***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Yeni moda: Eğlence(MURAT SEVGİ KÖŞE YAZISI)

Ulusal gazetelerde; "Kılıçdaroğlu'ndan AK Parti'ye ekonomik kriz tepkisi" Başlığı ile vermiş bu haberi.(*)

Alt başlıkta: CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin ekonomik krizi en ağır yaşayan ülkelerden biri olduğunu belirterek "AK Parti adaleti budur işte. Millete din iman söyleminde bulunuyorsunuz, bir bakıyorsunuz ki 60 bin kadın, hayat kadını olarak geçimini sağlamak için sıraya girmiş durumda." Diye konuştu.

Sonuçta, ülkenin her yeri aynı durumda!

*
* *

Ekonomi hakkında, sahip olduğum tüm altyapıyı bir kalemde sildim. Bütün karamsar fikirlerimin ve gelecek öngörülerimin yanılgı olduğunu anladım. İçinde bulunduğumuz zamanı dahi, gerçeğinden o kadar farklı görmüşüm ki buna kendim bile zor inandım.

Gerçekleri görmemizi engelleyen en önemli etken; medya! Ucundan kıçından medyanın içine girip bir-iki yazı yazınca gözüm açıldı. Sonunda gözümdeki perde kalktı. Olanları tümüyle at gözlüğü ile görmemizi ve istedikleri şekilde yorumlamamızı sağladıklarını anladım. Bırakın makro olayları, en yakınımızda olanları bile ne kadar yanlış değerlendiriyoruz. İşte size çıplak bir örnek:

Çevremizde geçim sıkıntısı ile kıvranan insanların, marketlerin indirim programlarının ve pazarlarda geç saatlerde ucuz tarifelerin peşinde koşan emeklilerin halini görüp hemen ekonominin kötü olduğunu düşünüveriyoruz. (Ne kadar yanlış bir düşünce!!!)

Oysa hayat sokaklarda, şen şakrak devam ediyor. Ne ekonominin, ne de krizin değmediği sokaklardan bahsediyorum. Yani sihirli bir cennetin jan-janlı, eğlenceli, keyifli dünyasından bahsediyorum.

Vur patlasın, çal oynasın sabahlara kadar alem yapıp keyfine bakan, işi tıkırında insanlardan bahsediyorum. Böyle bir dünya da var. Hem de dibimizde, yanı-başımızda.

Öyle Tayland’a, Bangkok’a gitmeye gerek yok. Üç günlük iş gezisini beş yıldır anlatmayı bitiremeyen arkadaşlarım oldu. Burma’dan çalıştırılmak için ailelerinden satın alınmış küçük kızları ve orta yaş üzeri Avrupalı müşterileri ile Tay-Tai semti dünya medyasının tam orta yerine yerleşmişti. Aman ya! Ne Tayland’ı? Her şey meydanda! Bizim köyde Tay-Tai mahallesinin alâsı var. Hem de tercümansız, kendi dilimizde. Doğulu kızların dükkan vitrinlerine karpuz gibi dizildiği Bangkok gece kulüplerini belgesellerde görenler, güneş battıktan sonra, kendi köylerinin sokaklarında hiç dolaşmadıkları için bunlara biraz Fransız kalıyor olabilirler.

Ammaa, şöyle bir iki tur atsalar, neredeyse her mahallede sokak arasında, her ana caddenin köşesinde Tay-Tai'yi mahallesini aratmayacak mekânları görecekler.

Hanımlar, Tayland'daki gibi esmer, ama bizim esmerlerden. Yani Tayland'da olduğu gibi doğu insanı. Sadece biraz daha yakından o kadar. Bizim gurbetçiler. Yani Güneydoğu Asya değil. ... Yakında Çin topu dikince; 90lı yıllarda, Sovyetlerin dağılması ile ‘Nataşa istilası’ndan 15-20 kat daha yoğun, yeni bir istila ile karşı karşıya kalacağız. O zamana kadar mevcutla idare etmek gerekiyor.

Şaban filmi değil! Gerçek. Ortada bir sürü film dönüyor. Baş rolde ne Ahu Tuğba var. Ne de Kadir İnanır gelip birini kurtarıyor. Ama olup bitenler tamamen gerçek. Kasaplık dana gibi simsarlar eli ile okkası şu kadar diye veriliyorlar mı bilmem. Ama okkalı bir pazar oluşturdukları belli.

Şarkıcı-sosyete medyası sayesinde iyice modernleştik. Zaten ahlaksızlık diye bir şey kalmadı. (Ahlaksızlık tanımını bozulmasın diye tuzlayıp dolaba kaldırdık.) Birilerinin kemikleri sızım-sızım sızlar mı bilmem. Ama web sitelerinde bile meslekler hanesinde, seçmelik listelerde malum meslekler yerini aldı.

Pe*****kliğin, saygın bir meslek olduğu ve herkese ‘sayın’ denilebildiği bir ortamda helâl paranın haramiler tarafından helâlinden, hak edilebileceği bir iş icat edilmişse ona da birilerinin saygısı vardır belki.

Bohçasını sırtlayıp, kamyon kasalarında gurbet ellere koşan yüz binlerden bir kısmı, bugünlerde şehrin sokaklarında, milletin gönlünü eğlendirmek için kapılara kadar çıkmış, 'hizmet' etmeyi bekliyor.

Eşek gözlüsü, sürmelisi, tombulu, sıskası, uzunu, kısası çeşit-çeşit hatunlar! Kapılarda bacalarda dikilip, müşteri bekliyor. Sektör öyle büyümüş ki Beyoğlu’nu Aksaray'ı geçmiş. Ortamı içerden biri, kendi lisanı ile kıyaslıyı veriyor: “İstanbul ne ki aga!? Burası İstanbul'u donunda sallar!” Bunu söyleyen, söylenip homurdanarak dolaşan, yaşlıca bir hanımefendi... Belli ki mesleğin duayenlerinden.

Gün boyu çalışıp bereketli işler çıkaran müşterilerini dinlendirmeyi.... 'Hizmetleri' ile memnun edecekleri müşterilerin kendilerini pazardan kabak seçer gibi seçmesini bekliyorlar.

Turfandası, olgunu, dolgunu kapılara kadar dolmuş, taşıyor. Sokaklar, caddeler, mahalle araları bile tıka basa taverna pavyon, meyhane dolmuş.

Müzik, içki, eğlence ne ararsan! Her türlü ‘hizmeti ’ bulabilirsin.

Eğlence pazarı bu kadar geliştiğine göre demek ki eğlenecek çok insan var.
Ekonominin en önemli kuralı, arz talep meselesidir. Durum: “Arz var, talep var!” durumunun bir türevi: Yani; “Alan memnun satan memnun!” Durumu!…

Eeee, o zaman; kimsenin diyemediğini ben diyeyim bari:
- “Yuh ulan!…”

Bir sonraki yazıda, güzel bir şeyler dile getirmek dileği ile..
Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Hiç yorum yok:

sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...