***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

9 Ağustos 2009 Pazar

FESTİVAL’DE GRUP YANKI’YA PLAKET VERİLDİ







Haberve Foto: Metin KARAKUŞ
Kırklarelinin Babaeski İlçesi’nde Belediye Başkanlığı’nca düzenlenen 39.Tarım Festivali’nde, sahne alan Grup Yankı’ya plaket verildi.
Trakya’da düzenlenen en önemli etkinliklerden biri olan Festivalin bölgedeki tarımın desteklenmesinin dışında; kentin ekonomik, sosyal, kültürel ve Yerel Sanatçı ve Grupların yaşamına da önemli bir katkı sağlıyor.
Gündüz Onat Festival Alanı’nda Festival Programı çerçevesinde yer alan Babaeski’nin gençlerinden oluşan ve sahne’de yaklaşık 1 saat kalan Grup Yankı, kendi şarkılarını ve değişik sanatçılara ait şarkılarını seslendirdiği konserde seyirciden tam not aldı.
Festivalin 3 üncü günü gece etkinliklerinde yer alan genç grubun müzisyenleri verdikleri konserde, muhteşem bir performans ile göz doldurdu.
Konser sonunda, önceki dönem CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu, Grup Yankı’ya gecenin anısına gümüş bir plaket verdi.
Kesimoğlu, törende yaptığı konuşmasında “Bölgemizdeki Yerel Sanatçıların her zaman desteklenmesi gerektiğini belirtti.”
Grup Yankı’nın konserini, önceki dönem CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu, Belediye ve Festival Komitesi Başkanı Abdullah Hacı, CHP İlçe Başkanı Av. İrfan Alınel ve Belediye Meclis Üyeleri eşleri ile birlikte izlediler.

FESTİVALDE, BELEDİYE BAŞKANI HACI’DAN BİZİM DERSHANE’YE PLAKET






Haber ve Fotoğraflar: Metin KARAKUŞ
Babaeski İlçesi’nde büyük bir coşku ile devam eden “39 uncu Tarım Festivali’nin” üçüncü gecesinde, “Bizim Dershane’nin” başarılı öğrencilerinden temsili 6 öğrenciye Belediye ve Festival Komitesi Başkanı Abdullah Hacı, tarafından başarı plaketi verildi.
Gündüz Onat Festival Alanı’nda düzenlenen gece etkinliklerinde ödül töreni sonrası bir açıklama yapan Bizim Dershane Müdürü İ.Cengiz Akın, şunları söyledi;
“2008–2009 öğretim yılı sonunda ÖSS puanları açıklandı. SBS sonuçlarına göre de yerleştirmeler belli oldu. Başarılı bütün öğrencilerimizi sahneye taşımak mümkün değildi. Sadece 6 öğrencimizi temsili olarak buraya sizlerin huzuruna davet ettik. Bu öğrencilerimiz; ÖSS’de; Hüseyin Aytaç Şahin ( Babaeski Liseleri arasında Sayısal–2 birincisi), Gülçin Kurum (Babaeski Anadolu Lisesi Okul birincisi ve eşit ağırlık–2 ikincisidir. SBS’de ise; Yeliz Arda, İstanbul Kabataş Erkek Lisesi, Ezgi Dülger, İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Hazal Altınışık, Çanakkale Fen Lisesi ve Buse Yavuz isimli öğrencimizde, Edirne Anadolu Öğretmen Lisesi’ne yerleşmişlerdir. “Bizim Dershane” olarak 5 inci yılımız olmasına rağmen hep çok çalışıyoruz, az konuşuyoruz ama bunu biz hep yapıyoruz. Dershane adına öncelikle başarılı bütün öğrencilerimizi, ailelerini, okul ve dershane öğretmenlerini yürekten kutluyor, öğrencilerimizin başarılarının devamını diliyoruz. Bize plaket verme jestini yapan, İlçemizde eğitime katkıları yadsınamayacak derecede büyük olan Belediye Başkanımız Sayın Abdullah Hacı’ya, Bizim Dershane ailesi olarak çok özel teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

FESTİVALDE, TİCARET BORSASI VE TİCARET VE SANAYİ ODASINA PLAKET VERİLDİ

Haber ve Foto: Metin KARAKUŞ
Babaeski İlçesi’nde Belediye Başkanlığı’nca bu yıl 39 uncusu düzenlenen Tarım Festivali’ne katkıda bulunan, Kamu Yararına çalışan Kuruluşlar içerisinde ki Ticaret Borsası ve Ticaret ve Sanayi Odası’na plaket verildi.
İlçede büyük bir coşku ile kutlanan Festivalin üçüncü günü Gündüz Onat Festival Alanında düzenlenen törende, Babaeski Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Özün ve Babaeski Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sebahattin Öner’e, Belediye Başkanlığınca düzenlenen ve bu yıl 39 uncusu kutlanan Tarım Festivaline katkılarından dolayı, Belediye ve Festival Komitesi Başkanı Abdullah Hacı ve Meclis Üyesi Elmas Biner tarafından birer plaket verildi.
Törende konuşan Belediye ve Festival Komitesi Başkanı Abdullah Hacı, şunları söyledi.
“39.Babaeski Tarım Festivalimizi bu yıl da çeşitli etkinliklerle kutlamanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz. Festivalimiz, geçmiş yıllarda olduğu gibi Kamu Kurum ve Kuruluşlarımızın, Sivil Toplum Örgütlerimizin, Derneklerimiz, Yerel Basınımızın ve Halkımızın ortak bir çalışması ve katkıları ile hayata geçmektedir. Ben bu nedenle bu akşam çok değerli Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Özün’e ve Babaeski Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sebahattin Öner’e huzurunuzda sizlerin adına çok teşekkür ediyorum.”

DANIŞMANLIK! (Köşe Yazısı) Murat Sevgi

Son yıllarda sıkça duyulmaya başlanan tabirlerden birisi de danışmanlık. Bu kelimenin altı doldurulmamış tanımı üzerine basit birkaç tahlil yapmakta yarar var.
Çevremizde 'danışman' diye dolaşan, meslek olarak kendilerine 'danışmancılık' gibi bir uğraşı alanı icat etmiş, çok sayıda uzman var. Bilmeyenlerin kelimenin kökünden yola çıkarak rahatça tahmin edebilecekleri gibi; bu kişiler kendilerine danıştırıyor. Yani eskilerin deyişi ile; yol-yordam, usul-nizam öğretip işin daha düzgün yürümesini yada bitmesini sağlıyorlar.
Kim, neyi, neden, kime danışıyor? Mesele de burada başlıyor:
Herhangi bir konuda, kendini, yada kurumunu eksik hissedeler; bu eksiği kapatmak için bu konuda bir uzmanı personel olarak alıp bu sorununu çözebilir. Ama ihtiyaç duyulan hizmet bir personelin istihdamını gerektirecek kadar büyük değilse yada konu kurumun taşıyabileceği bilgi-beceri seviyesini aşıyorsa bu ihtiyaç; ya mevcut niteliğe sahip benzer bir firmadan karşılanır. Yada bu nitelikte bilgi-beceriye sahip olanlardan karşılanır.
İşte 'danışmanlık' ticari bir iş kolu olarak, bu aşamada devreye girer. Danışman, müşterisini ya bilgi-beceri sahibi olanla buluşturur. Yada gerekli bilgi-beceriye bizzat kendisi sahiptir. Olması gereken bu.
Peki bizde bu sistem nasıl işliyor:
Danışmanlığa niyetlenen birileri ortaya çıkıyor.
- “Ben danışmanım abi!” Bütün süreç bu kadar!:
- “Eeee??”
- “Eee'si bu işte.”
- “Adam(/lar) danışman.”
- “Neyin?”
- “Ne olursa abi...”
Başka bir danışman kardeşimiz ile koyuluyoruz sohpete. Laf geliyor gıdaya. Soruyorum:
- “Gıda?” Adam açıyor telefonu birisi ile vıdı vıdı konuşuyor. Hemen telefonu kapatıp size dönüyor:
- “Ooo, tabiki.” (Arkadaş askerde patates soymuş herhalde...)
* * *
- “Elektronik?” Diye soruyorum. Aynı olay. Telefona koş.
- “Her türlü abi.” (Kesin evde sigorta değiştirebilen birini buldu.)
* * *
- “Peki yönetim konusunda da danışmanlık alabilir miyiz?”
- “Abi ben zaten yöneticiyim. Tam yerine geldin. Göster, yöneteyim. Fırrr diye yönetirim.” Deyince ben de güven binbeşyüz oluyor. Reklam işleri konusunda da onlarla çalışmaya karar veriyorum. Birkaç saniye sonra inciler diziliyor..:
- “Biz reklam konusuna sıcak bakmıyoruz. Reklamın faydalı bir araç olduğunu düşünmüyorum!” deyi veriyor. “Afferin sana.” Diye içimden geçirip, pazarlama ve halkla ilişkiler konusundaki uzmanlığını da böylece görmüş oluyorum.
* * *
Büyük bir ofis ve süper lüks mobilyalar ile dolu bir danışmanlık firmasında içeri giriyorum. Danışman beni sekreterinin yanında yarım saat dinlendirdikten sonra 'lûfedip' yanına alıyor. (Allah razı olsun.) Duvarlar diploma dolu. İçimden; “Tamam! İşte aradığım özelliklerde bir 'Danışman' diye düşünüyorum. Laf lak-lak birbirini kovalıyor. Bunca uzmanlık, bunca tecrübe! Paylaşmakla ne iyi etmişsiniz diyorum.”
Ama 'kaftan krala uymuyor' derler ya öyle bir sorun var ortada. Diplomaların durduğu duvara yaklaşıyorum. 10-12 tane altın yaldızlı çerçeve var. O da ne! Hepsi meşhur bir bilgisayar şirketinin parayla sattığı 'Mühendislik' diplomaları. Anlayacağınız bizim sultanın sırtındaki kaftan, çuldan-çaputtan çıkıyor!...
Bir randevu uydurarak özür dileyip, koca bir bardak dolusu Seylan çayını yarım bırakıp oradan ikiliyorum...
Daha fazla seviyeyi düşürmeden hemen oradan uzaklaşıyorum. Danışmanlık hizmetlerinden nasiplenmek de bir başka bahara kalıveriyor.
Anlayacağınız, -gördüğüm- danışmanların gözüyle danışmanlık böyle birşey!
Danışman konusunda danışanlara tahlillerim devam edecek.
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ

HELÂL STANDARDI ÇIKTI!: Artık her şey haram!…(Köşe Yazısı)Murat Sevgi

Helâl Standardının rutin uygulamalar arasında yerini almaya başladığı şu günlerde geçişin ekonomik ve sosyal yanlarının iyice anlaşılması önemlidir.
Standartlar tüketicinin, kullanıcının; ürünlere, hizmetlere güvenmesini sağlar. Ama yüzlerce yıl boyunca olgunlaşmış, meslek ahlakı ve güven üzerine kurulu sistemleri olan, Türkiye gibi ülkelerde mevcudu yok saymak imkansızdır. Sistemleri şekillendirmek, modeller oluşturmak ve uygulamalar haline getirilmesi için siyasilerin önüne koyanlar; bazen kopyala-çevir-kakala politikasında baltayı taşa vururlar.
Bunlardan biri de; ‘Helâl Standardı’ adıyla bildiğimiz, gıda sektörü ile ilgili ürün ve hizmetleri düzenleyen standartlarda yaşanıyor. Sisteme entegre olup olamayacağına bakmadan ithal uygulamalar lütûf gibi sunulmaktadır.
‘Helâl standardı’; ekonomik, dini, politik ve siyasi açılardan farklı sonuçları olan bir uygulamadır:
EKONOMİK:
Çetin pazar savaşlarının yaşandığı günümüzde özellikle büyük sermaye sahiplerinin yeni kurduğu işletmeler, mevcut pazar paylaşımında, aradan sıyrılabilmek ve paylarını daha kısa dönemlerde arttıra bilmek için toplumun önüne yeni-yeni trendler sunmaktadır. Son yıllarda gıda sektöründe ortaya çıkan ‘organik’ akımı da bu tür uygulamalardan biridir.
Yeni dönemde ‘helâl’ akımı da, gıda sektöründeki yükselen trendlerden biri olarak görülecektir. Özellikle hayvansal ürünler, et, et mamullerinin işlenmesi süreçleri ve etli mamuller helal markalamasından yararlanılarak pazarlanma kolaylığı elde edecektir.
Helâl olma durumunu gerçekleştirmek için hem işletmelerde yapılacak görsel değişiklikler ekonomik hareketlenme ortaya koyacaktır. Bu proseslerin gereklerini yaparak para harcayan üreticileri göz önüne alınca; kriz günleri için -küçük de olsa- tüketimi arttıran bir etkisi olur.
DİNİ:
Yüzde doksan sekizi Müslüman olan bir ülkede üreticilerin de tüketiciler gibi Müslüman olduğunda kimsenin şüphesi yoktur. Gıda konusunda, inancın belirlediği şartların birçoğu; ‘niyet’ olgusuna dayanan özelliklerdir.
Üreticilerin, üretim tesislerindeki işçilerin, ürünlerde kullanılan hammaddenin, üretim yöntemlerinin ve bu işlemlerin tümünde ortaya çıkan iktisadi faaliyetin söz konusu standardın tarif etmeye çalıştığı olguda inancın etkisi vardır. Yani bir ürünün ‘helâl’ olması için ‘niyet’ de önemidir. (Ve büyük paya sahiptir.) Ki; bunu ölçemezsiniz!
POLİTİK:
Kamu açısından düşünüldüğünde ‘Helâl Standardı’ dolaylı bir vergi uygulaması gibi de görülebilir.
Üretici, bir rekâbet aracı olarak helâl standardını ön plana getirecektir. Toplumun alımlarında helâl standardını aramaya başlaması ile bu standarda sahip olmayanlar da teşvik edilmiş olur. Sonuç olarak oranlar ters döndüğünde, ürünlerin büyük bir yüzdesi helâl standardına kavuştuğunda, uygulama helâl standardına sahip olanların otoriteye ödediği harçlar ve aidatlar haline gelir.
Gelecekte, sistem yaygınlaştığında, uygulama; ‘tabela vergisi’ gibi bir hal alır.
Üreticiler için Helâl Standardı; meslek odasına üye olmak, belediyeden ruhsat almak, tabela vergisi ve benzeri (sıradan) uygulamalar arasına kaynar.
SİYASİ:
Ürün ve hizmetleri helâlleştirmenin; özellikle Yahudi inanışında gıda, diğer tüketim maddeleri, tesis ve araç-gereçleri için uygulanan ‘kaşarlama’ rituelinden hiçbir farkı yoktur.
‘Kaşarlama’, dünya geneline yayılmış, azınlık durumda (İsrail dışında birçok ülkede nüfusun binde ikisi-üçü oranında), koloni hayatı sürdüren, Yahudi toplumunun, iç içe yaşadıkları, ama kendi inançlarına uygun olmayan toplumların (Müslüman, Hıristiyan ve diğer..) ürünlerine karşı kendilerini tecrit edebilme (koruya bilme) aracıdır.
Bunu bize (Müslüman toplumuna) uyarlamak, dünya nüfusunun %30’luk bölümüne hitap eden İslam olgusunu tanımlamada yetersiz kalmanın göstergesidir.
Helâlleştirme, kendi içimizde ötekileşme ortaya çıkarma eğilimidir.
Yaşanan örnekler ile ülkemizi kıyaslayanlar; Malezya ve Singapur’un dinsel mozaiğini göz ardı etmektedirler. Gıda ürünlerinde, hizmetlerinde kullanılan üretim sistem ve metotları; Hinduizm ve Budizm inançlarında farklıdır. Tıpkı Yahudi’lerin yaşadıkları batı ülkelerinde -et ve süt ürünleri için- karşılaştıkları sorunlara benzer sorunlar ortaya çıkmaktadır. Güneydoğu Asya ülkelerinin Müslüman halkları, gıda maddeleri ve üretimlerinde istedikleri İslami gerekleri standartlaştırmıştır. Bu standartlaşma gıda maddeleri ve üretim yöntemlerini ülkelerindeki diğer dinsel toplumların uygulamalarından soyutlama ve izole etme amacı ile yapılmaktadır.
*
* *
“Standartlar tüketicinin, kullanıcının; ürünlere, hizmetlere güvenmesini sağlar.” Demek; otoritenin kefaletini belgelenmesi demektir. Çünkü bu tür kefaletleri, kamu yada kamu adına yapmak gerekir.
Burada ‘Standart’ tanımlaması altına alınarak tescil edilen uygulamalar zaten -süregelen,- kamunun tüm ürün ve hizmet üreticileri için öngördüğü yada öngörmesi gereken uygulamalardır.
Hayvancılık, mezbaha ve kesim ile ilgili yönetmelikler, gıda kodeksi, Belediyeler, Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen birçok kanun; zaten gerekli şartları içermektedir.
‘Standart’ adı ile tescil ederek özele indirgendiğinde, genelin uyması şartı yıpratılmaktadır. Bu mantık, ileride ortaya çıkabilecek muhtemel standartları da makûl kılan bir uygulamadır.
Kamunun temel görevlerini tanımlayan felsefeye aykırıdır. Çünkü; söz konusu standart ile markalanan ürün ve hizmetler bu markalamaya tabi olmayan diğer tüm ürün ve hizmetleri ötekileştirir. Bu ötekileştirme; ‘rekabet’ açısından da incelenmesi gereken bir ayrışma durumudur.
Kaldı ki; bu standart sayesinde; prosesleri tanımlanmış olan metotlar ile üretildiğini garantileyen ürün ve hizmetler dışında kalanlar dolaylı itham ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bu itham; helâl olmama ithamıdır!
Helâl olma olgusunu ortaya koyan inanç sisteminde ötekileştirilenler için geriye iki durum kalır. Ki; ikisi de aynı yola çıkar.
Bunlardan biri; mekruh, diğeri; haramdır!
Murat SEVGİ

e-’den m-’ye: (Köşe Yazısı)Murat Sevgi

Hayatın Elektronik Ortama Taşınması ve
Sürecin Toplumlara Getireceği Yenilikler

Siz, hiç imalatta kullandığınız torna makinelerinin akşam işletmeden gittiğini gördünüz mü?
Peki, kullandığınız makinenin ürettikçe daha değerli bir makine haline geldiği oldu mu?
Ya çikolata makineniz, bir gün artık cips yada ayakkabı da üretebilse ne yaparsınız?
Kısa bir süre önce tanıştığımız elektronik, hayatın her aşamasında yerini aldı. Sağladığı kolaylıklar yanında yeni bir yaşam tarzını da beraberinde getirdi. Bu yaşam tarzının ilk safhası, hiçbir direniş ile karşılaşmadan toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenmeye başladı.
Devlet kurumları ve iş dünyasının etkin firmaları en ön saflarda yerlerini almak için yarışıyorlar. Yeni yaşam tarzında; elektroniğin yerinin, iletişimin ötesine geçtiğini ve etki alanındakileri yeni bir sürecin içine çektiğini çoğumuz fark edemiyoruz.
Süreç yüksek yoğunluklu bilginin işlenmesini ve kontrolünü içeren yeni araçların ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Bu ihtiyacın giderilmesi ile ilgili talipler hiçbir ihale yada komut beklemeksizin kendiliğinden devreye giriyor ve süreç içinde bilgi işleyicisi oluyor.
Artık bürokrasinin, klasik ticaretin ve iktisadi sistemlerin terk edilmesi (yada bunu dillendirmeye cesaret edemeyenler için şimdilik; “yeniden şekillendirilmesi” diyelim.) kaçınılmaz hale gelecek.
Bilgi teknolojileri üretip geliştiren ve kullanılabilir araçlar haline getiren kuruluşlar portakal sandığı üretip, satan kuruluşlar gibi basit ticaret kuralları ile yönetilemez. Bilgi işleme işinin bir numaralı makinesi olan akıl; ticaretin; mal ve hizmet tanımları ile değerlendirilemez. Aklın, sadece insanın tekelinde olduğu günümüzde dahi farklı bir tanımlama yapmak gerekir. Kaldı ki bu yeteneğin bilgisayarlar tarafından taklit edilmesi an meselesi.
Bu yeni süreç, ticaret ile yada klasik iktisat teorilerinin bildik kurallar ile açıklanamaz. Yepyeni ve farklı bir ortama geçiş yaşanıyor.
Binlerce yıllık durağanlığın ardından; “tarımdan endüstriye” geçiş bu sürecin ilk işaretiydi. “buhardan petrole”, “katot lambalarından transistöre”, “mikrodan nanoya” doğru geçişin yaşandığı 20. yüzyıl, misyonunu “maddeden akla(1)” olan sürecin tohumlarını atarak tamamladı.
Artık endüstri devriminin metal canavarlarının, yerlerini yeni aktörlere bırakma zamanı! Yaradılıştan buyana elimizin altında olup da kullanmasını bilmediğimiz bir canavarın sahne sırası geldi. Canavar deyişimizdeki sebep gücünün ve ihtişamının büyüklüğünden. Yoksa canavarlığı kötülüğünden kaynaklanmıyor. Bu müthiş güç akıldan başka bir şey değil.
Günümüz dünyasında; akıl ve yegane malzemesi olan bilgi, yaşamın odağına yerleşmeye başladı. Bu yeni durum, daha tohum halindeyken bile iktisadın sınırlarını çoktan aştı.
Akıl ve bilgi üzerine kurulu süreç, yaşam tarzı ve kurallarını da tıpkı birkaç gramlık bir tohumun yüzlerce metrelik bir ağaca can vermesi gibi sırasıyla ve yeri geldiğinde kendisi oluşturmakta.
Yapay kuralların işlemeyeceği bu sistemin tüm kurallarını yine sistem kendisi koyacak. Hem de bunun için bir tasarımcıya yada planlamacıya taslak da hazırlatmadan. Sürecin ilk adımları; “Paranın terk edilişi(2)” ile 20. yüzyılın son çeyreğinde başladı. “Kişilerin terk edilmesi(3)” ile devam ediyor.
Büyük değişim süreci bazılarının “sanal ortam” yakıştırmalarının aksine kendi somutlarına sahip. Ortam, yepyeni bir “dünya” olarak şekillenmekte. Yakından bakıldığında pek bir şeye benzetilemese de, bu fetüs; muhteşem bir devin ilk dakikaları...
Yeni bin yılın ilk bebeği büyüyüp geliştikçe kendi kurallarını ve kanunlarını yine kendisi tasarlayacağı için klasik iktisadın mal ve para bazlı hantal süreçleri eskide kalacak.
Süregelen sistemleri, yeni sürece adapte etmeye çalışmaktansa saygıyla anıp, tarihin tozlu raflarına dizmek çok daha ekonomik olacak.
Tıpkı, artık iş görmeyen eski çamaşır makinenizin evinizin bodrumdaki yerini alması gibi.
Ama burada da süreç, kendi dinamik yapısına ulaşıncaya kadar boşluklar oluşturmamak için klasik yaşam tarzlarını devam ettirip, süregelen sistemler ile paralel yaşamaya devam edecek.
Bu sürecin hayatımızda yerini alması, birinin “Ben şunu-bunu kaldırıyorum.” şeklinde hüküm vermesi ile olmayacak. Böyle bir tasfiye işini yapacak, tasarımcı-taslakçı sistemin hiçbir aşamasında yok. Çünkü mevcudun hantal ve işlevsiz organları yerlerine geçen dinamik yapıların gölgesinde ilgi ve işlev yoksunluğunun verdiği kansızlıkla kuruyup yok olacak.
Atlı arabaların otomobiller karşısındaki yok oluşu gibi.
Posta sisteminin kargo şirketleri karşısındaki çöküşü gibi. Sistem kullanmadığı uzvuna kan vermez. Bunu bir tasarımcının öngörüler ile yapması gerekmez. Yani kimse “Kargo sistemini kullanın. Posta sistemi iptal oldu.” yada “Kartpostal da neymiş! Bundan sonra SMS at.” Demedi. Ama toplumsal eğilim sanki bir komutla hareket edercesine tercihlerini yapmaktadır. Bizim süreç dediğimiz de bu eğilimlerin bütünleşmiş bir yansıması.
Murat SEVGİ
DİP NOTLAR:________
(1) MADDEDEN AKLA:
İnsanoğlu çevresinin farkına varıp sosyalleşmeye başladığı ilk günden ihtiyaçlarını diğer insanların sahip oldukları ile gideremeyeceğini fark etti. Böylece mal kavramı oluştu.
Takas ve hak etme mantıklarının gelişmesi ticaretin de temellerinin atılmasını sağladı. Bu temeller üzerine kurulu süreç 20. yüzyıla kadar kesintisiz devam etti.
(2) PARANIN TERKİ:
Firmaların veresiye sistemleri ile başlayıp elektronik bankacılık ile olgunlaşan ve global kredi kartlarının bugünkü şeklini alması ile devam eden bir süreç. Klasik hayatın en önemli aygıtı olan paranın maddesel varlığını bırakarak elektronik ortama geçişi ilk işaretlerden biri. Günümüzde ticaretin bir kısmı paraya el sürülmeden yapılmaya başladı. Bu süreç paranın tamamen terk edilmesi ile tamamlanacak. Böylece “para” madde duvarını aşarak akıl bölgesine geçmiş oluyor.
(3) KİŞİLERİN TERKİ:
Klasik hayatın süreçlerinde kişi varlığını ortaya koyar. Anlaşmalarda, mahkemelerde, banka ve devlet dairelerinde kendini bedeni ile temsil eder. Bu temsil alanlarından birçoğu elektronik ortama geçiş ile birlikte bedenin gerekliliğini ortadan kaldıracak. Bir web kurumuna evden nikah kaydı yapılabilecek. Yada bilgisayar karşısında hiç görmediğiniz (bedensiz) biri ile önemli bir anlaşma yapabileceksiniz. Bireyin var olma zorunluluğu kalkıyor.
Karşında görünmeyen bir muhatabı var. Bu kişiler ile ikili ilişkiler oluşmaya başlayacak. Sonuç olarak bilgisayar yazılımları ile oluşturulmuş bir muhatap karşısında olup olmadığımızı bilemeyeceğiz. Bu durum kişinin varlık gereğini ortadan kaldırıyor.
Bireye yeni bir tanımlama yapmayı da zorunlu kılacak. Bu gün için yavaş yavaş sayısal imza, kişinin varlığını üstlenmekte.
Elektronik ortamda yapılan anlaşmalar (elektronik hukukunda) sizi bağlayacak. Bu imzanın muteber bir değer taşıması tamamlanınca noter ve mahkeme gibi hukuk kurumları da ortadan kalkacak. Çünkü elektronikte hükümler mutlaktır. Maddesel yasalardaki gibi bir sava, mütalaaya ve yargıcın yargısına gerek yoktur. Geçişin son aşamasında mahkeme ve ceza mekanizması da tamamen iptal olacaktır.

Fizyolojinin Psiko-mekaniği (Köşe Yazısı)

Dünya tarihinin kayıtlarında en baskın unsur savaşlardır. Savaşlar insanlığın çok yakın bir zaman kadar gelen uzun yolculuğunun kayıt defterinde kilometre taşlarını oluşturmuştur. ‘Tarih’ dediğimiz, yazılı kültürün belgelerinin hepsi kocaman birer savaş romanıdır. Buradan, insanın pek de akıllı bir varlık olmadığını çıkarmak hiç de zor değildir.
İşte, kendine akıllı diyerek bu sıfatını pekiştirmeye çalışan bizler. Akıl kavramının, tanımının içinde kendi meziyetimizi özel bir yere koymak isteriz. Bu yüzden, başka bir akıl varmışçasına ona; ‘insan aklı’ dedik. -Sanki başka bir aklın varlığını kabul edermişiz gibi!-
İnsan aklı, dünya üzerindeki ilk farkındalık anından beri gelişmektedir. Bu gelişmenin her aşamasında bir önceki sürecin üzerine yeni beceriler ekleniyor. Yeni ortaya çıkan akıl (yani diğer bir deyişle; ‘insan aklı’), yeteneklerindeki iyileşmeyi kime borçlu olduğunu unutan bir tavır ile önceki nesillere (yani aklın bir eski versiyonuna) üstten bakar bir tavır içerisine giriyor.
Akıl, insan denen -biyo-mekanik- makinenin kontrolünü sağlayan otomasyonun en görünen unsurudur. Görünen diye tanımlamamın sebebi her bireyin görebildiği bir akıl yetisine sahip olmasındandır.
Evet, akıl görülür:
Her birey, kendi aklını kendi beyni ile görür. Akıl gözlerinizin arkasından ileriye doğru bakan varlığın ‘kendisi’ değil, sadece kullandığı aksesuarlardan biridir. Biyolojik beden, beyni aracılığı ile otonom, refleks ve akıl gibi bir çok bağımsız unsuru kullanır. Bilgisayar yazılımları gibi de düşünebilirsiniz. Akıl, bu yazılımlar içerisinde ekranda gözüken tek yazılımdır. Bununla birlikte bilgisayarın çalışması için gerekli, hiç görmediğimiz, -çoğumuzun- varlığını bilmediğimiz, arka planda işleyen, servis yazılımları vardır. Bizler bilgisayarımızın ekranında görülmeyen, sürekli çalışıp sistemi ayakta tutan, yedekleme yapan, elektrik kesintilerini programlayan, kamera, mikrofon yazıcı gibi aygıtları yöneten bu yazılımlar gibi yazılımlara sahibiz. Nefes almamız, midemizin hazım işini yapması, kanın bütün hücrelere ulaşması için kalbimizin atması, heyecanlanınca kalbin vites değiştirip daha hızlı atması, üşüyünce titrememiz gibi işleri istemeyiz. Yada daha doğrusu; istememiz gerekmez.
İşin isteme kısmına gelince, işte orada akıl devreye girer. Bu yüzden bilgisayar ekranındaki görüntülü programlara benzettim. Bir komut veririz. Bunu beynimizde yüklü işletim sistemi sayesinde donanımımız algılar. Komutlar parametreler ile işlevlerini yapar. Bu parametreler hem kimyasal, hem de fiziksel otomasyon sistemine bağlıdır.
Verilen bir komut, sinir sistemi ve hormon sisteminin birlikte uyumlu çalışması sonucunda tüm hücrelere iletilir. Ama her hücre sadece kendi için işaretlenmiş komutu çözer ve okur. Bunun gereğini yapar.
Kamu ve büyük kurumların bilgi sistemlerinde -özellikle askeri sistemlerde- sık kullanılan “lüzumu kadar bilme” prensibi burada titizlikle uygulanır.
Otomasyon olarak insan vücudu, bilgi sistemleri geliştirme ile ilgili tasarım yapanların önlerinde duran mükemmel bir örnektir. Hem yazılımın kapsamı, hem de muhteşem büyüklükteki yapısı ile otomasyoncu için insan vücudu; astronom için uzayın boyutları kadar zengin bir ufuk sunar.
Bilgi teknolojileri ve elektronikte yaşanan gelişmeler sürdükçe günlük yaşamda kullanılan teknolojik ekipmanlar bize sahip olduğumuz biyolojik ekipmanların otomasyon ile örnekli modellenebilmesinde de imkan sunmaktadır.
Otomasyon, mikro (hatta nano ve piko) boyutta gerçek bir tasarım harikasına daha detaylı bakılabilmesini sağlamaktadır. Hem teknolojiyi araç olarak kullanarak laboratuar ortamında analiz ve tetkikler yapabilmekteyiz, hem de alternatif bir model olarak -otomasyon şaheseri- ‘insanı’ daha net görmekteyiz.
Sıcaklık ve basınç gibi bilgileri vücudumuzun her noktasından algılayan milyonlarca termostan (ısı sensörü) ve loadcell (basınç sensörü), adreslenmiş pozisyonlarından milyarlarca sıcaklık ve basınç verisini beynimize gönderir. İnsan bedenini saran sensörlerin çeşitliliği ile ilgili bilgimiz bile şu an sonuçlanmış değil. Otomasyonda kullandığımız, 30 kadar farklı ölçme enstrümanına rağmen insan biyo-mekaniği tarafından kullanılan sensörlerden sadece 120 farklı türü keşfedilmiş ve bunların sadece 3-4 tanesi literatür oluşturulacak seviyede açıklanmıştır. (Bunlar; optik, dokunma, tat alma vb.) Tüm sensörleri katalog haline getirmeye kalkarsak yaklaşık 1800 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
İşte insan otomasyonu, 1800 çeşit sensörden vücudun tümüne serpiştirilmiş milyarlarcasını aynı anda saniyenin yüzde ikisi yada üçü kadar zaman aralığında okuyabilmektedir. Bu değerleri sayısal olarak kendi yarattığımız modellerin aciz ve cılız yapısıyla kıyaslamak bile mümkün değildir.
Hatta; dünyada bugüne kadar yapılmış tüm elektronik ve mekanik otomasyonları söküp bir çuvala doldursak bile tek bir insanın tüm fonksiyonlarını işletecek donanımı elde edemiyoruz. Hem de arada milyon katlık fark halen devam ediyor olurdu.
İnsanın dünyada yaptığı yapacağı tüm ‘beceri’ bile kendi bedeniyle kıyaslanamazken, ben bu başarıyı; küçük bir sivilceyi abartıp yanardağ (volkan) gibi düşünmek olarak görüyorum.
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ

Tuğgeneral Erdoğan'dan Vali Aydoğdu'ya veda ziyareti


55. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Baki Erdoğan, Vali Cengiz Aydoğdu’yu makamında ziyaret ederek Arz-ı Veda da bulundu.
Kırklareli’nde 55. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı görevinde bulunan Tuğgeneral Ahmet Baki Erdoğan, emekliye ayrıldı.
Emekliye ayrılan Tuğgeneral Erdoğan, 07 Ağustos Cuma günü, Vali Cengiz Aydoğdu’yu makamında ziyaret ederek Arz-ı Veda da bulundu

Edirne Belediyesi yeni hizmet binası kararı alındı

Edirne BelediyeMeclisi yeni yapılacak belediye hizmet binasıyla ilgili kararını aldı. Edirne Belediye Başkanlığı’nın yeni hizmet binası arayışı sonlandı. Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi tarafından hazırlanan projeyle Edirne’nin otopark sorunu ve beraberinde Edirne Belediyesi’nin hizmet binası sıkıntısının giderilmesi planlanıyor.Edirne Belediye Sarayının satışında alıcı firmanın yeni hizmet binası için 5 milyon TL değerinde teminat verdiğini hatırlatan Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi “Danıştay, Edirne Bölge İdare mahkemesinin kararını bozdu ve dosyayı geri gönderdi. Umarız ki yerel mahkemede aynı kararı alır ve dava kapanır. Bunun sonrasında ise bankadaki 5 milyon liramızı üzerine biraz da ekleyerek Kızanlık Bahçesi olarak bilinen alana zeminde 4 katı otopark ve en üst katıda belediye hizmet binası olarak yapmak istiyoruz” diye konuştu. Ağustos ayı Belediye Meclisi Toplantısı’nda görüşülen karar oy çokluğuyla kabul edildi.

Edirne Belediyesi Zabıta ekiplerinden Ramazan denetimi

Yaklaşan Ramazan ayı öncesi gıda maddesi satan işyerlerine yönelik denetimlerini gerçekleştiren Edirne Belediyesi Zabıta Ekipleri, gıda ürünlerinin sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaştırılması için denetimlerini sıklaştırdı.
Zabıta ekiplerinin yaptığı denetimlerde vatandaşın sağlığını etkileyebilecek olumsuzluklara göz açtırılmıyor. Gıda satışı yapan iş yerlerine belirli aralıklarla denetim yapan Zabıta Ekipleri, özellikle ramazan ayının yaklaşması dolayısıyla fırın denetimlerine ağırlık verdi.
Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi yapılan denetimler ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Ekiplerimiz gıda imalathaneleri, fırınlar ve çeşitli işyerlerinde denetim yaparak ramazan öncesi kontrollerini sıklaştırdı. Ramazan Ayı öncesinde hemşerilerimizin sağlıklı ve rahat bir şekilde alışveriş yapabilmeleri için gerekli tüm önlemleri aldık ve halkımız rahatça alışverişlerini yapabilir. Sadece ramazan öncesi değil Ramazan Ayı içinde ve bayram öncesinde de kontrollerimiz devam edecektir. Hiç kimseyi halkımızın sağlığıyla oynatmayız ve de oynatmayacağız” dedi.
Yapılan denetimler sonucunda Ramazan ayı ve bayram gibi özel günlerde sağlıksız şekilde üretim koşullarından dolayı rahatsızlıklara yol açabilecek gıdaları toplayarak Edirne halkının keyifli bir Ramazan ayı ve sonrasında güzel bir Şeker Bayramı geçirmelerini sağlamaya çalıştıklarını belirten Başkan Hamdi Sedefçi “Yaklaşan Ramazan Ayı ve sonrasında ‘Şeker Bayramı’ olarak da anılan Ramazan Bayramı’nda tatlı, şeker, çikolata gibi ikramlık ürünlerin tüketimi artmaktadır. Bu nedenle üretimden servise kadar her aşamada titizlik gösterilmesi gerekiyor. Ekiplerimizin rutin denetimlerinin yanı sıra bu tür özel denetimlerle kalitenin üst düzeyde olmasını sağlamaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Başkan Sedefçi ayrıca vatandaşların karşılaştıkları herhangi bir olumsuzlukta 24 saat Edirne Belediyesi’nin ALO 153 ve 225 40 33 nolu telefonunu arayarak şikâyetlerini bildirebileceklerini kaydetti.

Selimiye Camii'nin Dünya Mirası Listesine alınması çalışmaları sona yaklaştı

UNESCO Dünya Mirası Ön Listesinde (Tentative List) yer alan Edirne Selimiye Camii’nin Gerçek Listeye alınması için Edirne Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalarda sona yaklaşıldı.Yapılan açıklamada Edirne Belediye Başkanlığı AB ve Uluslararası İlişkiler Bürosu tarafından yürütülen çalışmaların ilk ayağını oluşturan Başvuru Dosyası hazırlığında, UNESCO’nun Dünya Miras Sözleşmesinin Yürütülmesi için Uygulama Rehberi Ek-5 (WHC. 08\01, Ocak 2008) çerçevesinde son aşamaya gelindi. Bu rehbere göre anıt esere ve külliyesine ait bilgilerden başlayarak eserin tanımlanması ve diğer yapılarla karşılaştırılması yapılarak caminin olağanüstü evrensel değerleri, eseri etkileyen faktörler ve koruma- durumu verilerle ortaya konuldu. Sözkonusu veriler, Valiliğin ilgili birimleri (Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Müftülüğü), Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Edirne Tabiat Varlıkları ve Koruma Kurulu, Trakya Üniversitesi gibi resmi kurumlarla görüşülerek derlenmektedir.
Başvuru Dosyası’nın hazırlanması ile ilgili ulusal ve uluslararası arşivler taranarak şu ana kadar 140 kaynağa ulaşılmış olup kaynak araştırmaları halen devam etmektedir. Ayrıca bu çalışma çerçevesinde derlenen belgeler ve kitaplar, oluşturulacak “UNESCO Dünya Miras Merkezi Bilgi Merkezi’nde” yer alacaktır.
Selimiye Camii ve Külliyesi Alan Yönetiminin oluşturulması, 26006 sayılı Yönetmelik ve UNESCO’nun Dünya Miras Sözleşmesinin Yürütülmesi için Uygulama Rehberi’nin (The Operational Guidelines for the Implementation of the World Heritage Convention) 2008 versiyonundaki açıklamalar göz önünde bulundurularak oluşturulmaya çalışılmıştır.
Alan Yönetimi ile ilgili kısım içinse bu resmi kurumların yanında Tredaş, Gazdaş Doğalgaz firması, Türk Telekom gibi yatırımcı kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinden alınan mevcut olan ve planlanan yatırım planları ile konuyla ilgili her türlü dokümantasyonun derlenmesi çalışmaları ise devam etmektedir.
Alan yönetimi kapsamında hazırlanması gereken yönetim planı için öncelikle yönetim alanı sınırı çizilen bölgede, kültürel varlıkların dokümantasyonu yapılarak böylece alanın önemi ortaya kondu. Alanda analizler yapılırken, alanın bilimsel ve teknik danışmanı tarafından sınırları belirlenen alt bölgelerde saha çalışması yapıldı. Oluşturulan 11 alt bölgeden 9’u Yönetim Alanı Sınırı içinde kalırken diğer ikisi alan ile kültürel ve demografik sıkı ilişkisi bulunan, Edirne kentinin fiziksel genişleme yönündeki 10 ve 11. bölgeler olarak sokak analizlerine dâhil edildi.
Alt bölgeler çalışması için oluşturulan ekiplerimiz tüm 11 alt bölgedeki sokakları gezerek sokak bazında korumaya yönelik yapılması gereken iyileştirme, sokak peyzaj düzenlemesi ve yenileme projeleri için bir zemin oluşturma amacı ile kentsel verileri derlediler. Alt bölge analizleri ile Yönetim Alanının bütününde en güncel bilgilere erişilerek, alanın kültürel, sosyal ve ekonomik yönlerinin ortaya konulması amacı ile yapılmıştır. Selimiye Camii koruma alanında 26006 sayılı Yönetmelik gereğince üyeleri Alan’da idari yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşların temsilcilerinden seçilen “Danışma” ve “Eşgüdüm ve Denetleme” kurulları oluşturuldu.
Ağustos ayı içerisinde bitirilmesi hedeflenen ve İngilizce olarak hazırlanan Başvuru Dosyası ve Alan Yönetim Plan taslağı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgili birimi olan Tabiat Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne gönderilecek. Burada yapılan incelemelerin ardından Dışişleri Bakanlığı’na gidecek. Dosya en geç Ocak veya Şubat ayında Dışişleri Bakanlığı kanalıyla UNESCO Dünya Miras Komisyonu’na ulaştırılacaktır.
Başvuru Dosyası ve Alan Yönetim Planı taslağı hazırlamanın yanı sıra uluslararası kapsamda çalışmalarımıza bilimsel katkısı olması amacıyla ICOMOS, CIVVIH’ın Akdeniz Bölgesi toplantısı da Edirne’de yapılacak. UNESCO’nun bir alt birimi olan ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) ile birlikte 15-18 Kasım 2009 tarihlerinde düzenleyeceğimiz bu toplantının ev sahipliğini Belediyemiz yapacak.denildi.

Açıkhava Sineması Keyfi her gece ayrı filmle devam ediyor

Edirne Belediyesi’nin düzenlediği yaz akşamlarında “Açıkhava Sinema Keyfi” büyük ses getiren filmlerin gösterimleri ile devam ediyor.
Ailece açık havada film izlemek amacıyla Muhittin Günel İşmerkezi’nin teras katında hazırlanan yere gelen vatandaşlar, düzenlenen etkinlik sayesinde aileleri ve sevdikleri ile nostaljik ortamda ücretsiz olarak film izlemenin mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, Yaz Sinema Şenliği’nden duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
Konu ile ilgili olarak bir açıklama yapan Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi yaz akşamlarında açık hava sinema keyfini ilk kez düzenlediklerini belirterek, “Bu etkinlikle, sıcak yaz akşamlarını evlerinde geçirmek istemeyen halkımıza hem farklı bir akşam hem de açık havada film keyfi yaşatmak istiyoruz. Yaz Sineması Şenliği’nde son dönemde büyük ses getiren filmlerin gösterimi yapılacak ve Edirneli hemşehrilerimiz bu filmleri ücretsiz olarak izleme fırsatı bulacaklar” dedi.

Ak Parti Tekirdağ Merkez Ilçe Başkanı Yeniden Ziya Meral Oldu


AK Parti Tekirdağ Merkez İlçe 4. Kongresi yapıldı. İki listenin yarıştığı kongrede beyaz listeyle seçime giren Ziya Meral, 299 delegeden 243'ünün oyunu alarak Tekirdağ Merkez İlçe Başkanlığı'na seçilirken, Hakan Arıcılar'ın listesi ise 52 oyda kaldı.AK Parti Tekirdağ Merkez İlçe 4. KongresiTekirdağ Köprübaşı'ndaki Kral Düğün Salonu'nda yapıldı. Kongreye, AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu, AK Parti Teşkilatı Tekirdağ Koordinatörü Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak, AK Parti Tekirdağ Milletvekili ve İçişleri Komisyon Başkanı Ziyaeddin Akbulut, AK Parti Tekirdağ Milletvekili Necip Taylan, AK Parti Tekirdağ İl Başkanı Soner Çizen, AK Parti Tekirdağ Merkez İlçe Başkanı Ziya Meral, Tekirdağ eskiBelediye Başkanı Ahmet Aygün, ilçe başkanları, il ve merkez ilçe yönetimleri ile AK Partili delegeler katıldı.

TEKİRDAĞ KENT KONSEYİ 3. GENEL KURULU YAPILDI




Tekirdağ Kent Konseyi Seçimli 3. Genel Kurul Toplantısı Belediye Kültür Merkezi’nde geniş çaplı bir katılımla gerçekleştirildi. Genel Kurulun açılışında konuşan Tekirdağ Belediye Başkanı Op. Dr. Adem Dalgıç, Kent konseyine işlerlik kazandıracaklarını belirterek, Tekirdağ’ı Tekirdağlılarla birlikte yönetmek için kent konseyinin önemine değindi. Konuşmaların ardından gerçekleştirilen ve Divan Başkanlığını Okan Gaytancıoğlu’nun yaptığı genel kuruldaki seçimler sonucunda tek aday Levent Gündoğdu oybirliği ile başkan seçilirken Yürütme Kuruluna Muzaffer Doğan, Zeki Varan, Cemal Polat, Emel Dombaz, Mehmet Can ve Şerafettin Kurt seçilirken Denetleme Kurulu, Hasan Erge, Tamer Algül, Alpay Hekimler, Şahser Met ve Yaşar Ergene isimlerinden oluştu. Seçimlerin tamamlanmasının ardından bir konuşma yapan Kent Konseyi Başkanı Levent Gündoğdu, “Yürütme kurulundaki arkadaşlarımla birlikte kent konseyini ayağa kaldıracağız ve Tekirdağ’ın kalkınması için var gücümüzle çalışacağız” dedi

Tekirdağ Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Yılmaz ÇİMEN ve yönetim kurulu üyeleri Tekirdağ Valisini makamında ziyaret ettiler


Tekirdağ Esnaf ve Sanatkarlar odaları Birliği Başkanı Yılmaz Çimen ve yönetim kurulu üyeleri Tekirdağ Valisini makamında ziyaret ederek hem hoş geldin ziyaretinde bulundular. Hemde tanıştılar. Birlik Başkanı Yılmaz Çimen böyle bir olaydan mutluluk duyduklarını belirterek Sayın Valimizle sık sık görüşme imkanımız olacaktır. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyoruz dedi.

KALKINMA AJANSININ İLK TOPLANTISI YAPILDI


25.07.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerine hizmet etmek üzere kurulan Kalkınma Ajansının ilk Yönetim Kurulu toplantısı Tekirdağ Valiliği Toplantı Salonunda gerçekleştirildi. Ajansın kuruluş kararnamesi gereği ilk yıl yönetim kurulu başkanlığı görevi Tekirdağ Valisi Zübeyir KEMELEK tarafından yürütülmekte olup, Yönetim Kurulu Toplantısına Edirne Valisi Mustafa BÜYÜK, Kırklareli Valisi Cengiz AYDOĞDU, Tekirdağ Belediye Başkanı Op.Dr.Adem DALGIÇ, Kırklareli Belediye Başkanı Cavit ÇAĞLAYAN, Edirne İl Genel Meclis Başkanı Tacittin ÇALI; Kırklareli İl Genel Meclis Başkanı Mehmet Tuna SOYKAN, Tekirdağ İl Genel Meclisi Başkanı Münür KARAEVLİ, Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa YURDANUR, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bülent ALAMUT, Kırklareli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ertuğrul Ziya ÇETİNTAŞ ve Edirne Belediye Başkan Vekili Hakan İNCİ katıldılar.

HAYRABOLU BELEDİYE BAŞKANI İRTEM’DEN TARIM KURULUŞLARINA ZİYARET

Tekirdağ iline bağlı Hayrabolu Belediye Başkanı Hasan İrtem, ilçede tarım kuruluşlarına bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. . . Belediye Başkanı Hasan İrtem yaptığı açıklamada, ilçedeki tarım kuruluşlarına iadeyi ziyarette bulunduğunu belirterek,” Göreve seçilmem dolayısıyla ziyarette bulunan tarım kuruluşlarımızın değerli yönetimlerine iadeyi ziyarette bulunuyorum. Kurumlarımızla yaptıkları işler ile yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi alışverişinde bulunuyoruz.” Dedi. . . Belediye Başkanı Hasan İRTEM ve beraberindeki meclis üyeleri sırasıyla Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı, Ziraat Odası Başkanlığı, Trakya Birlik 266 Sayılı Yağlı Tohumlar Kooperatifi ile Süt Birliğini ziyaret ettiler.Ziyarete meclis üyeleri Recep Aydın, Sedat Dereli, Hüseyin Günal, Hikmet Kutengiz, Hikmet Güven, Nedim Kopal, Oğuz Çakmak katıldı. . . .

HAYRABOLUDA TOPLU SÜNNET HAZIRLIKLARI TAMAMLANDI


Tekirdağ iline bağlı Hayrabolu ilçe Belediye Başkanlığı toplu sünnet hazırlıklarını tamamlandı. . . Belediye Başkanı Hasan İrtem toplu sünnet hazırladıklarını tamamladıklarını belirterek;” 14-16 Ağustos tarihlerinde yapılacak 19. Ayçiçeği Festivali etkinlikleri kapsamında düzenlediğimiz toplu sünnet şölenimize kayıtlarımız tamamlandı. Sünnet olmak için ailelerimizin yaptığı başvurular sonucunda 65 çocuğumuz kayıt yaptırdı. Çocuklarımız Sağlık Grup Başkanlığı bünyesinde oluşturulan ekip tarafından günlük olarak randevulara göre belli sayıda sünnet ediliyor. Muhtamelen bu hafta içerisinde çocuklarımızın sünnet işlemleri tamamlanacak.” Dedi. . . Belediye Başkanı İrtem, çocuklar için sünnet kıyafetlerinin de hazırlatıldığını belirterek, toplu sünnet olan çocuklara 14 Ağustos Cuma günü sabah saat: 10.00’ da tören yapılacağını ayrıca Güzelce Hasan Bey camiinde Cuma namazı öncesinde mevlit okutulacağını kaydetti. . .

İSMAİL YK VE ZİYNET SALİ HAYRABOLU AYÇİÇEĞİ FESTİVALİNDE

Tekirdağ iline bağlı Hayrabolu’da 14–16 Ağustos tarihlerinde 19 uncusu kutlanacak Ayçiçeği festivalinde konser verecek sanatçılar değişti. . . Belediye Başkanı Hasan İRTEM yaptığı açıklamada, TRT ile Sayısal Geceyi sunmak üzere anlaşan Serdar Ortaç’ın beklenmedik bir gelişme ile programdan ayrılması üzerine kendilerinin de zor durumda kaldıklarını belirterek;” Biz bu yıl Festivalimize Pop sanatçımız Serdar Ortaç’ın sunuculuğunu yapacağı TRT ve Sayısal geceyi getirmek üzere 24.07.2009 tarihinde bir anlaşma yaparak, ön kaporamızı da vermiştik. Tüm hazırlıklarımızı programımızı buna göre yapmıştık. Ancak bu organizasyonda Serdar Ortaç’ın TRT ile yollarının ayrılması üzerine bizim gibi anlaşma yapan diğer 6 belediyede zor durumda kaldı. Festival afişlerimizin basımına geçildiği sırada imzaladığımız sözleşme sonrasında gelişen bu tatsız durum sıkıntı yaşamamıza neden oldu. Sözleşme yaptığımız organizasyon firması ile durum değerlendirmesi yaparak programımızı değiştirmek zorunda kaldık. “ dedi. . . Ayçiçeği Festivali program akışını değiştirdiklerini belirten Belediye Başkanı Hasan İRTEM;” Bu gelişme sonucunda program ve afiş basımlarımız gecikti. Vatandaşlarımıza, misafirlerimize güzel bir program sunmak için her türlü gayretin içerisindeyiz. Festivalimize Türkiye’nin tanınmış yıldız sanatçılarını getiriyoruz. 14 Ağustos Cuma günü akşamı Pop star BİROL ve Ziynet SALİ, 15 Ağustos Cumartesi günü akşamı TRT ve Devlet Sanatçısı Ayşe Engin ASLANCA, Eylem NAZ ve İsmail YK konserleriyle, bizi izlemeye gelenlere mükemmel bir program sunacağız. ” Dedi. . . . Belediye Başkanı İRTEM, konserlerin şehir stadında yapılacağını ve ücretsiz olacağını belirtti
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...