***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

6 Ocak 2010 Çarşamba

Böyle dostluk görülmedi

Kırklareli iline bağlı Demirköy'de objektiflere yansıyan bir dostluk görenleri şaşırttı. Küçük bir kedi yavrusunu köpek memesinden kana kana süt içerken görenler, bu hoş manzaraya bakmaktan kendilerini alamadılar.
Kırklareli'nin Demirköy ilçesinde Hamdibel Mahallesi Iğneada Caddesi No: 6'da oturan Mustafa Ayhan'ın köpeği, küçük bir kedi yavrusuna annelik yaptı. Annesini bir otomobilin ezdiği minik kediciğe, bir o kadar şirin bir köpeğin sahip çıkması, Demirköylülerin yüzünde tebessüm yarattı.Daha önceleri yavru kedinin annesi ile de dostluk kuran sadık köpeği ve tatlı kediyi görenler; "Böyle dostluk görülmedi" şeklinde yorum yaptılar.
KAYNAK:www.gazetetrakya.com

Polis mülteciler ile köşe kapmaca oynadı

Tekirdağ il merkezinde polisin dur ihtarına uymayarak kaçan 3 mülteci ve 2 Türk kılavuzun bulunduğu otomobil bir başka otomobile arkadan çarparak kaza yaptı.
Kaza yapan otomobilden sokak aralarına kaçan 2 Filistin uyruklu mülteci ve 2 Türk kılavuz inşaatta saklanırken polisin başarılı operasyonu ile kıskıvrak yakalandılar.
Kayıplara karışan bir mülteciyi ise arama çalışması devam ediyor. Meydana gelen olayda insan tacirliği yapan 2 Türk vatandaşı 3 Filistinli mülteciyi İstanbul’dan Edirne’nin İpsala ilçesinde götürmek için İstanbul plakalı bir otomobille yola çıktı.
Bir istihbaratı değerlendiren Keşan İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri kaçakların yakalanması için ilçe girişine barikat kurdu. Jandarmanın barikatını gören kılavuzlar otomobilleri ile İstanbul yönüne geri dönerek kaçmaya başladı. Aracı kovalayan jandarma ekipleri Tekirdağ istikametine kaçan aracı polise bildirdi.
Polislerin kovaladığı otomobil Yüzüncü yıl Mahallesi Kumbağ kavşağında 34 plakalı bir başka araca arkadan çarparak yolun kenarına savruldu.
Otomobilin hareket kabiliyetini kaybetmesi üzerine araçta bulunan 5 kişi sokak aralarına doğru kaçmaya başladı. Sokakları iyice arayan polisler inşaata saklanan 2’si mülteci 4 kişiyi kıskıvrak yakaladı.
Bir mülteci ise kaçmayı başardı. Duvar dibine diz çöktürülerek üzerleri aranan kılavuz ve mültecilerin üzerinde kimlik ve pasaporta rastlanmadı.
Diz üstünde bekletilen mülteciler ayakları uyuşması üzerine zaman zaman ayağa kaldırılarak yürütüldü. Polislerin sorularını yanıtsız bırakan kılavuzlar susmayı tercih etti. Kimlikleri tespit edilemeyen mülteci ve kılavuzlar Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube ve Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Türk kılavuzlar gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı.
Mültecileri İstanbul’dan aldıkları öğrenilen kılavuzların, 3 Filistinliyi İpsala’dan yurt dışına çıkaracakları kaydedildi.
KAYNAK:ÇORLU DEVRİM GAZETESİ

Teslim oldular

Tekirdağ il merkezinde bulunan bir kahveyi basan kimliği belirli 2 kişi, işletmeci ile arkadaşını tabancayla vurduktan sonra kaçmıştı. Saldırganların yakalanamaması üzerine Tekirdağ Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek telsizle ekiplere, “Burası Teksas mı? O kişileri mutlaka yakalayın” diye anons ederek, şüphelilerin biran önce yakalanması talimatını vermişti. Olayın üzerinden 24 saat geçmeden Tekirdağ il emniyet müdürlüğüne bağlı ekiplerin başarılı çalışmaları sonucunda aranan zanlılardan olan 36 yaşındaki Şakir Yersiz ve 26 yaşındaki Atilla Tekdemir polise gelerek teslim oldular.
Olaydan sonra kayıplara karışan Şakir Yersiz ve Atilla Tekdemir, dün öğle saatlerinde avukatları ile birlikte Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek teslim oldu. Olayda kullanılan Glock marka tabancayı polise veren zanlılar susma haklarını kullanarak ifade vermedi. 2 zanlı, geniş güvenlik önlemleri altında Tekirdağ Adliyesi’ne getirildi.
Yaralı yakınlarının silahlı saldırıda bulunma ihtimalini göz önüne alan polis ekipleri zanlılara çelik yelek giydirdi. Zanlılardan Atilla Tekdemir, adliye girişinde görüntü almaya çalışan gazetecilere küfür ederek saldırmak istedi.
Polis tarafından engellenen Tekdemir adliyeye sokuldu. Mahkeme de hakim karşısına çıkan zanlılar tutuklanarak ceza evine yolladılar.
KAYNAK:ÇORLU DEVRİM GAZETESİ

Çorlu Yeni Adliye Sarayını Bekliyor


Çorlu Yeni Adliye Sarayı’nı Bekliyor Arsa konusu hala netlik kazanmadı!...
Tekirdağ iline bağlı Çorlu İlçesi Trakya’nın merkezi ve en büyük yerleşim yeri şehir merkez nüfusu 250 bini aşmış bulunuyor.Buna bağlı olarak resmi kuruluşların arsa konuları ve yeni yerleşim yerleri de önem teşkil ediyor.
Bilindiği üzere geçmiş dönem belediyesi Çorlu Adliye yerini SARILAR köyü yolu mevkiinde belirlemiş ve durumu böyle açıklamıştı. Şehir merkezine uzaklığı ile Emniyet ve Jandarma teşkilatlarına uzaklığı problem olabilir sorusunu akıllara getirmişti.
Bu yerin değişmesi için o zamanlar valilik, kaymakamlık ve adliye ile baronun belediyeye uyarıları olmuşsa da kulak asılmadı. Yer konusunun hep SARILAR yolu mevkii üzerinde durulmuştu.
YENİ ADLİYE SARAYI YERİ EMLAK
KONUTLARI KÖPRÜSÜ CİVARINDA
Daha sonra 29 Mart 2009 mahalli seçimlerinden sonra Çorlu Belediyesi, Adliye yeri arayışını sürdürmüş ve yer olarakta Emlak konutları köprüsü civarında bir alan bulundu.
Bu konuda Çorlu Belediyesi gerekli düzenlemeleri yapmış ve yeni Adliye Sarayı’nın buraya yapılması konusu Ankara’da Adalet Bakanlığında yapılan görüşmelerde olumlu sonuç vermişti.
Şimdi ise kulaktan kulağa “yeni ADLİYE SARAYI olayı Ticaret ve Sanayi Odası ile Belediye ve Adliye arasında pürüz var” konuşuluyor. Bu konunun ne zaman ve ne şekilde netlik kazanacağı ise kamu oyunca merakla bekleniyor. Yeni Adliye Sarayı yeri hem Polis ve hem de Jandarma teşkilatına yakın bir yerde bulunuyor.
Bir an önce yeni yer için ihalenin yapılması bekleniyor.
Bu arsa olayı ile ilgili olarak, Ticaret ve Sanayi Odası ile Çorlu Belediye’nin kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapması bekleniyor.
HABER VE FOTO:ERDAL ÖZCAN

Yavuz Hırsız İş Yeri Sahibini Dövdü




Tekirdağ iline bağlı Çorlu’da meydana gelen olayda hırsızlık şüphelisi iki kişi yakalandıkları iş yeri sahibini demir çubukla döverek hastanelik etti.
İş yeri sahibi hastanelik olurken, kaçan şüpheliler kovalamacanın ardından jandarma ekiplerince yakalandı.
Edinilen bilgilere göre olay Çorlu’ya bağlı Seymen Köyü’nde meydana geldi. İstanbul`ndan kiraladıkları otomobille M.S.`ye ait pompa üretim fabrikasına gelen iki hırsızlık şüphelisi, önce idari bölümden içeriye girdi ardından da işyerindeki bilgisayarları kapıya kadar taşıdılar. Binada bulunan çelik kasayı da açarak içerisinde bulunan ruhsatlı tabancayı da alan iki hırsızlık şüphelisi, güvenlik kameralarının kendilerini görüntülediğini fark edince kamera bilgisayarını yakarak imha ettiler. İşyerini kontrole gelen fabrika sahibi M.S., hırsızlık şüphelileri ile karşı karşıya gelince büyük şaşkınlık yaşadı. M.S.`yi önce tersleyen iki kafadar, M.S.`nin fabrika sahibi olduğunu söylemesinin ardından demir çubukla vurdukları fabrika sahibini yaralayarak kaçmaya başladılar. Konunun bildirilmesi ile harekete geçen jandarma ekipleri plakası belirlenen otomobili kısa sürede yakalayarak araç içerisinde bulunan S.Ö (28) ve Y.Y. (32) adlı şüphelileri gözaltına aldı.
Çorlu İlçe Jandarma Komutanlığı`nda sorgulanan iki şüpheli sevk edildikleri adli mercilerce Nitelikli yağma, yaralama ve mala zarar verme suçlamaları ile tutuklanarak cezaevine gönderildiler.
KAYNAK:ÇORLU AVRUPA YAKASI GAZETESİ

Çorlu Belediyesi İtfaiye Müdürü Faruk Yücel; Her Evde En Az Bir Yangın Söndürme Cihazı Bulunmalı

Tekirdağ iline bağlı Çorlu Belediyesi İtfaiye Müdürü Faruk Yücel, her evde yangın söndürme cihazı bulunması gerektiğini söyledi. Yücel; “60 liralık cihazla, binlerce liralık zararın önüne geçmek mümkün. Yangınla herkes her an karşılaşabilir” dedi.
60 liraya satılan yangın söndürme cihazlarından her evde mutlaka bir tane bulunması gerektiğini ifade eden Yücel; “Evlerde her bir mutfağın değeri en az 6 bin lira. Evin sadece mutfağı alevlere teslim olursa 6 bin liralık zarar oluşur. Ancak 60 liralık yangın söndürme cihazı ile bu zararın önüne geçilebilir. Bir elinize 60 lirayı, bir elinize de 6 bin lirayı alın. Eğer birisi elinizden uçup gidecekse hangisinin uçmasını istersiniz. 1 adet 6 kilogramlık kuru kimyevi tozlu yangın söndürme cihazı her evde bulunmalı. 60 lirayı herkes karşılayabilir. İnsanlara çok fazla zararı dokunmaz ama 6 bin liralık hasarın çok daha fazla zararı dokunur. Karşılaştığımız ev yangınlarının büyük bölümünün sigorta kapsamında olmadığı da göz önünde bulundurulsa yangın söndürme cihazının önemi net bir şekilde görülebilir. Evde çıkabilecek her türlü yangına bu cihaz ile müdahale edilebilir. Parlayan yağ tavasına karşı da, elektrik tesisatı yangınına karşı da rahatlıkla kullanılabilir. Zaten yangında ilk müdahale çok önemlidir. İlk müdahale yapılırsa işin büyük bölümü bitmiş demektir” dedi.
İtfaiye Müdürlüğü olarak Çorlu Belediyesi personeli ve çevre fabrikaların personelleri başta olmak üzere bin kişiye uygulamalı yangın eğitimi verildiğini de sözlerine ekleyen Yücel; “Ayrıca İtfaiye Haftası münasebetiyle müdürlüğümüzü ziyaret eden yaklaşık 550 öğrenciye yangın eğitim verildi. Yangın çıkmaması için neler yapmak, ne gibi tedbirler almak gerekiyor alınan tüm önlemlere rağmen yangın olayı meydana gelmişse ne yapılması gerekiyor bu konularda uygulamaları olarak eğitimler veriyoruz” diye konuştu.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

Üzüm Çekirdeği Yaşlanmayı Önlüyor....


Üzüm, çoğumuzun sevdiği bir yaz meyvesidir. Pek çok insan üzüm yerken çekirdeklerini çıkarır. Peki, hiç düşündünüz mü üzüm yerken attığımız üzüm çekirdeklerinin faydaları olabileceğini? Ya da dünyanın en iyi üzümlerinin Türkiye’de yetiştiğini? Bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre üzüm çekirdeğinin vücudumuza pek çok yararı tespit edilmiştir. Üzüm çekirdeği, bilim adamlarının yaptığı çalışmalar sonucunda sağlığa pek çok yararı tespit edilmiş, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkede ilaç niyetine satılmaya başlamıştır. Üzüm çekirdeğinin, ödemden, ağrıya, yanmadan, damarların yenilenmesine kadar pek çok hastalığın tedavisinde kullanıldığını belirten uzmanlar, üzüm çekirdeğinin yaşlanma etkilerini de geciktirdiğini söylüyorlar. Üzüm çekirdeği, bilim adamlarının yaptıkları sağlığa faydalarıyla ilgili açıklamalarda rağbet görmeye başlamış, son yıllarda adeta trend haline gelmiştir. Ülkemizde de hızla yaygınlaşan üzüm çekirdeği, özellikle kan damarlarını onarıcı yönüyle hayati önem taşıyor. Vücudumuzun her bölgesi kanla besleniyor. Kılcal damarlardan, geniş atardamarlara kadar, kan damarları ağı bizim yaşam hattımızı oluşturuyor. Eğer kan damarlarımız yaşlanır, hastalanır, zayıflar, incelir ve kan sızdırırsa, sağlığımız tehlikede demektir. Eğer oksijeni taşıyan kan, vücudumuzda sağlıklı bir şekilde dolaşmıyorsa kalp kasımız hasar görebilir. Kullanıldığında üzüm çekirdeğinin etkisi burada devreye giriyor, zayıflamış kan damarlarını güçlendirirken, dolaşım bozukluklarının da önüne geçerek, vücut kan akışının sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlıyor. Üzüm çekirdeğinin en önemli özelliğinin, tamamen doğal olmasından kaynaklandığını belirten uzmanlar, çekirdeğin, damar hastalıklarını tedavi ederek, zayıflamış kan damarlarının yapısını güçlendirdiğine dikkat çekiyorlar. Üzüm çekirdeği bilinen en güçlü antioksidandır... Yapılan bazı testlerde, E vitamininden 50 kat daha güçlü olduğu ortaya çıkmıştır. İlk kez Fransa'da keşfedilen Üzüm çekirdeği 40 yıldır Avrupa'da, özellikle üzüm bağlarının çokluğu ile bilinen Fransa'da etkili bir biçimde kullanılmaktadır. Üzüm Çekirdeğinin Keşfedilmesi Üzüm çekirdeğinin yararları ilk olarak 1947 yılında Bordeaux Üniversitesi'nden tıp, Fransız Kimyacı ve tıp profesörü Jack Masquelier tarafından keşfedilmiş. Çekirdek ilk kez hamileliğinden dolayı aşırı ödemi olan fakülte dekanının eşine, dekan tarafından verilmiştir. Jack Masquelier, üzüm çekirdeğini keşfedişini şöyle anlatıyor:Dekanın eşi, şişmiş bacakları sebebiyle o kadar güçlükle yürüyor ve o kadar yorgun görünüyordu ki yüzünden, çektiği acılar belli oluyordu. Ne yapabilirim, bu kadının acılarını nasıl dindirebilirim diye düşündüm. Sonra dekanın eşine üzüm çekirdeği verdiğini gördüm.Dekanın eşi 48 saat içinde iyileşmişti. O zaman ben Üzüm çekirdeğinde özel bir şeyler olabileceğini düşündüm. Doktor Masquelier ve ekibi üzüm çekirdeğinin varis üzerindeki etkisini kanıtlayan dokuz deney yapmışlar. Üzüm çekirdeğini, göz kamaşması, gece körlüğü, maküler dejenerasyon gibi göz sorunları, arterit, saman nezlesi, alerji ve burun kanamalarını tedavisinde de kullanılmışlardır.Dr. Masquelier "düzenli olarak üzüm çekirdeği alırsak, damar duvarlarımızın güçleneceğini söylüyor" Üzüm çekirdeğine ihtiyacınız olup olmadığını nasıl anlarsınız? • Sabah, dişlerinizi fırçaladığınızda diş etleriniz kanıyorsa • Göz korneasında kan lekesi varsa• Geceleri kendinizi yorgun hissediyorsanız• Baldırlarınızda şişlikler ve ödem varsa, Sizde damar zayıflığı var demektir ve bu durumda üzüm çekirdeğini kullanmanız gerekir."1995 yılında İtalya'da yapılan bir araştırmada, 150 miligramlık üzüm çekirdeğinin ağrıyı, yanmayı, karıncalanma hissini ve atardamarların şişme derecesini azalttığı ve kullanılan ilaçlardan, daha hızlı ve üzün süreli etkili olduğu saptanmıştr. 1985 yılında ise, Fransa'da 28 gün boyunca 100’e yakın hasta üzerinde yapılan deneylerde, 300 miligramlık üzüm çekirdeğinin, ağrıyı, karıncalanma hissini geceleri giren bacak kramplarını ve şişkinliğini yüzde 50’den daha fazla azalttığı görülmüştür. Üzüm çekirdeği, gözler üzerinde de etkili oluyor. Gece görüşünde önemli olan parlak ısıların neden olduğu göz kamaşmasını geçirmeye de yardımcı oluyor.Fransa'da yapılan bir başka araştırmada 100 deneğe 5 hafta boyunca günde 200 miligram üzüm çekirdeği verilmiş. Bu deneme, parlak ısılara maruz kalan gözleri görme keskinliğine yeniden kavuşmayı artırdığını ortaya koymuş. Ve yapılan testlerde üzüm çekirdeğinin, uzun süre bilgisayar karşısında çalışmanın neden olduğu göz gerilimini geçirdiği ve miyop kişilerde retinanın işlevini ve duyarlılığını düzelttiği görülmüş. Ayrıca, üzüm çekirdeğinin tansiyonu ve etkilerini düzenlemeye yardımcı olduğu belirtiliyor. Araştırmalara göre, yüksek tansiyonlu kişilerin, genellikle çok geçirgen olan, zayıf kılcal damarlara sahip olduğu tespit edilmiş, bu kişilerde kılcal damarlarının kanaması ve göz retinasındaki kan damarlarının yırtılma olasılığının daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Üzüm çekirdeğinin Anti-Aging etkisi Üzüm çekirdeği anti aging etkisi ile de .dikkat çekiyor. Damarları koruduğu ve yenilediği için yaşlanma etkilerini geciktirerek, cildin daha genç görünmesini sağlıyor. Üzüm Çekirdeği Ekstresi, içerdiği Proantosiyanidin maddesiyle, bilinen en güçlü antioksidant olma özelliğini koruyor. Üzüm çekirdeğinin antioksidant etkisi, E vitamininden 50 kat, C vitamininden ise 20 kat daha fazla. olduğu belirtiliyor. Antioksidanların Vücudumuza Etkileri Vücut hücreleri tarafından üretilebildiği gibi, dışardan da (gıdalar, vitaminler) alınabilen kimyasal maddelerdir. Gıdalarla alınabilen en önemli antioksidanlar, betakaroten, E ve C vitaminleridir. Soluduğumuz havadaki oksijen, (yanlış beslenme, sigara, alkol…) serbest radikallere dönüşüyor ve toksin (zehir) etkisi göstererek vücudumuzda bazı zararlı maddelerin oluşmasına sebep oluyor. Örnek olarak, demirin paslanması ve balığın sudan çıktıktan sonra ölmesi, oksijenin zararlı etkilerine yol açıyor. Antioksidanların etkisi burada devreye girerek, vücudumuzu serbest radikallere karşı koruyor ve toksinin zararlı etkilerini engelliyor. Bilim adamlarının yaptığı bir diğer araştırmaya göre, vücudun antioksidan üretimi 25 yaşından sonra yavaşlıyor. Bu yavaşlamanın sonucunda antioksidan eksikliğinin yol açtığı deformasyonların yok edilmesi için bilim adamları, bilinen en güçlü antioksidanın organik olarak yetiştirilmiş üzüm çekirdeği ekstresi olduğunu söylüyorlar. Üzüm çekirdeği, düzenli kullanıldığında bağ dokularını güçlendiriyor, cilt sarkmalarını engelliyor, cildi elastikiyetine kavuşturarak yumuşak ve düzgün olmasını sağlıyor. Üzüm çekirdeğini ne kadar kullanmalıyız? Günlük olarak 150 ile 300 miligram kullanılabilir. Damar sağlığını korumak için ise, günde 5-10 gram yeterli olarak görülmektedir. Üzüm çekirdeğini kimler kullanmalı:• Kan damarlarının güçlenmesine ihtiyaç duyan kişiler• Cildinde kırışıklıkları yoğun olan kişiler• Cildi cansız ve solgun olanlar• Cinsel yaşantısında kendisini yetersiz hissedenler• Kalple ilgili sorunları olanlar• Ani kalp krizi riski olanlar • Görme gücünde yaşlanmayla ilgili bozulma olanlar• Şişlikler ve ödem sorunları olanlar • Yüksek tansiyonu olanlar• Kolayca kanama ve morarma eğilimi gösterenler• Daha önce kanamaya bağlı felç geçirenler• Şeker hastalığı olanlar • Varis ve hemoroit gibi soruları olanlarYukarıda üzümün, bahsedilen faydalarından bir çoğunun çekirdeğin damarları onarıcı özelliğinden kaynaklanıyor. Çünkü damarlar, insan bedenini ayakta tutan en önemli ana mekanizmalardan biridir. Damarların bozuk olması vücudumuzda birçok hastalığa neden olabilmektedir.. Böylece üzüm çekirdeği damarları onararak, başka hastalıklarında iyileşmesinde çok önemli bir etkiye sahip oluyor. Türkiye dünyanın en iyi üzümlerini yetiştiriyorAnadolu, bağcılığın ve şarabın ana vatanı olarak bilinir. Anadolu'da şarap yapımı için en uygun üzüm çeşitlerinin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yetişen Boğazkere ve Öküzgözü üzümleri geliyor. Bu iki üzümden, dünyanın en iyi kırmızı şaraplarından biri elde ediliyor. Batı Anadolu'da beyaz şarap yapılan Emir üzümü de dünyanın en iyi şaraplık üzümlerinden biri olarak gösteriliyor. Türkiye'de bir de Kara adıyla anılan bir üzüm çeşidi var. Bu üzüm çeşidi ülkemizin değişik yörelerinde farklı adlarla biliniyor. Kara adıyla anılan bu üzümden çok başarılı kırmızı şaraplar üretiliyor. Kalecik Karası üzümü, bağcılığa ve şaraba merak saran kişi ve kuruluşların yeni gözdesi olma yolunda hızla ilerliyor.
-- Mehmet Zeki AYDENİZ Gıda Teknikeri

MEŞHUR ŞAMCI, MÜŞTERİLERİNİ HAYRETE DÜŞÜRMEYE DEVAM EDİYOR


Haber: Erdoğan AYAŞLI
Babaeski İlçesi’nde, 17 yıldır Şam tatlısı satan Ayhan Demirtaş (36), müşterilerine bir birlerinden ilginç yaptığı şovlarla hayrete düşürmeye devam ediyor.
Babaeski’de çarşı ve sanayi esnafı arasında, Şam tatlısı dolu tepsi ile yaptığı bir birinden ilginç gösteri hareketleri ile geçtiğimiz günlerde Ulusal ve Yerel yazılı basında geniş bir şekilde yer alan meşhur Şam tatlıcısı Ayhan Demirtaş yine şovları ile dikkatleri üzerinde topladı.
Fatih Caddesi’nde, seyyar arabası ile müşterilerine satış yapan Şam tatlısı satıcısı Ayhan Demirtaş’ın, yaptığı bir birinden ilginç hareketlerini izleyenler şaşkınlığını gizleyemedi ve tepsi ters çevrilince adeta hayrete düştü.
Bazı meslektaşlarım benimle fiyat konusunda rekabet edebilirler ama kalite konusunda asla rekabet edemezler diyen Şam tatlıcısı Demirtaş, kış günlerinin tek enerji kaynağının Şam tatlısı olduğunu belirtti.
Demirtaş’ın, cadde ortasında yaptığı bu ilginç şovu karşısında etkilenen müşteriler arkadaşlarına ve de yakın dostlarına Şam tatlısı ikram etti.

—TEMA Gönüllüsü Dedeoğlu, Türkiye’yi Nerede Görmek İstersiniz?

Haber: Metin KARAKUŞ
TEMA Vakfı Lüleburgaz İlçe Gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, yaptığı yazılı açıklamasında, Türkiye’nin bundan sonraki dönemde gerek ekonomik, gerek politik, gerekse de sosyal yönden üretici mi yoksa tüketici mi olacağı konusunun hükümet kararları vasıtasıyla şekillendirilmekte olduğunu belirtti.
Dedeoğlu, açıklamasında bu sorunun bu dönemde sorulmasının elbette özel bir amacı oluğunu belirterek, şunları kaydetti;
“1980’lerden beri tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de değişen ekonomi politikaları, dünya toplumlarını “gelişmiş-gelişmekte olan-az gelişmiş” yaftaları çerçevesinde yönlendirmek isteyen aktörlerin ülkemizi hapsetmek istedikleri sınırları da belli eder cinstendir. Bu sınırlar; öncelikle ekonomi temelli olarak çizilmekle birlikte, politik ve sosyal sonuçları yönünden de oldukça ciddiyetle irdelenmelidir. Çünkü Türkiye’nin bundan sonraki dönemde gerek ekonomik, gerek politik, gerekse de sosyal yönden üretici mi yoksa tüketici mi olacağı hükümet kararları vasıtasıyla şekillendirilmektedir. Ulusal sınırların ötesine geçmek gayret ve ihtiyacı içindeki sermayenin isteği, bizim gibi toplumların tüketici konumunda kalması ve hatta üretici olanların da bir şekilde tüketici haline dönüştürülmesidir. Bu dönüşümü şekillendiren en etkin araçlar olmaları bakımından, özelleştirmelere dikkatle eğilmemek geri dönüşü olmayan ekonomik, politik ve sosyal sorunlara yol açacaktır. Çünkü özelleştirmeler devlet tarafından, halk için yapılıyorsa halkın menfaatlerinin göz önüne alınması dışında bir yöntem düşünülemez. Bugünlerde, özelleştirme faaliyetleri oldukça revaçta iki sektörün enerji ve gıda olması oldukça ilginçtir. Söz konusu iki sektörün de güvenlik öncelikli olarak ele alınması ve dolayısıyla devletin kontrolünde, kamu erişiminde kalması gereken sektörler olduğu gerçektir. ABD ya da AB’de de bu sektörler devlet kontrolünde, en azından gözetiminde, bulunmaktadır. Yani Batı’nın bize verdiği reçete ile kendi ülkesinde uyguladığı aynı değildir. Burada özelleştirmesi gündemde olan elektrikten ziyade gıda sektörünün önemli bir bileşeni olan şekerin özelleştirilmesine değinilecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında yapılan kalkınma hamlesinin bir parçası olarak Uşak ve Alpullu’da kurulan şeker fabrikaları ile 1933 yılına kadar şeker ihtiyacı kısmen karşılanmıştır. Bu yıllarda gerek pancar tarımında gerek şeker fabrikası işletmeciliğinde kazanılan tecrübeler ışığında ülkenin artan nüfusunu beslemek gayesiyle yeni şeker fabrikaları kurulması gerekli görülmüştür. Bu fabrikalar pancar tarımının kurumsallaşması yoluyla hem bireyi hem de devleti ileriye taşıyan yaklaşımın tezahürleridir. Burada pancar bitkisi ekonomik, politik ve sosyal boyutları olan bir bakışla ele alınmalıdır. Pancar, çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ileri teknoloji gerektirmesi nedeniyle üreticilerimizin tarımsal bilgi ve kültür düzeylerini yükselten, ailenin tüm fertlerine çalışma imkânı ve istihdam sağlayan, nüfusun kırsal kesimde tutulmasına, iç göçün yavaşlatılmasına ve bölgesel kalkınmışlık farklarının azaltılmasına en büyük katkı sağlayan ürünlerin başında gelmektedir. Ekonomik açıdan Türkiye şeker sanayinin yıllar boyunca kontrollü bir teknik tarım sistemini uygulaması ve çiftçimizin bu sistemi benimsemesi sonucu bugün pancar verimi Avrupa düzeyine ulaşmıştır. Yurdumuzda hiçbir kültür bitkisinde bu kadar verim artışı sağlanamadığı bir gerçektir. 64 İlde yapılan pancar ekiminden geçimini sağlayan 500 bin pancar çiftçisi ile 30 bin şeker çalışanı ve şeker sektörünün katma değer sağladığı diğer sektörlerdeki istihdam da düşünüldüğünde, aileleriyle birlikte toplam 10 milyon insanımız sektördeki herhangi bir politika değişikliğinden doğrudan etkilenecektir. Yani özelleştirme sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik ve sosyal birtakım önemli gelişmeleri de tetikleyecektir. Konuya bütüncül bir şekilde yaklaşmak gerekmektedir. Çünkü şeker pancarı işletmeciliği ile şeker üretimi birbiriyle yakından ilintilidir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmelerine karlı olan işletmelerden başlanmasının Dünya Ticaret Örgütü üyeliği, Avrupa Birliği müzakere süreçleri, genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili düzenlemeler vb. ulusal ve uluslararası gelişmelere paralellik arz etmesi dikkatle değerlendirilmelidir. Bu noktada kafa karışıklığı yaratmamak gerekmektedir. Devlet, yurttaşların refah ve mutluluklarını temin etmek üzere oluşturulmuş kurumsal bir yapıdır. Hükümetler ise bu yapıyı yöneten birimler... Bu durumda hükümetlerin yurttaş aleyhine hareket etmesi düşünülemez. Şeker üretimi konusunda da yaklaşımın bu temele oturması gerekmektedir. Kırsal kesimde işsizliği körüklemek ve şeker piyasasında uluslararası tekellerin denetimini pekiştirmek gibi sonuçlara yol açacağını bile bile kooperatiflerin, dolayısıyla kamunun ulusal pazara erişimini engellemek şeklinde bir yaklaşımı benimsemenin hiçbir ahlaki yanı bulunmadığı açıktır. “Tekel” demişken TEKEL’i elden çıkarmayı kafasına koymuş zihniyetin karşısında ortaya çıkan haklı grevin konu odaklı değil zihniyet odaklı olmasına dikkat çekmekte fayda vardır. TEKEL işçileri TEKEL için, şeker fabrikası çalışanları ulusal şeker üretimi için seslerini yükseltirken tüm yurttaşların da hep birlikte yanlış politikalara karşı rahatsızlıklarını dile getirmeleri gerekmektedir. Çünkü iktidar ile yurttaşın çıkarlarının örtüşmediği yerde yurttaşın sesini yükseltmesi dışında bir hamle Türkiye’yi görmek istediğimiz noktaya taşımayacaktır. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” yaklaşımı ile hareket ettiğimiz takdirde o yılanın bir gün bizi de sokacağını unutmamalıyız.”

Çorlu Belediyesi’nde Su Tasarrufu Kampanyası




Çorlu Belediyesi, su tasarruf kampanyası başlatıyor.
2010 yılı itibariyle su fiyatlarında indirim yapan Çorlu Belediyesi, vatandaşları bilinçlendirerek gereksiz su sarfiyatının önüne geçmeyi hedefliyor. İşletme ve İştirakler Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren endeks görevlileri su abonelerinin sayaçlarını okuduktan sonra faturalar ile birlikte Çorlu Belediyesi’nin hazırlattığı broşürleri teslim ediyor.
Çorlu’daki bütün su abonelerine dağıtılan broşürlerde, Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan’ın su tasarrufuyla ilgili yazısında “Değerli Hemşerilerim, İlçemizin sürekli artan nüfusu birçok alanda olduğu gibi su ihtiyacını da arttırmaktadır. Belediyemizin yaptığı yatırımlar sayesinde bugün itibariyle Çorlu’da su sıkıntısı yaşanmamaktadır. Ancak bütün doğal kaynakların sınırlı olduğu da bilinen bir gerçek. Yaşamsal değeri olan suyu verimli ve idareli kullanmak da birey olarak hepimizin görevidir. Bilinçli su tüketimi aile ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağı gibi gelecek nesillere yaşanılır bir dünya bırakmamızı da sağlayacaktır. Çorlu Belediye Başkanı olarak, halkımızın su tasarrufu konusunda gereken hassasiyeti göstereceğine inanıyorum,” ifadeleri yer alıyor.
Ayrıca broşürün diğer sayfalarında su abonelik işlemleri için gereken belgeler, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun kaçak su kullanımıyla ilgili maddeleri, kanalizasyon sisteminin etkili ve verimli kullanımıyla ilgili uyarılar ve su tasarrufu için alınacak 10 önlem yer alıyor. Broşürde yer alan bilgiler sayesinde vatandaşların su tüketimini bilinçli bir şekilde yapmaları, kanalizasyon sisteminde yaşanabilecek sorun ve arızaların önüne geçilmesi ve kaçak su kullanımının engellenmesi hedefleniyor.
Su tasarruf kampanyasıyla ilgili açıklamalarda bulunan İşletme ve İştirakler Müdürü Selçuk Küçüker, “Su abonelerine dağıtılmak üzere 70 bin adet broşür bastırdık. Bu broşürler yeni yılın ilk mesai gününden itibaren su sayaçlarını okuyan endeks görevlileri tarafından dağıtılmaya başlandı. Vatandaşlarımızın broşürlerde belirtilen yöntemleri uygulayarak su tasarrufuna katkıda bulunmalarını rica ediyoruz,” diye konuştu.

Bir gönül sayfası daha kapandı

HABER:Fırat ÇALIŞKAN
Hürfikir Gazetesi / Lüleburgaz
Pınarhisar'da faaliyet gösteren bir tekstil fabrikası sessiz sedasız kapanırken maaşlarını alamayan işçiler isyan ediyor.
Açıldığı ilk günden bu yana "ha bugün, ha yarın" diyerek, emeklerinin karşılığını almak için günlerce bekleyen işçiler işverenin aniden ortadan kaybolarak iş yerinin faaliyetine son vermesi ile adeta yıkıldılar.
Aynı binada önceki yıllarda da başka kişilerin işlettiği ve yine aynı akibetin yaşandığı işyerinde çalışan çoğunluğu bayan onlarca kişi "bir gönül sayfası daha kapandı" dedirtecek olay karşısında haklarını hukuki yollardan aramaya çalışıyorlar.

CHP Kadın Kolları’ndan yeni yılı kutladı

HABER VE FOTO:Lüleburgaz Hürfikir Gazetesi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Teşkilatı Kadın Kolları, yeni yıl programı düzenledi.
Programda konuşan Kadın Kolları başkanı Makbule Tunu, Ülkede tam bir huzursuzluk havasının hâkim olduğunu söyleyerek, Cumhuriyetin temel değerlerinin saldırı altında olduğunu ifade etti. Tuna: “Hepimize sorumluluk düşmektedir. Yeni yılda, CHP’li kadınlar olarak, hiçbir olumsuzluktan yılmadan çalışmaya devam etmeliyiz” dedi.
Turabi Kayan da, CHP’li kadınlara hitaben yaptığı konuşmasında; “Bizim iki Mustafa’mız vardır. İkisinin de kadınlar üzerinde büyük izi vardır. Birincisi Muhammed Mustafa, diğeri Kemal Mustafa’dır. Muhammed Mustafa, kadınları canlı canlı gömülmekten kurtarmış, kadını insan yapmıştır. Bizim içimizden çıkan Kemal Mustafa da, Batı’dan çok daha önce, kadına seçme seçilme hakkı vermiş, kadınlara verdiği haklarla, onları erkeklerle eşit yapmıştır. Kadınlarımız bugünkü haklarını Cumhuriyete borçludur ve bugün de Cumhuriyet, siz kadınlardan görev beklemektedir” şeklinde konuştu.
Kadın Kolları üyesi Nalân Şirin’in kendi yazdığı şiiri okuduğu programda, şair Bektaş Yavuz, şarkılarıyla renklendirdi.

Kayan, Gürsoy ve Aldemir’i ziyaret etti.

HABER VE FOTO:Lüleburgaz Hürfikir Gazetesi
CHP Lüleburgaz İlçe Başkanı Turabi Kayan, ilçe Yönetim Kurulu Üyeleri ve bazı Kadın Kolları üyeleri, Kaymakam Lütfullah Gürsoy ve Cumhuriyet Başsavcısı Hüsnü Aldemir’i ziyaret etti.
Saat 10,30’da Lütfullah Gürsoy’u ziyaret eden CHP’liler, saat 14.00’de de Hüsnü Aldemir’e nezaket ziyaretinde bulunarak, fikir alış verişinde bulundular.
Kaymakam Lütfullah Gürsoy ve Cumhuriyet Başsavcısı Hüsnü Aldemir, Turabi Kayan’a yeni görevinde başarılar dilediler.

Milletvekili Barış’tan soru önergesi

CHP Kırklareli milletvekili Tansel Barış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması amacıyla TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi.
HABER VE FOTO:Fırat ÇALIŞKAN
Hürfikir Gazetesi / Lüleburgaz
Milletvekili Barış, Türk Kızılay’ının son zamanlarda görevleri dışında bazı üstüne vazife olmayan işeri üstlendiği yönünde basınında çıkan haberler üzerine verdiği soru önergesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından şu soruların yazılı olarak cevaplandırılmasını istedi.
Barış, önergesinde şu sorulara yer verdi:
Türk Kızılay’ı bildiğimiz kadar; Savaş, deprem, sel baskını, yangın, salgın hastalık gibi felakete uğrayanlara yardım eder, felaketzedelerin barınması için çadır, battaniye, yiyecek, giyecek dağıtır. Geçici hastaneler oluşturur. Kan merkezleri kurarak acil kan ihtiyacını giderir, aşevleri açar, yoksu, kimsesiz, düşkün yurttaşlara yiyecek ve içecek dağıtır. Böylesine kutsal amaçlarla kurulan Türk Kızılay’ının son zamanlarda bu görevlerinin dışında bazı üstüne vazife olmayan işleri üstlendiği iddialarına tanıklık etmekteyiz.
Bu iddialar;
1) “Türkiye’de kesip yoksullara dağıtacağız” diye kurban bağışı toplayıp, kurbanları (daha ucuz olduğu için) Sudan’da kestiği iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru ise Türk Kızılay’ın Türkiye’de toplayıp Sudan’da kurban kesmesini doğru buluyor musunuz? Daha ucuz olduğu için Sudan’da kesildiği iddialarına karşın arada bir fiyat farkı oluşmaktadır. Bu oluşan aradaki fiyat farkları nereye gitmiştir?
2) Kurbanlıkların kesimi için Türk Kızılay’ının kaç personeli Sudan’a gitmiştir? Bu personelin Türk Kızılay’ına maliyeti ne olmuştur?
3) Kurbanlıklar dini vecibelere uygun ve hijyenik koşullara uygun ortamda kesilmesine dikkat edilmiş midir? Kurbanlıkların kesimi fotoğraf ve kameralarla görüntülenmiş midir? Bu görüntüler Türk Kızlay’ın elinde var mıdır?
Ayrıca;
4) Türk Kızılay’ın Pakistan’da 2 bin 300 kişilik, 2 milyon 350 bin dolara mal olan bir cami yaptırdığı, bu camide ibadetin yanında aynı anda yatılı olarak da kalabilecek 250 kursiyere Kur’an Kursunun da verileceği iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru ise Türk Kızılay’ının görevleri arasında (yurt içi-dışı) cami yaptırmak da var mıdır?
5) Ülkemizde milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşam savaşı verirken, Türk Kızılay’ının bu insanlara yardım yapmak yerine Pakistan’da Cami yaptırarak, Kuran kursu açmasının altında hangi sebepler yatmaktadır? Pakistan’ın cami yaptırmaya gücü yetmemekte midir? Yetmiyorsa bile bu ihtiyacı gidermek Türk Kızılay’ının görevi midir? Bu cami inşaatının bir Türk firmasına verildiği, bu firmanın da ülkemizin yönetiminde sorumlu olan birileri ile bağlantısının olduğu ve bu inşaat firmasına para aktarmak için Türk Kızılay’ının kullanıldığı iddia edilmektedir? Bu firmasını adı nedir? Bu inşaat firmasının kimlerle bağlantısı vardır?
6) Türk Kızılay yöneticilerinin, ihtiyaçlarını yerinde görmek ve Filistin Halkı ile dayanışmayı artırmak için 4-5 günlük Gazze ziyaretinde bulundukları, Türk Kızılay’ının yöneticilerinin bu ziyareti eşleri ile birlikte yaptıkları iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru ise; inceleme ve iş gezisine yönetici eşlerinin de götürülmesinin gerekçesi nedir? Eşlerin seyahat ve konaklama giderler Türk Kızılay’ı tarafından mı ödenmiştir? Bu gezinin maliyeti ne kadar olmuştur? Etyopya’ya yapılan iş gezisinin de Gazze gezisi gibi eşlerle birlikte yapıldığı iddiaları doğru mudur?
7) Yukarıdaki iddialara karşın, tasarruf gerekçesi ile (sendikaya üye olmaları sebebi ile) asgari ücretli birkaç Kızılay çalışanın istifaya zorlandığı doğru mudur?

Halebak 2009’u değerlendirdi

HABER VE FOTO: Tolga AYAN
Hürfikir Gazetesi / Lüleburgaz
- 2009 yılında, stratejik planlarımızı büyük oranda gerçekleştirdik.
- Ekonomik kriz dünya çapında büyük sıkıntılar yaratırken, Lüleburgaz’ın bu travmadan en az şekilde etkilenmesi için büyük çaba harcadık.
- 2010’da Lüleburgazlıların doğalgaza ulaşmasını hedefliyoruz.
- Çevre konusu bizim için çok önemlidir. Bunun için gerekli çalışmaları yapıyoruz.
Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak, 2009 yılını değerlendirdi.
2009 yılının Belediyecilik açısından en önemli olaylarından birinin 29 Mart’ta yapılan yerel seçimler olduğunu kaydeden Emin Halebak, “Yerel Seçimler sonucu yeni bir Belediye Meclisi oluştu. Lüleburgaz Belediyesi, bütün işlerini bili bir stratejik plan dâhilinde yapar. Yeni Belediye yönetimiyle birlikte, planlar gözden geçirildi ve 2011 yılına kadar planın sürdürülmesini karar verildi. 2009 yılının, bizim açımızdan en onur verici tarafı, programların çok büyük oranda hayata geçirilmiş olmasıdır” şeklinde konuştu.
Küresel ekonomik krizin tüm Türkiye’de ve dünyada sorunlara neden olurken, Belediye olarak, Lüleburgaz’ın krizden en az seviyede etkilenmesi için büyük çaba harcadıklarını ifade eden Halebak; Esnaf Fuarları, kültürel etkinlikler düzenlendiğini ve halkın moralini yüksek tutmaya çalıştıklarını dile getirdi.
Halebak, 2010 yılında tüm Lüleburgazlıların doğalgaza ulaşmasını hedeflediklerini belirtti. 2009 yılında yeni doğalgaz hatları döşemenin yanı sıra, doğalgaz yapımı nedeniyle bozulan yolları da onararak, vatandaşın mağduriyetinin önlendiğini söyledi.
Çevre konusunun önem verilin konulardan biri olduğunun altını çizen Halebak: “Çevre kirliliğine neden olacak sanayiye izin vermiyoruz. Lüleburgaz’ın hizmetler kenti olması için çalışıyoruz ve 2010 yılında da çalışmalarımız bu doğrultuda olacak. Katı ve sıvı çöp bertaraf tesisleri kuracağız. Çöp arıtma tesisleri ile ilgili yanlış söylentiler çıkıyor ortaya. Lüleburgaz’ın çöpünü ne yapacağız, doğaya mı salalım? Eğer, bu bertaraf tesislerini kurmazsak çöpler, doğaya salınacak ve çevreye zarar verecek. Topraklarımız, nehirlerimiz kirlenecek. Yani bizim bu çalışmalarımız, çevreyi korumak içindir” dedi.

İL UMUMİ HIFZISSIHHA MECLİS KARARI

Tekirdağ İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisi Valilik toplantı salonunda Tekirdağ Valisi Zübeyir KEMELEK Başkanlığında “Soba Zehirlenmeleri” ile ilgili olarak alınması gereken önlemleri görüşmek üzere toplanarak aşağıdaki kararları almıştır.
Bölgemizde her yıl kış aylarında şiddetli esen rüzgarın etkisi ile, bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal sebebiyle soba, şofben ve bacadan sızan karbonmonoksit gazına bağlı zehirlenmeler ve bina yangınları meydana gelmektedir, havagazı ve kömür gibi maddelerin yanması sırasında ortaya çıkan ve tatsız, kokusuz, renksiz ve yanıcı bir gaz olan karbonmonoksit gazı vücuda solunum yolu ile girerek direk kana karışır ve oksijen alımını engelleyerek zehirlenmelere, hatta tıbbi müdahale yapılmazsa ölümlere bile sebep olabilir, bu sebeple vatandaşlarımızın bu tür olaylarla karşı karşıya kalmamaları için, belli başlı kurallara dikkat etmeleri hususunda gereken uyarıların yapılmasına.
İçinde bulunduğumuz mevsim itibariyle meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle, İlimizde İçme ve Kullanma Suyu olarak kullanılmakta olan şebeke sularının olumsuz etkileneceği göz önüne alınarak, çevre koşullarının olumlu hale getirilmesi, yeterli ve sağlıklı içme-kullanma suyu temini, kişisel hijyen kurallarına uyulması ve İçme ve kullanma suyu kaynağı, depo ve isale hatlarının kirlenmelere karşı korunması için yerel yönetimlerce gerekli tedbirlerin alınmasına, şebeke sularının tam otomatik klorlama cihazları ile düzenli ve sürekli bir şekilde dezenfeksiyonunun yapılması, sulardaki serbest bakiye klor miktarının 0.3- 0.5 PPM aralıklarında bulundurulması, günün değişik saatlerinde şebekenin en az beş farklı noktasından bakiye klor ölçümlerinin yapılarak kayıt altına alınması, ölçüm sonuçlarının uygun olmaması halinde ilgililerin derhal uyarılarak gerekli önlemlerin ivedi olarak alınmasının sağlanmasına,
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...