***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Remzi Bey Büyükkarıştıran’ın sevdi

Kırklareli ilinin Lüleburgaz’a bağlı Büyükkarıştıran Beldesi’nde 10 Nisan 2009 tarihinde deneme ekimi yapılan ‘Dinçer’ ve Remzi Bey’ aspir çeşitleri bölgeyi sevdi.Çiftçilerin hem biçimini hem de rekoltesini merakla beklediği aspir bitkisinin ‘Dinçer’ çeşidi 1 dekardan 200 kg, ‘Remzi Bey’ çeşidinin ise 1 dekardan 220 kg verdiği öğrenildi.Lüleburgaz İlçe Müdürlüğü’ne bağlı Büyükkarıştıran Tarım Danışmanı Müge Rodop, “Aspir bitkisinin Remzi Bey çeşidi Büyükkarıştıran’ı sevdi. Bakalım Büyükkarıştıran Remzi Bey’i sevecek mi? Türkiye ortalaması 150 kg olan aspirin Dinçer çeşidi Büyükkarıştıran’da 200 kg,, Remzi Bey çeşidi de 220 kg verdi. 2010 yılında Meriç Havzasındaki desteklenecek olan 5 ürün arasında yer alan aspirin bu bölgede çiftçilerimiz tarafından tercih edilen bitkiler arasında yer almasını bekliyoruz” dedi.
KAYNAK:LÜLEBURGAZ GÖRÜNÜM GAZETESİ

ERGENE’YE KON!

TEMA Lüleburgaz gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, Cumhuriyet savcılarının Ergenekon davasında gösterdikleri hassasiyetin aynısını Ergene’ye konan, Ergene’yi yok eden ve sonucunda da halka ve doğaya zarar verenler için de göstermelerini beklediklerini bildirdi…Dedeoğlu, Hükümetin son dönemde Ergenekon olduğu öne sürülen büyük bir yapıyla mücadele içinde olduğuna dikkat çekerken, ziraat odalarının utanç verici olarak niteledikleri Ergene yüzünden Trakya insanın yıllardır mütevazı bir şekilde yaşadığı bu topraklardan adeta yok edildiğini söyledi…TEMA Lüleburgaz gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, Cumhuriyet savcılarının Ergenekon davasında gösterdikleri hassasiyetin aynısını Ergene’ye konan, Ergene’yi yok eden ve sonucunda da halka zarar verenler için de göstermelerini beklediklerini bildirdi.Dedeoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Hükümetin son dönemde Ergenekon olduğu öne sürülen büyük bir yapıyla mücadele içinde olduğuna dikkat çekerken, ziraat odalarının utanç verici olarak niteledikleri Ergene yüzünden Trakya insanın yıllardır mütevazı bir şekilde yaşadığı bu topraklardan adeta yok edildiğini söyledi. Dedeoğlu, açıklamasında, şunları kaydetti; “Yatıyoruz, kalkıyoruz Ergenekon davası! Konuya ilişkin kısır tartışmalar, televizyonlardan ve gazetelerden takip edilebilir. Neredeyse tüm köşe yazarlarımız başından, ortasından ya da sonundan tutarak çeşitli değerlendirmeler yapıyor. Büyük önem atfedilen bu konuda bilen de bilmeyen de konuşuyor. Ancak gönül arzu eder ki bu konuda fikir beyan edenler ya da edilmesi hususunda hassasiyet gösterenler aynı şekilde, diğer konularda da çaba göstersinler. Lüleburgaz Ziraat Odası Başkanı Mehmet Seven, birkaç gün önce mahalli bir gazeteye verdiği demeçte “Ergene çağdaş insanların utanç verici tablosudur” demiş. Utanç ve ölüm maalesef bu topraklarda kol kola girmiş durumda. Trakya insanımız yıllardır mütevazı bir şekilde yaşadığı bu topraklarda adeta yok ediliyor. Plansız programsız göçlerle azınlık durumuna düşen bölge halkı gelişmeleri sessiz sedasız izliyor. İnsanlarımız devletine saygısını her zaman en üst seviyede gösterirken gerekli ilgiyi göremiyor. Ayrıca, son günlerde yaşadığımız çeşitli açılımlar arasında nedense halkın mağduriyetini giderecek bir tek adım yok! Yıllardır, “sizler Avrupa yakasındasınız” söylemiyle hareket edenlerin Trakya’yı getirdikleri nokta ortada. Trakya halkı eğitime, bilime, çağdaşlığa ve en önemlisi de ülke bütünlüğüne önem veren, bilinçli insanlar olarak olumsuz gidişattan daha fazla etkilenmemeyi beklemektedir. Bu konuda devletimizin Trakya’ya ve insanına daha özenli yaklaşmasını talep ediyoruz. Farklı platformlarda da dile getirmekte olduğumuz üzere Ergene Nehri yakınındaki köylerimizin içme suyu sorununun mutlaka çözülmesi gerekmektedir. Kuyular nehir yatağından mümkün olduğunca uzakta açılmalıdır. Sağlıklı yaşamak hakkının en doğal anayasal hak olduğu bilinciyle gerekli hamlelerin en kısa sürede yapılmasını ve ayrıca kaçak kuyuların açılmasına göz yumulmamasını talep ediyoruz. Bir insan hakkı olan suya sadece sanayicinin değil, tüm halkımızın ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Öte yandan Trakya’da yıllardır devam eden olumsuzlukların sonucu olarak halkımız birçok zarar görmesine, hatta kanser hastalığında önemli artışlar görülmesine ve ayrıca bölgede birçok ölümcül vakanın ortaya çıkmasına rağmen devletin yetkilileri ne yazık ki sorumluluk alamıyorlar. Çeşitli dava süreçlerinde birçok insanımızı hapse mahkûm edenler; tarım topraklarımızı, yeraltı sularımızı ve havamızı kirletenlerden hesap soramayacaklar mı? Trakya’da yaşayanlar olarak bizler, cumhuriyet savcılarımızdan Ergenekon davasında gösterdikleri hassasiyetin aynısını Ergene’ye konan, Ergene’yi yok eden ve sonucunda da halkımıza zarar verenler için de göstermelerini bekliyoruz
HABER VE FOTO:METİN KARAKUŞ

Yeni moda: Eğlence(MURAT SEVGİ KÖŞE YAZISI)

Ulusal gazetelerde; "Kılıçdaroğlu'ndan AK Parti'ye ekonomik kriz tepkisi" Başlığı ile vermiş bu haberi.(*)

Alt başlıkta: CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin ekonomik krizi en ağır yaşayan ülkelerden biri olduğunu belirterek "AK Parti adaleti budur işte. Millete din iman söyleminde bulunuyorsunuz, bir bakıyorsunuz ki 60 bin kadın, hayat kadını olarak geçimini sağlamak için sıraya girmiş durumda." Diye konuştu.

Sonuçta, ülkenin her yeri aynı durumda!

*
* *

Ekonomi hakkında, sahip olduğum tüm altyapıyı bir kalemde sildim. Bütün karamsar fikirlerimin ve gelecek öngörülerimin yanılgı olduğunu anladım. İçinde bulunduğumuz zamanı dahi, gerçeğinden o kadar farklı görmüşüm ki buna kendim bile zor inandım.

Gerçekleri görmemizi engelleyen en önemli etken; medya! Ucundan kıçından medyanın içine girip bir-iki yazı yazınca gözüm açıldı. Sonunda gözümdeki perde kalktı. Olanları tümüyle at gözlüğü ile görmemizi ve istedikleri şekilde yorumlamamızı sağladıklarını anladım. Bırakın makro olayları, en yakınımızda olanları bile ne kadar yanlış değerlendiriyoruz. İşte size çıplak bir örnek:

Çevremizde geçim sıkıntısı ile kıvranan insanların, marketlerin indirim programlarının ve pazarlarda geç saatlerde ucuz tarifelerin peşinde koşan emeklilerin halini görüp hemen ekonominin kötü olduğunu düşünüveriyoruz. (Ne kadar yanlış bir düşünce!!!)

Oysa hayat sokaklarda, şen şakrak devam ediyor. Ne ekonominin, ne de krizin değmediği sokaklardan bahsediyorum. Yani sihirli bir cennetin jan-janlı, eğlenceli, keyifli dünyasından bahsediyorum.

Vur patlasın, çal oynasın sabahlara kadar alem yapıp keyfine bakan, işi tıkırında insanlardan bahsediyorum. Böyle bir dünya da var. Hem de dibimizde, yanı-başımızda.

Öyle Tayland’a, Bangkok’a gitmeye gerek yok. Üç günlük iş gezisini beş yıldır anlatmayı bitiremeyen arkadaşlarım oldu. Burma’dan çalıştırılmak için ailelerinden satın alınmış küçük kızları ve orta yaş üzeri Avrupalı müşterileri ile Tay-Tai semti dünya medyasının tam orta yerine yerleşmişti. Aman ya! Ne Tayland’ı? Her şey meydanda! Bizim köyde Tay-Tai mahallesinin alâsı var. Hem de tercümansız, kendi dilimizde. Doğulu kızların dükkan vitrinlerine karpuz gibi dizildiği Bangkok gece kulüplerini belgesellerde görenler, güneş battıktan sonra, kendi köylerinin sokaklarında hiç dolaşmadıkları için bunlara biraz Fransız kalıyor olabilirler.

Ammaa, şöyle bir iki tur atsalar, neredeyse her mahallede sokak arasında, her ana caddenin köşesinde Tay-Tai'yi mahallesini aratmayacak mekânları görecekler.

Hanımlar, Tayland'daki gibi esmer, ama bizim esmerlerden. Yani Tayland'da olduğu gibi doğu insanı. Sadece biraz daha yakından o kadar. Bizim gurbetçiler. Yani Güneydoğu Asya değil. ... Yakında Çin topu dikince; 90lı yıllarda, Sovyetlerin dağılması ile ‘Nataşa istilası’ndan 15-20 kat daha yoğun, yeni bir istila ile karşı karşıya kalacağız. O zamana kadar mevcutla idare etmek gerekiyor.

Şaban filmi değil! Gerçek. Ortada bir sürü film dönüyor. Baş rolde ne Ahu Tuğba var. Ne de Kadir İnanır gelip birini kurtarıyor. Ama olup bitenler tamamen gerçek. Kasaplık dana gibi simsarlar eli ile okkası şu kadar diye veriliyorlar mı bilmem. Ama okkalı bir pazar oluşturdukları belli.

Şarkıcı-sosyete medyası sayesinde iyice modernleştik. Zaten ahlaksızlık diye bir şey kalmadı. (Ahlaksızlık tanımını bozulmasın diye tuzlayıp dolaba kaldırdık.) Birilerinin kemikleri sızım-sızım sızlar mı bilmem. Ama web sitelerinde bile meslekler hanesinde, seçmelik listelerde malum meslekler yerini aldı.

Pe*****kliğin, saygın bir meslek olduğu ve herkese ‘sayın’ denilebildiği bir ortamda helâl paranın haramiler tarafından helâlinden, hak edilebileceği bir iş icat edilmişse ona da birilerinin saygısı vardır belki.

Bohçasını sırtlayıp, kamyon kasalarında gurbet ellere koşan yüz binlerden bir kısmı, bugünlerde şehrin sokaklarında, milletin gönlünü eğlendirmek için kapılara kadar çıkmış, 'hizmet' etmeyi bekliyor.

Eşek gözlüsü, sürmelisi, tombulu, sıskası, uzunu, kısası çeşit-çeşit hatunlar! Kapılarda bacalarda dikilip, müşteri bekliyor. Sektör öyle büyümüş ki Beyoğlu’nu Aksaray'ı geçmiş. Ortamı içerden biri, kendi lisanı ile kıyaslıyı veriyor: “İstanbul ne ki aga!? Burası İstanbul'u donunda sallar!” Bunu söyleyen, söylenip homurdanarak dolaşan, yaşlıca bir hanımefendi... Belli ki mesleğin duayenlerinden.

Gün boyu çalışıp bereketli işler çıkaran müşterilerini dinlendirmeyi.... 'Hizmetleri' ile memnun edecekleri müşterilerin kendilerini pazardan kabak seçer gibi seçmesini bekliyorlar.

Turfandası, olgunu, dolgunu kapılara kadar dolmuş, taşıyor. Sokaklar, caddeler, mahalle araları bile tıka basa taverna pavyon, meyhane dolmuş.

Müzik, içki, eğlence ne ararsan! Her türlü ‘hizmeti ’ bulabilirsin.

Eğlence pazarı bu kadar geliştiğine göre demek ki eğlenecek çok insan var.
Ekonominin en önemli kuralı, arz talep meselesidir. Durum: “Arz var, talep var!” durumunun bir türevi: Yani; “Alan memnun satan memnun!” Durumu!…

Eeee, o zaman; kimsenin diyemediğini ben diyeyim bari:
- “Yuh ulan!…”

Bir sonraki yazıda, güzel bir şeyler dile getirmek dileği ile..
Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

DEFACTO’NUN BLUZLARI İLE EN ŞIK SİZ OLUN!

Defacto Bluzları Sizleri Bekliyor…
Akdeniz esintilerini Türk giyim tarzına taşıyan Defacto’nun piti kareliden, ekoseliye kadar birbirinden değişik stil ve renk seçeneklerinden oluşan bluzları fark yaratıyor.
Defacto’nun Akdeniz ikliminden esinlenerek hazırladığı yeni sezon koleksiyonunda yer alan birbirinden farklı ve renkli tasarımlardan oluşan bluzlar ile günleriniz daha da şıklaşacak. Sezona damgasını vuran bluzlar, şık bir görünüm yakalamanız, farklı ve iddialı görünmeniz için Defacto mağazalarında sizleri bekliyor.
Kendine özen gösteren, rahatından ödün vermeden her ortamda şık ve modern görünmek isteyenlerin tercihi olan Defacto’nun kendini sürekli yenileyen koleksiyonunu ve özgün çizgisini http://www.defacto.com.tr/ adresinden takip edebilirsiniz.
DeFacto hakkında
35 yıllık hazır giyim üretim deneyimi ile Türkiye Tekstil sektörünün önde gelen firmalarından biri olan Ozon Grup’un Akdeniz esintilerini Türk giyim tarzına taşıyan genç markası DeFacto, 2003 yılında kuruldu. DeFacto, gelişmiş bilgi teknolojileri altyapısı, merchandising ve visual merchandising sistemleri, mağazacılık operasyonu ve yönetim alanlarında deneyimli ekibi ile sahip olduğu modern mağazacılık vizyonunu hayata geçiriyor.
Marka kimliğine uyumlu olarak sadelik ve ferahlık temalarına uygun olarak dekore edilen, ‘Konsept mağazalar’, ‘Çok katlı mağaza’lar, ‘Corner Shop’lar ve diğer seçkin butik mağazalardan oluşan satış noktaları sayesinde DeFacto, fiyatları ile olduğu kadar yaygınlığı ile de ‘rahat ulaşılabilir’ bir markadır. Türkiye genelinde 54 DeFacto shop mağazası ve 370 adet seçkin corner bayi ile hizmet veren DeFacto, yurtdışındaki 5 shop mağazası ve 63 corner bayisi ile dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

ÇORLUDA BÜLENT ECEVİT BULVARI ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR




Tekirdağ iline bağlı Çorlu ilçesinde Yeni alınan iş makineleriyle çalışma hacmini arttıran Çorlu Belediyesi, Bülent Ecevit Bulvarı’ndaki yol yapım çalışmalarına hızla devam ediyor. Yapımına geçtiğimiz yıllarda başlanan Bülent Ecevit Bulvarının 3 aşamada tamamlanması planlanıyor. 1. etap Tekirdağ Yolu ile Havuzlar Cumhuriyet Parkı arasında kalan bölgeyi, 2. etap Havuzlar Cumhuriyet Parkı ile Belediye Konutları’na kadar olan bölgeyi ve 3 etap Belediye Konutları’ndan Ağır Bakım Kavşağı’na kadar uzanan alanı kapsıyor. Çalışmaların yürütüldüğü 1. etabın 2010 yılına kadar tamamlanarak bu kısmın yola açılması hedefleniyor. Bülent Ecevit Bulvarı’ndaki çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte şehir içi trafiğiniğinde ve Atatürk Bulvarı’nda rahatlama olacak. Özellikle ağır vasıtaların bu yola yönlendirilmesi servis saatlerinde meydana gelen trafik sıkışıklığı azalacak. Şehirlerarası seyahatlerde mesafe ve zamandan kazanç sağlayacağı gibi yolun çevresindeki mahallelerin gelişimine de katkısı olacak.etabı kapsayan Tekirdağ ile Havuzlar Cumhuriyet Parkı arasında Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ara vermeksizin çalışıyor. Yolun zeminindeki nebati toprak kaldırılıp bypass ve tüvenen serilmek suretiyle asfalt için zemin hazırlanıyor. Dolgu malzemeleri serilip sıkıştırma işlemleri tamamlandıktan sonra asfalt yapılacak. Bülent Ecevit Bulvarı’ndaki çalışmalar sürerken Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, CHP Çorlu İlçe Başkanı Emre Köprülü ile birlikte Belediye ekiplerinin çalıştığı bölgeye giderek incelemelerde bulundu. Şantiyedeki personelden çalışmalar hakkında bilgiler alan Baysan, orada bulunan mahalle sakinleriyle de sohbet etti. Yapılan çalışmaları ilgiyle takip eden mahalle sakinleri yolun yapımından dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
HABER VE FOTO:FATMA MİRAY KARAGÖZ

Müge Anlıya Çorludan İcra Davası

Televizyon ekranlarında yaptığı programlar ile adından söz ettiren Müge Anlı, kız çocuğunu mahkeme kararına rağmen babasına teslim etmedi.

Baba Burhan Akdağ ise yaşanan olay karşısında avukatı Haşim Korkmaz aracılığı ile, çocuk teslimi için Çorlu İcra Müdürlüğünden takip başlattı.
Baba Burhan Akdağ, mahkeme kararına karşılık çocuğunu Müge Anlıdan alamadığı için avukatı Haşim Korkmaz aracılığıyla 23 Temmuz 2009 günü Çorlu İcra Müdürlüğünden çocuk teslimi için takip başlattı. Akdağ avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada, çocuğumu icra ve polisle almayı hiç istemiyordum. Ama mecbur bırakılıyorum. Televizyon ekranlarında vicdan, merhamet ve şevkat gösterilerinde bulunan Müge Anlı, maalesef kendi çocuğunu öz babasından koparacak kadar merhametsiz davranışlar sergilemektedir. Bu tavrını ısrarla sürdürmektedir. Ekranlarda başkalarının acılarına gözyaşı döküyorsun. Madem o kadar merhametlisin, kendi çocuğunu babasından kaçırarak ruhsal travmalarla büyümesine neden vicdanın sızlamıyor. dedi.
Baba Burhan Akdağ, Müge Anlı ile ilgili olarak öyle iddialar ortaya atıyor ki; Şimdi icra takibi eline gittikten sonra bana gerek mesaj gerekse avukatlar aracılığıyla ;Gel Pazar günü öğleden sonra yarım gün icrada göstereyim diyor. Çocuğumu Şubat tatilinde de bana teslim etmedi. Çocuğumla hiç baş başa bırakılmıyorum. Çocuğumla yalnız görüştürülmüyorum. Çocuğumun bana karşı beyni yıkanıyor. Sonrada çocuk seni istemiyor. İkna edersen al diyor. Ben çocuğumla baş başa hiç kişisel ilişki kuracak fırsat yaratılmadı ki. Bana şantaj yapıyor. Nafaka için haciz ve hapis tehdidinde bulunuyor. Senden beklediğim de budur. Sana yakışan budur. Çocuğunun babasını hapse atmak için tuzak hazırlamak. Daha önce adreste ödemeli postayla gönderdiğim halde almayıp iade ettiğin nafakaları şimdi koz olarak kullanıyorsun. Hacze gelirim, hapse atarım. Tehditleri savuruyorsun. Tuzaklarına karşı savunmasız kalacağım. Bekliyorum. Çocuğunun babasını hapse attırmayı başarabilirsen sana madalya takarlar. Birde kalkmış mesajla nafakayı yatırırsın çocuğunu görürsün diye şart koşuyorsun. Mahkeme şart kararlaştırmamış, sen şart koşuyorsun. Müge Anlı sen kendini hem savcı, hem yargıç sanıyorsun diye konuştu.
Çocuğunun belirli aralıklarla görmesi ve her yıl Temmuz ayının ilk 15 gününü kendisiyle geçirmesi yönünde mahkeme kararı olduğunu ve her şeye rağmen çocuğuyla görüştürülmediğini de kaydeden Akdağ, Çocuğumun her yıl belirli aralıklarla ve özellikle de Temmuz ayının ilk 15 günü benimle yatılı olarak kalması yönünde elimizde mahkeme kararı var. Bu karara karşın, Müge Anlı’nın çocuğu adresten uzaklaştıracak şekilde tatil programını hayata geçirmesinin hukuki ve vicdani bir yanı yoktur. Çocuğumun benimle 15 gün birlikte vakit geçirme hakkım elimden alındı ve bu durumun telafisinin olduğunu düşünmüyorum. Çocuğumla hiç baş başa bırakılmıyor ve yalnız görüştürülmüyorum. Yaşadığım sürece çocuğum için hukuk savaşı vereceğim. Artık bütün Türkiye biliyor. Yetkililer, Sosyal hizmet uzmanları biliyorlar. Her çocuğun anne - baba sevgisine ve şevkatine ihtiyacı vardır. Çocuğumla görüşmek velayetini almak için mücadelemi sürdüreceğim. Feryadımı başta yetkililer olmak üzere tüm Türkiye duysun istiyorum şeklinde konuştu.
KAYNAK:ÇORLU AVRUPA YAKASI GAZETESİ

Türkiyede bir ilki gerçekleştirdiler

TEKİRDAĞ İLİNE BAĞLI SARAY’IN ÇUKURYURT KÖYÜNDE KÖY KAHVESİ GÜNDÜZ KADINLARIN AKŞAMLARI DA ERKEKLERİN HİZMETİNDE
Saray'ın Çukuryurt Köyü'nde sigara yasağının yürürlüğe girmesinin hemen ardından köy kahvesi ikiye bölündü.
n Kahve müşterisiz kalınca, gündüz kadınların, akşam da erkeklerin hizmetine girdi. Kahveyi gündüz Süveyde Bilgin, akşam da eşi Celal Bilgin işletiyor.
19 Temmuz'da uygulamaya konan kapalı alanlarda sigara içme yasağı, her geçen gün ilginç bazı uygulamaları da beraberinde getiriyor. İşte bunların en enterasan olanlardan biride Saray ilçesine bağlı Çukuryurt köyü köy kahvehanesindeki uygulama. Sigara yasağının uygulamaya konulmasıyla birlikte müşterisiz kalan köy kahvesi ikiye bölündü. Gündüzleri kadınlara hizmet veriyor akşamlarıda erkeklere. Bu uygulama her geçen gün biraz daha fazla ilgi görüyor.
KAHVE GÜNDÜZ KADINLARIN
2 bin 250 nüfuslu Çukuryurt köyünde faaliyet gösteren 12 kahveden biri olan Celal Bilgin’in işlettiği kahveye sigara yasağıyla birlikte müşteri gelmemeye başlayınca çareyi köyde kadınların birlikte toplanıp eğleneceği bir yer de olmadığınıda düşünerek, kahveyi gündüzleri kadınlara tahsis etti. Akşamlarıda erkeklere.Kahve gündüzleri kadınların gelmesiyle birlikte tıka basa dolmaya başladı. Burada toplanan kadınlar bir yandan örgü örerek, bir yandan da çocukları ile birlikte darbuka çalıyorlar ve gönüllerince eğleniyorlar. Bazı kadınlar şarkı söyleyip göbek atarken, bazıları ise tavla oynuyor. Süveyde Bilgin’e yakın akrabaları da çay servisi yaparak yardım ediyor. Sigara içmeyen kadınlar akşam saat 18.00’a kadar kahvede her gün gönüllerince bu şekilde eğleniyor. Sigara yasağının köydeki kadınların işine geldiğini belirten Süveyde Bilgin, “Sigara yasaklandı. Biz de kadınlarla birlikte toplanmaya başladık. Hem de işletmemiz boş kalmadı. Burada hem eğleniyoruz, hem de birlikte sohbet ediyoruz.Günlerimizi burada yapıyoruz” dedi.
KAHVAHANE AKŞAMLARI SAAT 18.00’DEN SONRA ERKEKLERİN
Kahveye akşam saat 18.00’den sonra ise erkekler gelmeye başlıyor. Erkeklerden bazıları tavla veya okey oynuyor, kimisi de kahvenin önünde sandalyeye oturup çay ve sigarasını içiyor. 20 yıldır esnaflık yaptığını belirten 49 yaşındaki Celal Bilgin, “Türkiye genelinde başlatılan kapalı alanlarda sigara içme yasağı nedeniyle kahvehaneyi gündüz eşim, akşam da ben işletiyorum. Sigara yasağı nedeniyle işlerimiz durma noktasına gelmişti. Biz de bu yola başvurduk. Şimdi işlerimiz daha iyi. Ancak kışın hiç müşterimiz olmayacak ve mecburen işimizi bırakmak zorunda kalacağız” dedi.
Seyit SÜREN

Veteriner Hekimleri Odası’ndan Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’a ziyaret…


Veteriner Hekimleri Odası Trakya Bölge Başkanı Dr.Erdal İlgü ve Oda Yönetim Kurulu Üyesi Olcay Karaman, dün (24.08.2009) Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’ı makamında ziyaret ettiler.
Saat 10.30 sıralarında gerçekleşen ziyarette konuşan, İlgü Türkiye’de 11 milyona yakın büyükbaş hayvan bulunduğunu belirterek “Türkiye en fazla büyük baş hayvan bulunan ülke olmasına rağmen yeterli verimliliği alan ülkeler sıralamasında ise son sıralarda. Verimliliği arttırmamız konusunda gerekli çalışmaları yapmamız gerekiyor. Biz de oda olarak suni tohumlama konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalarımıza destek veren Keşan Belediye Başkanımız Mehmet Özcan’a teşekkür ediyoruz. Keşanlılar böyle bir başkana sahip oldukları için kendilerini şanslı saymalılar”dedi.
Karaman da Keşan’daki mezbahanın son derece modern bir mezbaha olduğunu belirterek “Keşanlılar şunu bilsinler. Keşan mezbahasında kesilen ürünleri gönül rahatlığı içersinde tüketebilirler. Gerçekten Keşan Belediyesi ile Keşan Ticaret Borsası’nın mezbaha işletmesi konusundaki titiz çalışmasına teşekkür ediyoruz. Keşan Mezbahası 1.sınıf bir mezbaha. 1.sınıf bir mezbaha olabilmenin en önemli şartı da arıtma tesisidir. Keşan belediyesi Mezbahası da çevreye zarar vermeden çalışan bir tesistir. Bu nedenle bir kez daha bu tesis ve bizlere destek nedeniyle Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’a teşekkürlerimizi sunuyorum” şeklinde konuştu.
Özcan’da kendilerini ziyarete gelen Veteriner Hekimleri Odası Trakya Bölge Başkanı Erdal İlgü ve Yönetim Kurulu Veteriner Hekim Olcay Karaman’a teşekkür etti ve çalışmalarında başarılar diledi.

HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...