***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

30 Kasım 2009 Pazartesi

14 bakan geçti, bitmedi


1992'de 8 bakanın katılımıyla temeli atılan Tekirdağ Kültür Merkezi, ödeneksizlik kurbanı. Aradan geçen 17 yılda 14 kültür bakanı eskiten inşaatın tamamlanabilmesi için 15 milyon liraya ihtiyaç var
silinmemesi gereklidir! F.M.-->Tekirdağ'da 1992 yılında 8 bakanın katıldığı törenle temeli atılan kültür merkezi inşaatı, aradan geçen 17 yılda 14 bakan eskitti. Değişen kanunlar ve hükümetler nedeniyle yapımı yılan hikayesine dönen kültür merkezi inşaatı, ödenek olmadığı için çürümeye terk edildi. Kültür Bakanlığı, Tekirdağ'daki Atatürk Bulvarı üzerinde kültür merkezi kurma kararı almış, 1992 yılında dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve beraberindeki 7 bakanın katıldığı törenle projenin temeli atılmıştı. Ancak 2002 yılına kadar 10 yıllık süreçte sadece idare merkezi inşaatı tamamlandı ve ödenek olmadığı için inşaat durduruldu. Daha sonra tekrar ihaleye çıkarılan inşaat, değişen hükümetler ve kanunlar nedeniyle bir türlü tamamlanamadı. Yeni gelen hükümetin bakanlığı eski ihaleyi kabul etmedi. Bakanlık ile müteahhit firma mahkemelik oldu.

15 MİLYON TL GEREKİYOR

Bugüne kadar 14 Kültür Bakanı eskiten kültür merkezi çürümeye terk edildi. Halen sorumluluğu Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda olan projenin tamamlanması için 15 milyon liraya ihtiyacı olduğu belirtildi. 1992 yılında inşaatın temellerini attığını belirten müteahhit firma yetkilisi 65 yaşındaki Salih Polat, 17 yıl geçmesine rağmen ödenek yetersizliği nedeniyle inşaatın bitirilemediğini söyledi. Polat, "Galiba inşaatın bitişini görmeye ömrüm yetmeyecek" dedi.


Temeli atıldığı günden bu yana görev yapan bakanlar:
Fikri Sağlar, 20 Kasım 1991 - 27 Temmuz 1994

Timurçin Savaş 27 Temmuz 1994 - 27 Mart 1995

Ercan Karataş, 27 Mart 1995 - 24 Haziran 1995

İsmail Cem, 7 Temmuz 1995 - 6 Ekim 1995

Köksal Toptan, 6 Ekim 1995 - 30 Ekim 1995

Fikri Sağlar, 30 Ekim 1995 - 6 Mart 1996

Agah Oktay Güner, 6 Mart 1996 - 28 Haziran 1996

İsmail Kahraman, 28 Haziran 1996 - 30 Haziran 1997

İstemihan Talay, 30 Haziran 1997 - 9 Temmuz 2002

Suat Çağlayan, 9 Temmuz 2002 - 18 Kasım 2002

Hüseyin Çelik, 18 Kasım 2002 - 14 Mart 2003

Erkan Mumcu, 17 Mart 2003 - 15 Şubat 2005

Atilla Koç, 21 Şubat 2005 - 29 Ağustos 2007

Ertuğrul Günay, 29 Ağustos 2007-
KAYNAK:SABAH GAZETESİ

TEKİRDAĞ KURBAN BAYRAMI KUTLAMALARI

Tekirdağ da kurban bayramı kutlamaları devam ediyor. Bayram boyunca camilerin dolup taştığı vatandaşların eş dost ve akraba ziyaretlerine önem verdiği kurban bayramı ziyaretleri bayramın son günüde devam etti.Bayramın birinci günü Bayram ziyaretleri çerçevesinde Tekirdağ valisi Zübeyir Kemelek ve protokol yetkilileri Tekirdağ polis evinde vatandaşlar ile bayramlaştı. Bayramlaşmanın ardından İl jandarma komutanlığı, Tekirdağ kapalı cezaevi ve Zübeyde hanım huzur evini ziyaret eden yetkililer, buradan Tekirdağ devlet hastanesine geçerek yatan hastaları ziyaret ettiler. Ziyaretler Erkek yetiştirme yurdu ziyareti ile son buldu

29 Kasım 2009 Pazar

YENİKARPUZLUDA ASKER ADAYLARINA VEDA GECESİ


Edirne iline bağlı İpsala ilçesinin Yeni Karpuzlu Beldesinde vatanı görevini yapmak için askere gidecek olan gençler için veda partisi düzenlendi. İpsala Kaymakamı Mehmet Ali Gürbüz, belediye düğün salonunda düzenlenen veda partisinde, kendisinin de bir asker adayı olduğunu belirtti. Askere gidecek 89/4 tertip gençlerin arasında olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Gürbüz, ''Bende bir Mehmetçik adayıyım. Daha askerliğimi yapmadım. Bizim toplumumuzda asker ocağı Peygamber ocağıdır. Kutsal bir yerdir. Kasabamızdan askere gidecek tüm Mehmetçik adaylarına şimdiden hayırlı teskereler dilerim'' dedi. Belediye Başkanı Tevfik Şahinbaş da dünyaya gelen her erkeğin onurla gururla askerliğini yaptığını söyledi. Askerliğin kutsal olduğunu vurgulayan Şahinbaş, ''Bu vatani görevimizi hepimiz yapmak zorundayız. Tüm asker adaylarımızı kutluyorum'' diye konuştu. Veda partisine, İlçe Emniyet Müdürü Fahrettin Soydan, İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Baki Deniz, İlçe Milli Eğitim Müdürü Dursun Erdem, asker adayları ve aileleri katıldı. Veda partisinde, Kaymakam Mehmet Ali Gürbüz ile askere gidecek gençlere ayyıldızlı oyalı yazma takıldı. Asker adaylarının Kurban Bayramı sonrası birliklerine teslim olacağı kaydedildi.
KAYNAK.www.ipsala.com

27 Kasım 2009 Cuma

KIRKLARELİNDEN KISA KISA

MOPET HIRSIZLIĞI
Kırklareli'nde kilit takılarak park edilen mopet çalındı. Edinilen bilgiye göre, Pınar Mahallesi Pazarcık Sokak'ta O.Y'ye ait 39 AS 682 plakalı mopet kilitlenerek park edilmiş durumda iken çalındı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
KAPISI AÇIK UNUTULAN AHIRDAN KOYUN ÇALINDI
Lüleburgaz ilçesinde kapısı açık unutulan ahırdan bir koyun çalındı. Edinilen bilgiye göre, Güneş Mahallesi Anafartalar Sokak'ta R.G'ye ait ahırın kapısının açık unutması sonunu 11 koyundan biri çalındı. R.G, koyununun bulunması için Lüleburgaz İlçe Emniyet müdürlüğüne başvurdu. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
AĞAÇTAN DÜŞEN KİŞİ YARALANDI
Pınarhisar ilçesinde ağaçtan düşen bir kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Beylik Mahallesi 3. Göçmenler Sokak'ta 75 yaşındaki E.O, dallarını budamak için çıktığı ağaçtan düştü. 112 Hızır Acil servisi ekiplerince Pınarhisar Devlet Hastanesine kaldırılan yaşlı adamın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
KAYNAK:www.gazetetrakya.com

Greve katılan öğretmenlere soruşturma

Tekirdağ'da, Kamu-Sen ve KESK'in 25 Kasım'daki bir günlük iş bırakma eylemine katılan 400 öğretmen hakkında soruşturma başlatıldı. Greve yoğun katılımın olduğu Tekirdağ"da İl Milli Eğitim Müdürlüğü, kent genelinde yaptığı inceleme sonucunda greve katılarak okullarına gitmeyen 400 öğretmeni belirleyerek soruşturma açtı.

TEKİRDAĞ İLİNDEN KISA KISA

ÇIKAN KAVGADA 1 KİŞİ YARALANDI
Tekirdağ'da ''kız meselesi'' nedeniyle çıkan kavgada 1 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, C.A. ile H.B. arasında ''kız meselesi'' nedeniyle çıkan tartışma, kavgaya dönüştü. Bunun üzerine H.B. arkadaşları Ş.K. ve A.O.D. ile C.A'yı dövdü. H.B, daha sonra ruhsatsız tabancayla 2 el ateş ederek C.A'yı göğsünden ağır yaraladı. C.A, Tekirdağ Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Olayla ilgili adli makama sevk edilen H.B, tutuklandı. Ş.K. ve A.O.D. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
İŞ YERİNDE YANGIN
Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde, bir iş yerinde çıkan yangında maddi hasar meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, A.Ş. iş makinesinin ayarlarını yaptığı sırada dinamodan çıkan kıvılcımlar makinedeki kimyasal parçaları tutuşturdu. İtfaiye ekiplerinin müdahalesiyle kontrol altına alınarak söndürülen yangında, maddi hasar meydana geldi.
GÖZLÜK HIRSIZLIĞI
Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde bir iş yerinden 253 gözlük çalındı. Edinilen bilgiye göre, Alpullu Caddesi'nde Ahmet Aydın'a ait iş yerine giren kimliği henüz belirlenemeyen kişiler, 253 gözlük çaldı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
KAYNAK:www.trakyanethaber.com

Yolda Yürüyen Bayana Elle Taciz eden sanık Hastanelik oldu.

Tekirdağ iline bağlı Çorlu İlçesi'nde, yolda yürüyen bir bayanı elle taciz eden 25 yaşındaki Y.H., isimli şahıs çevredekiler tarafından yakalanarak, dövüldü. Y. H., öfkeli vatandaşların elinden polisler kurtardı. Çorlu ilçesinde 23 yaşındaki Ö.A., adlı bayan evine giderken Oturduğu apartmanın kapısına gelen Ö.A.'nın yanına bu sırada kendisini takip eden Y.H. gelerek elle tacizde bulundu. Şoke olan Ö.A sokağa çıkarak bağırmaya başlayınca, bayana tacizde bulunan ve kaçmaya çalışan Y. H. çevredekiler tarafından yakalanarak dövülmeye başlandı. Y. H. öfkeli grubun elinden olay yerine gelen polis ekipleri tarafından güçlükle kurtarıldı. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Y. H. hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

Küçük kız domuz gribinden öldü

2 yaşındaki S.G, yüksek ateş nedeniyle kaldırıldığı Tekirdağ Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. İki yaşındaki kızdan alınan kan örneklerinde domuz gribi olarak bilinen H1N1 virüsü pozitif çıktı. Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde yaşayan Muşlu bir ailenin kızı olan 2 yaşındaki S.G, yüksek ateş şikayetleri ile ilk olarak 22 Kasım günü Çorlu Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. İki gün Çorlu'da tedavi edilen küçük ateşinin yükselmesi üzerine Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Hastanenin ikinci katında bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Servisi'ne yatırılan S.G isimli küçük kız önceki gün yüksek ateş nedeniyle hayatını kaybetti. Savcılık tarafından ilk otopsisi yapılan S.G'den kan örneği alınarak tahlil için İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'ne gönderildi. Yapılan tahlillerin ardından küçük kızın halk arasında domuz gribi olarak bilinen H1N1 virüsü taşıdığı ve bu nedenle hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre son üç gün içerisinde 49 kişinin öldüğü H1N1 virüsü nedeniyle Tekirdağ Devlet Hastanesi'nde panik yaşandı. İlk kez bir hastanın domuz gribi nedeniyle hayatını kaybetmesi enfeksiyon servisinde çalışan sağlıkçıları da tedirgin etti. Hastanenin enfeksiyon servisinde 8 kişinin daha domuz gribi tedavisi gördüğü ve bunlardan 6'sının çocuk olduğu öğrenildi. Son üç günde meydana gelen 49 ölümle birlikte Türkiye'de domuz gribi nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 161'e yükselmişti.
KAYNAK:www.24haber.com

Roma Hukuku – 1

YÖK, Türkiye tarihinin hoş olmayan yıldönümlerinden biri olan kendi kuruluş yıldönümü yaklaşırken bu kara günün utançla anılmasını gölgeleyecek, gündemi bulandıracak bir karara imza attı. Nitekim mayası tuttu ve gündem yeni bir ‘gereksiz’ ile dolduruldu.

Söz konusu gereksiz gündemin adı: ‘Roma Hukuku’. Yapılan uygulama karşısında duyarlı çevreler, bu duyarlılıklarının haklı bir göstergesi olarak tepkilerini ortaya koydular. Bu tepkiler yaşanan kaygının doğal bir sonucuydu.

Konu akademik bir mecra ile ilgili olmakla birlikte sonuçları hepimizi ilgilendiriyor. Bu sebeple her vatandaşın müdahil olma hakkı bulunuyor. İşte bu tepkilere tepkisini(!) gösteren akademisyenler de çıkıyor, kendi söylemlerini ortaya koyuyor.

Bu ‘akademik’ hocalardan biri (Doç.Dr. Mustafa ŞENTOP, “Yine mi laiklik elden gidecek-I”, Zaman Gaz., S:27, 27 Ekim 2009 Salı) yapılan uygulamayı haklı göstermeye çalışırken;

« “Roma Hukuku dersinin kaldırıldığı”, “bu dersin Türk hukukunun Batılı temellerini teşkil ettiği”, “bu temellerin değiştirilmeye çalışıldığı”, “İslam Hukuku dersinin getirildiği”, “hukukun İslamlaştırıldığı”, “Roma Hukuku dersinin Cumhuriyet’ten sonra hukukun laikleştirilmesiyle fakültelere konulduğu” gibi tamamen yanlış ve yalan bilgiler...»[1] Diyor.

Listede sayarken «“İslam Hukuku dersinin getirildiği” gibi tamamen yanlış ve yalan bilgiler...» Diyor. Ama 10 satır sonra aynı yazının içerisinde «... bağnazlığın akademi’ye yakışmadığının altını çizmek gerekir; okuyun, öğrenin, bilerek karşı çıkın.»[2] Diyor. Eğer getirilmediyse nasıl okuyor öğreniyoruz? (Soru!) Yani; daha önce okuyup öğrenmiyor muyduk? (Soru!) Yalan yanlış var! Evet, haklısınız.

«Fakültelerde ders başka akademik yapılanma başkadır; birçok ders anabilim dalı yada bilim dalı olarak teşkilat yapısında yer almadığı halde varlığını korumaktadır. ... İslam Hukuku Anabilim Dalı da bilim dalına dönüştürülmüş ve Hukuk Tarihi’ne bağlanmıştır. »[3]

Bilim dalı ile ana bilim dalı arasındaki ayrımın yapılmasında İslam Hukuku’nun; Hukuk Fakülteleri kadrosundaki yapısını emsal göstermek; aynı dersin İlahiyat Fakültelerindeki ve Edebiyat Fakültelerindeki varlığını yok saymak olur.

İslam Hukuku dersinin ısrarla okunmasındaki isteklilik; yazıda; ( «... farklı hukuk sistemlerinin mukayese edilmesi, tartışılması gerekmektedir ... Hukuk kaybolmaktadır.» [4] ) farklı hukuk sistemlerinin tartışılmasının gerekliliği bahisle tekrarlanmaktadır. Söz konusu tartıştırmanın amacı değişimdir! (Türbe kültürüne, insanın insana (şeyh, derviş, keşiş gibi kemirgenlere) taptığı bir şirk düzenine doğru değişim...)

«Güçlünün ve ideolojinin emrinde bir “alet”e dönüşen hukuk “adalet” temelinden büyük ölçüde sapmıştır. Bu gerçeğin temelinde “hukuk algısı”ndaki sorunlar yatmaktadır.» [5] Diyor. Çok klişe bir söylem. Ama bu sözler uygulamayı savunan tarafa yakışmıyor. Çünkü tümüyle doğru!

Son olarak: «İslam Hukuku, tarihî bir hukuk sistemi olmayıp halen birçok ülkede doğrudan ve dolaylı olarak uygulanan bir pozitif hukuk sistemi olduğu için Hukuk Tarihi ile ilişkilendirilmiş olması yanlış bir karardır.» [6] Diyor.

Asıl sorunun gün yüzüne yansıması da burada kendini iyice göstermiş oluyor. Yazı boyunca midede tutulan taş bu satırlarla kusulmuştur.

Çünkü burada ‘pozitif hukuk sistemi’ diye sözü edilen nokta önemli.
Biz ona kısaca ‘şeriat düzeni’ diyoruz!

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Roma Hukuku – 2

Roma Hukuku Anabilim Dalının, bilim dalı statüsüne getirilmesi ile ilgili kararın savunmasını yapan yazı dizisinin ikinci bölümünden başlayalım;

«Roma Hukuku’nun bir ders olarak okutulması Cumhuriyet’ten önce, 1869 tarihli Maarif-i Umûmiyye Nizamnamesi’yle yapılmıştır. Sadece Roma Hukuku değil, Fransız Medenî Kanunu ayrı bir ders olarak o zaman öngörülmüştü. Bazen Roma Hukuku hem birinci hem de dördüncü sınıflarda iki kez olmak üzere okutulmuştur.» [7]

Osmanlı Medeniyetinde mevcut sistemin istismarlar ile zarar görmesi ve daha batılı (Sistemle bütünleşik) bir model kurma eğilimlerinin bir yansıması olarak 1869 düzenlemesi yapıldı. Batıya açılma Tanzimatla birlikte başladı der dururuz ya. İşte bunlar yapıldı. Böylece kendi sistemimiz istismara açık modeli modifiye edilecek yada değiştirilebilecekti. Dersler getirildi ki; bu sistemi entegre etmek kolay ve rahat olsun. (Son cümleyi bir daha okuyun!) Osmanlı’nın son yollarında sistemin doğru düzgün işleyen hiçbir yanı kalmamıştı. Bu çarpıklığa ve bozukluğa rağmen Meşrutiyet’in ilan edilmesi ve ilk anayasa oluşturulması bu zeminin eseridir.

«Bir kere, hukuk sistemi sadece kanunlardan ibaret değildir, pozitif hukuk değildir. Hukuk sistemi kanunları da içeren geniş anlamda bir hukuk kültürüne dayanmaktadır. Kanunlar başka ülkelerden tercüme olunup iktibas edilebilir ama hukuk kültürü transfer edilemez.» [8] Diyor. Çok klişe bir söylem. Ama bu sözler uygulamayı savunan tarafa yakışmıyor. Çünkü tümüyle doğru! (Aynı durum I. Yazıda da vardı.)

Konunun amacı ve sonuçlarını bir tarafa bırakırsak; hocanın yazısında (Doç.Dr. Mustafa ŞENTOP, “Yine mi laiklik elden gidecek-II”, Zaman Gaz., S:26, 28 Ekim 2009 Çarşamba);

«YÖK Yürütme Kurulu’na ait bir yetkinin YÖK Genel Kurulu kullanılmasıyla alınan bir kararın hukuki sakatlıklar taşıdığı ...» [9] Diyor. Bu durum; konunun usul yönünden ele alınabilecek bir durumdur.

Usul aşamasına gelmeden olayın vukuunun esas yönünden irdelenmesi gerekir. Ülkemizde –her dönemde- yaşanan idari despotizmi kırmak için konunun idari yargıya gitmesi en doğru seçenektir.

Duyuları yetersizleşmiş otoritenin duyargalarına ulaşabilmek için sesini yükseltmek zorunda kalanlar yerine kulaklardaki pamukların çıkarılması gereklidir. Bunun için (sesini duyurmak ve iletişim için) bile otoriteye yaklaşılabilmesini sağlamak çok daha akıllıca olacaktır.

«Dersin V. Yüzyılda Roma’da yaşayan Romalılara değil de, XXI. Yüzyıl Türkiye’sinde yaşayan öğrencilere anlatıldığının farkında olarak belirlenmiş bir müfredatın gerekli olduğu unutulmamalıdır.» [10] Diyor. V. ve XXI. Yüzyıl ayrımı yaparak müfredatının değiştirilmesi hesaplanan ders; günlerce kamuoyunu meşgul eden skandala konu olan ders olamaz! Öyle değil mi? (Sanırım burada bir karışıklık oldu.)

«... hukuku eleştirip geliştirmek için de önem verilen bir hukuk felsefesi eğitimine ihtiyaç vardır.» [11] Diyor. Evet önem verilen bir hukuk felsefesi eğitimi gereklidir. Zaten Roma Hukuku bu felsefenin temel yapı taşlarından biridir. Zaten bütün sorun da burada.

Tanzimat sonrası geldiği belirtilen Roma Hukuku, Fransız Medenî Kanunu gibi dersler modern dünyanın kullandığı hukuk sisteminin felsefi altyapısını oluşturur. Bu gün ülkemizde de yürürlükte olan hukuk sisteminin “temel taşları”dır. Bir binayı çökertmenin en kolay yolu, temeldeki taşlardan birini almaktır. Yalnız unutulan durum şudur:

Bu tür taşların üst üste koyulması ile yükselen binalar için bir mühendislik kural vardır: Temelde bir sorun olduğunda; hep kendi üzerine çöker! Birileri yanlışlıkla altında kalmasın.

Çünkü oyulmaya çalışılan temel Türkiye Cumhuriyetinin temeldir.

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Cehalet ve Siyaset:Bilginin yeri yoksa(Murat SEVGİ)

Mustafa Kemal Atatürk; "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacak." Derken öğretmenleri sadece övmedi. Üzerlerinde mevcut sorumluluğu da hatırlattı.. Çünkü öğretmen, akla ve akıl toplumuna giden yoldaki ilk basamaklardan birisidir.

* Siyasetin kötülüğü, cehaletten beslenmesinden kaynaklanır.
* Cehalet toplumlarda kurutulamayan, derin bir bataklıktır.
* Cahilsiz bir toplum yok denecek kadar az bir ihtimaldir. Sorun; cahilin var olması değildir. Esas sorun cahilin, toplumdaki seviyesinin doğru belirlenememesidir.

Bu seviye belirleme işini sağlayan değerler; bilgi, beceri, deneyim ve akıldır.
Eğer bir toplumda aklın egemenliği ortadan kalkarsa o toplum akıl yerine başka değerleri(!) egemen kılar. Ki böyle durumlarda aklı besleyen değerler; bilgi, beceri ve deneyim yara almış demektir. Bu ilişki tek yönlü bir ilişki değildir. Oluşan yara, toplumun tavrını etkiler. Toplumun tavrı da yaranın derinleşmesine etki eder. Sonuçta kısır bir döngü sarmalı, hep kötüye yönlenerek sürer.

Egemenliği elinde tutan akıl, tek bir kişinin yada bir kesimin aklı değildir. Toplumun top-yekun aklı, aklî eğilimi yönetenin eylemlerinde kendine şekil bulur. Böylece yöneten, 'topluma rağmen' uyguladığı eylemlerde bulunmaz.

Akıl toplumunda birey cehaletten uzaklaştıkça yükselir. Yükseldikçe aklı, daha çok bilgi, beceri ve deneyime sahip olur. Bunlara sahip oldukça daha da yükselir.

Toplumsal yapılar için düşünülebilecek en büyük sorunlardan biri olan ‘sınıf kavramı’ kriter olarak bilgi göz önüne alındığında yeni bir şekil alır. Bu sistemin içinde cahillerin yeri en alttadır. Sınıflar arasında kademeler yoktur. Bireylerin önünde basamaklarla birbirinden ayrılmış sınıflar yerine sürekli ve kesintisiz bir rampa vardır. Her birey bir bebek olarak dünyaya gelişi ile birlikte bu rampanın en altında, sıfır noktasında başlar.

Gün ve gün, öğrendikçe, yukarı çıkar ve bu yolculuğunu hayatı boyunca sürdürür. Rampanın son noktasında geldiğinde bilgi, beceri ve deneyimi ona bu rampaya yeni bir eklenti yapma şansı verir. Bu eklentinin adı, buluştur, icattır, keşiftir.

Pozitif bilimler, bütün güçlerini aklın besinleri olan bu üçlüden elde ederler.

* Bilgi, bir çeşit mirastır. Kendinin ve kendinden önceki akılların ürünüdür. Her bilimde soruları cevaplandırır, açıklar ve içinde çözümleri barındırır. Cevapları (o an için) olmayan yeni sorular üretir.

* Beceri, o bilimin metodolojisidir. Yöntem ve uygulamaların standartlarını belirler.

* Deneyim, önceki eylemlerin sonuçlarından faydalanmaktır.

Bunlar, diğer bir deyişle; teori, deney ve hüküm kavramlarıdır. (Yani sadece üçlünün adı değişmiştir.)

Hükme varılan şey; yeni bilgidir, buluştur, icattır.
Hükme varan şey; akıldır.

Burada akıl yürütme işi yapılırken, sahip olunan 'bilgi'den, bu bilgiyi kullanmaktaki 'beceri'den ve uygulaması yapılan 'deney'imden yararlanılmıştır.

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?
Olmaz tabiki.

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

26 Kasım 2009 Perşembe

30 araç birbirine girdi 10 yaralı

Tekirdağ'ın Çorlu İlçesi'nde etkili olan ve görüş mesafesinin 5 metreye kadar düştüğü sis nedeniyle çevre yolunda zincirleme trafik kazası meydana geldi. Her iki şeritte toplam 30 aracın karıştığı zincirleme kazada 10 kişi yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulansla hastanelere kaldırıldı. Kaza, sabah saat 08.15 sıralarında Çevre yolu Sağlık Mahallesi mevkiinde meydana geldi. Yoğun sis nedeniyle görüş mesafesinin 5 metreye kadar düştüğü yolda, Edirne istikameti'nde 20, Çorlu yönünde de 10 araç birbirine girdi. Her iki şeritte trafiğe kapatılırken, araçlarda bulunan 10 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı ve gelen ambulanslarla Çorlu Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Polis ekipleri yolu trafiğe tekrar açabilmek için kaza yapan araçların yoldan kaldırılması için uzun süre uğraştı. Çevre yolu yanında bulunan çöp alanından da yangın meydana gelmesi sisin etkisini arttırdı. Çöp alanından gelen duman ve etkili olan sis zincirleme trafik kazasında neden oldu. İstanbul istikametinden Edirne istikametine sabah erken saatlerde araçlarıyla işine giden vatandaşlar çevre yolu sağlık mahallesi mevkiine geldiği sırada yoğun sis ve çöp alanından gelen dumanlar nedeniyle bir birlerine çarpmaya başladı. İstanbul-Edirne şeridinde 20 araç birbirine girerken kaza yerine gelen trafik polisi araçlara müdahale etti. Trafik polisinin karşı şeritte bıraktığı aracına kazaya bakmak isteyen kamyon çarptı. Ardından Edirne istikametinden gelen diğer 10 araçta aynı bölgede birbirine girdi. Toplam 30 aracın zincirleme yaptığı kazada, Ömer Özçelik, Kadir Güçlü, Bayram Mercan, Mustafa Tuğcu, Selçuk Uzun, Kemal Demircan, Birsen Kolsuoğlu, Mücahit Kolsuoğlu, Sevgi Çelik, Fethiye Çavuşoğlu çeşitli yerlerinden yaralandı. Çorlu Kaymakamı Ali Dursun ve Çorlu Emniyet Müdürü Ayhan Taş kazanın olduğu yere gelerek incelemelerde bulundu. Yaklaşık 2 saat İstanbul’dan Edirne yönüne trafik kapanırken trafik ekipleri araçları yoldan kaldırmak için yoğun çaba sarf etti. Zincirleme trafik kazasında ölen olmazken 10 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı. Araçlarda maddi hasar meydana geldi. Kazadan yara almadan kurtulan vatandaşlar şoku uzun süre üzerlerinden atamadı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. Trafik ekiplerinin kaza alanında bulunan araçları çekicilerle kaldırmasının ardından itfaiye ekipleri yolu yıkayarak İstanbul – Edirne Çorlu çevre yolu yaklaşık 2 saat sonra trafiğe açıldı.

Çorlu'da kaza;2 yaralı
TEKİRDAĞ'ın Çorlu İlçesinde çevre yolunda ata çarpan otomobilin sürücü direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ile bariyerlere çarptı kazada iki kişi yaralandı.
Kaza dün gece saat 22:00 sıralarında Çorlu çevre yolunda meydana geldi.Ercan Güler yönetimindeki 59 PN 554 plakalı otomobil Marmaracık mevkiinden Çorlu istikametine geldiği sırada önce ata çarptı daha sonra ise bariyerlere çarptı .Otomobilde bulunan Habibe Güler,Ümmügül Güler yaralandılar.Otomobilide ağır hasar meydana geldi.Yaralılar olay yerine gelen ambulans ile Çorlu Devlet hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındılar.Kaza ile soruşturma sürüyor
KAYNAK:www.habercorlu.com

Çorlu Belediyesi, ilçe genelinde bulunan parklarda çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor.




Tekirdağ iline bağlı Çorlu Belediyesi, ilçe genelinde bulunan parklarda çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor.
Geçtiğimiz aylarda parklarda 22 oyun grubu kurularak halkın hizmetine sunulurken yürütülen son çalışmalarla bunlara 10 tane yeni oyun grubu ve 5 adet fitness takımı eklendi. Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün sorumluluğunda bulunan parklar yetişkinlerin spor yapıp vakit geçirebileceği ve çocukların güvenli bir ortamda oyun oynayabileceği alanlar olarak düzenleniyor. Sürekli olarak bakım yapılarak temiz tutulan parklarda gece aydınlatmaları da kurularak vatandaşların günü her saatinde yararlanabilecekleri şartlar yaratılmaktadır.
Yeşillendirme çalışmaları devam ederken, Çorlu’da yedi ayrı bölgede toplam 180 bin adet menekşe, 35 bin adet lale soğanı ekildi. Mevsimlik menekşeler parklarda ve yol kenarlarında güzel bir görüntü oluştururken lalelerin de bir ay içerisinde yeşereceği belirtildi. Ayrıca bayram süresince mezarlıkları ziyaret eden vatandaşlar mezarlara dikilmek üzere toprak örtücü özelliği bulunan buz çiçekleri dağıtılacak. Su tutma özelliğiyle susuzluğa karşı dirençli olan bu çiçekler mezarların üzerini kaplayarak güzel bir görüntü oluşturuyor.
Çorlu’yu yeşillendirmek için ara vermeden çalışan Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Sağlık Mahallesi yolu üzerinde bulunan Ahmet Taner Kışlalı tesislerinde de kapsamlı çalışmalar yürütülüyor. Özellikle kış aylarında oluşan çamurdan dolayı kullanılamayan çim zemin kaldırılarak yerine sentetik saha yapılacak. Gerekli zemin hazırlıklarının tamamlanmasının ardından sahaya sentetik çim halı serilecek.
Yürütülen çalışmaları değerlendiren Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, “Çorlulu hemşerilerimizi hak ettikleri hizmetlerle buluşturmak için ara vermeden çalışıyoruz. Çorlu’nun dört bir yanını yeşillendiriyoruz. Parklarımız vatandaşların çocuklarıyla birlikte giderek vakit geçirebileceği sosyal ortamlar haline geliyor. Bütün projelerimizi hayata geçirdiğimizde Çorlu daha güzel ve gurur duyacağımız bir görüntüye kavuşacaktır,” diye konuştu.

SİNYALİZASYON VE MOBESE KAMERA SİSTEMİNDEKİ ARIZA GİDERİLDİ




Tekirdağ iline bağlı Çorlu ilçesinin Omurtak Caddesi’nin İstanbul yönündeki girişinde Kapalı Cezaevi önünde bulunan kavşakta Sinyalizasyonlarda ve Mobese Kamera Sisteminde meydana gelen arızadan dolayı bakım ve onarım çalışması yapıldı.
Arızanın meydana geldiği alanda incelemelerde bulunan belediye ekipleri yaptıkları incelemeler sonucunda Sinyalizasyon ve Mobese Kamerasını besleyen kabloların asfaltın altında kalan kısımlarda koptuğunu tespit etti. Fen İşleri Müdürlüğü ve Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü ekiplerinin ortak çalışmasıyla asfalt kazılarak kabloların geçtiği borular daha derin bir seviyeye çekilerek bakım ve onarım çalışmaları yapıldı. Kazı yapılan yer yeniden asfaltlandıktan sonra trafiğe açıldı.
Yapılan bakım ve onarım çalışmalarının ardından trafiği düzenleme işlevi olan Sinyalizasyonlar sorunsuz bir şekilde çalışmaya başlarken, Çorlu Emniyet Müdürlüğü tarafından kontrol edilen Mobese Kamerası yeniden faaliyete geçti.
HABER VE FOTO:FATMA MİRAY KARAGÖZ

DSP Çorlu İlçe Yönetiminden Ziyaret


DSP Çorlu ilçe Başkanı Mustafa Varlı ve yönetim kurulu üyeleri ile beraber Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan’ a nezaket ziyaretinde bulundular.
İlçe Başkanı Mustafa Varlı yeni göreve gelmelerinden dolayı Belediye Başkanı Ünal Baysan’ ı makamında ziyaret ederek yönetim kurulu üyelerini tanıştırdı. Varlı ziyaretinde yerel siyasetçiler olarak Belediye ile uyum içerisinde olmaları gerektiğini belirtirken ‘amacımız halkımıza hizmet etmektir. Bu hizmetleri götürürken biz yerel siyasetçilere önemli görevler düşmektedir. Belediye ile uyum içinde olmak. Çalışmaları desteklemek gibidir. Göreve gelen arkadaşlarımızla beraber halkımıza götürülecek her türlü hizmette desteğimiz olacaktır.’
Belediye Başkanı Ünal Baysan DSP Çorlu ilçe teşkilatında göreve gelen yeni yönetim kuruluna başarılar dileyerek gösterilen nezaketten memnunluğunu dile getirdi.
HABER VE FOTO:ONUR EREN

HAVUZLAR MAHALLESİ’NDE KALDIRIM ÇALIŞMASI



Tekirdağ iline bağlı Çorlu’nun çeşitli bölgelerinde altyapı ve asfaltlandırma çalışmalarını sürdüren Çorlu Belediyesi, Havuzlar Mahallesi’nde ihtiyaç duyulan yerlere yeni kaldırımlar yapıyor.
Havuzlar Mahallesi’nde işlevsel bir konumda bulunan Anneler Caddesi’nde kaldırım yapım çalışması başlatan Fen İşleri Müdürlüğü, yol kenarına bordür taşı döşeyip dolgu ile yükselterek kilit taş döşüyor. Özellikle yağışlı havalarda sel oluşan caddede yürütülen çalışmaları gören vatandaşlar memnuniyetini dile getiriyorlar.
Belediye ekiplerinin çalışmalarını izleyen Havuzlar Mahalle Muhtarı Ahmet Özgür, “Anneler Caddesi, mahallemiz için önemli yere sahip. Özellikle kış aylarında bahçelere yayılan yağmur suları, apartmanların bodrum katlarında su sızıntısına sebep oluyordu. Kaldırımlar yükseltildiği için artık bu sorun ortadan kalkacaktır. Mahallemize yapılan hizmetlerden dolayı Çorlu Belediyesi’ne teşekkür ederiz.”diye konuştu.
HABER VE FOTO:ONUR EREN

ÇORLU BELEDİYE PERSONELİNE HİZMET İÇİ EĞİTİM




Tekirdağ iline bağlı Çorlu Belediyesi’nde, personeli Taşınır Mal Yönetmeliği’yle ilgili bilgilendirme amaçlı bir seminer düzenlendi.
Belediye Meclis Üyesi Osman Öztürk’ün hazırlayıp sunduğu Taşınır Mal Yönetmeliği’nin kapsamı, uygulanması ve işleyişinin işlendiği seminer, Belediye Başkan Yardımcıları; Serhad Çatalkaya, Ahmet Sarıkurt ve Oktay Çolpan, daire müdürleri ve belediye personelinin katılımıyla, meclis toplantı salonunda gerçekleştirildi. Hazırladığı sunumu slayt gösterisi eşliğinde aktaran Öztürk, Taşınır Mal Yönetmeliği ile ilgili bilgiler verirken, söz konusu yönetmeliğin belediyenin çalışmalarında ne şekilde uygulanacağı da anlattı. Seminerde ele alınan konular Çorlu Belediyesi bünyesindeki ilgili birimlerin yetkililerince değerlendirildi.
Taşınır Mal Yönetmeliği’nin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı seminerin sonunda 2010 yılında yürütülecek çalışmalarla ilgili olarak daha kapsamlı bilgilendirme toplantısı yapılması kararlaştırıldı.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

DOW VE ROHM AND HAAS SİNERJİSİNDEN GEBZE’YE 40 BİN TONLUK TESİS

Soldan sağa: Dow Doğu Avrupa ve Orta Doğu Afrika Plastik Katkı Maddeleri Satış Müdürü Giorgio Moretti, Dow Doğu Avrupa ve Orta Doğu Afrika Plastik Katkı Maddeleri Ticaret Müdürü Fabrizio Trinchero, Dow Türkiye Plastik Katkı Maddeleri Satış Müdürü Korhan Temel

Dow, Türkiye’ye plastik tesisi için33,5 milyon Euro yatırım yaptı Türkiye’ye plastik katkı maddeleri üretimi için 33,5 milyon Euro yatırım yapan dünya kimya devi Dow, Gebze’de kurduğu yıllık 40 bin ton üretim kapasitesine sahip tesis ile beklentilerinin çok üstünde başarı elde etti. Bu gelişimde Dow’ın hızla gelişen teknolojisi ve Ar-Ge desteğinin yanı sıra 2009 yılı başında satın aldığı Rohm and Haas firmasının da büyük katkısı oldu. Gelişmiş akrilik mukavemet artırıcılar ve plastik katkı maddelerde müşterilerin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilen Dow, Gebze tesisinin faaliyete geçtiği Aralık 2008'den bu yana çok tercih edilen bir ürün olan mukavemet artırıcıları sayesinde satışlarında kayda değer bir artış gerçekleştirdi. Dow Kimya Şirketi'nin Gebze'de kurduğu tesis, hizmete girmesinin üzerinden bir yıl bile geçmeden büyük başarılara imza attı. Şirketin bu yılki Plast Eurasia'ya (19. Uluslararası İstanbul Plastik Endüstrisi Fuarı) katılımı da büyüme ve başarı ile dolu bir yılın son noktasını simgeliyor. Türkiye’nin tüm Avrupa'da en büyük üç PVC profil pazarından biri olarak devasa bir fırsat sunduğunu vurgulayan Dow Doğu Avrupa ve Orta Doğu Afrika Plastik Katkı Maddeleri Ticaret Müdürü Fabrizio Trinchero, Türkiye’deki faaliyetlerin tüm Batı ve Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika piyasalarına da mükemmel bir köprü oluşturduğunu belirtti. Yerel müşterilerin Dow’ın Rohm and Haas'ı satın aldığı 2009 yılı başından bu yana neyin değişebileceğini görmeye can attıklarını ifade eden Trinchero sözlerini şöyle sürdürdü: “Dow’ın her geçen gün daha da gelişen teknolojisine ve Ar-Ge desteğine erişimimiz sayesinde, PVC'ler ve diğer plastikler için yüksek performanslı katkı maddeleri geliştirme alanındaki konumumuz daha da güçlenecek. Ve şimdi, Dow' ın bir parçası olarak, mevcut ürünlerimizle karşılaştırıldığında daha da yüksek performanslı katkı maddeleri tasarlama kabiliyetimiz garanti altında." Türkiye'ye ve tüm Doğu Avrupa PVC konvertörleri ve imalatçı müşterilerine ürün tedarik etmenin, Dow için kilit bir strateji ve uzun vadede önemli bir hedef olduğunu ifade eden Trinchero, bu yıl yaşanan olumsuz ekonomik koşullara rağmen, en büyük plastik katkı maddesi üretim tesisi olan Gebze’deki bu yeni tesiste çok büyük başarılar elde edildiğini söyledi. Trinchero, Dow’ın Gebze tesisinin şirketin, Türkiye'de plastik katkı maddeleri işine yaptığı 33,5 milyon Euro'luk yatırımın büyük bir kısmını temsil ettiğini belirtti. Dow'ın Türkiye'deki Plastik Katkı Maddeleri Satış Müdürü Korhan Temel ise bu yıl üçüncü kez katıldıkları Plast Eurasia’da, Dow’ın işletme ekibi ve teknik personelinin tüm bölgede birlikte çalışılan birçok müşteriyi ağırlama fırsatı bulduğunu söyledi. Temel, Rohm and Haas'ın temel taşı niteliğindeki bir mirası olan “yerinde-müşteri-destek” hizmetleriyle tanınan büyük tecrübe sahibi plastik katkı maddesi uzmanlarının, aynı hizmeti Dow müşterilerine de sunmaya devam edeceğini bildirdi. Dow’ın öne çıkan akrilik mukavemet artırıcıları ve işlem yardımcıları serisinin başında, Doğu Avrupa’da plastik işleyiciler arasında hızla kabul gören Paraloid™ KM-1 mukavemet artırıcı geliyor. Dow, yükselen başarı grafiğini büyük ölçüde, konut / ticari kaplama ve pencere profilleri, inşaat için kenar döşeme ve taban tahtası profilleri, teçhizat mahfazaları, tıbbi ürünler ve tüketim malları için PVC bileşenlerini geliştiren dinamik ve özel çözümleri, müşterilerle yakın işbirliği içinde geliştirmeye yönelik yaklaşımına borçlu olduğuna inanıyor. Şirket, maliyet etkinliği ve daha yüksek faaliyet marjları elde edilmesini hedefleyen PVC işleme ve imalat etkinliğini artırmak için sürekli olarak müşterilerle birlikte çalışıyor. Bu yılki Plast Eurasia Fuarı'nda, katılımcıların özellikle Dow’ın müşteri koşullarını yerine getirme ve hizmet sunma becerilerini öğrenmekten memnun olduklarını ve onlardan alınan tepkilerin de çok şey anlattığını söyleyen Temel, “Müşterilerimizle görüşmelerimiz plastik katkı maddeleri sektöründeki değerimizi ve güçlü konumumuzu bir kez daha teyit etti ve Dow'ın önümüzdeki yıllarda hizmet sunmak için ne kadar hazır olduğunu ilk elden öğrenmek bizi çok mutlu etti.” dedi. # # #Dow HakkındaDow, insanlığın gelişiminde büyük önem taşıyan değerleri sürekli olarak geliştirmek için bilim ve teknolojinin gücünü "İnsan Unsuru" ile birleştiren geniş yelpazeli bir kimya kuruluşu... Temiz su, gıda ve ecza ürünlerinden boya, paketleme ve kişisel bakım ürünlerine kadar her alanda destek vermek için kimya ve yenilikçiliği sürdürülebilirlik ilkeleriyle bir araya getiren şirket, ortalama 160 ülkede müşterilerine çok çeşitli ürünler ve hizmetler sunuyor. Dow, 2008 yılı itibariyle dünya çapında yıllık 57,4 milyar dolar satış yapıyor ve şirketin ortalama 46 bin çalışanı bulunuyor. 1 Nisan 2009'da Dow, 2008 yılı itibariyle dünya çapında 10 milyar dolarlık satışa sahip, 30 ülkede 98 üretim tesisi ve ortalama 15 bin çalışanı bulunan bir özellikli ürün şirketi olan Rohm and Haas’ı satın aldı.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Bilge Köyü sakinleri dün Kırklareli'nde kendileri için hazırlanan konutlara yerleştiler -VALI AYDOĞDU; “BU INSANLARIMIZ ARTIK KIRKLARELILI"


"Gelecekler", "Geliyorlar" derken Bilge Köyü sakinleri dün sabah saat 08:00'da Kırklareli'ne geldi. Köylülerin ev eşyalarının plakasız kamyonlarla Kırklareli'ne getirilmesi dikkat çekti. Mardin katliamının sanıklarının aileleri toplam 84 kişi olarak aralarında çocuklarında bulunduğu bir grup halinde geldiler. Aileler devlet tarafından yaptırılan son derece lüks 32 daireye yerleştirildiler.
Yerleşme esnasında kapı önünde polis ekiplerinin sıkı bir güvenlik sağladığı görüldü. Bilge Köyü sakinlerinin konutlara yerleşimi yerel ve ulusal basın tarafından yakından takip edildi. Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu saat 12:45'te Bilge Köylü vatandaşların yerleşimini incelemek üzere Istasyon Mahallesi'ne geldi.
Vali Aydoğdu burada tüm basın mensuplarına konu ile ilgili bir bilgilendirme konuşması gerçekleştirdi.
Vali Aydoğdu konuşmasında şunları söyledi;
"Mardin'de yaşanan bir tahlilsizlikte mağdur olan vatandaşlarımıza Kırklareli ili kucağını açtı"
"Kıymetli basın mensupları, hepiniz çok önemli bir kamu görevi yapıyorsunuz. Bugün burada haber olacak bir tek şey var; Mardin'de yaşanan bir tahlilsizlikte mağdur olan vatandaşlarımıza Kırklareli ili kucağını açtı. Onların yaralarını tedavi edilecek, onlar teselli edilecek ve onlara burada yeni bir hayat sunulacak. Haber budur, teferruatına lütfen fazla girmeyelim. Burada bu insanlar oturacak. Burası onların konutları olacak, burada yerleşecekler, burada bir hayat kuracaklar. Benim sizlerden istirhamım şu saatten itibaren onları kendi haline bırakalım. Burada beklemeniz gerekmemektedir."
Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı; "Saklanan bir şey mi var?" sorusuna Vali Aydoğdu; "Mahremiyet denen, özel hayat denen bir şey var. Sizden hiçbir şey saklamıyoruz. Burada basın mensuplarının toplanmış olması bir anormallik oluşturuyor. Bu anormalliğin burada oluşmaması gerekir." şeklinde cevap verdi.
Vali Cengiz Aydoğdu, Bilge Köylü öğrencilerin öğrenim durumları, sağlık durumları hakkında her şeyin düşünüldüğünü, zamanla bu konularda her şeyin yapılacağını söyledi.
Vali Aydoğdu, basın mensuplarının bu işte kendilerine yardımcı olmalarını istedi. Insanların başka bir yerden daha farklı bir yere yerleşmesinin o bölgenin yerli halkı tarafından normal karşılanmayacak bir konu olduğunu belirterek, bu konuya farklı açılardan bakılarak abartılı sonuçlar ortaya çıkarılmaması gerektiğini savundu. Bir basın mensubunun; "Kapıda güvenliğin olması, polis noktalarının olması, tedirginlik yaratmıyor mu?" sorusuna Vali Aydoğdu "Burası Kırklareli'nin bir mahallesi her şey normale dönecek. Bu konuda tedbirlerimiz alınmış durumda. Bu insanlarımız bu saatten itibaren birer Kırklarelili olacak. Kırklareli'nde de buna karşı hiçbir tepki yok. Vatandaşlarımız elbette bir merak unsuru olabilir. O merakı bir tepki olarak değerlendirmeyiniz." cevabını verdi.
"Basın'a büyük görev düşüyor"
Bu konuda en büyük görevin basına ait olduğunun altını çizen Vali Aydoğdu, basının bu konuda kendilerine yardımcı olmalarını istedi. Dairelerin içine girmek isteyen basın mensuplarına şimdilik bunun yasak olduğunu belirten Vali Aydoğdu, ilerleyen zamanlarda her şey normale döndüğünde bu yasağın kalkabileceğini belirtti. Apartmanda tüm yetkili ve uzman personelin bu insanlar ile bir uyum içinde onlarla beraber yaşayacağını belirten Vali Aydoğdu, bu insanların geçimlerinin şimdilik sosyal yardımlaşma vakfınca karşılanacağını sözlerine ekledi. Güvenliğin ilk etapta sıkı bir biçimde sağlandığını belirten Vali Aydoğdu, daha sonra normalleşmenin sağlanacağını da kaydetti.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu daha sonra Bilge Köyü sakinlerinin yerleştiği daireleri gezerek onlara "hoş geldiniz" dedi. Bilge Köylülerin devlete karşı sonsuz bir şükran hissi içinde olduklarını belirten Vali Aydoğdu daha sonra siteden ayrıldı.
Bu sırada ulusal basın mensupları sitenin etrafında ki bloklarda yaşayan Kırklarelili vatandaşlar ile röportajlar gerçekleştirdi. Mikrofon uzatılan her vatandaş bu durumdan duyduğu tedirginliği dile getirerek yakın zamanda evlerini satıp buradan taşınmak istediğini söyledi. Bilge Köyü sakinlerinin Kırklareli'ne yerleşimini yakından takip eden çok sayıda özel televizyon kanalı canlı yayınlar ile dakika dakika bu olayı televizyonlardan tüm Türkiye'ye yayınladı. Bilge Köyü sakinlerinden bir ailenin ferdi olan Mustafa Çelebi, ulusal basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Devlet tarafından Kırklareli'ne getirildiklerinden ötürü mutluluk duyduklarını belirten Çelebi, burada güzel bir yaşam kurmak istediklerini söyledi. Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu Bilge Köylü vatandaşların yeni dairelerini gezdikten sonra tekrardan basın mensupları ile bir araya geldi. Vali Aydoğdu bu insanları anlamamız gerektiğini, bir uyum sıkıntısı yaşandığını, onlara yardım ederek yakın zamanda bu sıkıntıların ortadan kalkacağını belirtti.

KAYNAK:www.gazetetrakya.com

KEŞAN BELEDİYESİ ŞEKER VE LOKUM İMALATHANELERİNİ DENETLEDİ

Keşan Belediye Başkanlığı, İlçe Tarım Müdürlüğü ve İlçe Sağlık Grup Başkanlığı ekipleri birlikte yaklaşan Kurban bayramı öncesi Keşan’da şeker ve lokum imalathanelerini denetledi.
Keşan Belediyesi Zabıta memurları Doğan Şen ve Çetin Şahin ile İlçe Tarım Müdürlüğü’nden Talih Esencan ve Sağlık Grup Başkanlığı’ndan Kadir Arabacı’dan oluşan ekip Keşan’da bulunan şeker ve lokum imalathanelerini denetleyerek, hijyen şartlarını ve ruhsatla ilgili denetimleri gerçekleştirdiler.
Denetimlerde eksik veya hijyen şartları konusunda sorunları olan işyerleri sahipleri uyarılarak eksiklerini tamamlamaları konusunda kendilerine zaman tanındı.
Yetkililer bu denetimlerin insan sağlığı açısından çok önemli olduğunu belirterek denetimlerin devam edeceğini belirttiler.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

ÇORLU BELEDİYE BAŞKANI ÜNAL BAYSANDAN KURBAN BAYRAMI KUTLAMA MESAJI


“Bayramlar, insanlar arasında sevgi ve saygının güçlendiği, dargınların barıştığı, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin yaşatıldığı günlerdir.
Toplumsal hayatımızda büyük bir önem taşıyan, birleştirici, bütünleştirici özelliği ile bizleri bir araya getiren, yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerinin yaşandığı bu bayramda halkımızla aynı güzel duyguları paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileği ile başta Çorlulu hemşerilerimizin ve tüm ulusumuzun Kurban Bayramını kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim

ÜNAL BAYSAN

ÇORLU BELEDİYE BAŞKANI

Keşan Belediyesi Başkanlığı asfalt çalışmalarına devam ediyor…


Keşan Belediye Başkanlığı ekipleri Kurban Bayramı öncesi şehir merkezindeki cadde ve sokaklarda asfalt çalışmalarını sürdürüyor.
Ekipler, çeşitli cadde ve sokaklarda yolların bozuk olan bölümlerini asfaltlayarak onarıyor. Yetkililer asfaltlama çalışmalarına Kurban Bayramı sonrası da devam edileceğini ve şehirdeki bozuk olan ara cadde ve sokakların da asfaltlanmaya başlanacağını belirttiler.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

Rasim Ergene İlköğretim Okulu Öğretmenler Günü’nü kutladı…




Keşan Rasim Ergene İlköğretim Okulu, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle önceki akşam bir yemek düzenledi.
Yenimuhacır’ daki Özen Et Lokantası’nda düzenlenen yemeğe Okul Müdürü Kadri Baltakıran ile birlikte tüm okul öğretmenleri, emekli, okul öğretmenleri, Okul Aile Birliği yöneticileri ve veliler katıldı.
Saat 19.00’da başlayan yemekte konuşan Baltakıran, tüm Öğretmenleri Öğretmenler Günü’nü kutlayarak “Ben her zaman Rasim Ergene ailesi olduğumu söylüyordum. Bu yemekte gerçekten bizim ne kadar büyük bir aile olduğumuzu ortaya koymuştur. Ben tüm aile fertlerimize bu gecemize hoş geldiniz afiyet olsun diyorum “dedi.
Gece okul öğretmenlerinin çaldığı müzik eşliğinde söylenen türküler ve oynanan oyunlarla gece geç saatlere kadar devam etti.
HABER VE FOTO:GÜLAY KARAGÖZ

24 Kasım 2009 Salı

Çorlu Pazarcılar Odasından Megafonlu Hırsızlık Uyarısı

Yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde hareketlenen semt pazarlarında hırsızlara bayram yaptırmak istemeyen Tekirdağ iline bağlı Çorlu Pazarcılar Odası, vatandaşları yaşanabilecek hırsızlıklar konusunda uyarıyor.
Odanın görevlilerinden biri megafonla ‘hırsız’ anonsu yaparken diğer görevlileri, yakaladıkları şüpheli şahısları polis ekiplerine teslim ediyor.
Çorlu`da kurulan semt pazarında hırsızlık olaylarına karşı tedbir alan görevliler yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde alışveriş yoğunluğuna kendilerini kaptıran vatandaşları megafonla uyararak hırsızlık olayları konusuna dikkat çekiyorlar. Elindeki megafonla vatandaşları uyaran pazar görevlisi “hırsız var” diyerek vatandaşları uyarıyor. Hareketlenen Pazar piyasasında hırsızlık olayı yaşanmaması için bir dizi tedbir alan Çorlu Pazarcılar Odası Çorlu`nun değişik semtlerinde kurulan pazarlarda yaklaşan bayram nedeniyle de hırsızlık olaylarının artması sonucu vatandaşların mağdur olmaması için çaba harcıyor. 3 görevliden biri pazar içerisinde dolaşarak alışverişe çıkan vatandaşları hırsızlık olaylarına karşı uyarıyor. Elindeki megafonla ‘hırsız var’, ‘ceplerinize dikkat edin’, telefonlarınıza, cüzdanlarınıza, çantalarınıza sahip çıkın’ diyen pazarcılar odası görevlisi alarm ile de vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyarıyor. Çorlu Pazarcılar Odası Başkanı Enver Şengelir, oda görevlilerinin vatandaşları megafonla uyardıklarını ifade ederek; “Çorlu`da kurulan pazarlarda polislerimizle işbirliği içerisindeyiz ve hırsızlıkların önüne geçmek için çalışıyoruz. Oda görevlilerimiz bir yandan vatandaşları uyarıyor diğer yandan da esnafın da bildirdiği şüpheli şahısları polis ekiplerine teslim ediyor. Amacımız yaklaşan bayram öncesinde hareketlenen pazarlarda vatandaşların güven ve huzur içinde alışveriş yapması” şeklinde konuştu.

BAŞKAN BAYSAN’DAN ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERE MÜJDE












24 Kasım Öğretmenler Günü, Çorlu’da tören ve etkinliklerle kutlandı.
Atatürk Meydanı’nda düzenlenen çelenk töreninin ardından Milli Eğitim Müdürlüğü’nün organizasyonuyla Belediye Düğün salonunda bir kutlama etkinliği düzenlendi. Çorlu Kaymakamı Ali Dursun, Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, Çorlu Milli Eğitim Müdürü İsmail Bağlar, Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İhsan Erik, resmi kurum ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin hazır bulunduğu etkinlik Çorlu’da görev yapmakta olan veya emekli olmuş öğretmenlerin katılımıyla gerçekleşti.
Milli Eğitim Müdürü İsmail Bağlar’ın günün anlam ve önemini belirten konuşmasının ardından bir ödül töreni düzenlendi. Emekli olan öğretmenlere onur plaketlerini Çorlu Kaymakamı Ali Dursun takdim etti. İl genelinde düzenlenen spor müsabakalarında dereceye giren öğretmenlere ödüllerini Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, öğrencilere ise Milli Eğitim Müdürü İsmail Bağlar teslim etti. Daha sonra meslek hayatına yeni adım atan öğretmenler için bir yemin töreni düzenlendi. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün düzenlediği program Çorlu Kız Teknik - Anadolu Meslek ve Meslek Lisesi öğrencilerinin konseriyle sona erdi.
Öğretmenler Günü etkinlikleri Çorlu Belediyesi’nin, Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Sergi Salonu’nda düzenlediği kokteyl ile devam etti. Devlet erkanının temsilcileriyle öğretmenleri burada karşılayan Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, masaları ziyaret ederek öğretmenlerle sohbet etti. Daha sonra kürsüye çıkarak söz alan Baysan, öğretmen ve öğrencilere önemli bir müjde verdi. Konuşmasına günün anlam ve önemine değinerek başlayan Baysan, “Öncelikle 24 Kasım öğretmenler gününüzü kutluyorum. Size bir müjde vermek istiyorum. Bildiğiniz gibi öğretmen anne ve babanın çocuğuyum. Hayalimde hep okul yaptırmak vardı. Artık yasalar okul yapmamıza imkan tanıyor. Biz Çorlu Belediyesi olarak Çorlu’da bir okul yaptırmaya karar verdik. Çorlu’da Fen Lisesi olmadığı için Çorlu Belediyesi Fen Lisesi’ni yaptıracağız. Milli Eğitim Müdürümüzle beraber önümüzdeki günlerde Sayın Valimize giderek gerekli protokolleri yapacağız. Eğitim amaçlı bu projemizin yanı sıra üç projemiz daha var. Bir tane bin kişilik kapalı spor salonu, bir tane olimpik yüzme havuzu, bir de iki üniteden oluşan bir tenis kortu yapacağız. Yakın bir zamanda spor tesisinin temelleri atılacak ve bunları bitirip hizmete sokacağız. Hepinize mutluluklar diliyorum.”diye konuştu.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

KEŞAN BELEDİYE BAŞKANI MEHMET ÖZCAN’DAN ÖĞRETMENLER GÜNÜ NEDENİ İLE OKULLARA ÇİÇEK


Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeni ile Keşan merkezdeki okullar ile Öğretmenevi, Eğitim-Sen, Emekli Öğretmenler Derneği ile çiçek gönderdi.
Basın ve Halkla İlişkileri Sorumlusu Erdoğan Demir ile Zabıta Memuru Onur Gezer ziyaretleri gerçekleştirerek Özcan adına tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlayarak okul müdürlerine çiçekleri sundular. Okul müdürleri ve öğretmenler, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’a teşekkür ettiler.
HABER VE FOTO:RECEP KARAGÖZ

AtaTürk ün Bilime Verdiği Önem

Atatürk'ün önem verdiği ve savunduğu kavramların dinimizle olan uyumunu hemen her alanda görmek mümkündür. Atatürk'ün bilim konusundaki yaklaşımı bunun bir başka örneğidir. Atatürk, "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur"derken 21, aslında Peygamberimiz (sav)'in asırlar öncesinde söylediği "ilim Çin'de bile olsa alınız" buyruğuyla tamamen paralel bir prensip ortaya koymuştur. Atatürk, dünya çapında yabancı bilim adamlarının katıldığı milletlerarası toplantılara katılırdı. Yukarıda bu şahsiyetlerle bir sohbet sırasında görülüyor. Karşısındaki hanım, manevi kızlarından Prof. Dr. Afet İnan, yanındaki de onun hocası İsviçreli Tarih Profesörü Eugene Piccard'dır. İslam'da bilime verilen önem Kuran'da açıkça belirtilmektedir. Kuran ayetlerinde Allah; insanları düşünmeye, incelemeye ve araştırmaya çağırır. Bir ayette şöyle buyrulur:Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)Gerek gökyüzü, gerek yeryüzü, gerekse bu ikisi arasında yaşayan canlılara baktığımızda her birinin kendilerini var eden Yaratıcı'nın varlığını tasdik ettiğini görürüz. Evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratmasındaki sanatı keşfedip insanlığa açıklamanın yolu "bilim"dir. Dolayısıyla İslam Dini, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bilimi teşvik eder. Atatürk'ün bilime verdiği önem, bu manada anlaşılmalıdır.

Yardımlaşma ve Yardımlaşmanın Önemi

Yardımlaşmanın Önemi:Genellikle ifâde edildiği gibi İslâmiyet bir yardımlaşma dinidir. İslâmiyetten önce de sonra da hiç bir din ve fikir sistemi onun kadar bu konuya eğilmemiş yardım anlayışını ve bu anlayışın uygulanışını bu kadar geniş boyutlara ulaştıramamıştır.Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimiz bu gerçeği, hayatımızın her anında görüyoruz. Geçmişte olduğu gibi, şimdi de hayatı paylaşan insanlar, aynı düzeyde değillerdir, örneğin zayıfı, güçlüsü, fakiri, zengini,erkeği, kadını gibi. Böyle insan toplulukları beraber doğup, beraber ölürler. Bu beraberlik “hayat”ın kaynağını oluşturuyor.Ancak bu farklı insanlar, yaşadıkları süre içinde birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Zenginler bile fakirlere ihtiyaç duyar. Hiç bir zengin benim kimseye ihtiyacım yoktur diyemez. O insan servetini çalıştırdığı insanların gücü ile kazanır. Zira kimi çalıştırıyorsa ona muhtaç demektir.İnsanların birbirlerine muhtaç olmaları, aralarındaki yardımlaşmaları zorunluluğunu ortaya çıkarır.Yardımlaşma toplum halinde yaşamanın sonucudur.Cenâb-ı Hakk: “İyilikte ve kötülükten sakınmakta birbirinizle yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.” buyuruyor. Zekat vermenin, güzel söz söylemenin, ve daha pek çok şeyin, iyi olarak kabul edersek, yardımlaşmanın sınırını sonsuz olduğunu anlarız.Yardımlaşmanın konusunun içinde, maldan sevgiye kadar herşey verilebilir. Verme işi bazan zekat fitre gibi mecburi olduğu halde, bazan tamamen isteğe bağlıdır. Bu vermenin sınırı yoktur.Bu yardımın dışında, müslümanlar birbirlerine sevgi ile bağlanmak zorundadırlar.b) Yardımın İnsanların ve Toplumların Yaşamlarındaki yaptığı değişiklikler:1- Yardımla yoksullar korunmuş olur. Onlara yapılan maddi yardımlar, onların hırsızlık gibi kötü yollara sürüklenmesini engeller.2- Yardım yapanla yapılan arasında sevgi ve ülfet doğar.yardımla topluma kazandırılan insanlar kin, hased, düşmanlık gibi kötü huylardan kurtulur, kimsenin malında gözü olmaz.3- Hz. Muhammed, müslümanlara yardım edilenin değil, yardım eden kişi olmalarını bildirmiştir.Sıkıntı zamanında müslümanlardan yardım, anlayış ve sevgi görenler, sıkıntılarını atlatınca, alan değil veren kişiler olmaya çalışacaktır.4- Zekât, sadaka ve diğer maddî yardımlar, müslümanların güçlü olmalarında, birlik ve beraberlik içinde bulunmalarında en büyük etkendir. Yardımlaşma, zenginle fakir, tokla aç arasındaki uçurumu kapatır ve sevgi, saygı bağı kurar.5- Yardımlaşmanın yaygın olduğu toplumlarda dostluk duyguları güçlü olur. Fakirlik ve bununla gelen dilencilik ortadan kalkar.c) Yardımlaşma Çeşitleri:1- Maddî Yardım:Yerde ve gökte ne varsa hepsi Allah’ındır.Fakat, Cenâb-ı Hakk, yerde ve gökte bulunan bütün varlıklar, yüce katından bir lütuf ve bağışlama olarak, insanların hizmetine vermiştir. Varlığın sahibi olan Allah Teâla, bunu, kullarından dilediğine verip dilediğinden alacağını açıklamıştır.Ancak kendilerine mal ve mülk verdiği kişilere, malları ile ilgili bazı sorumluluklar yüklemiş ve görevler vermiştir. Bu sorumluluk ve görevler, Allah’ın bir emaneti olan mallardan bir kısmının başkalarına verilmesidir. Cenâb-ı Hakk, iman ve namazdan sonra, malın başkalarına verilmesini emretmiştir. Buna “infak etmek” denir. İnfakın üç çeşit kısmı vardır(Farz, vacip ve mendup). Farz olan zekât, vacip olan fitredir.Dünyada kalacak olan malımızın, Allah’ın emrine göre kullanılması ve harcanması önemli bir iştir. Bu harcama, âhirete uzanan geçide sağlam bir köprü kurmamızı sağlar. Hayır ve iyilik, mal, el ve dille yapılır. Yapılacak bütün iyiliklere “sadaka” denir.Mal ile yapılacak iyilik ve yardımın başında zekât gelir. Zekât, insanların ihtiyaçlarından fazla olan mallardan başkalarına vermeleridir ve mecbûri bir yardım şeklidir.Bunun dışında, sadaka ile başkalarına yardım etmemiz gerekir.İnsan yakınlık derecesine göre başkalarına yardım etmelidir (Çocuğu annesi-babası, kardeşi, yakın akrabaları, yakın ve uzak komşuları, içinde yaşadığı toplumun diğer bireyleri). Ancak maddî olarak yardım edilecek kişilerin gerçekten yoksul olmaları gerekir.Fakat insan gönül zenginliğinin yerine, elinde olanın daha fazlazını ister, gözünü hırs bürür. Bunun yerine Allah’ın bize nimet olarak verdiği malların hayır yolunda, bize emrettiği şekilde harcanması olumlu bir davranıştır.Yalnız insan istediği malı değil, mallarından sevdiklerini yoksullara vermek zorundadır, böylece Allah’ın rızasını kazanır.Mal ile yapılacak yardımlardan biri de “karz-ı hasen”dir.Bu yardım, faiz veya benzeri menfaat beklemeden ödünç para verilerek yapılır.Herkesin yararlanabileceği çeşme, köprü, cami, hastane, okul, yol gibi kurumlar yaptırmak da mal ile yapılan yardımlar arasındadır.Bu tür hayır eserlerine sadaka-i câriye denir ve bu kişiler öldükten sonra da, o yerler hala işliyorsa sevabı çok olur.Sosyal ve ekonomik bakımdan malla yapılacak en önemli yardımlardan biri de zenginlerin mallarını yatırıma aktarmalarıdır ve çalışmak isteyenlere iş ve geçim imkanı hazırlamalarıdır.1-Mânevî Yardım:Allah’ın ve Resûlünün bizden yapılmasını istediği, akıl ve vicdanın hoş gördüğü bir şeyi yapmak iyiliktir. Kötülükten sakınmak, başkalarına kötülük yapmamak da iyiliktir. Bu tür iyilikler de “sadaka”dır.İyilikte yardımlaşmak kadar kötülükten alıkoymaya çalışmak da müslümanların dinî-ahlâkî görevleri arasındadır. Kötülük gören kişi, kötülük ister küçük ister büyük olsun, ona engel olmalıdır. Eğer bu görev yapılırsa, kötülük azalır, toplum huzur bulur.d) Yardım Yapılırken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:1- Yardım Allah rızası için yapılır. Allah rızası gözetilmeden yapılan iyilikte riyâ ve gösteriş, yada çıkar düşüncesi vardır.2- Yardım yapılacağı sırada gerçekten yoksul olan kişiler aranmalıdır. Ancak hayâ sahibi yoksullar, yoksulluklarını belli etmez. Yardım yapacakların, bunlar gibilerini bulup, haysiyetlerini bozmadan yardım etmelidirler.3- Kötü, işe yaramaz mallar yardım olarak başkalarına verilmez.4- Yapılan yardım hiç bir zaman başa kakılmamalıdır, aksi takdirde yapılan yardımın sevabı olmaz.5- Yoksulun halinden anlamalı ve ona iyi davranmalıdır.6- Hiç bir yardım küçük görülmemelidir.7- İyilik ve yardımda bulunacak kişi bunu zamanında yapmalıdır. Zamanında yapılmayan yardım, ihtiyacı karşılamaktan uzaklaşır.8- Yardım yapılırken gizliliğe önem verilmelidir. Ancak zekat gibi farz olan ibadetlerde açıklık esastır.e) Başkalarından Yardım Bekleyenlerin Dikkat Etmesi Gereken Hususlar:1- İhtiyaçtan fazlası istenmemelidir.2- Yapılan yardımı azımsamadan kabul etmek gerekir.3- Yardım kerîm olandan istenir, yardım etmek istemeyenden veya imkanı olmayandan yardım istenmez.4- İyilik ve yardım yapana nankörlük değil, teşekkür etmeliyiz.
Toplum varlığının sağlıklı ve huzurlu bir şekilde sürdürülebilmesi için toplumsal denge ve barışın bir şekilde sağlanması ve bireyler arasında duygusal gerilime yol açabilecek etkenlerin giderilmesi şarttır. Bir toplumda fakirlerin ve zenginlerin bulunması tabiidir. Ancak tabii olmayan bunların birbirlerinin haklarını gözetmemeleridir. Niteliğ i her ne olursa olsun haklara riayet edilmemesi beraberinde toplumsal yapı lanmada huzursuzluk doğuracak maddi ve manevi çatış malar ı getirecektir. Bu itibarla zengin ve fakir arası ndaki ekonomik düzey farkının uçuruma dönüşmemesi yani zenginin daha zengin fakirin da ha fakir olması nın engellenmesi ve söz konusu olabilecek duygusal hatta fiziksel çatış manın önlenmesi toplumun buna bağ lı olarak da bireyin huzuru için kaçınılmazdır. Bu sebepledir ki Yüce Kitabı mız Kur'an-ı Kerim'de söz konusu gerilimin potansiyel varlığı ima edilerek bunun engellenme ve giderilmesine yönelik düzenlemeler yapı lmıştır. Nitekim ideal/model mümin için kullanılan “muttaki” statüsündeki kimselerin özellikleri sıralanırken “ Onlar varlı kta ve yoklukta Allah için infak ederler …” buyrulması toplumun muhtaç kesimleriyle paylaşma özverisinin ne derece öneme sahip olduğunu vurgulaması açısından dikkat çekicidir. Gerçek şu ki İslam dini başlangıçtan itibaren yoksulluk meselesi ile ilgilenmiş mensuplarına yoksulların durumlarını iyileştirmek üzere dini literatürdeki karşılığı her ne olursa olsun kimi mecburi kimi ihtiyari bazı sorumluluklar yüklemiştir. Zenginlerin muhtaç akrabaya bakma (nafaka) mecburiyeti komşu hakkı kesintisiz hayırlar (sadaka-i câriye- vakıflar gibi) zekât fitre ve kurban bu ödevlerin başlıcalarıdır. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim ve gönüllerimizin sevgilisi Peygamberimizin hadislerinde değişik vesilelerle Müslümanların Allah için infakta bulunmaları dini bir görev olarak dile getirilmektedir. “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” buyurularak zenginin malında muhtaçların hakkı olduğu belirtilmek suretiyle zekât veya zorda kalan muhtaca yardım sadece zenginin insafına terk edilmemiş onun bir lütuftan öte yerine getirilmesi gerekli bir görev olduğu vurgulanmıştır. Bir başka ayette de namaz kılan ve namazlarında daim olanların eline mal geçip zengin olunca pintileşen ve cimrilik yapan kimseler olmadıkları belirtilerek “Onların mallarında isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.” buyrulmuştur . Bu eksende değerlendirildiğinde muhtaç bir kimseye yardım etmenin sadece dini bir görev değil aynı zamanda bir insanlık vazifesi olduğu görülür. Kur'ân-ı Kerim'in en çok üzerinde durduğu ve teşvik ettiği hususlardan biri Allah'ın verdiği rızkın paylaşılmasıdır. Allah'ın verdiği rızkı muhtaç durumda olanlarla paylaşma Müslüman'ın en önemli özelliklerinden biridir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin eğitim ve gözetiminde yetişen İslam'ın ilk kuşağı Sahabe paylaşma ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini vermişlerdir. Öyle ki Kurân-ı Kerim onların bu örnek tutumunu övmektedir. Gönül dünyasında herkese yer veren Rahmet elçisi yoksulları n geçimiyle bizzat ilgilenir imkânları nispetinde onların bakımını sağlar kendisinde yoksa diğer Müslümanları buna teşvik ederdi. Onun hayatına bakıldığında bu tür örneklerle karşılaşmak hiç de zor değildir. Ahlak numunesi Peygamber insanlara sadece malını değil gönlünü de açmış onunla birlikte olanın sadece gözü değil gönlü de doymuştur. Daha sonraki kuşaklar da Kur'ân ve Kutlu elçinin rahmet yüklü sözleri ekseninde şekillenen infak ruhunu asırlar boyu canlı tutmuşlardır. Bu anlayışın tabii sonucu olarak İslâm tarihinde toplumsal anlamda pek çok hayır kurumu oluşmuştur. Çok çeşitli alanlarda teşekkül eden yardımlaşma ve paylaşma zeminine oturan vakıflar bunun en güzel örneklerindendir. Kur'ân-ı Kerim ve Sünnetteki özendirmelerin yanında İslam'ın ilk kuşaklarından sonraki kuşaklara aktarılan paylaşma ve feragat örnekleri ve hatıraları Müslümanlar arasında paylaşma ruh ve bilincini hep canlı tutmuştur. Bu yaklaşım Müslümanlar arasında kardeşini kendine tercih etme anlayışını ortaya koymuştur ki bundan daha öte bir yardımlaşma ve dayanışma örneği göstermek oldukça zordur. Gün geçtikçe yozlaşan değerler etkisi altındaki çağımız insanının yardımlaşma ve dayanışma adına gurur abidesi olan bu tablolardan şüphesiz alacağı dersler vardır. Böylesi bir durumda bu tablolara bakan kimse erdemi paylaşımı özveriyi mala değil insana verilen değeri görecektir. Öyle ki Medineli Sahabîler sırf imanlarından dolayı her şeylerini bırakarak Mekke'yi terk etmek zorunda kalan Mekkeli kardeşleri ile bütün imkanlarını paylaşmışlar ve bundan dolayı da ‘Ensar' (yardım edenler) adını almışlardır. Ensar bu yardımı çok zengin olduklarından değil Kur'ân'ın ifadesiyle kardeşlerini kendilerine tercih ettikleri' için gerçekleştirmişlerdir. Bu anlayışın temeli mal zenginliğine değil iman ve gönül zenginliğine Allah rızasını mal sevgisine tercih etmeye dahası sevdanın odağına Allah'ı koymaya dayanır. İslam'ın paylaşma ve dayanışma yaklaşımının özünü bu uygulamada somut bir biçimde görmek mümkündür. Kur'ân-ı Kerim'de pek çok âyet-i kerimede paylaşma emredilir. Hatta Yüce Allah verecek bir şeyi olmayanın muhtaç durumda olana gönül alıcı güzel sözler söylemesini dahi paylaşma bilinci kapsamında değerlendirir. Paylaşmayı emir ve tavsiye eden âyetler paylaşma bilinci hususunda bazı ölçütler de ortaya koymuştur. Verenin Allah olduğunu hatırdan çıkarmama paylaşmaya akrabalardan başlama harcarken dengeli olma saçıp savurmama yoksullar fakirler yolda kalmışlar özellikle muhtaç olmasına rağmen isteyemeyenlere verme şeklinde özetlenebilecek bu ölçütler dengeli bir paylaşma bilincini önermektedir. Şüphesiz belirli bir ömre sahip insan çoğu zaman geriye dönüp baktığında sadece ah keşke gibi sözlerle dile dökülen pişmanlıkları görür. Kur'an-ı Kerim bu hususu şöyle dile getirmektedir: “Herhangi birinize ölüm gelip de “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın .” Oysa bu sürecin sonlu olduğu bilinciyle her demini değerlendirmeye çalışan kimse paylaşma bilinciyle infak sorumluluğunu yerine getirir. Her konuda bizlerin en güzel örneği Peygamberimiz infak ve paylaşma konusunda da hem sözleriyle hem uygulamalarıyla bizlere örnek teşkil etmektedir. İnfak ve paylaşıma bir de onun rahmet dolu penceresinden bakalım; “ Yarım hurma vermek suretiyle de olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz. Bunu da bulamayan güzel bir söz ile kendisini korusun .” “ Ey âdemoğlu! İhtiyâcından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe geçimini üstlendiklerinden başla …” “ Kim helâl kazancından bir hurma kadar sadaka verirse – ki Allah helâlden başkasını kabul etmez – Allah o sadakayı kabul eder. Sonra onu dağ gibi oluncaya kadar herhangi birinizin tayını büyüttüğü gibi sahibi adına ihtimamla büyütür . ” “Her Allah'ı n günü iki melek iner. Bunlardan biri; Allah'ım! Malını verene yenisini ver! diye dua eder. Diğeri de ;Allah'ım! Cimrilik edenin malını yok et! Diye beddua eder." ( Buhârî Zekât 27; Müslim Zekât 57) “Cimri ile cömerdin durumu göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert sadaka verdikce üzerindeki zırh genişler uzar ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz. ” (Buhârî Zekât 28 Müslim Zekât 76–77) Bu ve benzeri pek çok hadisi ile Peygamber (s.a.s.) müminleri sahip oldukları mallardan Allah yolunda infaka başka bir deyişle harcamaya teşvik etmiştir. O (a.s.) bu konuda sadece sözleriyle değil aynı zamanda her hususta olduğu gibi yaşam biçimiyle de müminlere örnek olmuştur. Allah'ın Peygamberi hiçbir zaman mal biriktirme sevdasıyla yaşamamış ömrünü bu yolda tüketmemiştir. O'nun evinde bazen açlığını giderecek derecede herhangi bir yiyeceğin dahi bulunmadığı açlık sebebiyle zaman zaman uyuyamadığı nakledilmektedir

Alo 188 Cenaze Hattı Hizmet Veriyor


Tekirdağ iline bağlı Çorlu ilçesinde Alo 188 Cenaze Hattını arayan cenaze sahiplerinin talepleri doğrultusunda, cenazeler istenilen adreslerden alınıp defin edileceği aşamaya kadar olan tüm işlemler belediye ekipleri tarafından gerçekleştiriliyor. Kurban Bayramı dolayısıyla 24 saat kesintisiz hizmet verecek olan Alo 188 Cenaze Hattında müracaat sahiplerinin defin işlemlerinin tümü ücretsiz olarak yapılıyor.
Alo 188 Cenaze Hattı uygulamasıyla cenaze sahiplerinin üzüntülerini paylaşarak acılarını hafifletmeyi amaçladıklarını söyleyen Mezarlıklar Müdürü Vildan Perçinoğlu, mezarlıklarda kapsamlı temizlik çalışmaları yapıldığını belirtti. Büyüyen otlar ve ağaçlardan dökülen yaprakların temizlendiğini söyleyen Perçinoğlu, duvarların ve ağaç gövdelerinin sıvanarak asri mezarlığın güzel bir görüntüye kavuşturulduğu dile getirdi. Mezarlıklar Müdürlüğü hizmetlerinin kurban bayramı süresince kesintisiz devam edeceğini ifade eden Perçinoğlu, vatandaşlara mezar üzerini kaplama özelliği bulunan çiçekler verileceğini sözlerine ekledi.
HABER VE FOTO.RECEP KARAGÖZ

MEYVE SULARINDA KULLANILAN GIDA KATKI MADDELERİ

Gıda güvenliği çok önemli bir konudur. Gıda güvenliği, tüketilen gıdanın sağlığa zarar vermemesi demektir. Gıda kaynaklı hastalıklar dünyada giderek çok ciddi boyutlara varmaktadır. Bunu önlemek için aldığımız ürünlerin içeriğini bilmek zorundayız ve bunları kontrol etmek zorundayız içeriğine dikkat etmeliyiz. Bu çalışmada küçükte olsa sizlere faydalı olacağını düşünmekteyim. Benim kişisel fikrim şudur meyve sularında en katkısız en saf olanı almak zorundayız. Aşağıda sizlere gıda katkı maddeleri nedir, E kodu nedir gibi açıklamalar yapmaya çalıştım.
Gıda katkı maddeleri nedir?
Tek başına gıda olarak tüketilmeyen veya gıda ham veya yardımcı maddesi olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olan veya olmayan, seçilen teknoloji gereği kullanılan işlem veya imalat sırasında kalıntı ve türevleri mamul maddede bulunabilen, gıdanın üretilmesi tasnifi işlenmesi hazırlanması ambalajlanması taşınması depolanması sırasında gıda maddesinin koku görünüş yapı ve diğer niteliklerini korumak düzeltmek veya istenmeyen değişikliklere engel olmak ve düzeltmek amacıyla kullanılmasına izin verilen maddelerdir.
Türk gıda kodeksi yönetmeliğinde 300 civarında gıda katkı maddesinin çeşitli gıdalarda değişen miktarlarda kullanılmasına izin verilmiştir. Avrupa birliğinde kullanımına izin verilen gıda katkısı sayısı 297dir.
E kodu nedir?
Gıda katkı maddelerini tanımlamak ve herhangi bir karışıklığa yol açmamak için kullanılan Avrupa birliğinin (EC) simgesi olan E harfi ve üç rakamlı sayıdan ibaret kodlardır.
Gıda katkı maddelerinin güvenli kullanımı için çalışan uluslar arası kuruluşlar
-Kodeks Alimentarius komisyonu (Codex Alimentarius Commission)
-Jecfa (The joint FAO/WHO Expert Committee on food Additives Gıda katkıları FAO/WHO ortak uzmanlar Komitesi
-JMPR (The joint FAO/WHO Meeting on Pesticides Residues- Pestisit FAO/WHO Ortak toplantısı)
-Eu scıentıfıc commıttee on food (SCF)
-FDA (Food and drug administration Birleşik Devletler Gıda ve ilaç Dairesi
Bazı meyve suyu üretiminde kullanılan gıda katkı maddeleri sadece E 300 E330 E211 E160a E414 E951 E950 E954 kullanılmaktadır.
E300 Acorbic Acid
Un işleme ajanı c vitamini sentetik olarak glikozdan sağlanabilir.
E330 Citric Acid
Gıda asidi doğal turunçgillerden elde edilir
E950 Acesulfame Potassium
Yüksek yoğunluklu kalorisiz tatlandırıcı şekerden yaklaşık olarak 200 kat daha fazla tatlandırır.aspartam sakarin ce assülfam potasyumu en kötü 10 katkı listesine dahil edilmiştir.Bu üç tatlandırıcının da hayvanlarda kansere neden olduğu tespit edilmiştir ve kanser riskini arttırabilir.
E951 Aspartame
Suni tatlandırıcı çok fazla yan etiksi var bazıları aspartama karşı alerji duyar bu insanlarda migren en önemli reaksiyondur.
E 954 Saccharines
Suni tatlandırıcı kanserojen olarak bilinen toluenden elde edilir 1977 de Amerika’da yasaklandı.bu ürünün kullanılması sağlığa zararlı olabilir
E414 Acacia
Acacia Senegal ağacının özsuyundan alınır
E 211: Sodyum benzoat / Benzoik asit sodyum tuzu
Düşük kalitede gıda koruyucu ve tat değiştirici portakal sularında yüksek miktarda bulunur kurdeşene neden olduğu astımı ağırlaştırdığı bilinir.
E160(A)
KAYNAKLAR
Prof.Dr.Dilek Boyacıoğlu İTÜ Gıda Müh bölümü
Egemen A.Demir N.Akşit S ve ark besin zehirlenmeleri sağlıksız beslenmenin bir göstergesi Beslenme diyet dergisi 30

Mehmet Zeki Aydeniz
Gıda Teknikeri
m.z.aydeniz@gmail.com
sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...