***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

26 Haziran 2009 Cuma

Ekonomik keriz. (Bu krizin 'E'si de var!) (MURAT SEVGİ-KÖŞE YAZISI)

Dünyada finansal alanda başlayan ve giderek tüm sektörleri etkileyen ekonomik kriz, ülkemizi iyice etkisine aldı. Krizin etkisi ile ortaya çıkan sorunlara ek olarak Türkiye ekonomisinde varolan sorunlar yaşanan küresel krizle birlikte daha da derinleşti. Yakın tarihin kriz bilançolarına bakıldığında, kriz en büyük etkisini dar ve sabit gelirli kesimlere göstermektedir. Şartlar, kriz nedeniyle her geçen gün daha da olumsuz hale gelmektedir. işleri ve satın alma güçleri için kaygıları artmaktadır. Türkiye’de 1998’de Yakın Gözetim anlaşması ile başlayan ve ardından gelen stand-by anlaşmalarıyla sürdürülen IMF ve Dünya Bankası eliyle yürütülen politikaların bizi nereye getirdiği ortada. Bu programların çarpıklığı; bugün artık apaçık ortada. Hem bizim, hem de başka ülke deneyimleri gösteriyor ki, ithal politikaların uygulandığı ekonomilerde; büyüme, yapısal ve sosyal değişme, ekonomik bağımsızlık gibi hedefler göz ardı ediliyor. Bu nedenle, mevcut programın sürdürülmesi durumunda sözü edilen bu hedeflere ulaşabilmek mümkün olmaz. Artık ithal malı programlar ile tedavinin başarısız olduğunun görülmesi şarttır. İnsandan yana ekonomik ve sosyal politikaların geliştirilmesi, demokratik planlamayla mümkündür. Özel kesim için yönlendirici, kamu kesimi için bağlayıcı, bölgesel ve sektörel bağlantıları etkin bir şekilde oluşturmuş ve demokratik katılıma açık planlama süreci başlatılmalıdır. Ülkenin gerçekleriyle uyumlu, kalkınma hedef ve politikalarıyla donatılmış, ülkeyi ve insanını temel alan yeni bir programa acilen ihtiyacımız vardır. Türkiye’nin önünde böyle bir fırsat bulunmaktadır. Dünyada yaşanan krizin temel nedeni, siyasilerin, politika tercihlerini ‘sosyal devlet’ yerine daha çok seçilmiş bir azınlık üzerine odaklandırmaları ve gelirin dağılımında dengesizliğin 60-65 yıllık yükselişinde ilk direnç noktasına erişmesidir. Toplum, ince tahta bir çubuk gibi esnekliğinin izin verdiği yere kadar kendini bükebilmiş, yani siyasilerin verdiği zarara tahammül edebilmiştir. Ama siyasiler bu tahta parçasını biraz daha bükmeye kalkarlarsa kıracaklarını bilmelidirler. Ellerindeki takta kırılma işaretlerini ‘çatırdayarak’ vermektedir. İşte bu çatırdama; sokaklarda dolaşan, işi-gücü olmayan insanlardır. Yada bir ev bile kiralayacak hali kalmadığı için sokakta yatan insanlardır. Kapanan işletmelerdir. Borçlarını ödeyemeyen iş sahiplerini bırakın, borcu değil yemeği nerede bulurum derdindeki insanlardır. Karısını, çocuklarını köydeki annesine yollayıp evsizlikten parklarda yatanlardır. Bunlar yetmiyormuş gibi her geçen gün yattığı bankı bile paylaşmak zorunda kalanlardır. Bunlar bizim geleceğimizdir. Sizin geleceğinizdir. Bir gelecek varsa, ancak budur. Şimdi hala içinizde bir parça sevgi kaldıysa… Hep sevgi ile kalın.

Hiç yorum yok:

sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...