduları nereye çeksen uzar. O buluşmayı televizyon kaydına alacağız. Günü geldiği zaman kim ne söyledi, tarihe bir belge olarak sunacağız.''
Baykal, ülke sorunlarını konuşmaktan kaçınmadıklarını belirterek, şöyle devam etti:
''Bizim bu memleket meselesini seninle konuşmaktan kaçınacak bir tarafımız olmaz. Sen ihtiyaç hissetmişsin, 'ziyaretine geleyim, konuşalım' diyorsun. Hay hay, memnuniyetle. Biz bu konuları çok düşünmüş bir partiyiz. Bu konulara çok hazırlıklıyız. Bu düşüncelerle kendisine evet dedik ama bu görüşme şeffaf olacak, saydam olacak diye onun ziyaretine evet dedik. Bu ziyarette dedikoduya ve çarpıtmaya mehil olmayacak. Günü geldiğinde her şeyi ortaya koyan bir konuşma yapalım. Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal bu konuda ne düşünüyor, bunu milletin bilmeye hakkı var. Bir araya geldiğimizde sen ne söylüyorsun, ben ne söylüyorum, millet günü geldiğinde bunu televizyondan izleyebilmelidir.
Bunu milletimizden esirgemeye hakkımız yoktur. Şeffaf ve saydam bir görüşmeyi istiyorsan, hay hay gel görüşelim. Başbakan bu görüşmeden kaçıyor. Bu görüşmeyi sen istedin, biz olur dedik. Şimdi sen kaçıyorsun, şimdi buna sormak lazım, Sayın Başbakan Deniz Baykal'dan mı kaçıyor, yoksa milletten mi kaçıyor. Kapalı kapılar ardında görüşürse Deniz Baykal'la görüşecek, ama televizyonu koyduğumuzda milletimizi ortaya koyuyoruz. Ben kendime avantaj sağlamıyorum. Anlaşılıyor ki Sayın Başbakan milletin huzurunda bu konuya konuşmaya hazır değildir. Bu ortaya çıkmıştır. Bunun takdirini halkımıza bırakıyoruz.''
Genel Başkan Baykal, Almanya'daki Deniz Feneri e.v davasıyla ile ilgili konunun iki yıldır sürüncemede olduğunu da belirterek, İstanbul'da bu dosyayla bağlantılı olarak bugün yapılan aramalardan memnunluk duyduğunu söyledi.
Baykal bu konuda şöyle dedi:
''Bizim uğrunda mücadele etiğimiz davaların haklılığı önemi her geçen gün ortaya çıkıyor. Hiç tereddüt yok. Ne söylediysek Türkiye için o önemlidir ama geciktirerek sündürerek, örtbas ederek bu konuları bir türlü toplumun dikkatinden kaçırmaya çalışıyorlar. Ne kadar kaçırmaya çalışırlarsa çalışsınlar şunun şurasında 1,5 yıl kaldı. 1,5 yıl sonra bu konulara el konulacak. Bütün bu konuları en güzel şekilde el konulacak ve çözülecektir.''
Konuşmasından sonra Baykal, Yaş Meyve Sebze ve Kuru Gıda Toptancı Hali'ndeki bir iş yerinin açılışını yaptı. Ardından da Oto Galericiler Sitesi'nin temelini attı.
Baykal, 532 konutluk Atakent konutlarının anahtar dağıtım törenine katıldı. Keşan
Belediyesi ziyaretini iptal eden Baykal, ilçeden helikopterle ayrıldı.
KAYNAK:/www.chp.org.tr

BAKAN NİMET ÇUBUKÇUNUN TEKİRDAĞ İLİ ZİYARETLERİ






Tekirdağ iline bağlı Hayrabolu ilçesindeki Ella Anaokulu Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçunun katılımı ile törenle açıldı Hayrabolu Ella Anaokulu Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçunun katılımı ile törenle açıldı. Trace Basing Gas şirketi tarafından Hayrobolu ilçemizde yaptırılan Ella Anaokulu Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet ÇUBUKÇU, Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK, Tekirdağ Milletvekilleri Ziyaeddin AKBULUT ve Necip TAYLAN, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ve vatandaşların katılımı ile törenle açıldı.
Törenin açılışında, okul öncesi eğitime verdikleri öneme vurgu yapan Bakan Çubukçu, okul öncesi okullaşma oranı %51 in üzerinde olan bazı illerde okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirildiğini ve kademeli olarak tüm ülkede okul öncesinin yaygınlaştırmaya devam ettiğini söyledi. Yapılan tören sonrası gerçekleşen açılışın ardından, Bakan Çubukçu, Tekirdağ Valisi Zübeyir Kemelek ve katılımcılar okulda incelemelerde bulundu.
Bakan Çubukçu ve beraberindeki heyet daha sonra Tekirdağ Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde Tekirdağ ilinin milli eğitimdeki genel durumunun değerlendirmesi, sorunlar ve çözüm önerileri konulu toplantıya katıldılar.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİNİN AÇILIŞ TÖRENİDE YAPILDI
Namık Kemal Üniversitesi nin 2009-2010 Akademik Yılı Açılış töreni Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçunun katılımı ile gerçekleştirildi.
Törende; NKÜ Rektörü Prof. Nizamettin Şenköylü, üreten üniversite sloganıyla yola çıktıklarını belirterek, NKÜ ün bir aydınlanma bilgi ve teknoloji üretme kurumu olduğunu bildirdi. NKÜ nün Atatürk ün en büyük ideali olan Türkiye nin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkması özlemini gerçekleştireceğini ifade eden Şenköylü, Türkçe yi düzgün konuşan, sosyal çevresiyle iyi iletişim kurabilen tarihimize ve kültürel değerlerimize bağlılık kadar dil, din, cinsiyet ve etnik köken ayrımı yapmayan insan haklarına ve evrensel değerlere saygılı gençler yetiştireceğimize söz veriyoruz dedi. Bakan Çubukçu açılış töreninde yaptıkları konuşmalarında; 2009-2010 öğrenim dönemi açılış töreninde bulunmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. Tekirdağ doğumlu büyük vatan şairi Namık Kemal in adını taşıyan bir üniversitenin mensuplarına seslenmek de ayrıca onur verici. 19 yy. edebiyatının zirve isimlerinden olan Namık Kemal in ismini taşıyan 3 yaşındaki bu üniversitenin ilerleyen yıllarda tıpkı o büyük insan gibi 21. yy a kendi katkısını yapacağına ve önemli değerler yetiştireceğine yürekten inanıyorum. Bu duygularla yeni eğitim ve öğretim yılının hayırlı ve başarılı olmasını temenni ediyorum. Sevgili öğrenciler hepinizin bildiği gibi 21 yy da üretim faktörleri arasında bilgi ve bilgili insan kapasitesi ekonominin en önemli girdileri arasında yerini almıştır. Kısaca bilgi, hızlı gelişen teknoloji, bilim üreten, teknolojiyi geliştiren ve kullanan insan gücünü yetiştiren de üniversitelerimizdir. bu görevi en etkin şekilde yapmaları ise küreselleşen dünyada ülkemizin rekabet gücünü arttıracak en önemli unsurdur. Üniversiteler aynı zamanda toplumun, ülkenin, tüm insanlığın ekonomik, politik, eğitim, sosyal, sağlık ve diğer problemlerine çözüm üretmekle görevlidir. Köklü kurumsallaşmış üniversiteler baktığımızda toplumun önünde olduklarını ve değişe dünyaya uyum sağlayarak toplumun ihtiyaçlarını gözeterek bilim ürettiklerini görüyoruz. Üniversiteler bilgi üretimi ve nitelikli işgücü yetiştirmenin yanı sıra çeşitli alanlarda sundukları hizmetlerle de yalnızca bulundukları kente değil, ülkeye aynı zamanda insanlığa, sağlığa, mutluluğa, esenliğe hizmet ediyorlar. Bir ülkenin yükseköğrenim düzeyinin o ülkenin her açıdan kalkınmışlığının temel göstergesi olarak kabul edilmesinin altında da az önce saydığım faktörleri başarı ile yerine getirmesi yatıyor. Bugün Avrupa da yükseköğrenim, teknolojiyi geliştirecek, rekabeti arttıracak, ülke kalkınmasını motoru olacak çok önemli bir alan olarak görülmekte. Özellikle devletler ar-ge alanında büyük yatırımlar yapmaktadır. Üniversitelerde yaptıkları araştırmalar, ürettikleri patentler ve yetiştirdikleri öğrencilerle üstlenmekte oldukları görevi layığı ile yerine getirmekte, ülkenin ekonomik kalkınmasına ve toplumun refah seviyesinin artmasına ciddi katkılar sağlamaktadırlar. 21. yy ın değişen koşulları üniversitelere yeni görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. İklim değişiklikleri, küresel ısınma gibi çevre sorunlarının yanı sıra rekabetin de küresel düzeyde yaşandığı günümüzde çevreye duyarlı teknolojilerin üretilmesinden enerji kaynaklarının verimli kullanımına kadar her alanda üniversitelerimizin yapacağı katkı son derece önemli. Artık temel bilim alanındaki çalışmaların yanı sıra teknoloji, sosyal inovasyon konularında da araçtırmalar yapmak ve çözüm üretmek de üniversitelerin görevleri arasında yer alıyor. Elbette üniversitelerimizin üstlendikleri misyonu yerine getirebilmeleri Cumhuriyetimizin 100. yılında ulaşmayı hedeflediğimiz bilgiye dayalı güçlü bir ekonomi hedefine yapacakları katkı, bu kurumlarımızın her açıdan desteklenmeleri ile mümkündür. Bunun farkındayız. Bu çerçevede bilgi toplumuna ulaşmak için mevcut kaynaklar ve potansiyeli yeterli ölçüde kullanılmaya çalışılmakta ve YÖK bütçesinin genel bütçe içerisindeki yeri düzenli bir şekilde artmaktadır. Ayrıca 2002-2009 yılları arasında kamu AR-GE ödeneklerinin çok büyük ölçüde kullanıldığını da söylemek isterim. Öte yandan 9. kalkınma planında yükseköğretimdeki okullaşma oranının yüzde 48 olduğunu ve bu orana ulaşmak için 2001 yılında ülkemizde toplan 76 üniversite bulunurken bugün 94 ü devlet, 45 özel olmak üzere toplam 139 üniversite bulunmaktadır. Üniversite kurmak kadar en önemli hususlardan biri de eğitim kurumlarımızın nitelik olarak dünya standartları seviyesine çıkarmaktır. Türkiye yükseköğrenim alanında hem nicelik hemde nitelik açısından çok büyük atılım içerisinde. Bu vesileyle Türkiye nin çok genç bir nüfusa sahip olduğunu ve bu genç nüfusun bilgi çağına hazırlanmasında en önemli görevlerin siz üniversitelerimize düştüğünün bir kez daha altını çizmek isterim. Bu çalışmaların yürütülmesi de yalnızca üniversitelerimizin değil, devletin, özel kuruluşların ve sivil toplumun da işbirliği ile yürütülmesi gerekir. Sonuç olarak küreselleşme sürecinde toplumun bilgi standartlarının yükseltilmesini istiyorsak bu süreçte ihtiyaçlara cevap verebilen, araştırmacı kimliğe sahip, yeni değerlere açık her türlü bilgiyle donatılmış ve bu yolla küresel gelişmeleri iyi algılayan özgürlükçü, demokratik bireyler yetiştirmek zorundayız. Namık Kemal Üniversitesinde de bu saydığım özelliklere sahip olarak, ülkemizin geleceğinde ve gelişmesinde, kalkınmasında çok büyük bir rolünüzün olacağına yürekten inanıyorum, dedi. Törendeki konuşmaların ardından Bakan Çubukçu, Valimiz Zübeyir Kemelek, Tekirdağ Milletvekilleri T.Ziyaeddin Akbulut, Prof. Dr. Necip Taylan ve Enis Tütüncü tarafından üniversiteye katkı sağlayan iş adamları ve öğretim üyelerine bilimsel alanda gösterdikleri başarıdan dolayı plaket verdi.
KAYNAK:TEKİRDAĞ VALİLİĞİ İNTERNET SİTESİ

Cemile Yeşil Anadolu Lisesi Milli Eğitim Bakanı Tarafından Açıldı

Cemile Yeşil Anadolu Lisesi Milli Eğitim Bakanı Tarafından Açıldı
Bakan Çubukçu, “Ülkemizde hala bir çok kız çocuğu okula gönderilmiyor”
Çorlu’da hayırsever Mahmut Yeşil tarafından annesi adına yaptırdığı Cemile Yeşil Anadolu Lisesi Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu tarafından açıldı. Duygulu anların yaşandığı törende Bakan Çubukçu, “Ülkemizde hala birçok kız çocuğu okula gönderilmiyor” dedi.
Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi'nin Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyesi olan işadamı Mahmut Yeşil, hayır işi para işi değil, gönül işidir diyerek 1 yıl gibi kısa bir sürede 3.5 milyon TL harcayarak okulun eğitim ve öğretime kazandırdı.
Karayolu ile Çorlu’ya gelen Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’yu Çorlu Kaymakamı Ali Dursun, hayırsever Mahmut Yeşil, İl Milli Eğitim Müdürü Üner Dilek, Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, Çorlu Emniyet Müdürü Ayhan Taş, Çorlu Jandarma Komutanı Yüzbaşı Kudret Sarıtaş ve öğrenciler karşıladı.
Okul bahçesinde yapılması planlanan açılış töreni şiddetli yağan yağmur nedeniyle okul içinde gerçekleştirildi. Öğrencilerin alkışları ile okula giren Çubukçu yine öğrencilerin tezahüratları ile yerine oturdu.
Hayırsever iş adamı Mahmut Yeşil’in babası Hacı Ahmet Yeşil’in yanına oturan Çubukçu’ya, Hacı Ahmet Yeşil tarafından kendisine kitap hediye edildi. Hacı Ahmet Yeşil’in yazdığı ‘işte benim hayatım’ isimli kitabı Bakan Çubuk’çu bir süre okuduktan sonra korumalarına verdi.
Saygı duruşu ve istiklal marşının söylenmesiyle başlayan törende ilk olarak hayırsever iş adamı Mahmut Yeşil konuştu. Yeşil, “Gerçekten bugün bizim için özel bir gün, çok farklı bir onur.
Çok genç yaşta okuma yazma öğrenemeden hayata veda eden anneciğimi kaybettiğimde; “Allah bana güç verirse annem adına bir okul yaptıracağım diyerek kendime söz vermiştim. Daha sonra zamanın Tekirdağ Valisi Şenol Engin’in yerel bir kanaldaki canlı yayınına Çorlu Deri Sanayicileri Derneği başkanı olarak bağlanmış ve “Allah bana imkân verirse bir tane doğduğum yere, bir tanede doyduğum yere okul yaptırmayı çok istiyorum” demiştim.
Zaman geçti belli bir birikimimiz oldu, ama bu sözüm hiç aklımdan çıkmadı, içimdeki ses haydi artık zamanı geldi diyordu. Benim babam çok hayırsever bir insandır, cami, çeşme, yol, köprü, kuran kursu gibi pek çok hayırları vardır. Bir gün; babacığım bunların hepsi çok güzel Allah kabul etsin ama bu ülkenin başına gelen pek çok felaketin altında cehalet var, büyük Atatürk’ün dediği gibi muasır medeniyet seviyesine erişmemiz için iyi eğitim görmüş gençlere çok büyük ihtiyaç var, bir tanede okul yaptıralım dedim. Sağ olsun beni kırmadı, çünkü o, zamanında bana ceketimi satar yine seni sonuna kadar okuturum diyebilen bir babaydı. O nedenle bu eserin meydana gelmesinde en büyük pay babama aittir, kendisine huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Doyduğum Çorlu’nun okul ihtiyacı, doğduğum yer olan Çankırı-Ilgaz’dan çok daha fazlaydı, bu nedenle öncelik Çorlu’nun okul yapımı için o zamanki Tekirdağ Valimiz Aydın Nezih Doğan beyin huzurunda imzaları atarken babam bir tanede ben isterim demişti. Şimdi ben diyorum ki Allah bana güç verirse bir okulda babamın adına doğduğum topraklarda yaptıracağım.
Bu ülkeye gönül vermez, bu ülkenin insanlarını sevmezseniz, trilyonlarınızda olsa hayır yapmak, arkada bir eser bırakmak nasip olmaz. Yeşil, bundan sonra bize verilebilecek en güzel hediye bu okulun eğitim kalitesinin sürekli artması, üniversite girişteki başarı oranının yükselmesidir.
Ben, genç, dinamik, çalışkan eğitim kadromuza güveniyorum ve ilk yıl olmasına rağmen göstermiş oldukları başarı nedeniyle kendilerini kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Unutmayalım ki Türk insanı, Türk öğrencisi olarak önümüzde daha gidecek çok çetin ve uzun bir yol var” dedi.
Tekirdağ Valisi Zübeyir Kemelek, “Tekirdağ nüfusu giderek artan ve gelişen bir ildir. Şuan da 770 bin nüfusa sahip ilimizde öğrenci mevcudu da her sene giderek artmakta. Bu öğretim yılı içinde 5065 öğretmenle 270 okulda 137 bin 750 öğrenciye hizmet vermekteyiz.
Her gün artarak derslik ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz. Son 7 yıl içinde 1600 derslik yeniden kazandırılmış bunlardan 600 kadarı hayırseverlerimizin katkısı ile olmuştur” dedi.
Konuşmaların ardından Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu tarafından hayırsever Mahmut Yeşil ve babası hacı Ahmet Yeşil’e ‘Tekirdağ’da eğitime yapmış olduğu katkılardan dolayı’ teşekkür plaketi verdi.
Törende konuşan Bakan Çubukçu, “Hayırseverlerimizin yaptırdığı ama her yönüyle standartları çok yüksek bu okulda açılış yapmaktan memnuniyet duyarak en içten dileklerimle selamlıyorum” dedi.
Bu okulun, Çorlu’ya ve ülkemize hayırlı olmasını dileyen Bakan Çubukçu, “Bir anne olarak ta özellikle yetişmiş bir evladın böyle bir hayrı annesi adına yapmış olmasını çok gurur verici olarak buluyorum. “Okuma yazma bilmeden vefat etti” dedi ve bu beni çok etkiledi. Ülkemizde hala birçok kız çocuğu okula gönderilmiyor. O annelerin yetiştirdiği evlatlar onları adına okul yaptırıyor. Türkiye çok güzel bir yere gidiyor. Daha da ilerleyeceğiz inşallah. Ben Milli Eğitim Bakanı olarak hayırsever Yeşil ailesine minnettarlığımı ifade ediyorum. Okulun hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve Hayırsever İşadamı Mahmut Yeşil ile beraberindekiler kurdeleyi keserek okulun açılışını gerçekleştirdi.
Açılışın ardından bakan Çubukçu beraberindekilerle birlikte okulu gezdi.
Daha sonra Bakan Çubukçu, Tekirdağ’da ki incelemelerini tamamlamak üzere Tekirdağ Valisi Zübeyir Kemelek ile Çorlu’dan ayrıldı.
HABER VE FOTO: Samet AKSOY

KARDELEN’iN KADERi

Kırklareli iline bağlı Lüleburgaz Dere Mahallesi’nde yaşayan anne Melek Karagöz ve Kardelen isimli 4 yaşındaki kızının durumu içler acısı. Anne Melek Karagöz, Kardelen’i diğer bebekler gibi 9 ay yerine 6 aylıkken dünyaya getirdi. Doğduğu zaman 600 gram ağırlığında olan talihsiz Kardelen, erken doğum yüzünden bugüne kadar tam 35 tane beyin ameliyatı geçirdi. Göremeyen, konuşamayan, duyamayan ve hiçbir etkiye tepki veremeyen Kardelen, şuan sadece karnından beslenebiliyor. Eşinden boşanan, Kardelen’in hastalığı yüzünden ailesinin istemediği anne Melek Karagöz, devlet tarafından beden ve ruhsal engelli çocuğuna baktığı için aldığı 480 lira adeta yaşam mucizesi veriyor.Kardelen bebek 2005 yılında dünyaya geldi. Annesi Melek Karagöz, Kardelen’i dünyaya getirdiğinde 21 yaşındaydı. Kardelen, diğer bebekler gibi 9 aylıkken dünyaya gelmedi. O 6 aylık iken dünyaya geldiğinde 600gramdı. Dünyaya geldiğinden bugüne kadar 4 yıllık süre içerisinde tam 35 tane beyin ameliyatı geçiren Kardelen, şimdi göremiyor, konuşamıyor, duyamıyor. Hiçbir etkiye karşılık veremeyen Kardelen, ancak karnından beslenebiliyor. Babasının SSK’lı olmasından yararlanarak annesi Melek Karagöz, minik Kardelen’i tedaviye ve kontrollere götürebiliyor. Kardelen’in annesi ve babası Nisan ayında boşandı. Kardelen şimdi annesiyle birlikte kalıyor. Melek Karagöz eşinden boşandıktan sonra anne ve babasının yanına yerleşmek istedi. Ancak ailesi, “Biz o çocuğa değil sadece sana bakabiliriz” deyince Melek Karagöz bebeğini bırakamayacağı için kendi ailesinin yanına gitmedi. Şimdi Melek Karagöz, minik Kardelen ile birlikte yoksulluk içerisinde hayat mücadelesi vermeye çalışıyor.Kaldıkları eve 260 TL kira veren Melek Karagöz, devlet tarafından beden ve ruhsal engelli çocuğuna baktığı için 480 lira para alıyor. Melek Karagöz, bu parayla hem Kardalen’e bakmaya çalışıyor, hem kirasını ödüyor, hem de evin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Melek Karagöz, şöyle konuşuyor:“Eşim, Kardelen dünyaya geldikten sonra olumsuzluklar çıkarmaya başladı. ‘Biz bu bebeğe nasıl bakacağız, biz nasıl geçineceğiz?’ gibi. Daha sonra bu konular üzerinde tartışmalar çıktı aramızda. Kendisi çok alkol alıyordu, kumar oynuyordu. Durum böyle olunca boşanmak zorunda kaldık. Şu an kendisi de Lüleburgaz’da yaşıyor. Ama ayrıldığımız günden bu yana bir defa bile olsun bebeğimizi görmeye gelmedi. Devletten aldığım para belli. Aldığım parayla Kardelen’in çoğu ihtiyacını karşılayamıyorum. En son 3 ay önce doktora götürebildim. Sık sık kontrollere gitmemiz lazım ama maddi durumumuz el vermiyor. Ailemden de yardım isteyemiyorum. Ters tepki veriyorlar. ‘Biz o bebeğe bakamayız’ diyorlar. Nereye sığınacağımı, ne yapacağımı bilemiyorum.”
KAYNAK:LÜLEBURGAZ GÖRÜNÜM GAZETESİ

Cezaevinde Mahkumlar İçin Eğlence Programı

Tekirdağ Kapalı Cezaevinde düzenlenen programda mahkumlar, davul ve klarnet eşliğinde doyasıya eğlendi. Namık Kemal Şiir Grubu'nun cezaevi bahçesindeki etkinliği öncesinde sahneye çıkan hükümlü Mestan Ezer ve arkadaşlarının oluşturduğu ekip, davul ve klarnet çaldı. Gönüllerince eğlenen mahkumlar, gardiyanlar ve şairlerle birlikte halay çekti. Namık Kemal Şiir Grubu'ndan 13 şairin okuduğu şiirler, tutuklu ve hükümlülere duygulu anlar yaşattı. Hükümlü Remzi Yayı'nın yazdığı ve okuduğu ''Mapushanede Düş'' adlı şiir de büyük beğeni kazandı. Programda, ayrıca özgün müzik, Türk sanat ve halk müziğinden bazı eserler seslendirildi. Tekirdağ Kapalı Cezaevi Müdürü Zeki Yıldırım, cezaevinde 364 hükümlü ve tutuklunun kaldığını belirterek, ''Namık Kemal Şiir Grubu'nun katkılarıyla düzenlediğimiz etkinlikte, mahkumların güzel bir gün geçirmesini sağladık'' dedi.
KAYNAK:www.habercorlu.com

Gelin altınları beraber arayalım

Kırklareli merkez ilçe Kavaklı Beldesi Celaliye Mahallesi Çimen Sokakta oturan Şaban Peker bahçesinde altın olduğunu iddia ediyor. Ekonomik durumunun yetersiz olması nedeniyle arama yapamadığını belirten Peker altın aramak için zengin işadamlarından yardım istiyorZengin işadamlarından destek bekleyen Şaban Peker açıklamasında: Geçmiş yıllarda evimin hemen yan alanında papaz denilen şahsın oturduğunu duydum. Daha önce üç defa kazı yaptırdım. Fakat maddi imkânlar el vermediğinden ve hassas iyi bir altın arama detektörü olmadığından sonuca ulaşamadık. Bu kazılarda bahçemden bir tane bakır karavana onun iki yanında bakır parçaları, 1 adet büyük bakır tencere, 3 tane kiremit ve zincir çıktı. Ama elimden geldiğince bu işin üzerinde duracağım. Zengin iş adamlarında buradan sesleniyorum. Gelin ortak bir çalışma yapalım bu işi değerlendirelim şeklinde konuştu.Peker, elinde bir harita olduğunu da belirterek; Burada kesinlikle altın olduğuna inanıyorum dedi
KAYNAK:YEŞİLYURT GAZETESİ

“Kırklareli Devlet Hastanesi’ndeki olaylar bizi rahatsız etmiştir


Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Kırklareli İl Başkanı Yurdaer Ulus, geçen hafta Kırklareli Devlet Hastanesinde yapılan Fuel Oil Operasyonu ile ilgili olarak açıklamalarda bulunarak, bu olayın kendilerini rahatsız ettiğini belirtti.Bunu diğer siyasi partilerin de görmüş olması, onlarında yolsuzluklardan üzüntü duymaya başlaması yolsuzlukla mücadelede yer almaya karar vermesi şahsiyetli politikaya geçmeleri demokratik ve katılımcı siyaset asına bizi faydasıyla memnun etmiştir diyen Ulus şunları kaydetti:Saygıdeğer halkımızın vermiş olduğu desteğe her zaman layık olma gayretinde olan ve siyasette kalite getiren AK Parti Hükümeti adına Kırklarelide siyaset yapan AK Parti Teşkilatı olarak; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de doğru, dürüst ve ahlaklı siyasetin ve yönetimin temsilcisi olmaya devam edeceğiz. Halkımızın güvenini kişisel rant beklentilerine kurban eden geçmiş iktidar ortaklarından hiç birine benzemediğimiz gün gibi aşikardır. Payandası oldukları hükümetlerin kendilerine bahşettiği Bakanlıklarda yapmış oldukları hukuk dışı uygulamalarla birçok kamu görevlisini perişan eden ve ahını alan siyasi partilerin düşmüş olduğu durumdan biz siyasete başladığımız 2002 yılında önemli dersler çıkardık. Ve yedi yıllık tek başımıza iktidar olmamıza rağmen geçmiş siyasi partilerin yapmış olduğu hataları asla yapmadık. Bu tür hataları hükümete rağmen yapan en üst seviyedeki bürokrattan en alttakine, müdüre kadar herkesle parti teşkilatı olarak mücadele ettik. 72 milyon insanımızı hangi siyasi görüşte olursa olsun Türkiye Cumhuriyetinin onurlu vatandaşları olarak koruduk, kolladık.AK Partinin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden önce; devlet memuru ve işçisi olmanın, tayin ve atamalarda yer almanın tarifelere bağlandığını herkes bilmektedir. Özellikle bu konuda işi yüzsüzlüğe ve aleni rüşvete çeviren bazı Bakanlıkları almış siyasi partilerin temsilcilerinin artık şahsiyetli politikalar yapılmasından bahsetmeye başlamış olmaları bizim açımızdan sevindirici olmuştur. Demek ki yaptıkları hataların kendilerini Meclis dışına attığının; AK Partinin uyguladığı doğru ve ahlaklı siyasetin sürekli iktidarı ve halk memnuniyetini sağladığını idrak etmişler.Tek başına iktidar olmanın vermiş olduğu sorumluluk ve görev bilinciyle AK Parti Kırklareli Teşkilatı hiçbir zaman bürokratik atamalara müdahil olmamış, AK Parti Hükümetinin ehliyet ve liyakat ilkelerine göre yapmış olduğu hukuka ve hiyerarşiye uygun atamaları takip etmiştir. Hatta bu ilkeli siyasi duruşumuz diğer siyaseti bürokrasiye karışma şeklinde algılayan zihniyet tarafından da hiçbir zaman anlaşılamamış ve AK Parti Teşkilatlarının acziyeti olarak kahvehanelerde konuşulmuştur.İlimizde yaşanan ve muhtemel her türlü gelişme teşkilatımız tarafından titizlik ve ilgiyle takip edilmektedir. Ama hiçbir zaman devlet görevlilerinin işine karışılmamakta ve önüne geçilmemektedir. Çünkü devlet yürütmesini memurları ve organları eliyle yapar; yetki ve sorumluluk onların üzerindedir. Demokratik, modern bütün batı toplumlarında siyaset, teşkilat ve devlet ilişkileri bizi de örneğini bulduğu gibidir. Bu çerçevede geçen hafta Kırklareli Devlet Hastanesinde yapılan Fuel Oil Operasyonunda yetkililerin vermiş olduğu bilgiler doğrultusunda takip etmekteyiz. 2002 yılından sonra özel hastane kalitesine ve hizmetine ulaşan Devlet Hastanemizin bazı personellerin ahlaksız davranışlarından dolayı zarara uğraması ve adının karışması bizi çok rahatsız etmiştir. İlimizde görev yapan Emniyet Güçleri ve Savcılığın geçmişten gelerek yapmış olduğu araştırma ve takipler sonunda bazı kötü niyetli, çıkarcı kişilerin yapmış olduğu hatalar ve suçlar tespit edilmiş, konu yargıya intikal etmiştir. Bu üzücü olayın takibini başlatarak, suçu tespit edip önünü kesen AK Parti Hükümetinin atamasını yaptığı tüm Emniyet, Adliye ve Daire Müdürlerine şükranlarımızı sunarız. AK Parti Hükümetinden önceki dönemde devlet dairelerine memur olarak alınan ve şu anda tutuklu olarak yargı sürecini yaşayan kişilerin düştüğü durumun herkese örnek olmasını istiyoruz.Artık Türkiyede Ergenekon Davasında da görüldüğü gibi gücü, parası ve görevi ne olursa olsun yolsuzluğa ve teröre karışan herkese hesap sorulduğu bir dönem başlamıştır. Bu sayede çeteler çökertilerek AK Parti Hükümetinden önce devlete çöreklenmiş kokuşmuş yapıları ortadan kaldırılmaktadır. Cesareti kırılan çeteler artık bankaları hortumlayamadığı için, devletin kasasındaki paralar yeşil kart, paranız kitap ve sosyal yardımlaşma destekleri olarak vatandaşlara aktarılmaktadır. Ve bu yaşananlar AK Partiye ve hükümetimize destek olarak dönmektedir.Bunu diğer siyasi partilerin de görmüş olması, onlarında yolsuzluklardan üzüntü duymaya başlaması yolsuzlukla mücadelede yer almaya karar vermesi şahsiyetli politikaya geçmeleri demokratik ve katılımcı siyaset asına bizi faydasıyla memnun etmiştir. Tüm halkımıza sevgi ve saygılarımı sunarım
KAYNAK:YEŞİLYURT GAZETESİ

BSH'tan öğrencilere itfaiye eğitimi

BSH Fabrikası İtfaiye Müdürlüğü ekipleri tarafından 75. Yıl İlköğretim Okulu 3. sınıf öğrencilerine yangın ve itfaiye konusunda eğitim verildi.
ÖNCE VELİLER SONRA ÖĞRENCİLER
yangın ve itfaiye konusunda velilere bilgi veren HBS Fabrikası İtfaiye Müdürlüğü İtfaiye Amiri Hüseyin Varol ve 15 itfaiye eri ile BSH Meslek Eğitim Teknik Müdürü Joachim Kuntze, bu kez de öğrencileri bilgilendirdi. Yaklaşık 150 üçüncü sınıf öğrencisine eğitim veren görevliler öncelikle çocukların evde yapmak isteyip de yapamadığı, evde kibrit ve mumun nasıl kullanılması gerektiği konusunda eğitim aldılar.
YANGIN SIRASINDA NE YAPMALARI GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİLER
İtfaiye erlerinden yangın bölgesinde kalmaları halinde neler yapmaları gerektiğini de öğrenen öğrencilere, yangın çıkması durumunda nereye ve nasıl telefon edilmesi gerektiği de anlatıldı. İtfaiyenin nasıl giyindiği ve itfaiye sireninin nasıl öttüğü konusunda da görevlilerden bilgi alan öğrencilere yangın çıkmaması için nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda da tavsiyeler verildi.
SLAYT GÖSTERİSİ SUNULDU
Yangın ve itfaiye konusunda eğitim alan öğrencilere daha sonra da bu konuda eğitici slayt gösterisi sunuldu. Eğitimin oldukça faydalı geçtiğini ve öğrencilerin gerekli konularda bilgilendirildiğini belirten BSH İtfaiye Amiri Hüseyin Varol, “Çocuklar evde anne ve babalarını örnek alıyor. O nedenle bilgilerin çelişmemesi için daha önce aynı eğitim velilere de verildi.” diye konuştu.
KAYNAK:ÇERKEZKÖY HABER GAZETESİ

Arena Sirki Çorluda İlk Gösterisini Yaptı





Türkiye’de en fazla vahşi hayvan barındıran sirk olma özelliğine sahip Arena, Babaeski ve Tekirdağ’da yaptığı gösterilerin ardından Çorlu’daki ilk gösterisini yaptı.
Havuzlar-Cumhuriyet Parkı’nda kurulan çadırda gerekli hazırlıkların yapılmasının ardından 15 Ekim akşamı ilk sirk gösterisi yapıldı. Çorlu Belediyesi’nin de kültür etkinlikleri kapsamında katkıda bulunduğu bu organizasyona Çorluluların ilgisi büyük oldu. Bin kişi kapasiteli çadırın tümünün dolduğu gözlenirken gösteride Belediye Başkan Yardımcısı Serhad Çatalkaya, Belediye Meclis Üyeleri ve çok sayıda belediye personeli hazır bulundu.
Arena Sirki’nin kadrosundaki palyaço ve akrobatlar nefes kesen hava gösterileriyle hünerlerini sergilerken, hayvan eğitmenleri de sirkte bulunan güvercin, kedi, köpek, tavşan, midilli atı, eşek, deve, deve kuşu ve piton yılanıyla gösteri yaptılar. Arena Sirki’nde bulunan vahşi hayvanların gösterisi gecenin sürprizi olarak en sona bırakıldı. Gösteri alanı demir parmaklıklar ile kapatıldıktan sonra 2 aslan ve 3 kaplan içeri salındı. İki Rus eğitmenin aslan ve kaplanlarla yaptığı gösteriyi seyreden seyircilerin heyecanlandıkları görüldü.
Birbirinden renkli gösterilerin yapıldığı Arena Sirki’nde Çorlulular unutamayacakları bir akşam geçirdiler. Ebeveynleriyle birlikte gelen çocukların hayvanların gösterilerini ilgiyle izledikleri görüldü. Gösteride verilen arada seyirciler hayvanlarla bol bol hatıra fotoğrafı çektirdiler.
25 Ekim tarihine kadar sürecek olan gösteriler Pazartesi hariç hafta içi her gün saat 20:00’de, Cumartesi ve ve Pazar günleri 14.00-17.00 ve 20.00'de iki seans olarak düzenlenecek.
HABER VE FOTO:FATMA MİRAY KARAGÖZ

Sinyalizasyon Arızaları Giderildi


Tekirdağ iline bağlı Çorlu’da meydana gelen fırtına ilçenin çeşitli yerlerinde trafiği düzenleyen sinyalizasyonların arızalanmasına sebep oldu.
Yağan şiddetli yağmur ve rüzgâr çeşitli yerlerde maddi hasarlara yol açarken sinyalizasyon sistemi de önemli ölçüde hasar gördü. Sinyalizasyon arızasının yaşandığı yerlerde trafiğin aksadığı görüldü. Vatandaşlardan gelen şikâyetler üzerine Çorlu Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü ekipleri müdahale ederek arızaları giderdiler. Mevsimsel etkilerden dolayı benzer durumların meydana gelmesi ihtimaline karşı gerekli hazırlıklar yapıldı. Sinyalizasyon sistemindeki onarım çalışmalarını yerinde inceleyen Hasan Güngör, “Arızaların yaşanmasından kısa bir süre sonra sorunu giderdik. Benzer durumlarla karşılaşılmaması için gerekli bakım çalışmaları yaptık. Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü’nün ekipleri günün her saatinde gerekli müdahaleleri yapmak üzere hazırda beklemektedir.”dedi.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

ÇORLU TSO VE ABİGEM İŞBİRLİĞİYLE ‘HİBE TEŞVİK’ BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası (Çorlu TSO) ve AB İş Geliştirme (ABİGEM) Trakya işbirliği ile “Hibe Teşvik Bilgilendirme” Toplantısı 21 Ekim 2009 Çarşamba günü saat:14:00’da Çorlu TSO Konferans Salonu’nda ücretsiz olarak gerçekleşecektir.
Çorlu TSO ve ABİGEM Trakya işbirliği ile gerçekleşecek olan “Hibe Teşvik Bilgilendirme” Toplantısı hakkında bilgi veren Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve TOBB Ticaret ve Sanayi Odaları Konsey Başkan Yardımcısı Özlem YEMİŞÇİ; “Günümüz Türkiyesi’nde uygulanan Yatırım Teşviklerine Genel Bakış, Yatırım Teşvik Kanununun Getirdikleri, Diğer Devlet Destekleri ve Hibeler, Devletten Bedelsiz Nasıl Arsa Alınacağı, AB Hibe Programlarından Kimlerin Nasıl Yararlanabileceği, Ulusal ve Uluslararası Ar-Ge Hibeleri ve Ar-Ge kanununun getirileri konularında gerekli bilgilerin verileceği eğitimimizde hedef kitlemiz; şirket sahipleri, üst düzey yöneticiler ile firmaların dış ticaret, muhasebe ve finans çalışanlarıdır.
Ar-Ge Destekleri hakkında TÜBİTAK Proje Uzmanı Ahmet FEYZİOĞLU, AB Projeleri ve Hibe Programları hakkında Teşvik Danışmanı Fulya KASAP, Yatırım Teşvik Kanunu hakkında AB Uzmanı Gülgün KORKUSUZ ve ABİGEM İş Geliştirme Uzmanı Fatih YALDIZ’ın bilgi vereceği Hibe Teşvik Bilgilendirme toplantımıza tüm üyelerimizi bekliyoruz’ dedi.

TÜRK OCAKLARI TEKİRDAĞ ŞUBESİ OLAĞAN KONGRESİNİ YAPTI


Türk Ocakları Tekirdağ Şubesi Mehmet Serez’ in (1929 doğumlu) Divan başkanı olduğu toplantıda, 07 Ekim 2009 günü kendi adresinde normal kongresini yaptı. Elektrikler kesik olduğundan bir bölümü mum ışığında gerçekleşen genel kurulda İsmail Kurt yeniden Şube Başkanlığına seçildi.
Üyelerin hazır bulunduğu genel kurulda ilgili çalışmaların yapılmasından sonra yönetim ve denetim kurullarına aşağıdaki isimler seçildi.
Yönetim Kurulu:
İsmail Kurt (Başkan)
Doç. Dr. Ahmet İstanbulluoğlu – (Sosyal Faaliyet Koordinatörü)
Zeki Losun – (Başkan Yardımcısı)
Günay Uçar - (Muhasip)
Akın Çevlikli – (Sekreter)
Niyazi Ermen – (Üye)
Fatih Erge- (Veznedar)
Tayyip Albayrak (Hars Heyeti Başkanı)
Sami Nar – (Hars Heyeti Gençlik faaliyetleri)
Bayram Akbulut – Üye
Sezai Kurt – Üye
Tarık Bulut – Üye
Ahmet Biler - Üye
Cenk Giray – Üye

KENT KONSEYİ, KAYMAKAM DEMİR’İ ZİYARET ETTİ

Haber: Metin KARAKUŞ
Babaeski Kent Konseyi Başkanı ve Yürütme Kurulu Üyeleri İlçemiz Kaymakamı Mustafa Demir’i makamında ziyaret etti.
Geçtiğimiz hafta Belediye Sarayı Tansa Düğün Salonu’nda yapılan Olağan Üstü Genel Kurul sonucunda, İçişleri Bakanlığınca yeni çıkartılan Kent Konseyi Yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair Yönetmelik hükümleri gereğince, yeni seçilen Kent Konseyi Başkanı İsmet İlteralp ve Yürütme Kurulu Üyeleri Kaymakam Mustafa Demir’i makamında nezaket ziyaretinde bulundular.
Kent Konseyi Başkanı İlteralp, Kaymakam Demir’e, Kentin sorunları ve Cumhuriyetin 100. yılında nasıl bir Babaeski olmalı ve Kent Konseyinin İlçe’de bundan sonra yapacakları çalışmalar hakkında şunları söyledi;
“Kent Konseyleri Belediye çalışmalarında Şehirciliğin gelişmesinde Belediye Başkanlarının en yakın çalışma arkadaşlarıdır. Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasında, Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanılmasında Belediye çalışmalarına en büyük yardımcıdır. Kadın ve Gençlik Meclisleri başta olmak üzere katılımcı yönetim anlayışına dayalı çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasına dayanan çalışma gurupları oluşturmak birinci hedef olmalıdır. Seçilecek Yürütme Kurulu ve Kent Konseyi Başkanı, Belediye Başkanı ile uyumlu bir çalışma içine girerek Kent Vizyonunu geliştirecek, hemşerilik bilincinin geliştirilmesine ve Babaeski’mizi bir Avrupa Kenti olma aşamasında kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel doğal ve benzeri değerlerine sahip çıkmayı ilke edinmelidir.”
Kaymakam Mustafa Demir ise yaptığı açıklamada, bu ziyaretten çok mutlu olduğunu ve Babaeski halkı için Kent Konseyine olan desteklerini hiçbir zaman esirgemeyeceklerini ifade etti.

Jandarmadan tarihi eser kaçakçılarına darbe

TEKİRDAĞ İL JANDARMA KOMUTANLIĞINCA 12.10.2009 GÜNÜ TEKİRDAĞ İLİ MALKARA İLÇE MERKEZİNDE 5607 SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI KANUNUNA MUHALEFET SUÇU İŞLEYEREK ELİNDE BULUNAN TARİHİ ESER NİTELİĞİNDEKİ 29 ADET BİZANS DÖNEMİNE AİT GÜMÜŞ SİKKE, 1 ADET ALTIN FİBULA (TOKA), 1 ADET BRONZ İSTAVROZ (HAÇ). İLE 34 ADET ÇEŞİTLİ MADENİ PARAYI SATMAYA ÇALIŞAN ŞAHSA YÖNELİK YAPILAN OPERASYONDA (1) KİŞİ YAKALANMIŞTIR. ADLİ MAKAMLARA SEVK EDİLEN (1) KİŞİ TUTUKSUZ YARGILANMAK ÜZERE SERBEST BIRAKILMIŞTIR ELE GEÇİRİLEN ESKİ ESER NİTELİĞİNDEKİ MALZEMELERE EL KONULMUŞTUR..

BAHAD, Bulgaristanlı soydaşlarımızın haklarını arıyor

Çeşitli tarihlerde Bulgaristan’dan ülkemize göç eden vatandaşlarımıza ait emlak sorunlarının boyutlarının tespit edilmesi ve geride bırakılan gayrirnenkullerin kayıt altına alınabilmesi amacı ile Dış Işleri Bakanlığı eşgüdümünde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ve Bursa’da faaliyet göstermekte olan Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) tarafından oldukça kapsamlı bir çalışma yürütülüyor.
BAHAD Başkan Yardımcısı Kadir Çakır çalışma hakkında kamuoyunu bilgilendirdi;
Buna göre 81 ilde yürütülen bu çalışmanın başarı ile tamamlanması ve sonuçlandırılması ülkemiz ve özelikle göçmenlerimiz açısından büyük önem arz ediyor. Çakır yaptığı açıklamada; “1908 yılından bu güne kadar Bulgaristan dan ülkemize göç eden vatandaşlarımız terk etmek zorunda kaldıkları taşınmazlar ile ilgili Dış Işleri Bakanlığının geliştirmiş olduğu Başvuru Formunu doldurup derneğimize göndermeleri gerekmektedir.
Bu önemli ve sorumlu görevi Derneğimizin başarı ve layığı ile yürütebilmesi göçmen kitlesine ulaşabilmesine ve bu çalışmanın duyurulmasına bağlıdır. Bunun da gerçekleşmesi basının ve görsel medyanın desteği ile olacaktır. Bunun için tüm basın ve yayın kuruluşlarından sürekli destek istiyoruz” dedi.
Göçmenlerimiz konu ile ilgili olarak şu hususları mutlaka bilmeliler;
1. Bu çalışma ilk ve son olacak. Bunun için göçmenlerimiz bu çalışmadan mutlaka yararlanmalılar.
2. Bulgaristan’da kalan taşınmazları ile ilgili ellerinde herhangi bir belgesi olan olanlar, belgenin fotokopisini başvuru formuna ekleyecekler.
3. Ellerinde belgesi olmayanların taşınmazların (tarla, bağ, bahçe, ev, orman, v.s.) Bulgaristan kayıtlarında kimin üzerinde görüldüğünü (baba, dede, büyük dede gibi) belirtmeleri yeterli olacak.
Göçmenlerimiz derneğimize veya Önadım Gazetesi’ne telefon açarak çalışma ile ilgili detaylı bilgi alabilirler. Söz konusu başvuru formları gazetemizde de yar almaktadır.
Başvuru formuna daha sonra mutlaka Nüfus cüzdanı fotokopisi Ilave edilecek ve bir zarfa konularak
Çiftehavuzlar Mah. Kanalboyu Cad. No:172 Belediye Sağlık Hizmet Binası Bodrum Kat OsmangazlTR-16370 Bursa, adresine gönderilecek veya TÜRKIYE Tel./Fax: +90 224 271 19 13 nolu faksa çekilebilecek. nsfbahad@gmail.com e-posta adresine de formlar gönderilebilir.
KAYNAK:GAZETETRAKYA.COM

İkisi de unutmuş


Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, seçim yasaklarına aykırı davrandıkları gerekçesiyle; Ahmet Aygün, Ahmet Okutan ve Abdurrahman Şahin hakkında açılan dava kapsamında savcılıkta ifade veren iki imam, olayı unuttukları yönünde ifade değiştirdiler.

Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı, 29 Mart yerel seçimlerinde AK Parti’den yeniden aday olan Belediye Başkanı Ahmet Aygün’ün, Diyanet Eğitim Merkezi'nde müftülüğün din görevlileriyle aylık olarak yaptığı toplantı sonrasında, sinevizyon gösterisiyle çalışmalarını anlattığı, Müftü Ahmet Okutan ile Diyanet Eğitim Merkezi Müdürü Abdurrahman Şahin'in de, Aygün'e seçim propagandası yapması için yer ve imkan tanıdığı iddia ederek dava açmıştı.
Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, seçim yasaklarına aykırı davrandıkları gerekçesiyle; Tekirdağ eski Belediye Başkanı Ahmet Aygün, İl Müftüsü Ahmet Okutan ve Tekirdağ Diyanet Eğitim Merkezi Müdürü Abdurrahman Şahin hakkında açılan dava görüşülmeye başlandı.
Savcılıkta verdikleri ifadelerinde olayı anlatan 2 imam, “Üzerinden 6 ay geçti, hiçbir şey hatırlamıyoruz.” diyerek ifadelerini değiştirdi.
Tekirdağ 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına: İl Müftüsü Ahmet Okutan bir günlük istirahat raporu alarak, Abdurrahman Şahin Kastamonu’da görevde ve Ahmet Aygün de şehir dışında olduğu gerekçesi ile katılmadı.
Davanın il duruşmasında, tanık olarak çağrılan 8 cami imamı ile sanık avukatları Emrah Tunca ve Mehmet İşcan hazır bulundu. Haklarında dava açılan sanıkların duruşmaya katılmaması nedeniyle mahkeme heyeti, tanıkları dinledi.
-6 İMAM AYNI İFADEYİ VERDİ-
Özdoyuran Cami İmamı Yahya Aslan, imamların her ay Diyanet Eğitim Merkezi’nde bir araya gelerek gündemdeki konular hakkında fikir alışverişinde bulunduklarını ve 2009 yerel seçimleri sürecinde gerçekleştirilen toplantı bitiminde, İl Müftüsü Okutan’ın Belediye Başkanı ve AK Parti Belediye Başkan Adayı olan Ahmet Aygün’ün toplantıya katılarak bir konuşma yapacağını söylediğini anlattı.
Aslan, şöyle devam etti; “19.02.2008 tarihinde her ay olduğu gibi imamların toplantısı vardı. Toplantı bitiminde İl Müftüsü Ahmet Okutan, belediye başkanı Ahmet Aygün’ün gelerek bizlere bir konuşma yapacağını ve yemek ikramından sonra da kravat hediye edeceğini söyledi. Bende bunu duyduktan sonra yanlış bir uygulama olduğunu düşünerek toplantıyı terk ettim”
Tekirdağ Orta Cami İmamı Servet Boztekin, seçimlere kısa bir süre kala yapılan aylık olağan toplantı sonunda İl Müftüsü Ahmet Okutan’ın, Belediye Başkanı Ahmet Aygün’ün geleceğini ve konuşma yapacağını söylediğini anlattı. Boztekin, “Bizler her ay Diyanet Eğitim Merkezi’nde bir araya gelerek gündem konularını görüşürüz. O gün Diyanet Bakanlığı’ndan gelen seçim yasaklarına uyulması gerektiğine dair konular görüşüldü. Hemen arkasından İl Müftüsü Ahmet Okutan, belediye başkanı Ahmet Aygün’ün toplantıya katılacağı ve bir konuşma yapacağını söyledi. Bende biraz önce konuşulanlara göre yanlış yapıldığını düşünerek 3 arkadaşım ile birlikte belediye başkanını beklemeden salondan ayrıldım” dedi.
-2 İMAM HATIRLAMIYOR-
Tanık olarak mahkemede dinlenen 6 imam savcılıkta verdiği ifadeleri tekrar ederek Belediye Başkanı ve AK Parti’den yeniden aday olan Ahmet Aygün’ün toplantıya katılarak sinevizyon gösterisi eşliğinde konuşma yaptığını doğruladı.
Savcılıkta İl Müftüsü Ahmet Okutan’ın Ahmet Aygün’ün gelerek konuşma yapacağını söylediğini ve yaptığını anlatan Yeni Sanayi İmamı Hüseyin Durak, mahkemede ‘hatırlamadığını’ söyledi.
Toplantı çıkışında kravat hediye edildiğini ve kendisinin de aldığını ifade eden Hüseyin Durak; “Toplantı sonunda İl Müftüsü Ahmet Okutan’ın konuşma yaptığını hatırlamıyorum. Belediye Başkanı Ahmet Aygün sinevizyon ile bir konuşma yaptı. Ama içeriğini hatırlamıyorum. Savcılıktaki ifademi düzeltiyorum.” şeklinde konuştu.
Savcılık ifadesinde Müftü Okutan’ın Başkan Aygün’ü davet ettiğini söyleyen Karacakılavuz İmamı Bedir Kaçır ise, mahkemedeki ifadesini değiştirerek toplantının bazı kısımlarını hatırlamadığını söyledi. Daha önceki ifadesinde başkan Aygün’ün kravat dağıtıp imamlara yemek verdiğini söyleyen Kaçır, ilk ifadesini yalanlayarak yemeğin müftülük tarafından verildiğini kaydetti.Heyet duruşmaya katılmayan İl Müftüsü Ahmet Okutan’ın bir sonraki duruşmaya çağrılmasına, mazeret bildirmeden duruşmaya katılmayan eski Belediye Başkanı Ahmet Aygün ve iki tanığın polis zoru ile getirilmesi karar vererek duruşmayı erteledi.

KAYNAK:TRAKYA GAZETESİ

ÇORLU’DA SİRK HEYECANI




Arena Sirki, 15–25 Ekim tarihleri arasında, Çorlu Cumhuriyet-Havuzlar Parkında sirk gösterilerine başlıyor.
Çorlu Belediyesi’nin kültür etkinlikleri kapsamında katkıda bulunduğu Arena Sirki farklı gösteri yeteneklerine sahip akrobatlar, palyaçolar ve geniş ekibiyle Çorlululara özel anlar yaşatmaya hazırlanıyor. Avrupa’nın en fazla vahşi hayvan barındıran sirklerinden biri olan Arena Sirki’nde 2 aslan, 3 kaplan, 7 at, 2 devekuşu, kedi ve köpekler bulunuyor. Palyaço ve eğitimli hayvanlar keyifli anlar yaşatırken akrobatların hava gösterileri nefes kesiyor.
Çorlu Havuzlar-Cumhuriyet Parkı’nda kurulan sirk çadırındaki ilk gösteri 15 Ekim Perşembe günü saat 20:00’de yapılacak. 25 Ekim tarihine kadar sürecek olan gösteriler Pazartesi hariç hafta içi her gün saat 20:00’de, Cumartesi ve ve Pazar günleri 14.00-17.00 ve 20.00'de iki seans olarak düzenlenecek.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ

Dünya Gıda Günü, üyesi olduğumuz Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun, 1979 yılnda yapılan 20. konferansında 147 üye ülkenin ortak kararıyla; Dünyada gıda sorunlarının boyutları va önemi hakkında kamuoyunu aydınlatmak, herkesi yanlış beslenme ve açlığa karşı mücadeleye çağırmak amacıyla 16 Ekim günü “DÜNYA GIDA GÜNÜ” olarak ilan edilmiştir. Dünya Gıda Gününün bu yılki teması da “Kriz zamanlarında gıda güvenliğini sağlamak” olup, bilgi notu aşağıdadır.
Kriz zamanlarında gıda güvenliğini sağlamak: Haberlerde sürekli olarak küresel ekonomik krizden bahsedildiği bu günlerde, herkesin ofislerde ve fabrikalarda çalışmadığını hatırlamak gerekiyor. Kriz, dünyadaki aç insanların %70'inin yaşamakta ve çalışmakta olduğu küçük ölçekli tarım arazilerini de etkiliyor. 2007-2008 yıllarında gıda ve akaryakıt fiyatlarındaki artışın ardından, gelişmekte olan ülkelerin kırsal kesimlerinde durum vahamet arz ediyor. İkinci kriz, yoksulları tam da en kötü anlarında yakalıyor. İşsizlik arttıkça, şehirde veya yurtdışında çalışan akrabalar da artık daha az para göndermeye başlıyor. Küçük tarımsal köylerde, yoksul kesim, gıda alacak birikimlerini artık tüketmiş durumda. Haberlerin ve hükümet gündemlerinin ana başlığı, küresel ekonomik kriz. Zengin ekonomileri yeniden canlandırmak için trilyonlarca dolar harcanıyor. Peki, yoksulların elinden kim tutacak?
Bu makalede ekonomik krizin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri incelenirken, bu ülkelerin en savunmasız nüfuslarını açlıktan nasıl koruyabilecekleri ve yatırım yoluyla tarım sektörünün nasıl gelecekteki krizler karşısında kendini koruyabilir hale getirebileceği ve hatta yoksul çiftçilerin yüksek gıda fiyatlarından nasıl kar edebileceğini kaleme almıştır. Bu, dünyada görülen ilk ekonomik durgunluk değildir. Yarına hazırlıklı olabilmek adına geçmişte ülkelerin gıda güvenliğini nasıl sağlamış olduğuna bakarak, kendimize dersler çıkarabiliriz.
Gıda krizi ve mali kriz: 2007 yılının ortalarından 2008 yılının ortalarına kadar FAO gıda fiyatları endeksi ortalama %57'lik bir artış göstermiştir. Dünya genelinde, aç nüfus 2007 yılında 75 milyonluk bir artış kaydetmiştir. Sonrasında, 2008 yılının Temmuz ayında, gıda fiyatları düşmeye başladı. Ancak, fiyatlardaki bu düşüş eğilimi, gıda krizinin sonuna gelindiğine işaret etmemektedir. IMF'ye göre küresel tahıl fiyatları, 2005'teki fiyatlara göre halen %63 daha yüksektir. Gıda krizine doğrudan neden olan faktörler halen daha mevcuttur:
• Tarımsal verimlilik düşüktür.
• Gıda güvenliğinin sağlanmadığı ülkelerin çoğunda nüfus artış hızı halen daha fazladır.
• Su mevcudiyeti ve arazi kullanımı, önemli sorunlardır.
• Sel ve kuraklık olayları uzun dönem ortalamalarının üzerinde meydana gelmektedir.
• Tarımsal araştırma ve geliştirmeye yapılan yatırım, uzmanların önerilerinin çok altındadır. ve yoksul nüfus için asıl önemli olan ürünleri hedef almamaktadır.
Gıda krizinin ardından, küresel ekonomik kriz meydana geldi. Kriz nedeniyle ücretler düştü ve işsizlik baş gösterdi. Dolayısıyla, yoksul kesim şimdi iki eşzamanlı krizle karşı karşıya kalmıştır. Yoksul kesimin gıda kriziyle başa çıkmada başvurduğu çoğu araç da tükenmiş olduğundan, durum daha da vahim bir hal almıştır. Örneğin, çoğu malvarlığı halihazırda satılmıştir ve tüketimde bir azalma olduğundan, malların orta sınıfa satılması, artık daha zordur. Göç etmek artık daha zordur; çünkü gelişmiş ülkeler de kendi krizleriyle baş etmektedir .Finansman tüketimi için borçlanmak, sıkı kredi piyasalarıyla engellenmiştir. Doğrudan yabancı yatırımlardaki azalma ve birincil emtiaların ihracatındaki düşüşlerin sonucunda, yoksul ülkelerde işsizlik artacaktır. Zengin ülkelerdeki ekonomik duruma bakacak olursak, sağlanan kalkınma desteği ve insani yardımın azalması beklenmektedir. Dünya Bankası verilerine göre, 2008 yılında resmi kayıtlardaki bağış tutarı yaklaşık 300 milyar Amerikan doları veya gelişmekte olan ülkeleri bir grup olarak düşünürsek, o grubun Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının yüzde ikisidir. Özellikle, geleneksel anlamda göç eden işçilerin istihdam edildiği inşaat ve imalat sektörlerindeki ekonomik durgunluk, hem kırsal hem de şehirde yaşayan ailelere yardım amaçlı yollanan paranın miktarında anlamlı bir düşüş olacağına işaret etmektedir.
En savunmasız olanı korumak:Aşağıda incelenecek olan tarıma verilen uzun vadeli kalkınma yardımının yanı sıra, şu anda toplumun en savunmasız üyelerinin yardıma ihtiyaç duydukları oldukça açıktır. Aşağıda, kamu politikaları müdahaleleri gözden geçirilmiştir; bu sayede, kriz zamanlarında bile insanların açlık ve kötü beslenmenin en kötü sonuçlarına karşı korunabileceği gösterilmiştir:
• Aç insanlara erişebilmenin ilk adımı, o kimselerin kimliğini, yaşadıkları yeri ve durumlarını bilmektir. Gıda fiyatlarını izleyerek, hükümetler, ülke ve toplumlar içerisinde açlığın en çok yaşandığı, hissedildiği yerleri saptayabilirler. Sonrasında da, sosyal güvenlik programları (“güvenlik ağları”), en savunmasız olanlara götürülebilir. Bu programlarda, dağıtım programları, nakit transferi programları ve istihdam programlarına yer verilebilir.
• Aç insanlara yönelik sosyal programların, şartlarla uygunluk gösterecek şekilde dikkatlice hazırlanması gerekir. Örneğin, gıda piyasalarının işler olduğu ve hedefin gıdayı satın almak için mali gücün artırılması olduğu yerlerde, nakit transferleri veya gıda damgaları gıdaya olan erişimi iyileştirebilir. Gıda piyasalarının iyi işlemiyor olması halinde, örneğin; uzak yerlerde veya savaş sonrası yıkılmış bölgelerde, doğrudan gıda yardımı veya “iş için gıda” gibi programlar, daha uygun olacaktır.
• “Üretici güvenlik ağları”nın da önemli bir rolü olabilir. Örneğin, Malavi ve Etiyopya'da tohum ve gübre için verilen sübvansiyonlar ve ürün sigortasına getirilen yenilikçi yaklaşımlar, sosyal korumanın bir parçası olmuş durumdadır.
• Büyümede %4'lük bir gerileme kaydeden bir ülkede, kötü beslenen çocukların sayısında %2'lik bir artış beklenebilir. Çocuklarda ve hamile veya emziren kadınlar gibi diğer savunmasız nüfus gruplarında, yetersiz mikro besin öğelerinin tüketilmesiyle mücadele etmek için, gıda programlarında, beslenme çeşitliliğini sağlamaya veya iyileştirmeye, hatta mikro besin öğeleri veya güçlendirilmiş gıda maddeleri dağıtmaya çalışılması gerekir. Daha büyük çocuklar ise, okula yönelik beslenme programlarına ihtiyaç duyacaktır. Uzun vadeli tedbirler arasında, kaliteli anne sütü sonrası gıda üretmek için küçük ölçekli gıda sanayini desteklemek; emzirmeyi desteklemek ve teşvik etmek; yeterli beslenme eğitimi sağlamak ve çocukların gelişimini izlemek gibi tedbirler bulunmaktadır.
Tarıma yatırım yapmak:2008 yılında küresel tahıl üretimi, tahmini olarak 2.245 milyon tona ulaşarak rekor miktara ulaştı. Bu miktar, öngörülen yıllık ihtiyacı karşılayacak ve dünya stoklarında makul bir yenilemeye imkan verecek kadardı. Ancak, miktardaki bu artışı sağlayanlar gelişmiş ülkelerdi. Daha çekici fiyatlara cevaben, gelişmiş ülkeler, tahıl çıktılarını %11 artırdılar. Bunun aksine, gelişmekte olan ülkeler, yalnızca %1.1'lik bir artış gerçekleştirdiler. Çin, Hindistan ve Brezilya'yı bu ülkelerin dışında bırakacak olursak, diğer gelişmekte olan ülkelerin üretimi aslında %0.8'lik bir düşüş kaydetmiştir.
Yüksek tahıl fiyatlarından kar elde etmeye asıl ihtiyacı olan en yoksul ve gıda güvenliği açısından en kötü durumdaki çiftçiler, bu fırsatı değerlendiremediler ve girdi veya pazarlama imkanlarına erişimleri olmadığından üretimlerini geliştiremediler. FAO'nun hesaplamalarına göre, yılda 30 milyar Amerikan doları tutarındaki yatırımın çiftçilere yardımcı olmak amacıyla gelişmekte olan ülkelerdeki tarım sektörüne aktarılması gerekmektedir. Ancak bu miktardaki bir yatırımla, 1996 Dünya Gıda Zirvesi’nde kararlaştırılmış olan, 2015 yılına kadar dünya üzerindeki aç insanların sayısını yarı yarıya azaltmak hedefine ulaşmak mümkün olabilir. Zengin ülkelerdeki tarımı desteklemek için 2007 yılında harcanan 365 milyar Amerikan dolarıyla ve dünyanın her sene silahlanmaya aktardığı 1.340 milyar Amerikan dolarıyla ve 2008-2009 yıllarında finans sektörünü iyileştirmek için kısa bir süre içerisinde bulunan trilyonlarca dolarla karşılaştırıldığında bu miktar, oldukça azdır. Bir yılda, 30 milyar dolar tutarında yapılacak bir yatırım, toplamda yıllık 120 milyar dolarlık bir fayda sağlayacaktır. Bu,
• tarımsal verimliliği geliştirecek ve yoksul kırsal toplumlardaki geçim kaynaklarını ve gıda güvenliğini iyileştirecektir;
• doğal kaynakları geliştirecek ve koruyacaktır;
• kırsal altyapıyı genişletecek ve iyileştirecek ve daha fazla kişinin pazara erişmesini sağlayacaktır;
• bilginin üretilmesi ve dağıtılması için kapasiteyi güçlendirecektir;
• güvenlik ağları ve diğer doğrudan yardımlarla, en çok ihtiyacı olan kimselerin gıdaya erişimini garanti altına alacaktır.Hem devletin hem de özel sektörün yatırımına ihtiyaç duyulmaktadır. Daha spesifik anlamda, hedef gözterek yapılan kamu yatırımlarının, özellikle bizzat çiftçilerin yaptığı özel yatırımları teşvik edici ve kolaylaştırıcı nitelikte olması gerekir. Örneğin, verimli bir bölgede devletin yeni bir karayolu inşa etmesi, aynı bölgedeki özel yatırımları karlı kılacaktır.
2009 yılında aç insanların sayısının 105 milyon artacağı tahmin edilmekle birlikte, şu anda dünyada yetersiz beslenen kimselerin sayısı 1.02 milyardır. Bu da, insanlığın neredeyse altıda birinin, açlıkla mücadele ettiği anlamına gelmektedir. 2009 yılı Dünya Gıda Haftası ve Dünya Gıda Günü vesilesiyle, gelin bu rakamları ve bu rakamların arkasında yatan acıları duyuralım. Kriz olsun olmasın, açlıkla ilgili bir şeyler yapabilecek bilgi birikimine sahibiz. Sorunları önemli olarak addettiğimiz sürece onları çözmek için gereken parayı bulma imkanlarına da sahibiz. Gelin, açlığın önemli bir sorun olarak algılanması için beraber çalışalım ve bu sorunu çözelim. FAO' nun 2009 yılının Kasım ayında gerçekleştirilmesi önerisinde bulunduğu Dünya Gıda Zirvesi, açlığın yeryüzünden silinmesi için atılacak temel bir adım olabilir.

Deniz Baykal’ın Keşan Programı belli oldu…




CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın 15 Ekim 2009 Cuma günü yapacağı Keşan ziyaretinin programı belli oldu.
Keşan Belediye Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Baykal, saat 14.15’te helikopterle Keşan Belediyesi Atatürk Stadı’na inecek. Burada Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan ve CHP İlçe Yönetimi ve partililer tarafından karşılanacak Baykal, saat 14.30’da Keşan Belediyesi’nin Yaş Sebze Meyve ve Kuru Gıda Toptancı Hali Açılış Törenine katılacak ve burada halka hitap edecek.
Bu törenin ardından Deniz Baykal saat 15.30’da Keşan Belediyesi tarafından Bölge Trafik Müdürlüğü ile Şehirlerarası Otogar arasına kurulması düşünülen Oto Galericiler Sitesi’nin temel atma törenine katıldıktan sonra saat 16.00’da Keşan Belediyesi tarafından yaptırılan 532 konutluk Ata Kent 1.Etap Konutlarının anahtar teslim törenine katılacak.
BELEDİYEYE ZİYARET
CHP Genel Başkanı buradaki törenin ardından saat 16.30’da Keşan Belediyesi’ni ziyaret edecek.
Baykal’ın ziyareti Keşan Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilecek.
ÖZCAN, TÜM BÖLGE HALKINI AÇILIŞ TÖRENLERİNE DAVET ETTİ
Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın katılacağı açılış törenlerine tüm bölge halkını da davet ederek, açılış ve törenler nedeniyle davetlerini kırmayarak Keşan’a gelen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a teşekkür etti.



HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

Tekirdağ ilinde Tarım sigortası kapsamında zarar gören çiftçilere temsili çek verme töreni gerçekleştirildi.


Tarım sigortası kapsamında Tekirdağ ilinde zarar gören çiftçilerimize yönelik yapılacak hasar ödemeleri çerçevesinde Tekirdağ İl Genel Meclisi toplantı salonunda temsili çek verme töreni gerçekleştirildi.
Törene katılan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr.Ramazan KADAK tarım sigortaları ile ilgili bilgi verdi. KADAK yaptığı konuşmada; nüfusumuzun yaklaşık yüzde 25 i tarım sektöründe çalışıyor ve sanayiye önemli hammadde tedarik ediyor. Ödemeler dengesi, gayri safi milli hâsılaya ve ihracata önemli katkısı var. Tüm ulusumuzun gıda ihtiyacı bu sektörden karşılanıyor. Son söylediğim Tarım sektörünün önemini ortaya koyuyor. Toplumların gıda ihtiyacı sebebiyle geçmişte savaşlar yaptığını, göç etmek zorunda kaldığını hepimiz biliyoruz. Tarım bilindiği üzere meteorolojik riskler altında yapılıyor. Olumsuz şartlarla karşı karşıya olan bu sektörün sürdürülebilir olması için özellikle gelişmiş ülkeler risk transfer sistemleri geliştirmişler. İşte ülkemizde bu konu 1930 lu yıllardan beri dile getirilmiş. Bunun finansal açıdan karşılanabilmesi için ciddi anlamda finansmana ihtiyaç olduğu çok açık. Bu konu gündeme geldiğinde hükümetler bu yükün altında kalamayız anlayışıyla 1957 yılına kadar uygulamadan uzak durmuşlar. 1957 de uygulamaya başlanan sigorta uygulamasında sadece doluya karşı sigorta imkânı sunulmuş. Çok köklü bir sistem uygulanamadığı için 2005 yılına kadar bu konuda ciddi bir ilerleme sağlanamamış. 2005 yılının 21 haziranında 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu çıkartılabilmiş. Daha sonra bu kanuna istinaden Tarım Bakanlığı 16 Ocak 2006 tarihinde Tarım Sigortaları Havuzu oluşturulmuştur. Bu havuz bir kamu havuzudur. Çiftçilerden sigorta poliçeleri düzenlenirken ücretlerin yarısı talep ediliyor. Diğer yarısını Tarım Bakanlığı bütçesinden devlet karşılıyor. Türkiye nin en ücra köşesinde dijital ortamda poliçe düzenleyebilecek altyapıyı oluşturduk. Bunu oluştururken Trafik Sigortaları Sisteminin alt yapısını kullanarak, belli bir ücret ödemek suretiyle kiraladık. 1 yıl sonra da kendi bilgi işlem altyapımızı oluşturduk. Sigorta sitemi, 2006 yılında bitkisel ürünlerde dolu riski sigorta kapsamına alınarak başladı. Sigorta sisteminde biz bir paket yaparak yapılan sigortanın sadece dolu riskini değil aynı zamanda yangın, heyelan, fırtına ve hortum risklerini de kapsayacak şekilde dolu sigortası altında tek poliçeyle çiftçilerimize uyguluyoruz. Ancak, don felaket tarzında bir risk olduğu için ilk sene sadece gelişmişlik sıralamasına göre az gelişmiş olan 90 ilçemizde pilot olarak başladık. 2007 yılına geldiğimizde uluslar arası piyasada bu riski üstlenen firmalarla anlaşmak suretiyle ülkemizde tüm meyvelerde don riskini de kapsama aldık. 2007 yılında ayrıca su ürünlerinde her türlü kaza ve ölüm riskini sigorta kapsamına aldık. Bu arada soy kütüğüne kayıtlı süt inekleri de kapsam dahilinde. Kapalı kümeslerde üretim yapan ve biyo-güvenlik ve hijyen tedbirlerini almış kümeslerde yetiştirilen kanatlıların da her türlü hastalık ve tedbirlerini de kapsama almıştık. 2010 yılında sel ve su baskını riskini de sigorta kapsamına alma noktasına geldik. Geçtiğimiz günlerde yaşanan sel felaketi sebebiyle Tekirdağlı çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Türkiye de sigorta geçmişiyle ilgili verilere baktığımızda; 2006-2007-2008-2009 yıllarında toplamda 3,5 milyon dekar araziyi sigorta yapmışız. Bunun için 277 trilyon TL para toplanmış. Bu rakamın yarısı çiftçilerden toplanmış. Çiftçiden toplanan 138 trilyona karşılık 180 trilyon ödeme yapılmış. Tekirdağ da ise 2009 yılında 34 bin 482 poliçe düzenlenmiş. Bu rakamla Tekirdağ İli Tarım Sigortası kapsamında birinci sırada görünüyor. Ödenilen prim 3,8 trilyon TL. Yani 1,9 trilyonu çiftçiden alınmış. Buna karşılık 2010 yılında ödenecek hasar tutarı 2,9 trilyon TL. Bilindiği üzere geçtiğimiz özellikle son iki ay hasat zamanıdır. Hasar tespitleri de yoğunlukla Eylül-Ekim aylarında yapılabilmekte bu hasarlarda ağırlıklı olarak don olayına bağlı hasarlardır. Tekirdağ da düzenlenen 34 bin poliçe sahibinden 2732 poliçe sahibi zarar görmüş, dedi.
Törende konuşan Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK yaptığı konuşmada; son 1,5 ay içinde 3 ayrı sel felaketi yaşadık. 8 vatandaşımızı kaybettik ve ev ve tarım arazileri zarar gördü. Tarım arazilerinin harslarıyla ilgili ne yapacağımız konusunda biz de sıkıntı çektik. Vatandaşımız tabi olarak mağduriyet içinde. Devlet olarak bir şey yapmak gerekiyor. Ancak, devleti sigorta şirketi gibi görmek de doğru değil. Şu an için sel sigorta kapsamında olmadığı için de niye tarım sigortası yaptırmadınız da diyemiyoruz. İnşallah Müsteşar Yardımcımızın açıkladığı gibi 2010 yılında selin de sigorta kapsamına alınmasını umuyoruz. Çiftçilerimizin sigorta uygulamalarına katılmalarının sağlanması ve bu oranın artması için devletin sigorta primlerinin yüzde 50 sini karşılama yönündeki uygulaması devam ediyor. Çiftçilerimizin de bu uygulamada İlimizdeki çiftçilerimizin birinci sırayı almaları da ayrıca memnuniyet verici, dedi.
Konuşmaların ardından hasar gören çiftçilerin hasar poliçelerinin ödenmesine yönelik sembolik çek verme törenine geçildi. Temsili olarak zarar gören 7 çiftçiye çekleri verildi.
DEVLET DESTEKLİ TARIM SİGORTALARI BİLGİ NOTU
Tarımsal üretimde en etkin risk yönetim araçlarından biri olan sigorta sisteminin ülkemizde de başlatılabilmesi amacıyla 14 Haziran 2005 tarihli 5363 sayılı “Tarım Sigortaları Kanunu” çıkarılmıştır. Söz konusu Kanun ile Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) kurulmuş ve 2006 yılının Haziran ayında sigorta faaliyetine başlamıştır.
Tarım Sigortaları Havuzu kar amacı taşımayan bir kamu tüzel kişiliğidir. Havuz, sigortacılık teknik esaslarına bağlı olarak hâlihazırda Bitkisel Ürün Sigortası, Sera Sigortası, Büyükbaş Hayvan Hayat Sigortası, Su Ürünleri Hayat Sigortası ve Kümes Hayvanları Hayat Sigortası olmak üzere 5 ayrı başlık altında üreticilere sigorta hizmeti vermektedir.
Devlet Destekli Tarım Sigortaları’nda teminat kapsamına alınacak riskler, ürünler ve bölgeler her yıl Bakanlar Kurulu’nca belirlenmekte olup, ürünler, riskler, bölgeler ve işletme ölçekleri itibariyle devlet tarafından sağlanacak prim desteğinin miktarları da yine her yıl Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir.
Sigorta poliçeleri, Genel Şartlar ve Teknik Şartlar, Tarife ve Talimatlar çerçevesinde sisteme katılan Sigorta Şirketleri aracılığıyla internet ortamında gerçek zamanlı olarak düzenlenmektedir. Sigorta şirketleri tarafından yapılan sigortalara ait prim ve risklerin tamamı Havuz’a devredilmektedir. Teminat kapsamındaki riskler nedeniyle üreticilerin uğradığı zararlar Havuz eksperleri tarafından tespit edilmekte, poliçe şartları çerçevesinde Havuz tarafından doğrudan üreticilere ödenmektedir.
Bu yasanın çıkmasından sonra İlk çiftçi toplantılarından birisi ilimizde yapılmıştır. Tekirdağ da yasanın çıkmasından itibaren tüm gece eğitimlerinde, çiftçi toplantılarında Tarım Sigortaları kanunu öncelikli olarak programa alınarak üretici bilgilendirilmiştir.
Tekirdağ geçmiş yıllarda da olduğu gibi 2009 yılında da bütün branşlarda Ülke genelinde yapılan 297.713 poliçenin %12’si olan 34.482 poliçe ile 1.’nci sırada yer akmıştır.

TEKİRDAĞ VALİSİ KEMELEKTEN ÇORLU TİCARET VE SANAYİ ODASINI ZİYARET

Tekirdağ Valisi Zübeyir KEMELEK; beraberinde Çorlu Kaymakamı Ali DURSUN ve İl Jandarma Alay Komutanı Ali İNLEK ile birlikte 13 Ekim 2009 Salı günü Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret ettiler.
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İhsan ERİK, Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Ticaret ve Sanayi Odaları Konsey Başkan Yardımcısı Özlem YEMİŞÇİ, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serdar OĞUZ, Yönetim Kurulu Üyeleri; Muhammed ÖZSARI ve Levent BORMALI’nın hazır bulunduğu ziyarette; Çorlu TSO Başkanı Özlem YEMİŞÇİ; “Çorlu TSO Yönetimi ve Meclisi olarak öncelikli hedefimiz üyelerimiz ve Çorlumuz için fayda sağlayacak başarılı projelere imza atmaktır” diyerek; Oda çalışmaları ve hedefleri konusunda bilgiler sundu.
Tekirdağ Valisi Zübeyir KEMELEK; “Çorlu için en güzel, en doğru proje çalışmalarını gerçekleştirme çabasında olan Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimine ve Meclisine çalışmalarından ötürü başarılar diliyorum’ diyerek; Çorlu TSO’nun sanayi, ticaret gibi temel alanlarda ülkemizin ve bölgemizin gelişimine katkı sağlayacak rolleri üstleneceğine inanıyorum. Tüm hedeflerinize ulaşmanızı diliyorum” dedi.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...