***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

9 Ekim 2009 Cuma

Orion’dan Jaguar kazanmak için son şans






Orion Alışveriş Merkezi’nin 10. yıldönümüne özel düzenlediği Jaguar kampanyasında sona yaklaşıldı. Kampanyaya katılıp son model bir Jaguar sahibi olma şansı kazanmak isteyenler için son gün 12 Ekim Pazartesi. Orion mağazalarından aldığı fişleri halen kampanyaya kaydettirmeyenlerin, şanslarını kaybetmemek için acele etmesi gerekiyor.
Aylardır beklenen ve Türkiye'nin neredeyse tüm illerinden binlerce kişinin katıldığı, "Dikkat! Jaguar çıkabilir" kampanyası 16 Ekim Cuma günü sonuçlanacak. Orion AVM giriş katındaki aktivite alanında, saat 19:00'da yapılacak çekiliş ile bir kişi son model, göz kamaştırıcı bir Jaguar otomobilin sahibi olacak. Açılışının 10. yıldönümü dolayısıyla Orion AVM, bir müşterisine harika bir Jaguar otomobil hediye edecek.
Orion AVM mağazalarından alışveriş yapanlar 12 Ekim Pazartesi akşamı saat 22:00’ye kadar kampanyaya fişlerini kaydettirebilirler. Orion AVM bünyesindeki tüm mağaza, cafe, restoran, sinema ve çocuk oyun alanlarından yapılan ve yapılacak olan alışverişlerle kampanyaya katılınabiliyor. 12 Haziran 2009 tarihinden itibaren alınan tüm fiş ve faturaları kampanyaya katılım için kullanmak mümkün. Aynı gün içerisinde alınan ve toplamı 50 TL ve üzeri olan fişler sizi Jaguar kazanmaya bir adım daha yaklaştıracak. Aynı gün yapılmış alışverişlerin toplamındaki her 50 TL için bir şans numarası kazanacaksınız.
Orion’un düzenlediği hediye otomobil kampanyalarının son günlerinde aşırı yoğunluk yaşandığı için, kampanyaya katılacak kişilerin son güne kalmaması öneriliyor. Özellikle ellerinde çok sayıda fiş ve fatura biriktiren vatandaşların haftasonu gelmeden bir an önce kayıtlarını yaptırması tavsiye ediliyor.
Noter huzurunda yapılacak çekilişin ardından Orion’dan son model Jaguar otomobil kazanan talihli, Orion AVM’nin internet sitesi http://www.orionavm.com.tr/ adresinde 16 Ekim akşamı yayınlanacak. Talihliyi telefonla öğrenmek isteyenler ise Orion AVM’nin 0.282.673 33 14 numaralı telefonunu arayabilecekler.

Yeni Dünya’nın Kurumları!…

MURAT SEVGİ(KÖŞE YAZISI)
Daha önce "Yeni Dünya Düzeni"(http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=158618) ve "Büyük Savaş" (http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=159932) başlıklı makalelerimde detayları ile anlattığım, büyük dünya devletinin ilk kurumlarından olan IMF ve Dünya Bankası'nın birlikte düzenlenen son toplantısı (2009 Ekiminin ilk haftasında) İstanbul'da yapıldı. Yapılan toplantının Türkiye özelinde bir karar ile ilgili hedef-sonuç ilişkisi yoktu. New York yada Washington gibi bir yerde yapılmasından farklı hiçbir sonuç oluşmadı. Olay sadece bu büyük devletin ihtişamını yerel yönetimlere (yani ülke yönetimlerine) göstermek ve 'siz bizim için değerlisiniz' olgusunu hissettirmek etkisi verebilir.
Gelişmiş ve geri kalmış ülkeler arasındaki temel fark; değer oluşturma işinin nerede yapıldığıdır. Eğer bir ülke kendi değerlerini kendisi oluşturabiliyorsa gelişmiştir. Eğer değerler o ülkeye dışarıdan getiriliyorsa gelişmemiştir. Yani gelişmişlik üretim, yaratım, tasarım ve aklı öne çıkarma ile birebir bağıntılıdır.
İşte bu; geri kalmış ülkeler, içinde bulundukları sefalet durumunun vahametine rağmen üzerinde bulundukları coğrafya gereği bazı değerlere rastlantısal bir şekilde sahip olabilirler. Gelişmiş ülkeler; geri kalmış bir ruh ile yaşayan, saklı değerlere sahip bu ülkelere yanaşır. Elinde bulunan değerli ne varsa bunu o ülkenin hakketmediğine inanarak (tamamen bir haksızlık engelleme amacı ile) elinden almaya çalışır.
Gelişmemiş ülkelerin geri kalmış ortamında yaşayan aklı diğerlerinden biraz iyi çalışan (bu durumdaki çorba toplumlara az gelişmiş diyorlar) birileri geri kalmış ülkelerini bu değerlerden kurtarmaya çalışan hayırsever (gelişmiş) ülkeleri emperyalizm ile itham eder.
Aslında emperyalizm; az gelişmiş ülkesinde yaşamla ölüm arasında bir hayat sürüp üzerinde yaşadığı değerlerin farkında olmayan insanları uyandırmadan kıçlarının altındaki değerleri ellerinden almaya yarayan bir sistemdir. O değerleri zaten kullanamayan bu insanlar 'değer' ellerinden gittiğinde değil, bunu fark ettiklerinde sızlanmaya başlarlar.
İşte bu sızlanmayı oluşturmamak için ülkelerin ve toplumların yapısına algı sorunları yaşamasını sağlayacak sızlanma kaynakları vermek gerekir.
Sızlanma sağlayıcı kaynaklar, o toplumun fakir ve bakımsız insanlarının meşgul olabileceği, her coğrafya için değişkenlik gösterse de çoğunlukla toprak paylaşımının ön plana çıkarıldığı sorunlardır.
Hedefte parçalama ve bölme amacı yoktur. Ama bu gerçekleşirse de bu işten üzülmezler. Gerçi hiç bir sonuç -onları etkilemediği sürece- onlar için önemli değildir.
Bu sistem; 1930'larda başlayan altyapı çalışmasının 2nci Dünya Savaşı sonrası su yüzüne çıkan yansımasıdır. Su yüzüne çıkan; Birleşmiş Milletler ruhu ile ilgili bir birlik ve bütünlük çalışmasından çok zor durumdaki ülkelere finansal destek vererek yönetiminde etkili olabilecek sızmalar gerçekleştirmektir.
Mali durumları sorunlu ülkeler, siyasal açıdan da sorunlu olduğu için bu sızmalara çok rahat zemin hazırlayabilmektedir.
IMF ile masaya oturan ülke yönetimleri kredi olarak verilecek paranın pazarlığına odaklanırlar. Asıl önemli olan para değildir. Sonuçta verilecek para; oltaya takılı yemden başka bir şey değildir. İşte bu yeme tamah eden yönetimler, iştahlı bir sazan gibi krediyi ham yapıp birkaç milyar doları kapmanın verdiği sarhoşlukla ülke yönetimini kontrolünü ellerinden kaçırırlar. Ülke yönetimi, ithal yöneticiler yada ithal denetleyiciler eliyle ithal politikalara teslim edilir. Yerli siyasetçiler, kendilerine ezberletilen ithal politikaları ve sonuçlarını gülücükler atarak topluma anlatır.
*
* *
Sonuçta maç biter. Bizim kazandığımızı söylerler. Hiç kimse kupayı göremez. Ama herkes sevinç içerisinde stadı terk eder. Evlerinin yoluna koyulur. Gerçeği ancak ertesi gün midemizde kocaman bir topla uyanınca fark ederiz. Artık çok geçtir.
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ

Çay ocağından derin politikalar

Murat SEVGİ (KÖŞE YAZISI)
Kitap okuma alışkanlığı olan bir toplum olmadığımız için kitap konusunda konuşabildiğim, okuma ile ilgilenen, yenilikleri takip eden, eleştiren, yorumlayan, kısacası ilgilenen pek arkadaşım yok. Kitapla ilgili maceram uzun süre önce başladı. Bu macera benim için genelde kendi başıma, yalnız ve sessiz bir şekilde süren bir uğraştır.
Kitap ortak konusu, normal zamanlarda pek konuşup yan yana gelemeyecek insanları bir araya getirir. Özellikle İstanbul’da kitap odaklı semtler bellidir. Buralarda gezerken, araştırma yaparken yada bir şeyleri takip ederken fazla iletişime ihtiyacınız da olmaz. Ya o mekanları biliyorsunuzdur. Yada mekanın sistematiği içerisinde ne aradığınızı biliyorsanız hedefinize ulaşırsınız. Galatasaray Lisesinin karşısındaki sahafları kitapla ilgilenen herkes bilir. Eski bir pasajın içerisinde yoğun bir küf kokusunun kapladığı çok sayıda sahaf, koridorlara taşan kitap ve dergi tezgahları, bazıları antikacı görünümlü kitapçılar masaları koridora taşan çaycılar, dönerciler. Midye tavacının pasaj boyunca yayılan kokusunu soluyarak karıştırılan kitap rafları... İşte İstanbul gezilerimin önemli duraklarından biridir sahaflar. Son gidişimde yine bir ucundan başlayıp bütün tezgahları tarayarak geçen birkaç saatin ardından dönüş yoluna çıkacaktım ki; pasaj kapısında bir kalabalık toplandı.
Dışarıda şiddetli bir yağmur başlamıştı. Yağmurun bitmesini beklemekten başka çarem yoktu. Arka kapının yanında merdiven altındaki çay ocağına gittim. Kısa bacaklı masalardan birinin yanına gidip küçücük taburelerden birine oturdum. Hem çayımı yudumlayıp hem de çantamdaki kitapları kurcalıyordum. Çay ocağını işleten yaşlı adam da gelip benim yanıma oturdu. Masanın üzerine koyduğum kitaplardan bir tanesini alıp sayfalarını karıştırırken bana:
- “Bu kitap 20. yy’ın başında yazılmış. Ama anlatılan eserler 15. yy. ve öncesine ait ve şu anda hepsi ayakta. Ama bizim yaptıklarımız yüz yıl bile ayakta kalmayacak.” Dedi. Eline aldığı kitap Jean Ebersolt’un “Constantinople Byzantine et les Voyageurs du Levant” (Bizans İstanbul’u ve Doğu Seyyahları) isimli kitabıydı. Yaşlı adam içinde olduğumuz pasajı göstererek:
- “Bu pasaj 40-50 yıllık. Ama şimdiden dökülüyor. Hemen yanında bu boyutlarda 400 yıllık bir bina var. Tadilat yapılsa da fark belli oluyor.” Dediğinde ben adama:
- “Demek ki; yüzlerce yıl ayakta duracak eserler yapma isteğimiz yok. Sadece binalar değil ki! 6-7 asırlık elyazmaları pırıl pırıl kütüphanelerde duruyor. Ama aldığım kitaplar 50 yıl sonra kurumuş yapraklar gibi ufalanacak. Her eşyada plastik moda oldu. (Yaşlı adam araya girip: “Plastik tabut bile gördüm!” Diyor.) Plastik pencereler 20 yıl için alınıyor. Ev eşyaları birkaç yıl kullanmak için. Televizyon, bilgisayar, yada telefonlar da öyle...” Dediğimde adam:
- “Peki neden bu kadar kötü?” Diye sordu. Ben soruya hazır değildim. Ama cevap hazırdı. Çünkü bu soru düşündüğün meselelerden biriydi. Soru çalıştığım yerden gelmişti. Hazırlıklı olmanın rahatlığı ile başladım anlatmaya:
- “Yapılan her eylemin bir amacı vardır. Bu tekil amaç, tekil bir hedefe yöneliktir. Sadece o hedef için düşünülmüştür. Bir de uzun süreçli bir amaç ve hedefler vardır. Bu uzun süreçli amaçlar ve hedefler anlık olarak düşünülmez. Mesela bu çay ocağını temiz tutmak uzun süreçli hedeflerden biri. Bu hedef için çaycı her gördüğü kirliliği temizler. Burada hedefe ulaşılması diye bir şey yoktur. Hedef de eylem de sürer gider. Tekil hedef ise garsonun müşterinin oturduğu masayı silmesidir.
İşte bizim, toplum olarak uzun süreçli hedeflerimiz yok. Bundan yüzlerce yıl önce yaşayan birileri, kendileri için sadece 30-40 yıl yarayacağı halde, üşenmeden bin yıl ayakta duracak eserler vermiş. Bizler ise; eserlerimizde kendi ömrümüzü bile kurtaracak işler yapamıyoruz.
Neredeyse tüm işlerimizde, her eylemimizde en basit ve en kısa yoldan sonuca ulaşacak en sıradan hedefleri planlıyoruz. Bu basit ve sıradan işi başarmayı kendimize gurur aracı olarak görüyoruz. Bu kadarı ile avunuyoruz, övünüyoruz. Bir de -sanki çok önemli bir başarıya imza atmış gibi- kendimizle övünüyoruz.” Dedim.
Yaşlı adam anlattıklarımı dinledikten sonra bana:
- “Seninle daha tanışmadık. Ama önce bir soru daha soracağım: Bu günkü toplum yapısında amaç ve hedefin olmamasının nedeni nedir?” Dediğinde ben yaşlı adama:
“Bunun iki nedeni var. Toplumun bütün bireyleri hedef belirleyebilecek duruma gelemez. Bu işi toplum içerisinde birileri yapar. Bunlar toplumsal sistemleri programlayan tasarımcılardır. Bu tasarımcılar çeşitli bireyler için çeşitli hedefler ve bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak eylem planları yaparlar. Ama hedefleri belirleyecek tasarımcıların olmayan hedefleri hayal etmesi ve geleceği programlaması için öngörüler ve tahmini yakın gelecek projeksiyonları icat etmesi gerekir. Yani daha olmadan gerçekleri görüp toplumu buna hazırlayan kılavuzlar geliştirmelidirler. Bu tasarımcılar kendi gelecek vizyonlarını kendileri geliştiremiyorsa gelecek vizyonları olan başka toplum ve bireyler onlara kılavuzluk eder. Bu durumda tasarımcı gelecek tasarımını başkasının hayallerine göre kurgular.
Örneğin; okullarını, hastanelerini, yollarını, şehirlerini en fazla 30-40 yıllık geleceğe göre planlayan bir ülkede 100 yıl sonrasını düşünmemenin tek bir nedeni vardır: 100 yıl sonrasını umursamamak. Bu yüzden 16. yy’da yapılan köprüler ayakta dururken, 15-20 yıllık köprüler ilk selde çöküyor.
Bu umursama meselesi; çevreyi kirletmek, tarım alanlarını katletmek, sanayi diye tekstil boyahanelerini köyden gelmiş, eğitimsiz gurbetçilerle doldurup, -utanmadan bir de bunlara ‘sanayi işçisi’ deyip,- toplumla alay etmek... Hep aynı günlük planlamanın sonuçlarıdır.” Dediğimde yaşlı adam bana:
- “Sen sadece ülkemiz odaklı olarak örnekler verdin. Sanki dünyada durum böyle değil mi?” Dediğinde ben, yaşlı adama:
- “Gelişmiş ülkeler ve geri kalmış ülkeler diye ikiye ayırmak gerekir. Her iki gurupta da bizdeki gibi günlük plan isteği var. İnsanın içgüdüsel eğilimi bu. Ama gelişmişler gurubunda uzun süreçli hedefleri de düşünen birileri var. Fark burada. Uzun vadeli hedefler, gelişmiş ülkelerin yasalarına çok daha kolay işlenebiliyor. Mesela tekstil 2nci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa bize bu sebeple hediye etti. Kendileri için kirletici ve düşük teknolojik kriterlere sahip bir iş koluydu. Ama kendileri için; makine, elektronik, uzay gibi ileri teknoloji, bilgi ve bilim gerektiren işleri aldılar.” Dediğimde yaşlı adam bana:
- “Bilgi ve teknoloji gerektiren yüksek getirili işleri kendilerine bıraktılar. Ama artık günümüzde bir iş kolu daha oluştu. Bu iş kolu; senin planlamacı ve tasarımcı diye bahsettiğin gelecek hedeflerini ve planlarını yapanlar. Yani stratejistler ve fütüristler. Artık bütün planları bu profesyoneller yapıyor. Türkiye’nin en önemli eksiği: toplumda bireylerin kendiliğinden öne çıkacak cesaretin olmaması. Bu atılganlık son 150 yılda gerekliydi. Ama artık gerekmiyor. Çünkü öne çıkmanın stratejisi değişti. Şimdi gerekli olan plan yapacak olanlar. Birilerinin planlarla ortaya çıkması lazım.” Dediğinde yağmurda yavaşlamıştı. Ben eşyalarımı toplarken yaşlı adama:
-“Kimse durup dururken gelecek tasarımı yapmaya niyetlenmez. Buna niyetlenene de deli derler...” Dediğimde yaşlı adam bana:
- “Bırak deli desinler. Demekle olsa zengin olurdum.” Dediğinde bu söze kahkahalar ile güldüm. Yaşlı adamın elini sıkıp vedalaştığımda dönüş yoluna koyuldum...
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ

İl Genel Meclisi`nden Çorlu Gençlik ve Kültür Merkezine Kaynak

Tekirdağ İl Genel Meclisi tarafından Çorlu Gençlik ve Kültür Merkezi`nin yapımı projesine 1 milyon 300 bin TL kaynak ayrıldı.
İl Genel Meclisinin önceki gün gerçekleştirdiği Ekim ayı toplantısında Bütçe Plan Komisyonun görüşüne uyularak, Çorlu Gençlik ve Kültür Merkezi inşaatı projesinin 2.etap inşaat ihalesinde kullanılmak üzere 1 milyon 300 bin TL, aktarma listesinde ödeneklerden alınarak projeye verildi. Çorlu Gençlik ve Kültür Merkezi projesinin yapımının tamamen İl Özel İdaresine ait olduğundan bu aktarma ile toplam 3 milyon 200 bin TL İl Özel İdaresi bütçesinden projeye katkı sağlanmış olacağını söyleyen İl Genel Meclisi Plan ve Bütçe Komisyon Başkanı Adnan Sülün; Ayrıca bu projenin mefruşat donanımında kullanılmak üzere bir ödenek ayrılması konusunda Tekirdağ Valiliği ile Kültür Bakanlığı arasında bir protokol yapılmıştır. İl Genel Meclisi olarak amacımız, bu projenin en kısa zamanda bitirilerek Çorlu ve bölge halkının kullanımına sunulmasıdırdedi.
KAYNAK:ÇORLU AVRUPA YAKASI GAZETESİ

İşçiler alacaklarını alamayınca şantiyenin camlarını kırıp eşyalarını yaktılar

TEKİRDAĞ’ın Çorlu ilçesinde yapımı devam eden Gençlik ve Kültür Merkezi inşaatında çalışan 20 işçi alacakları maaşlarını alamadıkları gerekçesi ile inşaatın şantiyesinde bulunan eşyaları yakıp camları kırdılar. TEKİRDAĞ’ın Çorlu ilçesinde yapımı devam eden Gençlik ve Kültür merkezi inşaatında çalışan 20 işçi alacakları maaşlarını alamadıkları gerekçesi ile inşaatın şantiyesinde bulunan eşyaları yakıp camları kırdılar. Polislerin gelmesi üzerine işçiler ifadeleri alınmak üzere polis merkezine getirildiler.
Temeli 1 Mayıs 2008 tarihinde Kültür Bakanı Ertuğrul Günay tarafından atılan Gençlik ve Kültür merkezinde çalışan 20 ye yakın işçi yaklaşık 8 aydır maaş alamadıkları gerekçesi ile mimarların çalıştığı ofisin içinde bulunan masaları dışarıya çıkartarak ateşe verdiler. Ofisin camlarını da kıran işçiler Polisin gelmesi ile polis araçlarına bindirilerek ifadeleri alınmak üzere Cumhuriyet polis merkezine getirildiler.
Burada yaklaşık 8 aydır maaşlarını alamadıklarını aralarında 150 bin TL alacağı olan arkadaşları olduğunu belirten işçiler İhaleyi alan firma bir başka firmaya işi verdiğini işi alan firma yetkilileri ise 8 aydır kendilerine maaşlarını alamadıkları ve kendilerine muhatap bulamadıklarını gerekçesiyle bu olayı yaptıklarını belirttiler.
Olay ile ilgili soruşturma sürüyor.
KAYNAK:ÇORLU DEVRİM GAZETESİ

Hayrabolu'da taciz skandalı

Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde, yaşları 9 ile 15 arasında değişen 5 kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla 2 kişi gözaltına alınarak, sevk edildikleri mahkemece tutuklandı.
60 yaşındaki M.K. (60) ve 59 yaşındaki A.U.’nun, 9-15 yaşlarındaki 5 kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddiası ile polis merkezine yapılan başvuruda bulunuldu.
Başvuru üzerine gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilen M.K. ve A. U., ‘Küçük yaştaki çocuklara cinsel taciz’ suçundan tutuklandı. Zanlıların adliyeye getirildiği sırada çevredeki vatandaşlar tepki gösterdi.
KAYNAK.TRAKYA GAZETESİ

Çerkezköy’de kayboldu, 2 yıldır haber alınamıyor

8 Ekim 2007 Gecesi Azerbaycan’dan Tekirdağ iline bağlı Çerkezköy ilçesine gelen 36 yaşındaki Mahir Ahmedov’dan tam iki yıldır haber alınamıyor. Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Ahmedov’un Çerkezköy’de yaşayan annesi Nayıla Ahmedov, “Oğlum, daha 19 yaşında bir genç olarak Ermenilerle savaştı. Savaşta yaşadıkları nedeniyle girdiği bunalımdan bir daha kurtulamadı. Tedavi amacıyla Çerkezköy’e getirmiştim. Birgün sonra kayboldu. Oğlumun sağ kolunda ‘Azer’ sol başparmağı üstünde de ‘Ana’ yazıyor.” diyerek, Mahir Ahmedov’u gören ya da, yeri hakkında bilgi sahibi vatandaşlardan yardım istedi
2.5 YAŞINDA KIZI VAR
Mahir Ahmedov’un kaybolmadan kısa bir zaman önce evlendiğini ve şimdi 2.5 yaşında bir kız çocuğu babasını olduğunu anlatan Anne Ahmedov, “Mahir, Tepe Emlak Konutları’nda bulunan evimizden gece dışarı çıktı. Biraz hava alıp geri gelecekti. Ama maalesef tam 733 gündür kendisinden haber alamıyoruz. Mahir’i gören ya da nerde olduğu konusunda bilgi sahibi olan vatandaşlardan Allah rızası için yardım bekliyorum. Bu vatandaşlar ya güvenlik güçlerine ya da 0536 813 11 37- 0539 521 86 07 nolu telefonlardan bize ulaşsınlar.” ricasında bulundu.
KAYNAK:ÇERKEZKÖY HABER GAZETESİ

Keşan ilçesinde Fırın denetimleri devam ediyor…




Edirne iline bağlı Keşanilçesi Belediyesi fırın denetimlerini sürdürüyor.
Keşan Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri şehir merkezinde bulunan fırınların ruhsatları ile çalışanların sağlık karneleri ve ekmek gramajları denetlendi.
Yetkililer bu denetimlere aralıksız devam edileceğini belirtti.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

Keşan Belediyesi sinek ilaçlaması yapıyor…




Keşan Belediyesi kara sinek ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor.
Keşan Belediye Başkanlığı Veterinerlik Müdürlüğü’ne bağlı ekipler (08.10.2009) tarihinden itibaren mahalle aralarında kara sinek çalışmalarına başladılar.
Ekipler, özellikle Mustafa Kemal Paşa Mahallesi’nde otluk alanlarda ilaçlama çalışmalarına ağırlık verdiler. Keşan Belediyesi’nin kara sinekle ilgili çalışmaları sürüdürecekler.


HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

ÇORLU BELEDİYESİ İMAR İŞLERİ METRUK BİNALARI YIKIYOR




Tekirdağ ilinin Çorlu Belediyesi İmar İşleri Müdürlüğü, Çorlu’nun çeşitli yerlerinde bulunan yıkılmaya yüz tutmuş metruk binaları yıkıyor.
Eski tarihlerde yapılmış ahşap ve kerpiç evler görüntü kirliliğine neden olduğu gibi çevrede de tehlike saçıyor. İmar İşleri Müdürlüğü ekipleri vatandaşlardan gelen talepler doğrultusunda, Fen İşleri Müdürlüğü bünyesinde bulunan iş makineleriyle terk edilmiş metruk binaları yıkmaya başladı.
Bu kapsamda Hanife Şefik Okulu’nun arka tarafından bulunan metruk gecekonduda yıkım çalışması yapıldı. Söz konusu gecekondunun arsası okula tahsis edildiği için terk edilmiş durumda olan tek katlı bina yıkılarak yeni bina inşaatına hazır hale getirildi. Hanife Şefik İlköğretim Okulu’nun bahçesinin bitişiğinde bulunan bu arsaya 2010 yılında ilave bir okul binası yapılması planlanıyor. Yeni bina yapılıp hizmete açılarak Hanife Şefik İlköğretim Okulunda ilköğretim ikinci kademesinde de eğitim verilmesi hedefleniyor.
İmar İşleri Müdürlüğü ekipleri Perşembe Pazarı’nda eski bir kerpiç ev ile yıkıntı halinde bulunan bir kömürlükte yıkım çalışmalarını tamamlayarak çıkan hafriyatı Çorlu Çöp Bertaraf Alanı’na taşıdı.
Balık Pazarı’nda bulunan iki eski bina yıkılarak hafriyatları temizlendi. Çorlu Belediye Başkan Yardımcısı Oktay Çolpan ve İmar İşleri Müdürü Yasemin Şahin yıkım çalışması yapılan yere gelerek ekiplerin çalışmalarını inceledi. Metruk binaların yıkımından sonra çıkan hafriyatın kamyonlara yüklenmesi esnasında bazı vatandaşların tahta, kalas, demir, hurda ve benzeri maddeleri topladıkları görüldü.
İmar İşleri ekiplerinin çalışmalarını takip eden İnşaat Teknisyeni İbrahim Özçelik, “Çorlu’da yıkılmaya yüz tutmuş metruk binaları tespit ettik. Vatandaşların da bunların yıkılması yönünde talepleri var. Eski binalar ahşap veya kerpiçten yapıldığı için her an yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Yıkılması halinde çevrelerindeki binalara zarar vermesi de söz konusu. Bu nedenle tespit ettiğimiz bütün binaları yıkarak hafriyatı arsadan kaldırıyoruz. Binaların arsaları da yeni bina inşasına hazır hale getiriliyor. Bu tür eski binaları bundan sonra da yıkmaya devam edeceğiz.”dedi.




HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

MARKETTEKİ TARTIŞMA KAN DÖKTÜ


Tekirdağ iline bağlı Çorlu ilçesinin Reşadiye mahallesiŞehit Pilot Ulaş Türk caddesinde Tekel Bayiinde meydana gelen olayda Dükkana alkollü gelen N.B. Dükkan sahibi M.T ile tartışmaya girdi. Daha sonra Dükkanı terk eden alkollü olduğu belirtilen N.B aldığı pompalı tüfek ile M.T yi omuzundan yaraladı. Olayın görgü tanığı 10 yaşındaki M.C.O olay anlatırken hala olayın şokunda idi. Olayla ilgili soruşturmayı Çorlu ilçe emniyet müdürlüğüne bağlı ekipler sürdürürken yaralı M.T Çorlu Devlet hastanesinde tedavi altına alındı.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

İPSALADA KOYUN ÖLÜMLERİ GÖRÜLÜYOR

Edirnenin İpsala ilçesinde Küçük baş (Koyun) ölümleri görülüyor.
Koyun yetiştiricileri İlçe Tarım Müdürlüğü Veterinerlerinin 5-6 gün önce yaptıkları Şarbon iğnesinden sonra Koyunlarda belirtilerle hastalık başladığını ve 6-7 üreticinin yaklaşık 30 küçük baş hayvanının telef olduğunu belirttiler.
Üreticilerden, Suat Solak, “Şarbon iğnesinden sonra, bir belirtiler başladı ve ölümler oldu. Yetkililerden yardım bekliyoruz” dedi.
Hayvan Üreticisi Emine Anıçman ise hayvanlarımız birer birer ölüyor ve atıyoruz. Devleti bekşiyoruz. Kimse gelmiyor.
Cevat Sönmez yaptığı açıklamada, Koyunlarımızda hiçbirşey yokken veterinerliktarafından şarbon iğnesi vurulduktan sonra ölümlerin başladığını belirterek, “20-30 koyunumuz öldü. Koyunlarımız kuzu atmaya başladı. Kuzularımız ölüyor. Yetkililerden bir yardım bekliyoruz. Bizim ne yapmamız gerektiğini kimse bize öneri göstermiyor. Kimse bize önayak olmuyor. “ diye konuştu.
İlçe Tarım Müdürlüğü yetkililerinin yaptığı açıklamada, ölen hayvanlardan numune alınıp laboratuvar’a gönderildiği ve numune örneği gelmeden yani resmi bulgu olmadan bir şey söylemenin yanlış olacağını belirttiler.
İpsala Kaymakamı Mehmet Ali Gürbüz ise yaptığı açıklamada, Konunun inceletildiğini ve Laboratuvar’dan gelecek sonuca göre gerekli işlemlerin yapılacağını açıkladı.
Ölen Koyunlar diğer hayvanlara hastalık kapmaması için belediye’nin tahsis ettiği kepçe ile toprağa gömülüyor.
KAYNAK:İPSALA.COM

Kırklareli Devlet Hastanesine yapılan operasyonda 10 gözaltı

Kırklareli Devlet Hastanesine Polis baskınında gözaltılar 10 olarak açıklandı. İlk etapta Kırklareli Devlet Hastanesi Müdürü Nazife Oktar, Hastane Müdür Yardımcısı Cumhur Ziya ve Tekniker Yılmaz Tutsak duyurduğumuz haberin ardından açıklama yapan Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı, Kırklareli İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerinin planlı, projeli çalışmalar sonucunda rüşvet almak, vermek, edimin ifasına fesat karıştırmak suçlarını işledikleri iddiasıyla Kırklarelide 7 Kırklarelinin Vize İlçesinde 1, İstanbulda 2 şüphelinin gözaltına alındığını belirterek soruşturmanın Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüldüğü belirtildi. Gözaltına alınan 10 kişiden 3ünün Kırklareli Devlet Hastanesi Müdürü Nazife Oktar, Hastane Müdür Yardımcısı Cumhur Ziya ve Tekniker Yılmaz Tutsak olarak öğrenilirken diğer 7 kişinin isimleri gizliliğini koruyor.Salı günü Kırklareli Devlet Hastanesine kalorifer yakıtı bırakmak için gelen tankerin boşaltımı anında operasyon düzenlenerek hastanede ve tankerde arama yapılmıştı. Fuel Oil tankerinden numune alan Kırklareli İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerinin numune kaplarında çok fazla miktarda su olduğu görülmüştü
KAYNAK:YEŞİLYURT GAZETESİ

GÜRSOYLAR KOLEJİ ÖĞRENCİLERİ DOSTLARINI UNUTMADI






4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Gününü çeşitli etkinliklerle kutlayan Özel GÜRSOYLAR İLKÖĞRETİM OKULU öğrencileri, yaptıkları gösteri, gerçekleştirdikleri gezi ve katıldıkları söyleşiler ile doğaya karşı olan duyarlı davranışlarını bir kez daha gösterdiler.
Tüm dünyada olduğu gibi bölgemizde de çeşitli etkinlikler ile kutlanan 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü, Özel Gürsoylar İlköğretim Okulu öğrencileri tarafından da kutlandı. Dostlarımızı Unutmadık sloganıyla gerçekleştirilen etkinliklerin ilk ayağında, Gürsoylar İlköğretim Okulu 5-6 Yaş Grubu ve 1. Sınıf öğrencileri petshop ziyareti yaparak, özellikle kafes hayvanları ile ilgili gözlemlerde bulundular. Öğretmenlerine ve görevlilere merak ettikleri soruları da yönelten minik öğrenciler, ellerinde taşıdıkları pankartlar ile yürüyüş yaparak, hayvan haklarına dikkat çekmeye çalıştılar. 7 Ekim Çarşamba günü gerçekleştirilen etkinliklerin ikinci ayağında, öğrenciler, Çorlu Hayvanları Koruma Derneğinin organize ettiği etkinlikte yer aldılar. Derneğin Türkiye Başkanı Birgül RONA ve yetkililerin konuk olarak katıldığı etkinlikte, RONA ve Derneği Çorlu’da yaşama geçiren kurucu Havva YILMAZ öğrenciler ile sıcak bir sohbet gerçekleştirdi. Öğrencilerin dikkatle dinlediği RONA, öğrencilere sorular yöneltti ve duyarlı davranışları için kendilerine teşekkür etti.
Dünya Hayvanları Koruma günü sebebiyle öğrencilerin katıldığı son etkinlik ise, Veteriner Hekim Mert GÜNEL tarafından yapılan söyleşi oldu. Özel GÜRSOYLAR KOLEJİ Tiyatro Salonunda gerçekleştirilen söyleşide, GÜNEL, hayvanların yaşam koşulları, yaşamımıza katkıları, onlardan gelebilecek tehlikeler ve onlara karşı nasıl davranmamız gerektiği konularında bilgiler verdi. Öğrencilerin anılarını paylaşarak meraklı sorularına yanıtlar bulmaya çalıştığı söyleşide, hayvanlar ile ilgili hazırlanan slayt gösterimi çocuklara neşeli dakikalar yaşattı.
Özel Gürsoylar Koleji
Kurumsal İletişim Birimi
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...