Dünya Gıda Günü, üyesi olduğumuz Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun, 1979 yılnda yapılan 20. konferansında 147 üye ülkenin ortak kararıyla; Dünyada gıda sorunlarının boyutları va önemi hakkında kamuoyunu aydınlatmak, herkesi yanlış beslenme ve açlığa karşı mücadeleye çağırmak amacıyla 16 Ekim günü “DÜNYA GIDA GÜNÜ” olarak ilan edilmiştir. Dünya Gıda Gününün bu yılki teması da “Kriz zamanlarında gıda güvenliğini sağlamak” olup, bilgi notu aşağıdadır.
Kriz zamanlarında gıda güvenliğini sağlamak: Haberlerde sürekli olarak küresel ekonomik krizden bahsedildiği bu günlerde, herkesin ofislerde ve fabrikalarda çalışmadığını hatırlamak gerekiyor. Kriz, dünyadaki aç insanların %70'inin yaşamakta ve çalışmakta olduğu küçük ölçekli tarım arazilerini de etkiliyor. 2007-2008 yıllarında gıda ve akaryakıt fiyatlarındaki artışın ardından, gelişmekte olan ülkelerin kırsal kesimlerinde durum vahamet arz ediyor. İkinci kriz, yoksulları tam da en kötü anlarında yakalıyor. İşsizlik arttıkça, şehirde veya yurtdışında çalışan akrabalar da artık daha az para göndermeye başlıyor. Küçük tarımsal köylerde, yoksul kesim, gıda alacak birikimlerini artık tüketmiş durumda. Haberlerin ve hükümet gündemlerinin ana başlığı, küresel ekonomik kriz. Zengin ekonomileri yeniden canlandırmak için trilyonlarca dolar harcanıyor. Peki, yoksulların elinden kim tutacak?
Bu makalede ekonomik krizin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri incelenirken, bu ülkelerin en savunmasız nüfuslarını açlıktan nasıl koruyabilecekleri ve yatırım yoluyla tarım sektörünün nasıl gelecekteki krizler karşısında kendini koruyabilir hale getirebileceği ve hatta yoksul çiftçilerin yüksek gıda fiyatlarından nasıl kar edebileceğini kaleme almıştır. Bu, dünyada görülen ilk ekonomik durgunluk değildir. Yarına hazırlıklı olabilmek adına geçmişte ülkelerin gıda güvenliğini nasıl sağlamış olduğuna bakarak, kendimize dersler çıkarabiliriz.
Gıda krizi ve mali kriz: 2007 yılının ortalarından 2008 yılının ortalarına kadar FAO gıda fiyatları endeksi ortalama %57'lik bir artış göstermiştir. Dünya genelinde, aç nüfus 2007 yılında 75 milyonluk bir artış kaydetmiştir. Sonrasında, 2008 yılının Temmuz ayında, gıda fiyatları düşmeye başladı. Ancak, fiyatlardaki bu düşüş eğilimi, gıda krizinin sonuna gelindiğine işaret etmemektedir. IMF'ye göre küresel tahıl fiyatları, 2005'teki fiyatlara göre halen %63 daha yüksektir. Gıda krizine doğrudan neden olan faktörler halen daha mevcuttur:
• Tarımsal verimlilik düşüktür.
• Gıda güvenliğinin sağlanmadığı ülkelerin çoğunda nüfus artış hızı halen daha fazladır.
• Su mevcudiyeti ve arazi kullanımı, önemli sorunlardır.
• Sel ve kuraklık olayları uzun dönem ortalamalarının üzerinde meydana gelmektedir.
• Tarımsal araştırma ve geliştirmeye yapılan yatırım, uzmanların önerilerinin çok altındadır. ve yoksul nüfus için asıl önemli olan ürünleri hedef almamaktadır.
Gıda krizinin ardından, küresel ekonomik kriz meydana geldi. Kriz nedeniyle ücretler düştü ve işsizlik baş gösterdi. Dolayısıyla, yoksul kesim şimdi iki eşzamanlı krizle karşı karşıya kalmıştır. Yoksul kesimin gıda kriziyle başa çıkmada başvurduğu çoğu araç da tükenmiş olduğundan, durum daha da vahim bir hal almıştır. Örneğin, çoğu malvarlığı halihazırda satılmıştir ve tüketimde bir azalma olduğundan, malların orta sınıfa satılması, artık daha zordur. Göç etmek artık daha zordur; çünkü gelişmiş ülkeler de kendi krizleriyle baş etmektedir .Finansman tüketimi için borçlanmak, sıkı kredi piyasalarıyla engellenmiştir. Doğrudan yabancı yatırımlardaki azalma ve birincil emtiaların ihracatındaki düşüşlerin sonucunda, yoksul ülkelerde işsizlik artacaktır. Zengin ülkelerdeki ekonomik duruma bakacak olursak, sağlanan kalkınma desteği ve insani yardımın azalması beklenmektedir. Dünya Bankası verilerine göre, 2008 yılında resmi kayıtlardaki bağış tutarı yaklaşık 300 milyar Amerikan doları veya gelişmekte olan ülkeleri bir grup olarak düşünürsek, o grubun Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının yüzde ikisidir. Özellikle, geleneksel anlamda göç eden işçilerin istihdam edildiği inşaat ve imalat sektörlerindeki ekonomik durgunluk, hem kırsal hem de şehirde yaşayan ailelere yardım amaçlı yollanan paranın miktarında anlamlı bir düşüş olacağına işaret etmektedir.
En savunmasız olanı korumak:Aşağıda incelenecek olan tarıma verilen uzun vadeli kalkınma yardımının yanı sıra, şu anda toplumun en savunmasız üyelerinin yardıma ihtiyaç duydukları oldukça açıktır. Aşağıda, kamu politikaları müdahaleleri gözden geçirilmiştir; bu sayede, kriz zamanlarında bile insanların açlık ve kötü beslenmenin en kötü sonuçlarına karşı korunabileceği gösterilmiştir:
• Aç insanlara erişebilmenin ilk adımı, o kimselerin kimliğini, yaşadıkları yeri ve durumlarını bilmektir. Gıda fiyatlarını izleyerek, hükümetler, ülke ve toplumlar içerisinde açlığın en çok yaşandığı, hissedildiği yerleri saptayabilirler. Sonrasında da, sosyal güvenlik programları (“güvenlik ağları”), en savunmasız olanlara götürülebilir. Bu programlarda, dağıtım programları, nakit transferi programları ve istihdam programlarına yer verilebilir.
• Aç insanlara yönelik sosyal programların, şartlarla uygunluk gösterecek şekilde dikkatlice hazırlanması gerekir. Örneğin, gıda piyasalarının işler olduğu ve hedefin gıdayı satın almak için mali gücün artırılması olduğu yerlerde, nakit transferleri veya gıda damgaları gıdaya olan erişimi iyileştirebilir. Gıda piyasalarının iyi işlemiyor olması halinde, örneğin; uzak yerlerde veya savaş sonrası yıkılmış bölgelerde, doğrudan gıda yardımı veya “iş için gıda” gibi programlar, daha uygun olacaktır.
• “Üretici güvenlik ağları”nın da önemli bir rolü olabilir. Örneğin, Malavi ve Etiyopya'da tohum ve gübre için verilen sübvansiyonlar ve ürün sigortasına getirilen yenilikçi yaklaşımlar, sosyal korumanın bir parçası olmuş durumdadır.
• Büyümede %4'lük bir gerileme kaydeden bir ülkede, kötü beslenen çocukların sayısında %2'lik bir artış beklenebilir. Çocuklarda ve hamile veya emziren kadınlar gibi diğer savunmasız nüfus gruplarında, yetersiz mikro besin öğelerinin tüketilmesiyle mücadele etmek için, gıda programlarında, beslenme çeşitliliğini sağlamaya veya iyileştirmeye, hatta mikro besin öğeleri veya güçlendirilmiş gıda maddeleri dağıtmaya çalışılması gerekir. Daha büyük çocuklar ise, okula yönelik beslenme programlarına ihtiyaç duyacaktır. Uzun vadeli tedbirler arasında, kaliteli anne sütü sonrası gıda üretmek için küçük ölçekli gıda sanayini desteklemek; emzirmeyi desteklemek ve teşvik etmek; yeterli beslenme eğitimi sağlamak ve çocukların gelişimini izlemek gibi tedbirler bulunmaktadır.
Tarıma yatırım yapmak:2008 yılında küresel tahıl üretimi, tahmini olarak 2.245 milyon tona ulaşarak rekor miktara ulaştı. Bu miktar, öngörülen yıllık ihtiyacı karşılayacak ve dünya stoklarında makul bir yenilemeye imkan verecek kadardı. Ancak, miktardaki bu artışı sağlayanlar gelişmiş ülkelerdi. Daha çekici fiyatlara cevaben, gelişmiş ülkeler, tahıl çıktılarını %11 artırdılar. Bunun aksine, gelişmekte olan ülkeler, yalnızca %1.1'lik bir artış gerçekleştirdiler. Çin, Hindistan ve Brezilya'yı bu ülkelerin dışında bırakacak olursak, diğer gelişmekte olan ülkelerin üretimi aslında %0.8'lik bir düşüş kaydetmiştir.
Yüksek tahıl fiyatlarından kar elde etmeye asıl ihtiyacı olan en yoksul ve gıda güvenliği açısından en kötü durumdaki çiftçiler, bu fırsatı değerlendiremediler ve girdi veya pazarlama imkanlarına erişimleri olmadığından üretimlerini geliştiremediler. FAO'nun hesaplamalarına göre, yılda 30 milyar Amerikan doları tutarındaki yatırımın çiftçilere yardımcı olmak amacıyla gelişmekte olan ülkelerdeki tarım sektörüne aktarılması gerekmektedir. Ancak bu miktardaki bir yatırımla, 1996 Dünya Gıda Zirvesi’nde kararlaştırılmış olan, 2015 yılına kadar dünya üzerindeki aç insanların sayısını yarı yarıya azaltmak hedefine ulaşmak mümkün olabilir. Zengin ülkelerdeki tarımı desteklemek için 2007 yılında harcanan 365 milyar Amerikan dolarıyla ve dünyanın her sene silahlanmaya aktardığı 1.340 milyar Amerikan dolarıyla ve 2008-2009 yıllarında finans sektörünü iyileştirmek için kısa bir süre içerisinde bulunan trilyonlarca dolarla karşılaştırıldığında bu miktar, oldukça azdır. Bir yılda, 30 milyar dolar tutarında yapılacak bir yatırım, toplamda yıllık 120 milyar dolarlık bir fayda sağlayacaktır. Bu,
• tarımsal verimliliği geliştirecek ve yoksul kırsal toplumlardaki geçim kaynaklarını ve gıda güvenliğini iyileştirecektir;
• doğal kaynakları geliştirecek ve koruyacaktır;
• kırsal altyapıyı genişletecek ve iyileştirecek ve daha fazla kişinin pazara erişmesini sağlayacaktır;
• bilginin üretilmesi ve dağıtılması için kapasiteyi güçlendirecektir;
• güvenlik ağları ve diğer doğrudan yardımlarla, en çok ihtiyacı olan kimselerin gıdaya erişimini garanti altına alacaktır.Hem devletin hem de özel sektörün yatırımına ihtiyaç duyulmaktadır. Daha spesifik anlamda, hedef gözterek yapılan kamu yatırımlarının, özellikle bizzat çiftçilerin yaptığı özel yatırımları teşvik edici ve kolaylaştırıcı nitelikte olması gerekir. Örneğin, verimli bir bölgede devletin yeni bir karayolu inşa etmesi, aynı bölgedeki özel yatırımları karlı kılacaktır.
2009 yılında aç insanların sayısının 105 milyon artacağı tahmin edilmekle birlikte, şu anda dünyada yetersiz beslenen kimselerin sayısı 1.02 milyardır. Bu da, insanlığın neredeyse altıda birinin, açlıkla mücadele ettiği anlamına gelmektedir. 2009 yılı Dünya Gıda Haftası ve Dünya Gıda Günü vesilesiyle, gelin bu rakamları ve bu rakamların arkasında yatan acıları duyuralım. Kriz olsun olmasın, açlıkla ilgili bir şeyler yapabilecek bilgi birikimine sahibiz. Sorunları önemli olarak addettiğimiz sürece onları çözmek için gereken parayı bulma imkanlarına da sahibiz. Gelin, açlığın önemli bir sorun olarak algılanması için beraber çalışalım ve bu sorunu çözelim. FAO' nun 2009 yılının Kasım ayında gerçekleştirilmesi önerisinde bulunduğu Dünya Gıda Zirvesi, açlığın yeryüzünden silinmesi için atılacak temel bir adım olabilir.
ibonun sözü
1 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder