***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

11 Mart 2010 Perşembe

Eğitim-İş’ten görkemli kutlama

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası
Tekirdağ Şubesi Kadın Komisyonu Üyesi Berrin Akıncı,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, Tekirdağ Öğretmen Evi’nde bir konuşma yaparak, bu yıl, 8 Mart’ın 100. Yılı olduğuna dikkat çekti ve “Bu mücadele geleneği, bir asrı geride bırakmıştır ve gerideki bu tarih, hiçbir şeyin çarpıtılmasına izin vermeyecek bir tarihtir. 100 yıllık bir gelenekle büyütülen emekçi kadınlar günü,bugün hala bir bilinç ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir.
8 Mart’ın çıkışının temelinde bir sınıfsallık vardır. Newyork'lu kadın dokuma işçilerinin mücadelesi ve direnişleridir asıl olarak 8 Martı var eden. Yani 8 Martta, 40.000 dokuma işçisi koşullarının , ücretlerinin ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi için grev yapmıştır Bu grevin yayılmaması için polis .işçileri fabrikaya kilitlemiştir.Bu sırada çıkan yangından kurtulamayan 129 işçi yanarak can vermiştir.
Bugün Birleşmiş Milletler Sitesinde günün tarihine ilişkin bölümünde .kutlamanın bu ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır. 8 Mart, sınıfsal içeriğinden koparılarak, sıradan bir "kadınlar günü"ne çevrilmeye çalışılmaktadır.” dedi.
Bugün seçmenlerin % 50.73’ünün kadın olduğuna değinen Akıncı, “Kadın nüfusu 35,5 milyona ulaşmışken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 550 koltuğun ancak 50 si kadınlara aittir. Bu 50 koltuk, oran olarak 1935 yılı Meclisinin çok gerilerindedir.
Erkek işi" dedikleri şeyin başındaki "siyaset" bizim her şeyimize karışıyor. O siyasetin sonucunda ezilen, sömürülen de biziz; üstelik erkeklerle kıyaslandığında iki kat. Fabrikada, tarlada erkekle aynı işi yapsak da, daha az ücret alıyoruz. Evdeki emekçiliğimiz emekten sayılmıyor zaten.” değerlendirmesinde bulundu.
“Horlanmamız, yediğimiz "koca dayağı" işin cabası. İster işçi olsun, ister köyünde, ister okumuş olsun, ister ev kadını, kadınlar siyasete atılmalıdır.” diyerek, vurgu yapan Akıncı, şu görüşlere yerverdi: “Kadınlar! Evlerin tüm sorumluluğu, ekonomik sorunlar, çocukların bakımı, işsizlik, kadınların üzerine yıkıldı. Bu "yükleri kadının tek başına taşıması dayatıldı.
Milyonlarca kadın bu düzenin kendilerine reva gördüğü bir yaşama zorlandı.. Biçilen bu rolle yeni bir kadın kişiliğinin yaratılması amaçlandı.
Kadını modern bir köle haline getiren, kişilik olarak erkeğe bağımlı yapan, kendisine biçtiği kadın rolünü oynamaya zorlayan bir yaşam biçimi yarattılar.
Bunun sonucunda da kadın bir sömürü aracı olarak kolayca kullanıldı. Sınıfsal, ulusal, siyasal ve cinsel olarak sömürüldü.
Kadınlar!
Elbette kadınlar, çaresiz ve zavallı değillerdir. Onları çaresiz kılan, onları güçsüz hale getiren bilinçsiz kadın kişiliği eğitimsizlikten,törelerimizden,yasalarımızdan oluşmuştur.
Günümüzde kadınlara kurtuluş yolu olarak evlilikler gösteriliyor.Kadın .namuslu kadın, güzel kadın,iyi kadın,ev kadını,iyi anne olarak resmediliyor.Plastik kadınlar. Benjamin Kadınları diye kavramlar yaratılarak kadını içi boş nesne haline getiriyorlar.
Kadını dizilerde, reklamlarda,sabah programlarında üretimden uzak cinsel obje olarak sömürüyorlar,üzerinden rant sağlıyorlar.
Her gün kadınların ruhuna tecavüz edilerek yaşatılan bu ve benzeri olaylar travmayı artırmakta .kadını
kişiliksizleştirmektedir.
Bizler belki birçoğumuz başlangıçta bize biçilen rolü kabul ettik. Ancak örgütlü mücadele içinde yer almaya başlayarak önce kendi yaşamlarımızı değiştirmeye başladık...
Dünyaya ve yaşama bir başka gözle bakmaya, bize biçilen bu kadın kişiliği yerine yeni bir kadın kişiliği oluşturmaya başladık..
Kadına dayatılan çaresizliğin, güçsüzlüğün çaresi, mücadeledir.
Mücadele etmek, kadınların çevresine çizilen bu küçük dünyalarından çıkmasını, düzenin ezdiği kadın kişiliğini bir yana bırakarak, daha güçlü bir kişilik hale gelmelerini sağlayacaktır.
Bunun için örnek alacağımız yüzlerce kadın var. Bunun en yakın ve güzel örneği Tekel işçi kadınların onurlu kararlılığıdır.”
Kadınların, ülke ekonomisi için büyük bir iş gücü olduğuna da dikkat çeken Akıncı,
“Bizler ezilen cins olmaktan kaynaklı yaşadığımız namus ve töre cinayetlerine ,aile içi şiddete, taciz ve tecavüze.emeğimizin değersizleştirilerek evde.işte tarlada,kayıt dışı sektörlerde ve yaşamın her alanında görünmez kılınarak sömürülmemize .kısacası dünyanın tüm yüküyle birlikte ek olarak sırtımızda kadınlığımızı da taşımamıza karşı mücadelenin adı ve öznesi biz kadınlar olabilmeliyiz.
Kadınlar!
Kadına kutsallık payesi veren,eksik etek adını koyan, bu zihniyetin bizlere biçtiği, ezik, kişiliği ayaklar altına alınmış kadın kişiliğini kabul etmeyeceksek -ki, bunun kabul edilmesi demek, bu köhne yaşamın devam ettirilmesi demektir- mücadele etmekten başka bir seçeneğimiz yoktur. Bu yüzden daha iyi örgütlenmeli, mücadelemize her zamankiden daha kararlılıkla devam etmeliyiz.
her türlü sömürüye, zulme karşı birleşelim örgütlenelim!” dedi ve konuşmasını noktaladı.
Öte yandan; Toplantının açılış konuşmasını yapan Eğitim-İş Tekirdağ Şube Başkanı Hüseyin Eren, 8 Mart’ın, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlandığına işaret ederek; “Emek tarihine baktığımızda; Emekçi kadınların mücadeleleri ayrı bir yer tutar. Kadınlar, emeğin mücadelesini verirken, bir de ‘var olan cinsiyet ayrımcılığında’ mücadelesini vermişlerdir ve vermektedirler. Bu çok yönlü mücadelede, bizler, onların daima yanında olacağız.” diye konuştu.
Cinsiyet ayrımcılığının olmadığı, emeğin kutsal sayıldığı ve karşılığını aldığı, bir dünya özlemlerini dile getirerek, konuşmasını sürdüren Eren, “Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve sendikamız Eğitim-İş adına hepinize hoş geldiniz diyorum. İyi eğlenceler, afiyet olsun!” diyerek konuşmasını noktaladı.
Daha sonra, düzenlenen kokteyle geçildi. Kokteyl sırasında ‘Grup 22’ isimli müzik grubu enfes bir konser verdi. Eğlence geç saate kadar sürdü.
HABERTRAK GAZETESİ/TEKİRDAĞ

Hiç yorum yok:

sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...