***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

13 Kasım 2009 Cuma

Kırklareli Valisi Aydoğdu, Basın Mensuplarıyla Tanışma Kahvaltısında Buluştu


Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu, Kırklareli Merkez ve İlçelerde bulunan, yerel ve ulusal basın mensuplarına 12 Kasım Perşembe günü Polis Evi’nde sabah kahvaltısı verdi.
Sıcak bir sohbet havasında gerçekleşen kahvaltıda, basın mensuplarının yanı sıra, kamu kurum ve kuruluş müdürleri de hazır bulundu.
Vali Aydoğdu; “Sizlerin yaptığı bir kamu hizmetidir.”

Vali Aydoğdu, basın mensuplarının yaptıkları işin bir kamu hizmeti olduğunu, bu yüzden yapılan her haberde bunun ne etkisi olacağını düşünülerek yapılması gerektiğini belirterek;

“Sizler kamuyu bilgilendiriyorsunuz. Sizlerin sorumluluğu, bu masayı paylaşan herkesle eşit. Çünkü sizin kaleminizden çıkan, sizlerin görüntüleri ile tespit edilen kareler vatandaşa intikal ediyor. Vatandaş bizlerin yaptıkları işleri, sokaklarda gelişen hadiseleri sizin bakış açınızla, sizlerin gözüyle görüyor. Gördüğüm kadarıyla da bunları hakkıyla yerine getiriyorsunuz. Bu manada sizlere teşekkür ediyorum.

Dikkat etmemiz gereken husus şu; Bazen şöyle düşünürüz. Kırklareli’nin Kofçaz İlçesinin filanca köyünde, burada olan bir olayı kim duyacak, kim görecek? Ama sizin yaptığınız bir haber birden Türkiye gündemine çıkar. Akşam oturursunuz ulusal kanallarda bu haber yayınlanıyor. Bunu şunun için söylüyorum; Attığınız her adımda, yazdığınız her haberde bunun etkisi ne olacak? Bunu tüm Türkiye, hatta tüm Dünya okuyacak. Çocuklar nasıl anlayacak, kadınlar nasıl anlayacak, gençler nasıl anlayacak, nasıl tepki verecek diye düşünmek zorundasınız. Neticesinde bizler de düşünmek zorundayız. Benim sizlerden isteğim bu sohbetlerimiz aramızda sürekli devam etsin.” dedi.

Sıcak bir sohbet havasında geçen kahvaltıda, basın mensupları tek tek görev yaptıkları yerlerle birlikte kendilerini tanıtırken, bir fikir alışverişi içinde Kırklareli için yapılabilecek projeler konusunda da katkıda bulundular.

“Bilge Köyü’nden gelen mağdurlar, Kırklareli halkı içinde bir onur, bir gurur vesilesi.”

Vali Aydoğdu daha sonra yaptığı konuşmasında, Kırklareli kamuoyunun da merakla takip ettiği Mardin İlinin Bilge köyünden, Kırklareli’ne yerleşecek kişiler hakkında bilgiler verdi.

Vali Aydoğdu yaptığı açıklamada, Bilge Köyünden yaklaşık 70 yada 80 kişinin, bu ay sonlarında Kırklareli’ne geleceğini, belli bir süre misafir olduktan sonra bir çoğunun tekrar geri döneceğini belirterek;

“ Mardin ilinin Bilge köyünde bir hadise yaşandı ve orada mağdurlar ortaya çıktı. Bu mağdur ailelerin bir kısmı Bakanlar Kurulu Kararıyla Kırklareli’ne getirilecek.”dedi.

Vali Aydoğdu yaptığı açıklamalara şu şekilde devam etti;

“Gelecek olanlarda takriben 70 yada 80 kişi. Geleceklerin 50 kadarı çocuk. 20 kadarı kadın, 2-3 kişide yetişkin var ve bunların biri erkek ve yatalak bir hasta. Yani bizim ilimize gelecekler kadınlar ve çocuklar. Bunlara iş verilecek, burada bir mahalle oluşacak gibi söylentiler doğru değil. Benim tahminim bu gelecek olanlar, tekrar kendi ailelerinin ve yaşamlarına geri döneceklerdir.

Bu çocuklara, kadınlara, kardeşlerimize kucak açıyoruz, belli bir süre misafir ediyoruz. Onlara bakacağız, onlara Kırklareli’nin kardeşliğini, Kırklareli’nde yaşayan insanların Türkiye Cumhuriyeti insanları olduğunu, Türk Milletinin bir parçası olduğunu ve Mardin’de de yaşayanların Türk Milletinin parçası olduğunu olarak gördüğünü, Kırklareli’nin Mardin’i kendinden bir parça olarak gördüğünü bütün Türkiye’ye göstereceğiz. Bu devletimizin bir kararı. Kırklareli İlinin seçilmesi de, bence Kırklareli halkı içinde bir onur, bir gurur vesilesi. Kırklareli’nin huzuru ve dışarıdan gelene karşı gönlünü açması sebebi ile seçildiğini düşünüyorum. Bu işin sorunsuz bir şekilde halledileceğini biliyorum. Bu konuda da en büyük desteği sizden göreceğiz ve buna da inanıyorum.”dedi.

Vali Aydoğdu’dan Kırklareli tanıtımına büyük destek…

Vali Aydoğdu daha sonra Kırklareli’nin tanıtım eksikliğinde de söz ederek, Valilik olarak önümüzde günlerde yeni projelerin üretilerek Kırklareli’nin tanıtımlarının yapılacağının müjdesini de verdi.

Vali Aydoğdu ayrıca Balkan Savaşlarının 100. yılının gelmesi sebebiyle de Kırklareli’nin ev sahipliğini yapacağı Uluslar arası projelerinde olduğunu belirtti.
Vali Aydoğdu’nun bu olumlu düşence ve projeleri karşısında basın mensupları da, teşekkür ederek bu proje ve çalışmalardan duydukları heyecanlarını aktardılar.

Kahvaltı sonunda Vali Aydoğdu, teşekkür ederek basın mensuplarını kapıda uğurladı.

Hülya Koçyiğit'ten Edirne Belediyesi'ne ziyaret







Türk sinema tarihinin en büyük sanatçılarından Hülya Koçyiğit Edirne Belediyesi’ne gelerek Belediye Başkan Vekili Namık Kemal Döleneken’i makamında ziyaret etti.
2. Edirne Uluslararası Kültür ve El Sanatları Etkinliği kapsamında kitabını imzalamak üzere Edirne’ye gelen Hülya Koçyiğit’i Edirne Belediyesi girişinde karşılayan Başkan Vekili Namık Kemal Döleneken kendisini Edirne’de görmekten ötürü duyduğu memnuniyeti ifade etti.
Tarihi Belediye binası hakkında Başkan Vekili Döleneken’den bilgiler alan Hülya Koçyiğit Edirne’de ve Edirne Belediyesi’nde olmaktan çok büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti.
Koçyiğit, “Edirne çok güzel ayrıca tarihi zenginlikleri olan bir şehir. Şehrinizde olmaktan ve göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü çok büyük mutluluk duyuyorum. Ayrıca Belediye hizmet binanıza hayran kaldım” diye konuştu.
Türk sinemasının yetiştirdiği en önemli kadın sanatçılarından olan Hülya Koçyiğit’i ağırlamaktan dolayı memnuniyetini ifade eden Başkan Vekili Namık Kemal Döleneken “Sizin gibi büyük bir değeri şehrimizde ve Belediyemizde ağırlamaktan ötürü çok mutluyuz” dedi.
Ziyaretin sonunda Hülya Koçyiğit’e Başkan Vekili Döleneken tarafından Kırkpınar’ın sembolü olan pehlivan heykeli hediye edildi. Daha sonra Belediye binasında bulunan Atatürk Odası’nı da ziyaret eden Koçyiğit, “10 Kasım’da yurtdışında bulunduğumdan ötürü Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret etme şansı bulamamıştım fakat Edirne’de Atamızın odasını ziyaret etmek bana da nasip oldu” dedi.

Selimiye evrensel bir değerdir



Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Ulusal Komitesi Uluslararası Sempozyumu 16-17 Kasımda Edirne'de yapılacak. Edirne Belediye Başkan Vekili Namık Döleneken, Trakya Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat İlhan'la düzenlediği basın toplantısında, 16-17 Kasımda Edirne'de belediyenin düzenlediği sempozyuma Yunanistan, Bulgaristan, Mısır, Rusya, Portekiz, İtalya, İsrail ve Türkiye'den 40'tan fazla bilim adamı ve şehir plancısının katılacağını belirtti. Namık Döleneken, sempozyum kapsamında UNESCO dünya mirası adayı Selimiye Camii ve Külliyesi'nin tanıtımı, Akdeniz Dünya Mirası Kentlerinde Yönetim Planı Yaklaşımları ve ICOMOS-CIVVIH Akdeniz Bölgesi yönetim kurulu toplantılarının yapılacağı bildirdi. Döleneken, şöyle devam etti: “Sempozyumda UNESCO dünya mirası adayı Selimiye Camii ve Külliyesi'ni tanıtacağız. Bununla ilgili dosya şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığında. Bakanlık, bazı eksikliklerimizi bize bildirdi. Onları gidermek için çalışmalarımız devam ediyor. Sadece bu dosyanın çevirisinin maliyeti 20 bin lira tutuyor. Dosyamız şubat ayında UNESCO tarafından görüşülecek. Bakanlık bu dosyayı Türkiye adına sunacak. Buna karar verecek kişileri Edirne'ye getireceğiz. Gelen konuklara adaylığımızı anlatacağız. Adaylığı sadece belediye değil tüm Edirne halkının istemesi lazım. Edirne halkının ‘UNESCO dünya mirası listesinde yer almak istiyoruz’ demesi lazım. Bunun için kentin bütün dinamiklerinin harekete geçirilmesi gerekiyor. Mülkiyeti Vakıflar Bölge Müdürlüğünde olan Selimiye Camii ve Külliyesi'nin dünya miras Listesine alınması amacıyla yapılan bu çalışma, Edirne, Selimiye Camii ve Külliyesi için olduğu kadar tüm Edirne halkı ve Türkiye için çok önemli ve çok prestijlidir” diye konuştu. “SELİMİYE BİR SİMGE, EVRENSEL BİR DEĞERDİR” TÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ve Edirne Belediyesi proje danışmanı Prof. Dr. Nevzat İlhan da UNESCO dünya miras listesine aday olan Selimiye Camii ve Külliyesi'nin tek başına dosya olarak UNESCO'ya gitmeyeceğini belirtti. Dünya kültür mirası listesine alınması istenen Selimiye Camii ve Külliyesi'nin çevresindeki Üç Şerefeli Cami, Eski Cami, Alipaşa Çarşısı, Rüstempaşa Kervansarayı'yla bir bütün olduğunu ifade eden Prof. Dr. İlhan, şöyle konuştu: “Selimiye bir simge, evrensel bir değerdir. Ancak İmparator Hadrian zamanında yapılmış Roma'daki Pantheon'la, Ayasofya Camisi'yle, Floransa'daki Santa Maria Dei Fiori Katedrali'yle, Vatikan'daki Saint Piyer Kilisesi'yle, Londra'daki Saint Paul Katedrali'yle karşılaştırılabilir” dedi.

HÜLYA KOÇYİĞİT EDİRNE VALİLİĞİNİ ZİYARET ETTİ.


Edirne 2.Uluslararası Kültür ve El Sanatları fuarında düzenlenen imza gününe katılmak üzere Edirne’ ye gelen sinema sanatçısı Hülya KOÇYİĞİT Edirne Valiliğini ziyaret ederek Edirne Valisi Mustafa BÜYÜK ‘ le bir süre sohbet etti.

ECZACILAR ODASI VALİ BÜYÜK’ Ü ZİYARET ETTİ


Edirne Ezacılar Odası Başkanı Cenk KES ve Yönetim Kurulu üyeleri Edirne Valisi Mustafa BÜYÜK ‘ ü makamında ziyaret etti

Vali Zübeyir KEMELEK Tekirdağ Fotoğraf Sanatı Derneği(TEFSAD) tarafından düzenlenen fotoğraf sergisinin açılışını yaptı






Tekirdağ Valisi Zübeyir KEMELEK Tekirdağ Fotoğraf Sanatı Derneği(TEFSAD) tarafından düzenlenen fotoğraf sergisinin açılışını yaptı.
TEKİRA alışveriş merkezinde düzenlenen fotoğraf sergisinde 19 fotoğrafçının Tekirdağ fotoğrafları sergilendi. Sergi 22 Kasım 2009 tarihine kadar sergilenecek.

Tekirdağ ın düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıldönümü İl coşkuyla kutlandı











Tekirdağ ın düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen kutlama etkinlikleri Şehitler Abidesi önünde gerçekleştirilen anma töreni ile başladı. Tekirdağ ın düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıldönümü İlde coşkuyla kutlandı Vali Zübeyir KEMELEK, Garnizon Komutanı Tuğgeneral İsmail GÜMÜŞTEKİN, Tekirdağ Belediye Başkanı Adem DALGIÇ, askeri ve sivil erkan ile Daire Müdürlerinin katıldığı kutlama etkinlikleri daha sonra Valilik önündeki Atatürk Anıtında düzenlenen çelenk sunma töreni ile devam etti. Çelenk sunma merasiminin ardından saygı duruşu ve istiklal marşı ile devam eden törende konuşan Tekirdağ Belediye Başkanı Adem DALGIÇ yaptığı konuşmada; değerli hemşehrilerim;13 Kasım Tekirdağ ın düşman işgalinden Kurtuluşu bir varlık-yokluk mücadelesi olmakla birlikte; ulusal dayanışma ve ulusal onurumuzu kurtarma sevincini yaşadığımız, tarihi günlerimizden biridir. 87. yıldönümünü kutladığımız bu gün, üstün bir mücadele ile bu güzel vatanı ve güzel ilimizi bizlere bırakan atalarımızı minnet ve şükranla anmak istiyorum. Türk Milleti bağımsızlığını kazanabilmek için kıyasıya bir mücadeleye girişmiş, Bu mücadelenin adına da -Ya istiklal, ya ölüm- demiştir. Yokluklar içerisinde varolma savaşı veren atalarımız önce milletimizi tek amaç, tek bayrak altına toplamış; sonra da eşine az rastlanır bir kahramanlık destanı yazmıştır. Bu destan Türk ulusunun gücünü, varlığını, büyüklüğünü, özgürlük ve bağımsızlığını kazanmak adına sarsılmaz inancını ve kararlılığını bütün dünyaya göstermiştir. Bu kurtuluş mücadelesi; Mustafa Kemal Atatürk ün -Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. -Sözündeki anlayış ve inançla kazanılmıştır. Yüz binlerce şehit, bir o kadar da gazi ile kazanılan Kurtuluş mücadelesi, Türk Milletinin ulusal birlik ve beraberlik içinde inançla direnerek, en zor koşullarda bile nelerin üstesinden gelebileceğinin kanıtı olarak, hafızalarda ve tarih sayfalarında yerini almıştır. Sevgili öğretmenlerimiz, Atamızın belirttiği gibi gelecek nesiller sizlerin eseri olacaktır. Onların çağdaş birer insan olarak yetişmeleri sizlere bağlıdır. Atamızın nuruyla öğrencilerinizin yolunu aydınlatmayı sağlayınız. Geleceğimizin teminatı değerli öğrencilerimiz ve gençlerimiz; Bağımsızlığımızı kazanmanın çok kolay elde edilmediğini bilmenizi isterim. Bizlere emanet edilmiş ve sizin en büyük mirasınız olan vatanımız sizlerden çok şey beklemektedir. Bunun bilinciyle barış ve huzur içinde vatanımızı bölünmez bir bütün olarak düşünerek, Şimdiden gelecek için hazırlıklı olmalısınız. Bu konuda hepinize çok fazla görev düşmektedir. Akıl ve bilimden ayrılmayınız. Bilgi çağında yaşadığımızı biliyorsunuz. Ancak Sizlerin her konuda olduğu gibi bunda da başarılı olacağınız konusunda inancım sonsuzdur. Ulu önder Atatürk’ün Gençliğe hitabesini bir kez daha okumanızı öneririm. Çünkü gelecek sizlersiniz. Saygıdeğer Sanatçılarımız, sizler olmazsanız bizler kültürden, başarıdan uzak kalırız. Sanatsız kalan toplumlar modern dünyada kendilerine yer bulamazlar. Bu topraklar tarih öncesinden beri sanatın ve kültürün beşiği olmuştur. Işığınızla aydınlatmaya devam ediniz. Sevgili Sporcularımız, Gazi Mustafa Kemal -Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur- diyerek, tartışmasız olarak sporun önemini vurgulamıştır. Spor günümüzde şehircilik bilincinin oluşmasında en önemli unsurlardan birisidir. Kötü alışkanlıklardan ve toplumsal ayrılıklardan kurtulmanın yoludur spor… Başarıya giden yolda yanınızda olacağımızı biliniz. Değerli Tekirdağ lılar, 29 Ekim ve 10 Kasımdan sonraki bu anlamlı günümüzde şehrimize sahip çıktığımızı görmek bizi mutlandırmıştır. Sahip çıkmaya devam edeceğimizden kuşkumuz yoktur. Kurtuluş Bayramı törenlerinin hazırlanmasında emeği geçen Kamu Kurum ve Kuruluşlarımızın değerli temsilcilerine, katılımları ile Kurtuluş Bayramının coşku içerisinde geçmesine vesile olan değerli protokol mensuplarına, Siz değerli hemşerilerimize ve öğrencilerimize teşekkür ediyorum. Ulusal birlik ve dayanışmanın en güzel örneğini verdiğimiz 13 Kasım Tekirdağ ın Kurtuluş Gününü kutluyorum. Bu bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde emeği geçen, Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü, silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, gazilerimizi minnet ve şükran duygularıyla anarken, Gözbebeğimiz, Silahlı Kuvvetlerimizin şerefli ve kahraman mensuplarına bir kez daha teşekkür ediyorum. Tüm hemşehrilerime sevgi ve saygılar sunuyorum. 13 Kasım Tekirdağ ımızın kurtuluş günü kutlu olsun, dedi.
Çelenk sunma töreninin ardından Valilik Makamında Vali Zübeyir KEMELEK, Garnizon Komutanı Tuğgeneral İsmail GÜMÜŞTEKİN ve Tekirdağ Belediye Başkanı Adem DALGIÇ tarafından bayram tebrikleri kabul edildi. Daha sonra kutlamalar Orduevi önündeki etkinliklerle devam etti. Orduevi önünde gerçekleştirilen törenlerde günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı. Ortaöğretim öğrencileri tarafından şiirler okundu. Törende askeri birlikler, İlimizdeki okulları temsilen öğrenciler ile İlde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri geçit merasimine katıldılar.

14 KASIM DÜNYA DİYABET GÜNÜ

Dünyada 250 milyondan fazla insan diyabetle yaşamaktadır. Mücadele edilmezse bir nesil sonra bu sayı 380 milyona yükselecektir. Diyabet tahminlerin ötesinde çok hızlı artış göstermesi, tanıdan itibaren yaşam boyu sürmesi, ağır komplikasyonlarla seyretmesi, iş gücü ve yaşam süresini olumsuz etkileyen bir hastalık olması nedenleriyle, Birleşmiş Milletler, Aralık 2006 tarihi itibarı ile diyabeti küresel bir hastalık olarak kabul etmiş ve tüm ülkelerin sağlık otoritelerine diyabetle mücadele çağrısı yapmıştır.
Ülkemizde hastalık yükü oluşturan bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar arasında diyabet önemli bir yer tutmakta olup bu yükün yakın gelecekte daha da yükselmesi beklenmektedir;
2003 Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet Etkililik Çalışması Hane Halkı Araştırması’na göre 18 yaş ve üzeri kişilerde beyana dayalı olarak diyabet sıklığı %4.75 olarak bulunmuştur. Cinsiyete göre diyabet sıklığı kadınlarda %5.75, erkeklerde ise %3.42’dir.
Türkiye’de ulusal düzeyde ölüme neden olan ilk 10 hastalığın yüzde dağılımı incelendiğinde diyabetin %2,2 ile 8. sırada yer almakta olduğu görülmektedir.
Diyabet tüm yaş gruplarında %1,9 ile ulusal düzeyde DALY’e neden olan 12. hastalıktır.
Uluslararası Diyabet Federasyonu ile Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1991 yılında Charles Best ile birlikte insulini bulan Frederick Banting’in doğum günü olan 14 Kasım tarihi Dünya Diyabet Günü seçilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından 2007 yılından itibaren Dünya Diyabet Gününü resmi bir dünya günü olarak ilan edilmiştir. Dünya Diyabet Günü her yıl diyabetle ilgili bir temanın altını çizmektedir. Dünya Diyabet Federasyonu 2009-2013 yılları için Dünya Diyabet Gününün temasını “Diyabet Eğitimi ve Diyabetin Önlenmesi” olarak belirlemiş bulunmaktadır.
Bu kampanya diyabet konusunda sorumlu olan herkesi diyabeti anlamaya ve kontrolünü ele almaya davet etmektedir. Bu çağrı;
Diyabet hastaları için, diyabet eğitimi yoluyla hastalığı konusunda yetkinleşme çağrısıdır.
Sağlık çalışanları için, kanıta dayalı tavsiyeleri mesleki uygulamalarına yansıtmak üzere bilgilerini iyileştirme çağrısıdır.
Toplum için, diyabetin ağır etkilerini kavrama ve mümkün olan durumlarda diyabet ve komplikasyonlarından nasıl kaçınılacağı veya bunları nasıl geciktirebileceklerini öğrenme çağrısıdır.
Bu kampanyanın ana mesajları şunlardır:
Diyabet risklerini ve diyabetin uyarıcı belirtilerini bilin.
Diyabete nasıl tepki vereceğinizi ve kime başvuracağınızı bilin.
Diyabeti nasıl yöneteceğinizi bilin ve kontrolünü ele alın.
DİYABET NEDİR?
Tıptaki adıyla “diabetes mellitus”, günlük dildeki adıyla”şeker hastalığı”, dır. Şeker (Tıp dilinde glukoz); vücudun tüm hücrelerinin kullandığı çok önemli bir enerji kaynağıdır. Normal kan şeker sınırları açlıkta 70 - 110 mg/dl’dir (3.8-6.1 mmol/L). Açlık kan şekeri 126 mg/dl’yi (7.0 mmol/L) geçmemelidir. Pankreas hem kan şekerini dengelemek, hem de organlara enerji kaynağı olan şekeri hücre içine (özellikle yağ, kas, karaciğer) sokmak için insülin adında hormonu kana verir.
DİYABET ÇEŞİTLERİ
Diabetin Tip I ve Tip II şekli vardır.
Tip I diabet çocuk ve genç yaşta ortaya çıkar. Bu hastaların vücutlarında hiç bir insülin yapılamamaktadır. Bu nedenle mutlaka dışarıdan insülin verilerek tedavi edilmelidir.
Tip II diabette vücutta; ya insülin miktarı az veya yapılan insülin etkisi az yada insülin dokularına insülinin dokulara tesir edeceği yerde -insüline karşı direnç- söz konusudur. Tip II diabetin diabetin kalıtımla ilgisi mevcuttur. başlangıçta ağızdan kullanılan şeker ilaçları ile tedavi söz konusu iken daha sonraları insüline bağımlı hale gelebilmektedir.
TİP II Belirtileri;
Çok Yemek yeme,
Çok Su içme,
Çok idrara çıkma,
En sık görülen hasarlar görme bozuklukları,
Ellerde ve ayaklarda uyuşma,
Karıncalanma,
Yara iyileşmesinde gecikme,
Kalp-damar hastalığı,
Tansiyon yüksekliği,
Gebelerde iri doğum veya düşüktür.
Bu problemleri önlemek ve geciktirmek için;
Sağlıklı beslenmeye özen gösterin, Besinlerin 3 ana ve 3 ara öğün tüketilmesi en uygun düzendir. Ana öğünlerde mutlaka kepekli ekmek, et ve sebze grubundan besinler bulunmalı, ek olarak meyve ve süt grubu katılmalıdır.
Düzenli egzersiz ve yürüyüş yapın,
Düzenli olarak aile hekiminize gidin, kan şekerinizi her ay düzenli olarak ölçtürün,
Kan basıncınızı ve kolesterolünüzü ölçtürün,
Kesinlikle sigara içmeyin ve alkollü içeceklerden uzak durun.
Şeker hastalığına yakalanma şansı yüksek riskli kişilerin, zayıflayarak, sağlıklı beslenerek ve düzenli egzersiz yaparak gerçekleştirecekleri yaşam tarzı değişikliğiyle, hastalığa yakalanmalarının önlenebileceği ya da geciktirilebileceği belirlenmiş.

TURKUAZ SİRK TOPLULUĞU GÖSTERİLERİNE BAŞLADI





Edirne iline bağlı Keşan ilçe Belediyesi kültür etkinlikleri çerçevesinde Keşan’a gelen Turkuaz Sirk Topluluğu gösterilerine başladı.
Topluluk ilk gösterisini 12 Kasım 2009 Perşembe günü saat 18.00’de Çamlıkent Taksi yanındaki Tepe de kurulan çadırda gösterilerini gerçekleştirdiler.
Gösteriyi Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, Belediye Başkan Yardımcıları Sabri Küçükkarakaş, Cemil Kılavuz ve Feyzi Engin ile belediye meclis üyeleri ve 300’e yakın izleyici izledi.
Gösterilerde yılanlarla gösteri yapan ve iplerde uçan bayan ve erkek büyük ilgi topladı.
Topluluk gösterilerine bugün ve yarın da devam edecek. Gösteri biletleri 5 ve 7.5 TL’den girişte temin edilebiliyor.
HABER VE FOTO:BENAN DİKER

LİSE SON SINIF ÖĞRENCİLERİNE, “GENÇLİK VE TERÖRİZM” ADLI KONFERANS VERİLDİ


Haber: Metin KARAKUŞ
Kırklareli iline bağlı Babaeski İlçesinde, Lise ve dengi Okulların 12.Sınıf Öğrencilerine Yönelik olarak, Kırklareli İl Emniyet Müdürlüğü, Terörle Mücadele Müdürlüğü’nce, “Gençlik ve Terörizm” adlı bir konferans düzenlendi.
Cumhuriyet İlköğretim Okulu Toplantı Salonu’nda düzenlenen konferansa, İlçe Emniyet Müdürü Tuncay Sancak, İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü İlker Bayram, Cumhuriyet İlköğretim Okulu Müdürü Semih Tahir Aksoy, Öğretmenler ve Lise ve dengi Okulların 12.Sınıf Öğrencileri katıldı.
Düzenlenen konferansın sunumunu sinevizyon eşliğinde, Babaeski İlçe Emniyet Müdürü Tuncay Sancak, yaptı.
Terörün; insanları yıldırmak ve sindirmek yoluyla onlara belli düşünce ve davranışları benimsetmek için zor kullanma ya da tehdit etme eylemi olduğunu belirten, Emniyet Müdürü Sancak, yaptığı konuşmasında şunları söyledi.
“Terörizmin Tanımı; Terör, gayri iradi olarak da meydana gelebilir. Bu yüzden tek başına ele alındığında her türlü şiddet hareketini terör olarak tanımlamak mümkündür. Terörizmden kastedilen ise siyasi unsuru içeren, yani bir ideolojisi bulunan ve mevcut sistemi şiddet yolu ile tahribe yönelmiş olan durumlardır. Diğer bir ifadeyle terörizm, “bir ideoloji etrafında örgütlenen birden fazla kişinin, şiddet eylemleri temelinde mevcut siyasal iktidarı ve rejimi hedef alan faaliyetleridir.” Terörist ise terör eylemlerinde bulunan grubun mensuplarına denir. Amaç; Hedef alınan rejimi veya sistemi şiddet yolu ile yıkarak, yerine kendi ideolojileri doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmektir. Günümüzde terörün en önemli özelliği; uluslararası bir nitelik kazanmasıdır. Terörizm özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’deki Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yapılan terörist saldırılardan sonra “küresel bir boyut” kazanmıştır. Ancak toplumdan topluma ve yıllara göre farklı karakterlere bürünen terör hareketleri son yıllardaki kadar dehşet ve korku verici olmamıştır. Ülkemizde Terörün Tarihi Gelişim; Ülkemiz 1970’lerde başlayıp günümüze kadar süregelen planlı, programlı ve örgütlü bir terörizmin hedefi konumunda bulunmaktadır. Sahneye önce Marksist-Leninist terör örgütleri çıkmış, buna paralel olarak sağ terör örgütlerinin faaliyetleri gelişmiştir. Bu örgütler yaygın şiddet eylemlerine girerek insanlarımızı sağ-sol kamplarına bölüp, kardeşi kardeşe kırdırarak ülkemizi kan gölüne çevirmek istemişlerdir. İçeride bu mücadeleler sürerken, dışarıda ise Ermeni terör örgütleri (ASALA gibi) ortaya çıkarak, Türk milletini uydurma bir soykırımla suçlamış, diplomatlarımızı katletmiş ve birçok kuruluşumuzu bombalamışlardır. Ermeni terör örgütleri sahneden çekilince bu kez de sözde Kürtler için savaştığını iddia eden Marksist orijinli terör örgütü PKK sahneye çıkmıştır. 1990’lı yıllarda ise dini değerlerimizi istismar eden, dini inançları kendi şiddet eylemleri ile özdeşleştirmeye çalışan terör hareketleri ortaya çıkmıştır. Terör olayları yüzünden ülkemizde 1980 öncesinde 5 bini aşkın gencimiz sağ-sol çatışmasında hayatını kaybetmiş bir o kadarı da yaralanmıştır. 1980’den sonra ise 30 bin insanımız bölücü terör yüzünden hayatını kaybederken, 90’lı yıllardan itibaren de sayısız insanımız dini motifli bir terör örgütünce öldürülerek mezar evlere gömülmüştür. Terörizmin Başlıca Amaçları; Siyasal iktidarı ele geçirmek isteyen güçlerin onu yıpratmak ve bu arada, sindirdikleri yığınları da sahipsiz kaldıkları inancına yöneltmek için, şiddet eylemlerinden yararlanmak. Mevcut otoriteyi ve halkın devlete olan güvenini sarsmak, yerleşik sosyal ve siyasal zaafları deşifre ederek halk desteğini zayıflatmak, İç ve dış kamuoyunda davalarının duyurulmasını sağlamak ve dikkatleri savundukları davanın üzerine çekmek, Şiddet eylemlerine bağlı olarak oluşturdukları tedhiş ve kargaşa ile toplumun direnme gücünü kullanarak kendi davalarına karşı olumsuz duyarlılıkları ortadan kaldırmak ve kitleleri itaate zorlamak, Toplumun birlik ve bütünlüğünü bozarak alevi-sünni ve laik-antilaik gibi yapay kutuplaşmalar yaratmaktır. Terör aynı zamanda bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatması, istikrarsızlık içerisine sokması ve destabilize etmesi amacıyla da kullanılmaktadır. (Türkiye’nin terör örgütü PKK ile verdiği mücadelenin maliyeti, 100 milyar doları aşmaktadır.) Terörizmin Temel Özellikleri; Terörizm bir ideoloji, bir doktrin, hatta sistematik bir fikir değil, stratejidir. Terörizm, dünyayı “iyi” ve “kötü” biçimde iki kampa ayırdıktan sonra kendisini iyi kategorisine yerleştirir. Terörizm, terör eylemlerini meşrulaştıracak bir senaryo hazırlar. Eylemlerine rehberlik eden bir inançlar dizisi ya da haklılaştırma sistemi mevcuttur. Böylece yapmış oldukları eylemlere haklılık gerekçesi bulabilmekte ve suçluluk psikolojisinden kurtulmaktadırlar. Kendi inanç sistemleri içerisinde eylemlerin gerekli olduğunu ve haklarını savundukları halk için düzenlendiğini, onların bilinçlenmesine katkıda bulunduğunu ileri sürmekte ve böylelikle meşruluklarını sağlamaya çalışmaktadırlar. Teröristler, seyircileri dünyayı kendileri gibi görüp algılamaları için ikna etmeye çalışırlar. Kendilerini üst bilinç ve duyarlık sahibi olarak görürler. Eylem veya hareket değil, bunların oluşturacağı etki önemlidir. Gelecekte zafer ve yeni bir düzen vaat eder. Terörün genellikle siyasi bir amacı vardır. Devlet otoritesine alternatif getiren örgütlü bir harekettir. Uluslararası siyasetin bir parçasıdır, dolayısıyla dış destek olmadan yaşatılamaz. Mali destek vazgeçilmez gereksinmedir. Bu nedenle soygun ve silah kaçakçılığı yaparlar. Bir hak arayışı, düzen önerisi ve bağımsız devlet kurma isteklerinden biri veya derece farklılığıyla her üçünün bir arada bulunduğu gerekçelerle ortaya çıkabilir. Terör bilinçli ve amaçlı eylemler olarak belirir. Şiddet uygulamayı giderek amaç konumuna taşır. Dehşet ve korku salarak yılgınlık yaratır. Zorba, acımasız, istismarcı ve kuralsızdır. Genellikle başka güç veya güçlerin taşeronudur. Terör kendi dilini yaratır ve kullanır. Terörizm tahmin edilemez. Kurbanların çoğu da masum insanlardır. Çünkü örgüt nazarında insan hayatının değeri yoktur. Propaganda ile doğar, gelişir ve propaganda ile yaşar. Bizatihi kendisi bir propaganda aracıdır. Terör eylemleri, nesnel bir gerçekten çok, dünyanın öznel bir yorumuna dayanır. Terör eylemleri, örgütlü bir çabayı gerektirir. Bütün bu eylemler bireysel olmaktan çok, bir grubun katılımıyla gerçekleşmektedir. Terörizmin Türleri, Devlet ve Siyasal Sisteme Karşı Terör; Devlet ve siyasal sisteme yönelik terör hareketleri de ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütleri göz önüne alındığında üçe ayrılmaktadır. Sağ Terör, Sol Terör ve Bölücü (Etnik) Terör. Uluslar arası Terör; Uluslararası terörizmin desteklenmesinin en önemli nedenleri; belirli bir amaca az riskli bir yoldan ulaşma arzusu ve devrim ihraç etmek amacıdır. Ayrıca, mali ve siyasi açıdan ucuz ve riski az, kazancı ve getirisi çok yüksek ve tatminkârdır. Hiçbir felsefe, ideoloji veya kutsal dava terörü haklı çıkarmaz. Zira terörün haklısı yoktur, kanlısı vardır. Terörizmin Nedenleri; Ekonomik Nedenler, Siyasi Nedenler, Sosyokültürel Nedenler ve Eğitim Sisteminden Kaynaklanan Nedenler. Terör Gençlik İlişkisi; Terör örgütlerinin en önemli kaynağı insandır. Ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütleri incelediğinde, temel insan kaynaklarının gençlerden oluştuğu rahatlıkla görebilir. Gerçektende Türkiye’de faaliyet yürüten terör örgütlerinin silahlı-silahsız her türlü eylemde kullandığı insan kaynağı, özelikle 14 – 25 yaş grubundaki orta öğrenim ve yüksek öğrenim çağındaki gençlerdir. Gençlik Üzerinde Faaliyet Yürüten Örgütler, Sol Terör Örgütleri; En önemli insan kaynakları özellikle lise ve üniversite gençliğidir. Lise ve üniversitelerde legal ve illegal alanlardaki oluşumlarıyla ve öğrenci dernekleriyle faaliyet yürütmekte, legal ve illegal yayınlarıyla lise ve üniversite gençliği içerisinde ideolojisini yaymaya çalışmakta ve öğrenci gençliğin sorunlarını istismar ederek bir propaganda aracı olarak kullanmaktadırlar. Üniversitelerde sözde öğrenci sorunları ve haklarının savunucusu olarak ortaya çıktıklarını ifade etmekte, gerçekleştirdikleri propaganda ve ajitasyonlarla yeni elemanlar kazanmayı amaçlamaktadırlar. Yayınlarında öğrenci sorunları ve eylemleri ile ilgili konularla birlikte, komünist öğrenci hareketlerinin propagandası yapılmaktadır. Bölücü Terör Örgütü; Terör örgütü PKK, gençliği kazanmak için faaliyetlerini 25 Ekim 1987 tarihinde kurduğu “Kürdistan Gençler Birliği (YCK)” adlı oluşum vasıtasıyla yürütmekteydi. YCK, özellikle 1991 yılından sonra üniversitelerde örgütlenme faaliyetlerine hız vererek Yurtsever Demokrat Öğrenciler (YDÖ) ve Demokratik Öğrenci Hareketi (DÖH) isimli üniversite yapılanmaları aracılığıyla kazandığı elemanları kırsal alana göndermiştir. Daha sonra örgüt, isim değişikliğine paralel olarak gençlik yapılanmasının ismini TECAK, Üniversite yapılanmasının ismini de BAGEH (Bağımsız Gençlik Hareketi) olarak değiştirmiştir. BAGEH’in Görevleri; Üniversite gençliğinin PKK’nın görüşleri doğrultusunda eğitimlerinin sağlanması. Üniversite gençliği içerisinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli öğrencileri kullanarak taban oluşturmak, Üniversite gençliği içerisinde örgüte eleman kazanmak ve bu sayede kırsal alanda faaliyet yürüten kadroların eleman ihtiyacını gidermek, Üniversite gençliğinden kazanılan eğitim düzeyi yüksek elemanlar aracılığıyla örgütün propagandasını yapmak şeklinde ifade edilebilir. Sağ Terör Örgütleri ve Hizbullah Örneği; Sağ terör örgütleri de personel kaynağı olarak gençlik kesimini kullanmaktadır. Hizbullah Terör Örgütünün Gençlik Örgütlenmesi, Okul faaliyetleri, yüksek öğretim ve orta öğretim birimleri şeklinde yürütülmektedir. Üniversitelerde her fakültenin, her bölümün ve her sınıfın bir sorumlusu vardır. Orta öğretim birimlerinde de, okul sorumlusu, sınıflar sorumlusu ve sınıf sorumlusu şeklinde bir örgütlenmeye gidilmektedir. Her örgüt mensubunun arkadaşlık ilişkisini kullanarak örgüte kazanmak üzere ilgilendiği bir hedef birey vardır. Birinci aşamada amaç, cami faaliyetlerinin içerisine hedef bireyi çekebilmektir. Kazanılması planlanan bireylere örgütsel bilinç, cami çalışmaları içerisinde verilmektedir. Okullar haricindeki gençlik ise, dini bilgileri öğretme bahanesiyle, gerektiğinde ailesinin de iznini alarak birinci etapta cami çalışmalarının içerisine çekilerek örgüte kazınılmaktadır. Ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütlerinin temel insan kaynakları gençler olduğu için, terörizm denilince akıllara ilk olarak gençler gelmektedir. Terör Örgütlerinin Gençliğe Verdiği Önem; Gençlik dönemi, biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Diğer bir ifadeyle gençlik, genellikle öğrenim gören, yaşamını sürdürmek için çalışmayan, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına duyarlı olan, demografik açıdan 14–25 yaş grubu arasında yer alan bir sosyal kategoridir. Gençlik, bir toplumun en enerjik ve dinamik kesimini oluşturmaktadır. Bu özellileriyle toplumsal gelişmedeki yeri ve toplumun bugününü ve yarınını oluşturmadaki rolü çok büyüktür. Gençlik aynı zamanda, bir toplumun sürekliliğini sağlayan sigortası ve itici gücüdür. Yapılan araştırmalar da gençliğin toplumsal açıdan “her zaman bir güç” olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çerçevede, dünyadaki tüm terör örgütleri, gençliğin enerjisinden faydalanmaya çalışmaktadırlar. Terör Örgütlerinin Gençliği Kazanmada Kullandığı Yöntemler; Bir genç, herhangi bir terör örgütüne katılmak istese bile, örgütler, gizlilik içerisinde faaliyet yürüttüklerinden dolayı, onları herhangi bir yerde bulabilmesi mümkün değildir. Ancak, örgütler gidip gençlerimizi bulmaktadırlar. Tutukluların %71’i örgüt elemanlarının kendilerini bulduklarını ve onlar vasıtasıyla örgüte katıldıklarını belirtmektedirler. Bu bağlamda terör örgütleri, birebir propaganda tekniklerinden yararlanarak, sosyal ve psikolojik yöntemleri de kullanarak gençleri kazanmaktadırlar. A-Sosyal Yöntemler, Arkadaş İlişkisi; Gençler üzerinde, yaşıtlarının etkisi ana-baba ve öğretmenin etkisinden bile büyüktür. Bu durum bazen olumsuz sonuçlara da yol açabilmektedir. Bu dönemde arkadaş gruplarına bütün benliğiyle güvenen ve bağlanan gençler, arkadaşlarının etkisiyle uyuşturucuya başlayabilmekte ya da farkında olmadan bir terör örgütünün içerisine çekilebilmektedirler. Genelde lise, üniversite, iş yeri ve mahalle arkadaşlıkları terör örgütleri tarafından en iyi şekilde değerlendirilir. “Saliha Dağcı, Anadolu’nun şirin bir iline bağlı küçük bir kasabadan İstanbul’a öğretmen olmak için gelmişti. Daha 23 yaşındaydı ve girdiği üniversite imtihanlarında hayalindeki fakülteyi kazanmıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine başlayan Saliha, burada sonradan tanıştığı ve aynı yurdu paylaştığı Ayten isimli PKK sempatizanı ile hayatını nasıl zehir edeceğini bilmeden arkadaşlık kurdu. Saliha Dağcı, kendi halinde ve içine kapanık bir öğrenciydi. Amacı, ülkesinin çocuklarını aydınlatabilmek için öğretmen olmaktı. Ancak yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. En samimi olduğu ve yurtta aynı odayı paylaştığı Ayten ona sürekli olarak bir şeylerin propagandasını yapıyordu. Yurt kantininin demir muhafazası içerisindeki TV’nin haber bültenlerinde seyrettiği ve duydukları ile Ayten’in anlattıkları arasında bocalıyordu. Ayten ve diğer sempatizan arkadaşlarının yalanları ile beyni yıkanan Saliha, bir gün kararını verdi. Dağa çıkacak, örgüte karışacak, kahraman olacak (!) ve istediği gibi özgürce yaşayabilecekti! İstanbul’a gelişinin 2.yılında hayallerini, sevdiklerini, ideallerini ve okulunu geride bırakıp bir kurye aracılığıyla örgütün saflarına katıldı. Dağ kadrosuna verilen Saliha’ya burada örgütün sözde takım komutanı tarafından ‘Hevin-Berivan’ kod ismi verildi. Büyük ve boş bir yalanın kucağına düştüğünü o an anlamıştı Saliha, ama artık çok geçti. Çünkü örgüte katıldıktan sonra kurtuluş ancak ölümdü. O ise henüz hayatının baharındaydı. Saliha, düştüğü karanlık çukurdan çıkmak istiyordu, ama çıkamıyordu. Nasıl da inanmıştı çok sevdiği arkadaşı Ayten’ in süslü yalanlarına. Keşke üniversiteyi kazanmasaydı. Keşke Ayten’i tanımasaydı. Örgüt içerisinde içini açacağı, dertleşeceği ve içini dökeceği bir dostu olmadığından lise yıllarında oldu gibi kendisine günlük tuttu. 27 Şubat 1998 tarihinde Erzurum’un Tekman kırsalında, aralarında Saliha Dağcı’nın da bulunduğu grup, Bingöl’e doğru geçiş yaparken, güvenlik güçleriyle çatışmaya girdi. 2 saat süren çatışmada Saliha Dağcı, hayatının en büyük hatasına nokta koymuştu. İhanetinin, kandırılmışlığının cezasını ödediğinde 27 yaşındaydı. Üzerinden çıkan günlüğünde, pişmanlık, gözyaşı, korku, özlem ve gerçeğin izdüşümleri vardı. Günlüğündeki şu ifadeler bunun en önemli göstergesidir. Annemi, ailemi çok özledim. Şimdi evde olsaydım, sıcacık sobanın başında kıvrılır yatardım. Sonra annemin hazırladığı o mis gibi kokan tarhana çorbasını içerdim. Örgüt bana farklı anlatılmıştı. Ama dağdaki rezillikleri, canilikleri, onların eline düştükten sonra öğrendim. Hiç bu kadar pişman olmamıştım. Ben kimim, ne işim var bu insanların yanında? Okulu bıraktığıma çok pişmanım. Üniversitede geçirdiğim o 2 yıl hayatımın en güzel yıllarıydı. İstanbul’da geçirdiğim günler gözlerimin önünden gitmiyor. Yurtta cıvıl cıvıl bir hayatımız vardı. Hatice, Aysun, Saadet her yere birlikte giderdik. Onlar şimdi okulu bitirmişlerdir. Hepsi evlenmiştir belki de. Allah’ım ne olur beni affet. Çok pişmanım. Bu günlüğüm eğer ben ölürsem anneme verilsin. Vasiyet ediyorum. Annem de onu bir kitap altında toplayıp dağıtsın. Benim düştüğüm bu duruma başkaları düşmesin. Anne, baba ne olur beni affedin. Ben size layık bir çocuk olamadım.” Akraba ve Hemşerilik İlişkisi, Sosyal ve Kültürel Faaliyetler, Dini Değerlerin Kullanılması, Etnik Kökenin kullanılması; Düşünsel açıdan örgütsel yayınlarla beslenen bir birey, duygusal olarak da örgütsel propagandalar içeren sloganlar, marşlar, müzikler, teyp-videokasetleri ve CD’ler aracılığıyla beslenmektedir. Düşünce ve duygu boyutu her geçen günle birlikte beslenen bir bireye, davranış boyutu olan silahlı eylemlere bir hazırlık teşkil etmesi için, içine çekildiği grupla beraber afiş asma, yazılama, pullama, kuşlama, bildiri dağıtma, pankart asma ve mitinge katılma gibi faaliyetlerde görev verilir. Hatta örgütü sahiplenmesi için militan adayına, örgüt içerisinde küçük küçük sorumluluklar verilir. Grup sorumluluğu, sınıf sorumluluğu, yayın sorumluluğu gibi… Bir örgüt, elemanlarının beyin yıkama işlemini tam manasıyla gerçekleştirdiğinde, bir militan işlediği cinayetlerden dolayı vicdani herhangi bir sıkıntı duymamaktadır. Zira bir zaman sonra örgütün ideolojisi doğrultusunda beyni yıkanan, ruhu şartlandırılan bireylerin robotlardan hiçbir farkı kalmamaktadır. “Robotik bir alt kültürü” kazanan gençler adam öldürme, intihar eylemi, ölüm orucu, açlık grevi, kendini yakma eylemi vs. gibi birçok eylemi hiç sorgulamadan çok rahat bir şekilde gerçekleştirebilmektedirler. Örgütler önce sıcak ve sevecen bir yaklaşım tarzı kullanırlar. Bu yaklaşım tarzına rağmen değişime direnen militan adaylarına karşı ise, fiziksel ve psikolojik şiddet kullandıkları görülmüştür. Kısaca ifade etmek gerekirse, terör örgütleri militanlarını ölmeye ve öldürmeye hazırlayabilmek için, yeni bir kimlik ve kişilik kazandırarak “kesin inanç” adamı haline getirmektedirler. Buraya kadar sıralanan aşamalardan geçmediği sürece, militanlarını önemli olarak gördüğü eylemlerde kullanmamaktadırlar. Örgütler, ideolojilerini evrendeki bütün sorunlara çözüm yolları üreten mutlak, eşsiz ve tek bir kılavuz olarak sunduklarından dolayı, bir örgüt mensubunun aklını kullanmasına çok ihtiyaç yoktur. Çünkü düşünülmesi gereken her şey önceden düşünülmüş ve çözümlenmiştir. Bir militandan beklenen, yalnızca ideolojisine körü körüne itaat ve uğrunda ölmek ya da öldürmektir. Bir Teröristin Yetiştirilmesinde İzlenen Aşamalar; Fikirlerin; hedef kişi, grup veya toplum kesitine ulaştırılması, böylece sempatizan kazandırılması, Sempatizanların fikri düzeylerinin yükseltilmesi, Broşür, gazete, kitap, dergi vb. yayınların okutulması. Eylem için gerekli malzemenin sağlanması veya taşıttırılması, Eylem sırasında gözcülük yaptırılması, Eylem sırasında silahlı koruyuculuk yaptırılması, Yazı yazma, afiş asma eylemlerine katılmasının sağlanması, Legal gösterilere katılmasının sağlanması, Korsan gösteri ve direnişlere katlamasın sağlanması, İhtisas gerektirmeyen toplu olay ve çatışmalara yöneltme, Silahlı eylemlere katılmasının sağlanması, Fikri düzeyin terörist eylem planında yükseltilmesi. Kısacası, militan kimliği ve kişiliği kazanan bireylerin artık kendilerine ait dünyaları ellerinden alınmış demektir. Dolayısıyla onların ait oldukları örgütlerin amaç ve ideallerinden başka amaç ve idealleri olmadığı söylenebilir. Bütün terör örgütlerindeki militanların dünyasında, muhteşem ve kutsal bir görev yaptıkları düşünce ve duygusu vardır. Bu yüzden “Örgüt size yeni bir dünyanın mimarı olma şansını verir” gibi ifadeler Terör örgütlerinin yayınlarında sıklıkla kullanılır. Gençliğe Terörizm Hastalığına Yakalanmamanın Yol ve Yöntemlerini Öğretmenin Zorunluluğu, 1960’lı yıllardan günümüze devam eden terörle mücadelede ülke olarak başarılı olabilmemiz için, ailelerden, öğretmenlere, din görevlilerine, ekonomistlere ve siyasetçilere kadar bu toplumda yaşayan herkese büyük görevler düşmektedir. Terörle mücadelede bütün kuruluşların ortak tavır takınmaları ve bu konuda üstlerine düşen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmeleri gerekmektedir. Türkiye’de faaliyet yürüten terör örgütlerin silahlı-silahsız her türlü eylemde kullandığı insan kaynağının, özelikle 14–25 yaş grubundaki orta öğrenim ve yüksek öğrenim çağındaki gençler olduğu göz önünde bulundurulursa terörle mücadelede kesin bir sonuca gidebilmek için, en az silahlı mücadeleye verilen önem kadar gençliğin, terör örgütlerinin eleman kazanma yöntemlerine karşı korunmasına da önem verilmesi gerekmektedir. Zira bir örgüt militanını silahlı eylemlere başladığı andan itibaren yeniden topluma kazandırmak çok zor olmaktadır. Çünkü beyni yıkanan bu çaresiz insanların, belirli aşamalardan geçtikten sonra, robotlardan hiçbir farkı kalmamaktadır.

Çorlu Belediyesi Parkları Yeşillendirip Oyun Gurupları Kuruyor





Tekirdağ iline bağlı Çorlu Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ilçe genelinde bulunan parklarda çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor.
Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri Sağlık Mahallesi’nde eş zamanlı olarak önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Organize Deri Sanayi girişinde yapılan yeşillendirme çalışması Sağlık Mahallesi girişinde güzel bir görüntü oluştururken Ahenk Caddesi’nde altyapı çalışması yapılan yerlerde çevre düzenlemelerinin de tamamlandı. Çiçek dikim ekibi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün serasında yetiştirilen menekşeleri ilçe genelindeki anayol, cadde ve sokaklarda ekerek kışa hazırlık yapıyor.
Öte yandan Sağlık Mahallesi’nde bulunan parklarda oyun grupları ve fitness aletleri kurularak hizmete açıldı. Oyun grupları ve fitness aletlerinin kurulduğu parklarda çocukların yaralanma ihtimali göz önünde bulundurularak kum havuzları oluşturuldu. Parklara çocuklarıyla birlikte gelen vatandaşların kullanabileceği oturaklar da bulunuyor.
Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekiplerinin çalışmaları sürerken Çorlu Belediye Başkan Yrd Oktay Çolpan, plan ve projelerine ilişkin açıklamalarda bulundu. “Benim sorumluluğumda olan Park ve Bahçeler Müdürlüğü parklarda çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor. Parkları yeşillendirip oyun grupları kuruyoruz. Parklar sadece çocukların oyun oynadığı alanlar olarak değil yetişkinlerin de spor yapabileceği yerler olarak görüyoruz. Parklarda vatandaşlarımızın spor yapabileceği fitness aletleri kuruyoruz. Havuzlar Cumhuriyet Parkı’yla ilgili önemli projelerimiz var. Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra orada da çalışmalarımızı başlatacağız. Projemizi hayata geçirdikten sonra Cumhuriyet Parkı Çorlu’ya yakışan bir görüntüye sahip olacak.”diye konuştu.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

ÇORLU’DA SU FİYATLARI DÜŞÜYOR

Tekirdağ iline bağlı Çorlu Belediye Meclisi Kasım ayı olağan toplantısında aldığı karar ile su birim fiyatlarını düşürüyor. 2010 yılı ocak ayında başlayacak yeni fiyatlandırmayla su fatura tutarlarında kullanıma bağlı olarak yüzde yirmiye varan oranlarda düşüş yaşanacak.
Çorlu Belediye Meclisi’nin su birim fiyatlarının düşürmesinin ardından açıklamalarda bulunan İşletme ve İştirakler Müdürlüğü’nden sorumlu Belediye Başkan Yrd Ahmet Sarıkurt, “Yeni yıldan itibaren su fiyatlarında indirim uygulayarak fiyatları düşüreceğiz. Yaşamsal ihtiyaç olan elektrik ve doğalgaz fiyatlarına zam geldiği bir dönemde ülkemizin koşullarını da göz önünde bulundurarak su fiyatlarına zam yapmak yerine, vatandaşlarımızı düşünerek su fiyatlarında tüketime bağlı olarak yüzde yirmiye varan indirim yaptık. Yaptığımız bu indirim vatandaşlarımızın bütçelerine katkıda bulunacaktır. Çorlu Belediyesi’nin gelirlerini su birim fiyatlarına zam yaparak değil, kaçak su kullanımını önleyip tahsilâtlarımızı hakkaniyetli bir şekilde yürüterek arttırmayı hedefliyoruz. Göreve başlayan endeks görevlileri sayaç okuma işlemlerini düzenli bir şekilde yürütürken kaçak su kullanan vatandaşları da tespit ediyor.”diye konuştu.
Su fiyatlarında yapılan indirimlerin yanı sıra tasarrufla ilgili tedbirlerin de önemine dikkat çeken Sarıkurt, “Su tasarrufunun iki boyutu var. Hem vatandaşlarımızın aile ekonomisini hem de doğayı ilgilendiriyor. Tasarruf önlemleri aile ekonomisine sağlayacağı katkının yanı sıra doğal kaynakların korunması için de son derece önemli. Doğal kaynakların tüm dünyada azaldığı bilinen bir gerçek. Sonsuz olmayan bu kaynakları, en verimli ve tasarruflu kullanmak hepimizin görevidir. Bilinçli su tüketimi ile gelecek nesillere yaşanılır bir dünya bırakırken, ülke ve aile ekonomisine de büyük katkı sağlamış olacağız.”diyerek sözlerini tamamladı.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

TREDAŞTAN ELEKTİRİK KESİNTİSİ UYARISI

TREDAŞ Genel MüdürlüğüÇorlu İşletme Müdürlüğünden yapılan açıklamada
Çorlu TM de bakım çalışması nedeniyle;
15.11.2009 Pazar günü 08:00 – 17:00 saatleri arasında 9 (dokuz) saat süre ile;
Yulaflı Köyü ve Çorlu Çerkezköy yolu üzerindeki fabrikalar enerji kesintisinden etkilenecektir.

SAYIN ABONEMİZİN;
1. Elektrikle çalışan cihazların devreden çıkartılması,
2. Yapılacak çalışmaların, programlı elektrik kesintisi için belirtilen saatten önce bitmesi halinde, kesintiden etkilenen yerlere çalışma bitiminden hemen sonra ilan edilen kesinti bitiş saatinden önce enerji verilebileceği
3. Jeneratör kullanan abonelerin kesinti esnasında güvenlik açısından şebeke ayırıcısını açmaları,
4. Elektrik kesintisi hakkında daha geniş bilgi için 186 ALO ELEKTRİK telefon hattına başvurmaları,
5. Havanın yağışlı olması veya çalışmaya engel teşkil edecek bir unsur meydana gelmesi durumunda çalışma erteleneceği,
hususunu dikkatinize sunarız.

Çorluda Akıl Almaz Hırsızlık



Tekirdağ iline bağlı Çorluda Önerler köyü yolu üzerinde meydana gelen akıl almaz hırsızlık sanayi kuruluşlarının telefonlarının çalışmamasına neden oldu.
230 metre uzunluğundaki yer altı telefon hatları gece kesilerek çalınırken 450 telefon yaklaşık 15 saat boyunca çalışmadı. Yer altı telefon kablolarının çalınarak akıl almaz hırsızlığın meydana geldiği Önerler köyü yolu üzerinde ve civarındaki sanayi kuruluşlarının telefonları çalışmadı. Geçtiğimiz gece 02:15’de kesilerek çalınan yer altı telefon hatları nedeniyle Bakım Merkezi Komutanlığı’nın, fabrikaların, plazaların ve Türkgücü köyü yolu üzerindeki sanayi kuruluşlarının telefonları gün boyu çalışmadı.
Yer altında bulunan 300-05 pap kablonun yaklaşık 230 metre kesilerek çalındığını belirten İşkaya Müteahhitlik firması Bölge Müdürü Nuri Kaya; “Gece 02:15’de kablolar alarm vermeye başlıyor, bizim ekibimiz hemen olay yerine geldiğinde plakası kapatılmış bir aracın ayrıldığını görüyorlar. Bu hırsızlık işi ilk değil burada aynı olay üçüncü kez meydana geliyor. Çaldıkları kablolar yaklaşık 50 bin TL değerinde ama çalan hırsızlar bunu 200–300 TL’ye satıyorlar. Data, internet, telefon ve DSL kablolarının yeraltından geçen 230 metresini araç ile çekerek çalmışlar. Ekibimiz çalınan saatten ertesi güne kadar uyumadan yeni kabloyu çektiler ve bağlantılarını yaptılar. Bu hırsızlık olayının faillerinin bulunmasını istiyoruz. Bu ilk kez olmuyor. Meydana gelen hırsızlık nedeniyle 450 telefon çalışmıyor. Sanayi kuruluşları, hırsızlık yüzünden zarara uğradı. Yaklaşık 15 saatten bu yana çalışmamızı sürdürüyoruz” dedi.
KAYNAK:ÇORLU AVRUPA YAKASI GAZETESİ

ÇOSB'de 14 ayrı ülkeden yabancı sermaye var

Tekirdağ iline bağlı Çerkezköy ilçesinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren 192 fabrikadan 31'ini yabancı ülkelerin bayrağı dalgalanıyor. Bunlardan 2'si ortak sermayeli 29'u ise, tek ülkenin yatırımı olarak,Çerkezköy ilçesinde üretim yapıp istihdam sağlıyor.
LİDER 13 FABRİKA İLE ALMANYA
Çerkezköy ilçesinde yatırımı bulunan ülkeler arasında biri ortaklı 14 devasa fabrikası bulunan Almanya, lider ülke olurken, Almanya'yı 3 fabrika ile İsviçre izliyor. İsviçre'yi biri ortaklı toplam 3 fabrikası ile Amerika, 2'şer fabrikası ile Norveç ve Japonya takip ederken, Fransa, İspanya Güney Kore, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, İtalya ve Rusya'nın da ÇOSB'de birer fabrikası bulunuyor.
İŞTE ALMAN SERMAYELİ FABRİKALAR
Almanya'nın Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrikaları arasında BSH gibi dev markalar da yer alıyor. İşte ÇOSB'deki Almanya sermayeli fabrikalar; PRETTL ENDÜSTRİ SİSTEMLERİ SAN. TİC. LTD. ŞTİ., İREKS GIDA SAN. TİC. A.Ş., SAİNT-GOBAİN WEBER YAPI KİMYASALLARI SAN. VE TİC. A.Ş. KLÜBER LUBRICATION SAN. VE TİC. A.Ş., LANG YÜZER OTOMOTİV SAN. TİC.A.Ş., HÜPPE İNŞAAT MALZ.SAN.VE TİC.A.Ş., OTOTEK METAL İŞLETME SAN. TİC. LTD. ŞTİ., PUTZMEİSTER MAKİNA SAN.VE TİC.A.Ş., SCHNEE METAL PLASTİK SAN. TİC. LTD. ŞTİ., BSH EV ALETLERİ SAN. VE TİC. A.Ş. SCHOTT ORİM CAM SAN. TİC. A.Ş., FLAMMASSTEK TEKNİK MONTAJ SAN. TİC. A.Ş. ve SCHOTT ORİM CAM SAN. TİC. A.Ş."
İSVİÇRE SERMAYELİ FABRİKALAR
ÇOSB'deki İsviçre sermayeli fabrikalar arasında iöse Deva İlaç Sanayi dikkat çekiyor. DEVA İlaç Saniyi'nin yanısıra ESSELTE LEİTZ BÜRO MALZEMELERİ SAN. TİC. A.Ş. ve MAGNEZYUM VE METAL TOZLARI ENDÜSTRİ VE TİC. A.Ş. de ÇOSB'deki İsviçre sermayeli fabrikalar olarak üretim yapmayı sürcdürüyor.
ABD VE NORVEÇ'İN İKİŞER FABRİKASI VAR
ÇOSB'de ikişer fabrikası bulunan ülkelerden Amerika'nın 3M SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile DT METAL GERİ KAZANIM TEKNİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. isimli fabrikaları bulunurken, Norveç'in ise JOTUN TOZ BOYA SAN. TİC. A.Ş. ismiyle iki fabrikası bulunuyor.
JAPON SERMAYELİ SE OTOMOTİV VE YKK
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nin Japon sermayeli iki fabrikasından biri olan SE Otomotiv kriz nedeniyle, üretimini geçici süreyle durdururken, YKK Metal ve Plastik ise, halen ÇOSB'nin en gözde fabrikalarından biri olarak üretimini sürdürüyor.
TEK FABRİKALI ÜLKELER
Çerkezköy'deki yabancı sermayeli fabrikalar bununla da sınırlı değil. Fransa, İspanya, Güney Kore, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, İtalya ve Rusya, ÇOSB'de tek fabrikası bulunan ülkeleri oluşturuyor. TRELLEBORG OTOMOTİV SANAYİ VE TİC.A.Ş. Fransa sermayeli tek fabrika olarak göze çarparken, İspanya sermayeli TEKA TEKNİK MUTFAK ALETLERİ SAN. VE TİC. A.Ş., Güney Kore sermayeli HYOSUNG TEKSTİL LİMİTED ŞİRKETİ, Çek Cumhuriyeti sermayeli ZENTİVA KİMYASAL ÜRÜNLER SAN.VE TİC.A.Ş., Hollanda sermayeli OTTOMAN HALI SAN. TİC. A.Ş., İtalya sermayeli FİL MAN MADE TEKNİK TEKSTİL SAN. TİC. A. Ş., Rusya sermayeli TECNOCAST DIŞ TİCARET LTD.ŞTİ. de Çerkezköy'de üretim yapan yabancı sermayeli fabrikalar arasında bulunuyor.
ÇOK ORTAKLI FABRİKALAR
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde üretim yapan iki fabrika da birden fazla yabancı ülkenin ortaklığıyla üretim yapıyor. Bu fabrikalardan PAS SOUTH EAST EUROPA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Amerika ve Almanya ortak sermayesi ile üretim yaparken, ALTIN İPLİK VE ÇORAP SAN.A.Ş. ise İngiltere-İrlanda ve Malezya ortaklığıyla üretimini sürdürüyor.
161 TÜRK FABRİKASI VAR
31 yabancı sermayeli fabrikanın bulunduğu Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde 161 tane de Türk Sermayeli fabrika üretim yapıyor
KAYNAK:ÇERKEZKÖY HABER GAZETESİ
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...