***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

30 Ağustos 2009 Pazar

Mehtap öğretmen bayramdan sonra evlenecekti


15 Ağustos'ta 8 yıldır birlikte olduğu gençle nişanlanan Mehtap öğretmen, görev yeri Çorlu'ya dönüşünde anne ve babasıyla birlikte geçirdiği kazada hayatını kaybetti. Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde cumartesi günü kullandığı otomobilin kamyonla çarpışması sonucu anne ve babasıyla birlikte hayatını kaybeden anaokulu öğretmeni Mehtap Bayar'ın, 15 Ağustos'ta nişanlandığı ve bayram sonrasında evlenmeyi planladığı ortaya çıktı. Arkadaşları, 24 yaşındaki Mehtap öğretmen için sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta grup oluşturup taziye mesajlarını gönderirken, talihsiz öğretmenin sitedeki son mesajı ise "Çorlu yolcusu kalmasın" oldu. Mehtap öğretmenden geriye nişan töreninde çekilmiş mutluluk fotoğrafları kaldı.
İki yıl önce üniversiteyi bitirince Tekirdağ'ın Çorlu ilçesine atanan anaokulu öğretmeni Mehtap Bayar, geçtiğimiz yıl 125. Yıl İlköğretim Okulu'nda, bu yıl ise Çorlu İlköğretim Okulu'nda görev yaptı. Okulun tatile girmesiyle birlikte Mehtap öğretmen, İzmir'in Menemen ilçesinde oturan ailesinin yanına gitti. Mehtap Bayar, 8 yıldır birlikte olduğu İzmirli Tolga Olgun ile 15 Ağustos 2009'da İzmir'de gerçekleştirilen törenle nişanlandı. Bir süre önce girdiği KPSS'yi kazanan Tolga Olgun, nişanlısına yakın olmak için tercih ettiği Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu'na memur olarak atandı. Olgun bir hafta önce görevine başladı. Çift, bayramın ardından evlenmeyi ve Mehtap öğretmen için de Kırklareli'ne tayin istemeyi planlıyordu.
Mehtap Bayar, yeni eğitim öğretim yılının başlayacak olması nedeniyle kendi kullandığı 35 MFD 93 plakalı otomobille, annesi ve babasıyla birlikte Çorlu'ya dönmek üzere yola çıktı. Ancak Çorlu'ya 10 kilometre kala Çiftlikler mevkiinde direksiyon hâkimiyetini kaybeden genç öğretmenin otomobili, karşı yönden gelen Fikri Kibar idaresindeki 59 SA 851 plakalı kamyona çarptı. Kazada Mehtap Bayar, annesi Figen (53) ve babası Bahri Bayar (58) hayatlarını kaybetti. Kısa süre içinde mutlu bir yuva kurmayı planladığı nişanlısının ölüm haberini alan Tolga Olgun, sinir krizleri geçirdi

KAYNAK:www.habercorlu.com

Çorlu`da 30 Ağustos Coşkusu Askerin ‘Üniter Devlet’ Mesajı






30 Ağustos Zafer Bayramı`nın 87. yıldönümü ve Türk Silahlı Kuvvetleri günü Çorlu`da törenlerle kutlandı.
Sabah saatlerinde Atatürk Meydanı`nda yer alan Atatürk Anıtına çelenklerin sunulması ile başlayan törenlerde daha sonra 5. Kolordu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Ümit Dündar Subay Orduevi`nde tebrikleri kabul etti.
Kutlamalardaki resmigeçit töreni ise Omurtak Caddesi`nde yapıldı. Çorlu Kaymakamı Ali Dursun, 5. Kolordu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Ümit Dündar ve Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan`ın Atatürk Meydanı`ndan başlayarak cadde boyunca sıralanan vatandaşlar ile askeri birliklerin bayramını kutlamasıyla başlayan törende günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapan 5. Kolordu Komutanlığı personeli Yüzbaşı Erhan Yahşi ‘üniter devlet’ mesajı verdi.
Tek bir ülke üzerinde, tek bir milletin tek bir egemenliğe tabi olması anlamına gelen üniter devlet vurgusunu konuşması içerisinde sık sık tekrarlayan Yüzbaşı Yahşi, 30 Ağustos zaferinin Türk ordusunun yüksek kudret ve kararlılığının bir göstergesi olmakla kalmadığını, ulusal birlik ve beraberliğinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. 30 Ağustos zaferinin milletimiz açısından var oluş, diriliş ve özgürlüğünü devam ettirme yönlerinin yanı sıra 2 önemli yöne daha vardır diyen Yahşi; “Bunlardan birincisi 30 Ağustos Zaferinin ardından Türkiye`nin bir kültür devrimi yaparak çağdaş dünyaya kararlı adımlarla yürümeye başlamasıdır. 30 Ağustos da sadece var olma mücadelesine bağlı bir zafer kazanılmamış bu zafere müteakip kurulan Türkiye Cumhuriyeti Atatürk önderliğinde laik, ulus devletine dönüşümü sağlayarak bir devrim gerçekleştirmiştir. 30 Ağustos Zaferinin ikinci önemi ise Ordu – Millet dayanışmasının en üst seviyede gerçekleşmesi ve milletimizin bu var olma mücadelesinde topyekûn bir bütün olarak yerini almasıdır. Nitekim Ulu Önder Atatürk 10. Yıl Nutkunda ‘Az zamanda çok büyük işler yaptık bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki başarıyı Türk Ulusunun ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimle yürümesine borçluyuz demektedir. Atatürk`ün burada vurguladığı gibi Türk ordusu milletin ordusudur. Ordu demek millet demek, millet demek ordu demektir” dedi.
Yüzbaşı Erhan Yahşi sözlerini şöyle sürdürdü; “Türk ordusu tarihin her döneminde, gücünü milletinden almış kendisini milletin hizmetine adamış, milletini ve onun devletini canından aziz bilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin milletiyle olan bağını, ona olan muhabbet ve sadakatini ancak tarihini özümsemiş bu milletin evlatları bilir. Bu yüzden yüce Türk ulusu da ordusunu kendi gözü gibi korur, evladı gibi sever. Ordusuyla gurur duyar onu güçlü kılar çünkü bu millet bilir ki güçlü ordu caydırıcılık demektir. Caydırıcılık güven getirir. Güvenlik ortamı varsa ekonomik ve kültürel gelişme olur. Bugün ekonomik ve kültürel anlamda ülkemizi düne göre gelişmiş hissediyorsak bu bilgi çağının bilim ve teknoloji alanlarındaki gelişmelerinden yararlanarak yeteneklerini daha üst seviyelere taşıyan Türk Silahlı Kuvvetlerinin her zaman, her yerde vatanımız ve Cumhuriyetimizi koruma kararlılığından kaynaklanmaktadır. Bu yapısıyla Türk ordusu dosta güven, düşmana korku vermektedir. Dün yokluk ve kıtlıklar içinde canını seve seve feda ederek, milletiyle birlikte bağımsızlık savaşı veren ve bu savaştan zaferle çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri bugünde Türkiye Cumhuriyetinin ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısını korumaya kararlıdır.”
Günün anlam ve önemine ilişkin konuşmanın ardından tören birliklerinin geçişi ile resmigeçit töreni sona erdi. Yüzde 100 Türk sermayesi ve Türk mühendisliği ile üretilen askeri araçların da katıldığı geçit töreninde Mehmetçikler her zaman olduğu en büyük alkışı aldı.




HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

KARPUZUN FAYDALARI SAYMAKLA BİTMİYOR


Yaz mevsiminin vazgeçilmez meyvelerinden karpuz, içeriğinde bol miktarda bulunan ''laykopen'' maddesi nedeniyle kanser türlerine karşı etkisinin yanı sıra kalp fonksiyonlarının ve kan basıncının düzenlenmesine de yardımcı oluyor. Karpuzun yüzde 95'inin sudan oluştuğunu bildiren uzmanlar, temizleyici özelliği nedeniyle böbrekleri çalıştırdığını ve idrar söktürdüğünü belirtti. Yaz mevsiminde insanlara bol miktarda karpuz tüketmelerini tavsiye eden uzmanlar, ''laykopen'' maddesinin antioksidan özelliği nedeniyle kansere karşı koruma sağladığını ifade etti. Kansere yol açan en büyük sebeplerden birinin doku ve organların zararlı maddeler nedeniyle hasar görmesi olduğuna dikkat çeken uzmanlar, karpuzun içeriğinin zararlı toksinlerin sağlıklı doku ve organlara bağlanmasını engellediğini bildirdi.
-ZAYIFLAMAK İÇİN İDEAL-
Uzmanlar, karpuzun besin değerinin kabuğunda saklı olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: ''Bu nedenle, olabildiğince kırmızı etli kısmın altındaki beyazımsı kısmı tüketmeye bakmalısınız. Kısa sürede çok kilo vermenin bir yolu da karpuz rejimi yapmaktan geçiyor. Bol miktarda su içermesi, şeker barındırması ve boşaltımı hızlandırması gibi özellikleri nedeniyle kilo vermeyi sağlayabiliyor. Ancak süreyi kısa tutmak ve tek yanlı bu beslenmeye yüklenmemek koşuluyla.'' Karpuzun besin değeri açısından da oldukça zengin bir meyve olduğunu belirten uzmanlar, orta boy bir karpuzdan kesilen ince bir dilimin 6.4 gram kanbonhidrat, bir miktar protein ve yağ ile 26 kalori içerdiğini bildirdi. Karpuzun yüksek miktarda su içerdiğini ve hazmı kolay olan bir meyve olduğu için de sık tuvalete gidilmesini ve buna bağlı olarak vücuttan atık maddelerin daha sık dışarı atılmasını da sağladığını anlatan uzmanlar, karpuzun bu özelliklerinden yararlanmak için yemeklerden çok önce, mide boşken tüketmek gerektiğini söyledi. Karpuz çekirdekleri de içinde bulunan ''cucurbocitrin'' adlı maddeyle kan basıncını düşürmeye ve böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olduğunu ifade etti. Uzmanlar, yağ ve kolestrol içermemesi ve kalorisinin de düşük olması nedeniyle yaz aylarında yapılan diyetlerde özel bir yeri bulunan karpuzun tüketilmesi için olgunlaşmış olmasına özen gösterilmesi gerektiğini bildirdi. Tatlı, sulu ve olgun bir karpuz seçmek için kabuğunun renginin parlak değil, mat olmasına ve tırnakla hafifçe kazındığında yeşil kısmının kolayca çıkmasına, toprağa oturan kısmının renginin açık sarı olmasına dikkat edilmesi gerektiği belirtildi. Uzmanlar, kesilerek alınan karpuzun içinin renginin parlak kırmızı, çekirdeklerinin de koyu kahverengi veya siyah renkte olmasına dikkat edilmesini istedi.

DEDEOĞLU, “ARAZİ KULLANIM PLANI YAPMAMIZ GEREKİR…”


Haber: Metin KARAKUŞ
TEMA Vakfı Lüleburgaz İlçesi Gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, bir daha asla keşke dememek İçin; ”Ülkemizde arazi kullanım planlaması” kesinlikle yapılması gerektiğini belirtti.
Konu ile ilgili muhabirimize önemli açıklamalarda bulunan Dedeoğlu, şunları söyledi.
“Keşke; tarım arazilerimizi amacı dışında kullanmasaydık… Keşke; sanayi tesisleri ve yerleşim için uygun bölgeleri seçseydik… Keşke; çarpık kentleşmeye ve göçlere dur deseydik… Keşke; verimli tarım alanlarını, ormanlarımızı, meralarımızı korusaydık… Keşke; Geliyorum diyen felakete hazırlıklı olsaydık… Deprem doğanın bir parçasıdır. 10 yıl sonra, yarın ya da birkaç saniye sonra olabilir. Ne zaman, nerede olacak bilmeye imkân yoktur. Ama hazırlıklı olmak, hasarı ve kayıpları en aza indirmek, doğru seçimleri yapmak elimizdedir. TEMA Vakfı’nın amacı ülke topraklarımızı tehdit eden erozyon ve çölleşme ile mücadelenin devlet politikası haline getirilmesine katkı sağlamak ve başta topraklarımız olmak üzere sahip olduğumuz doğal varlıkları korumaktır. Bu misyon çerçevesinde gerçekleştirilen faaliyetler depreme karşı hazırlıklı olmamıza ve depremle birlikte yaşamayı öğrenmemize hizmet etmektedir. Ülkemiz öncelikle arazi kullanım planlamasını yapmak zorundadır. Planlama yapılmadığı için tarım arazilerinin üzerine sanayi tesisleri kurulmakta, ormanlar yakılmakta, işgal edilip yapılaşmaya açılmakta veya tarla olarak kullanılmakta, sulak alanlar kurutularak tarlaya çevrilmektedir. Bu yanlış seçimler örneğin 17 Ağustos 1999’daki Marmara Depremi’nde Sakarya’da çok büyük yıkım ve can kayıplarına neden olmuştur. Sakarya ili, Sakarya Nehri’nin getirdiği kalın alüvyonlu toprak tabakası sayesinde bölgenin en verimli ovalarından biri olan Akova üzerine kurulmuştur. Sakarya Nehri, karların eridiği Mart ve Nisan aylarında taşarak Akova’yı basmakta, ovada taban suyu yüksek olduğundan taşan sular çekildikten sonra bile su birikintileri ve bataklıklar uzun zaman kalmaktadır. Tarım için çok elverişli bu alan yapılaşmaya açıldığında ve taban suyu yüksek alüvyonlu toprak üzerine kat kat binalar yapıldığında yaşananlar acı bir şekilde ortadadır. Aynı depremde Kocaeli Gölcük’te deniz doldurularak elde edilen alanlar üzerine inşa edilen yerleşim alanları hala sular altındadır. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. TEMA Vakfı, deprem ile ilgili önlemler alınırken yapılaşmaya açılacak olan alanların seçiminin hayati önem taşıdığının altını çizmektedir. Tarım alanlarımızın, ormanlarımızın, meralarımızın, sulak alanlarımızın korunarak amacı doğrultusunda yararlanılması ve yerleşime açılabilecek diğer alanların da uzmanlar tarafından tespit edilmesi en doğru yöntem olacaktır. Bunun için de öncelikle üretilemeyen bir varlık olan topraklarımızı nasıl kullanmamız gerektiğini belirleyecek arazi kullanım planlamasını yapmamız gerekmektedir.

“Okumak istiyorum”

Kırklareli iline bağlı Lüleburgaz'da okumak isteyen fakir bir ailenin çocuğu kursa katılabilmek için, İlçe Milli Eğitim Müdürü Hayrettin İnce'yi ziyaret ederek, kurs görmek için destek istedi.Kuştepe’de oturan ve bu yıl Şaban Öğünç İlköğretim Okulu'nun 8/B şubesine geçen Yunus Özdemir, kendisinden kursa katılabilmek için yardım talebinde bulundu. Yunus Özdemir: "Müdürüm ben bu yıl Şaban Öğünç İlköğretim Okulu'nun 8/B şubesine geçtim. Okumak istiyorum. Kendimi yetiştirebilmek için kursa katılmak istiyorum. Yaz tatilim boyunca simit satarak 300 TL. para topladım. Maddi durumumuz bozuk olduğu için kazandığım 300 TL.'yi babam elimden aldı. Elimde para olmadığı için dersha-neye gidemeyeceğim. Oysa ben okumak isti-yorum. Matematiğim de çok iyi. Test çözmeyi öğrenip, kendimi hazırlamak istiyorum. Bu konuda sizden destek bekliyorum" dedi. Yunus Özdemir isimli öğrencinin okuma hevesi karşısında duygulanan Milli Eğitim Müdürü Hayrettin İnce, Yunus’un dershane sorununu çözdü.
KAYNAK:LÜLEBURGAZ HÜR FİKİR GAZETESİ

Çorlu KENT KONSEYİ toplandı


Tekirdağ iline bağlı Çorlu ilçesinde kurulan Kent Konseyi Konsey Başkanı Orhan Yavaşoğlunezninde toplandı. Yavaşoğlu “Kent Konseyi Yürütme Kurulumuz toplantılarını planlı hale getirdi” Çorlu Kent Konseyi geçtiğimiz günlerde belediye Tamer Levent Tiyatro Salonun da seçimlerini yaparak Kent Konseyi Başkanı ve Yürütme Kurulunu belirlemişti.
Geçtiğimiz hafta sonu ÇORLU KENT KONSEYİ YÜRÜTME KURULU Tekirdağ yolu üzerindeki belediye binasında ilk toplantısını yaptı.
Toplantıya Kent Konseyi Başkanı Orhan Yavaşoğlu ve Konsey Yürütme Kurulu üyeleri: Servet Aktaş, Ramadan Cesur, Erdal Özcan, Feyzullah Aktepe ve Zeki Gücer katıldı.
Kısa dönemde yapılacak çalışmalar tek tek gözden geçirilirken, kurulacak çalışma gruplarının (Meclis) önemlileri ilk etapta belirlendi.
Kadın meclisi
Gençlik meclisi
Çocuk meclisi
Gençlik ve Spor çalışma grubu
Alt yapı, imar, planlama ve Trafik çalışma grubu
Eğitim, kültür ve Sanat çalışma grubu
Afet ve kriz yönetimi çalışma grubu
Turizm ve tanıtma çalışma grubu
Toplum ve Sosyal dayanışma grubu
Sanayi ve Ticaret çalışma grubu
Çevre ve Sağlık çalışma grubu
İnsan ve Tüketici haklarını koruma çalışma grubu
Engelliler çalışma grubu
Esnaf ve Sanatkarlar çalışma grubu
Tarım ve Gıda çalışma grubu
HABER:ÇORLU DEVRİM GAZETESİ

CHP, AK PARTİ’NİN TARIM POLİTİKALARINDAN ŞİKÂYETÇİ…

Haber: Metin KARAKUŞ
CHP Babaeski İlçesi Yönetim Kurulu Üyesi ve çiftçi Abdullah Eraslan, büromuzda yaptığı ziyarette, AK Parti İktidarının uyguladığı Tarım Politikalarından şikâyetçi olduğunu belirtti.
İlçenin Yeniköy’ünde ikamet eden ve çiftçilikle geçinen ve CHP Babaeski İlçesi Yönetim Kurulu Üyesi olan Abdullah Eraslan, AK Parti iktidarının tarım politikasından çok şikâyetçi olduğunu belirterek, muhabirimize şunları söyledi;
“Tarım insan yaşamının olmazsa olmazlarından biridir. Tarım üreticilerine, efendi dediğimiz bu insanlara, daha saygılı olmak gerekirken, ürettiklerini pazarlaması aşamasında ona yardımcı olmak, onun işini kolaylaştırmak gerekirken, bu sezonda, tam tersini yaşadık. Bu sezonda Trakya’da buğday verimi çok düşük gerçekleşti. Hükümet bu durum karşısında üreticiyi koruması gerekirken bir darbe de o vurdu. AK Parti Hükümeti’nin verdiği taban fiyat 4–5 yıl öncesinin fiyatıdır. Ancak ekim sırasında toprak altına atılan gübreler de ateş pahasıydı. 20/20 dediğimiz gübre 500 TL iken bize 1400 TL’ye satıldı. Bu fiyat üzerinden borçlandık. Ardından gübre yine aynı fiyata çekildi. Ama bizim borcumuz 1400 TL üzerinden geçerliliğini koruyor. Bu acımasızlıktır. İnsafsızlıktır. Bu acımasız vurgundan kimler palazlanıyor? Çok merak ediyorum. Biz köylüler çok sakin ve uslu insanlarız. Yudumumuzu ağzımıza atarken, üstüne konan sineğe bile dokunmayız. Ancak yanlış anlaşılmasın. Canımıza tak deyince de tepkimiz sert olur. Çiftçinin kara gün dostu denilen TMO üreticiden buğday alımını zorlaştırmak için çaba harcıyor. Önce buğday dolu arabanla 4–5 kilometre dışarıda olan borsaya gidip, kalite tahlili yaptırıyorsun. Günün orada geçiyor. Fiyat belirlendikten sonra, yine TMO’ya dönüyorsun. Orada da sıraya giriyorsun. Ofis’te alımlar yavaş seyredince bir günün de orada geçiyor. Bu arada köyde işler kalıyor. Bundan yılgınlık duyanlar da doğruca tüccara gidiyor. Ucuz buğday satmak zorunda kalıyor. Sistem böyle kurulmuştur. Ürettiğimiz buğday, yemlik buğday olarak değerlendiriliyor. Fiyatı daha da azalıyor. Bizler, tarım girdilerinin çiftçiyi zarar ettirecek boyutta arttırılmasına karşıyız. Ürün bedellerinin buna göre ayarlanmasını istiyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi’ni satmaya çalışmak yerine biz daha da yararlı hale getirilmesini beklemekteyiz. Borsa’nın aradan çıkarılarak doğrudan Ofisi tarafından değerlendirme yapılmasını istiyoruz. Ofis’in günümüzün koşullarına uygun, modernleşmesini, teknolojisinin geliştirilmesini bekliyoruz. Türk çiftçisinin Atatürk’ün özlediği gibi, gerçekten efendi gibi yaşamasının sağlanmasını istiyoruz. Ben Ülkede ki sorunların tek çözümünün CHP’nin iktidara gelmesi ile halledileceğine inanıyorum.”
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...