***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

27 Kasım 2009 Cuma

Roma Hukuku – 2

Roma Hukuku Anabilim Dalının, bilim dalı statüsüne getirilmesi ile ilgili kararın savunmasını yapan yazı dizisinin ikinci bölümünden başlayalım;

«Roma Hukuku’nun bir ders olarak okutulması Cumhuriyet’ten önce, 1869 tarihli Maarif-i Umûmiyye Nizamnamesi’yle yapılmıştır. Sadece Roma Hukuku değil, Fransız Medenî Kanunu ayrı bir ders olarak o zaman öngörülmüştü. Bazen Roma Hukuku hem birinci hem de dördüncü sınıflarda iki kez olmak üzere okutulmuştur.» [7]

Osmanlı Medeniyetinde mevcut sistemin istismarlar ile zarar görmesi ve daha batılı (Sistemle bütünleşik) bir model kurma eğilimlerinin bir yansıması olarak 1869 düzenlemesi yapıldı. Batıya açılma Tanzimatla birlikte başladı der dururuz ya. İşte bunlar yapıldı. Böylece kendi sistemimiz istismara açık modeli modifiye edilecek yada değiştirilebilecekti. Dersler getirildi ki; bu sistemi entegre etmek kolay ve rahat olsun. (Son cümleyi bir daha okuyun!) Osmanlı’nın son yollarında sistemin doğru düzgün işleyen hiçbir yanı kalmamıştı. Bu çarpıklığa ve bozukluğa rağmen Meşrutiyet’in ilan edilmesi ve ilk anayasa oluşturulması bu zeminin eseridir.

«Bir kere, hukuk sistemi sadece kanunlardan ibaret değildir, pozitif hukuk değildir. Hukuk sistemi kanunları da içeren geniş anlamda bir hukuk kültürüne dayanmaktadır. Kanunlar başka ülkelerden tercüme olunup iktibas edilebilir ama hukuk kültürü transfer edilemez.» [8] Diyor. Çok klişe bir söylem. Ama bu sözler uygulamayı savunan tarafa yakışmıyor. Çünkü tümüyle doğru! (Aynı durum I. Yazıda da vardı.)

Konunun amacı ve sonuçlarını bir tarafa bırakırsak; hocanın yazısında (Doç.Dr. Mustafa ŞENTOP, “Yine mi laiklik elden gidecek-II”, Zaman Gaz., S:26, 28 Ekim 2009 Çarşamba);

«YÖK Yürütme Kurulu’na ait bir yetkinin YÖK Genel Kurulu kullanılmasıyla alınan bir kararın hukuki sakatlıklar taşıdığı ...» [9] Diyor. Bu durum; konunun usul yönünden ele alınabilecek bir durumdur.

Usul aşamasına gelmeden olayın vukuunun esas yönünden irdelenmesi gerekir. Ülkemizde –her dönemde- yaşanan idari despotizmi kırmak için konunun idari yargıya gitmesi en doğru seçenektir.

Duyuları yetersizleşmiş otoritenin duyargalarına ulaşabilmek için sesini yükseltmek zorunda kalanlar yerine kulaklardaki pamukların çıkarılması gereklidir. Bunun için (sesini duyurmak ve iletişim için) bile otoriteye yaklaşılabilmesini sağlamak çok daha akıllıca olacaktır.

«Dersin V. Yüzyılda Roma’da yaşayan Romalılara değil de, XXI. Yüzyıl Türkiye’sinde yaşayan öğrencilere anlatıldığının farkında olarak belirlenmiş bir müfredatın gerekli olduğu unutulmamalıdır.» [10] Diyor. V. ve XXI. Yüzyıl ayrımı yaparak müfredatının değiştirilmesi hesaplanan ders; günlerce kamuoyunu meşgul eden skandala konu olan ders olamaz! Öyle değil mi? (Sanırım burada bir karışıklık oldu.)

«... hukuku eleştirip geliştirmek için de önem verilen bir hukuk felsefesi eğitimine ihtiyaç vardır.» [11] Diyor. Evet önem verilen bir hukuk felsefesi eğitimi gereklidir. Zaten Roma Hukuku bu felsefenin temel yapı taşlarından biridir. Zaten bütün sorun da burada.

Tanzimat sonrası geldiği belirtilen Roma Hukuku, Fransız Medenî Kanunu gibi dersler modern dünyanın kullandığı hukuk sisteminin felsefi altyapısını oluşturur. Bu gün ülkemizde de yürürlükte olan hukuk sisteminin “temel taşları”dır. Bir binayı çökertmenin en kolay yolu, temeldeki taşlardan birini almaktır. Yalnız unutulan durum şudur:

Bu tür taşların üst üste koyulması ile yükselen binalar için bir mühendislik kural vardır: Temelde bir sorun olduğunda; hep kendi üzerine çöker! Birileri yanlışlıkla altında kalmasın.

Çünkü oyulmaya çalışılan temel Türkiye Cumhuriyetinin temeldir.

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Hiç yorum yok:

sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...