***Hoşgeldiniz!!! Trakyadaki en güncel ve en kaliteli haberler için; www.trakyahaberci.com...

10 Kasım 2009 Salı

—BABAESKİ’DE 10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA TÖRENİ…







Haber: Metin KARAKUŞ
Babaeski İlçesi’nde, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, edebiyete intikalinin 71. yıl dönümünde düzenlenen törenlerle anıldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, edebiyete intikalinin 71 yıldönümü nedeniyle Ülke genelinde olduğu gibi Babaeski İlçesi’nde de bir anma töreni düzenlendi.
Atatürk Meydanında yapılan törene, Babaeski Kaymakamı Mustafa Demir, 5’inci Kolordu Komutanlığı İstihkâm Alay ve Babaeski Garnizon Komutanı İs.Kd. Albay Murat Mayda, Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı, Cumhuriyet Başsavcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır, Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Gülnur Eti İçli, İlçe Emniyet Müdürü Tuncay Sancak, İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemil Çakıcı, Emekli Tuğ General Vedat Şakir Korular, Daire amirleri, İl Genel Meclisi Üyeleri, Siyasi Parti Temsilcileri, Kamu Yararına çalışan Oda ve Dernek Temsilcileri katıldı.
Atatürk Meydanında ki tören alanında başlayan anma etkinlikleri, Kaymakam Mustafa Demir, Garnizon Komutanı İs.Kd. Albay Murat Mayda, Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı ile kamu kurum ve kuruluşlarının Atatürk Anıtı'na çelenk sunmasıyla başladı.
Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği saat olan 09.05'te siren çalınarak 2 dakikalık saygı duruşunda bulunulmasının ardından Belediye Bandosu’nun eşliğinde İstiklal Marşı okundu.
10 Kasım Atatürk’ü Anma etkinlikleri, Cumhuriyet İlköğretim Okulu Salonunda düzenlenen program ile devam etti.
Babaeski Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Volkan Ergül’ün sunuculuğunu yaptığı Cumhuriyet İlköğretim Okulu Salonunda ki program, Belediye Bandosu eşliğinde, saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı okunması ile başladı.
Programda, “Atatürk’ün kişiliği ve Devlet Adamlığı” konusunu, Babaeski Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni S.Güler Taşkın anlattı.
Atatürk’ün Askeri Yönü ile ilgili konuşmayı ise 5’inci Kolordu Komutanlığı İstihkâm Alay ve Babaeski Garnizon Komutanı İs.Kd. Albay Murat Mayda yaptı.
İs.Kd. Albay Mayda, konuşmasında şunları kaydetti; “Bağımsızlığımızın ve millet bilincine erişmemizin sembolü olan, devletimizin kurucusu, ebedi başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 71’inci yılında onun yokluğunun acısını, eserlerinin varisi olmaktan duyduğumuz gururla dindirmeye çalışıyoruz. Aramızdan ayrılışının yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen bu anma programında; komutan, lider ve devlet adamı niteliklerini şahsında bulunduran bu müstesna insanın, askeri yönünü rehber edindiğim ilkeler doğrultusunda arz etmeye çalışacağım. Mustafa Kemal’in askeri yönünün oluşması üzerinde çeşitli etkenler rol oynamıştır. Bunlar; yetiştiği kültür çevresi ve aldığı eğitim, kişisel özelliklerinin askerliğe ve olaylara uygunluğu, katıldığı muharebeler ve muharebelerde elde ettiği tecrübe birikimleridir. Mustafa Kemal’in kişisel özellikleri ile askerlik mesleği her seviyede ve her durumda bağdaşmıştır. Atatürk’ün kendisi de bunu “Ben asker olarak doğmuşum” sözüyle belirtmektedir. Genel olarak “deha”, özellikle “askeri deha”, kişinin özünde vardır. Atatürk de bu müstesna kişilerdendir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bu konuda şöyle yazıyor: 'Mustafa Kemal her şeyden evvel bir askerdi. İnkılâpçılığı, milliyetçiliği, kahramanlığı, devlet kuruculuğu bütün kudretini, bütün ana vasıflarını, bu kökten, bu asli cevherden almıştır. Gerek doğuştan sahip olduğu yetenekler, gerekse hayatı boyunca kazandığı tecrübeler açısından, çok üstün niteliklere sahiptir. Onun askeri dehası, ileriyi görebilme, her zaman doğru kararlar verebilme yeteneği, güçlü bir sorumluluk anlayışı, inisiyatif alma, uyum sağlama yeteneği, güvenilirlik, kendini düşünmeme, özgünlük gibi diğer özellikleri ile birleşince ortaya tam anlamıyla bir kahraman çıkmıştır. Kıymetli konuklar, Atatürk’e göre Askerlik, “Sevk ve idare sanatıdır.” Başkomutanlık görevi de dâhil, Mustafa Kemal’in 20 yıllık askerlik yaşamının, yaklaşık 5 yılı komutanlıkla, 2,5 yılı ise fiilen muharebe ederek geçmiştir. Bu süre zarfında, insanlık tarihinin tanık olduğu pek çok muharebe şeklini çeşitli cephelerde yaşamıştır. Bütün görevlerinde birinci önceliğini birliklerin eğitimine ve disiplinine, taarruzî bir ruhla yetiştirilmelerine vermiş, katıldığı muharebelerde, hiç bir zaman yenilgi yüzü görmemiş ve askerî harekâta, yaptığı yeniliklerle katkıda bulunmuştur. Trablusgarp Cephesi’nde; emrindeki kuvvetlerin dağınıklığına, silah ve malzemenin derme çatmalığına rağmen askerî bir düzen kurmuş, bunları taktik gereklere göre yönetmiş, emrindekilerin disiplinli birer kahraman olmalarını sağlamıştır. Çanakkale Muharebeleri’nde; yarımadanın ortasından geçen omurga araziyi daima elinde tutmayı esas almış ve muharebelerin burası ile kıyının ilk sırtları arasında, mümkün olduğu kadar omurga arazinin ilerisinde yapılmasını amaçlamış ve başarı ile uygulamıştır. “Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” emri, bu büyük taktik duyarlılığın uygulamaya yönelik kararıdır. O’na göre “komutan, birliğin beyni ve itici kuvvetidir.” Nitekim bu düşünce iledir ki, muharebelerde O’nu daima birliğinin başında görüyoruz. “Muharebede yağan kurşun yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri, ürkenlerden daha az ıslatır” düşüncesiyle savaşın he safhasında en önde askerleri ile birlikte omuz omuza çarpışmıştır. Mustafa Kemal Çanakkale’de, durumu çabucak kavramak, süratle ve soğukkanlılıkla doğru kararı vermek, inisiyatifini cüretle fakat isabetle kullanmak, sorumluluğu çekinmeden üzerine almak gibi üstün komutanlık vasıfları göstermiş ve savaşın gidişi üzerinde birinci derecede etkili olmuştur. Doğu Cephesi’nde; 16’ncı Kolordu Komutanı olarak, Muş ve Bitlis bölgelerinde, dağlık arazide, geçitlerde, derin karda ve şiddetli soğuklarda özel muharebe şekillerini, geri çekilme ve atılgan karşı taarruzları başarıyla uygulatmıştır. Güney Cephesi’nde ise; 7’nci Ordu ve Yıldırım Ordular Grubu Komutanı olarak, çöl harekâtı ve üstün kuvvetler karşısında uygulanacak taktikler konusunda örnek uygulamaları olmuştur. Askerlikte muharebedeki durum ve şartlara göre inisiyatifini kullanarak kesin karar verebilmek çok önemlidir. Mustafa Kemal, inisiyatifi en iyi şekilde kullanmasını bilen bir askerdir. Bir komutanın verdiği emirler içinde en zor olanı, geri çekilme emridir. Hiçbir komutan geri çekilme emrinin kolay kolay veremez. Fakat çeşitli ihtimaller hesaplanarak yapılan bir geri çekilme harekatı, ileride yapılacak taarruz harekatı için gerekli olacak insan ve malzemenin ana kaynağını teşkil edebilir. Mustafa Kemal, inisiyatifini kullanarak yaptığı en güzel geri çekilme harekâtlarından birisini Suriye cephesinde uygulamıştır. Atatürk, Şam’ın düştüğü 30 Eylül 1918 günü, Humus’ta bulunan emrinde bulunduğu Ordular Grubu Komutanı Liman Von Sanders’in yanına giderek, kuzeye, Halep bölgesine çekilmeyi önerir ve dikkat edilmesi gereken hususları anlatır. Liman Von Sanders’in: “Karar budur, fakat ben nihayetinde yabancıyım. Bu kararı veremem. Ancak memleketin sahipleri verebilir.” cevabı üzerine, Atatürk: hiç çekinmeden bu büyük sorumluluğu üzerine alarak “O halde kararım uygulanacaktır” der ve geri çekilme emrini verir. Suriye cephesinde İngiliz kuvvetleri karşısında uyguladığı bu başarılı geri çekilme harekâtı ile Anadolu’nun güneyden geçiş yolu olan Toros dağları geçitlerine ulaşan yolların kapatılmasını sağlayarak düşman kuvvetlerinin Anadolu içlerine girmesini önlediği gibi Yıldırım Ordular Grubunun yok edilmesini engellemiştir. Yıldırım Ordular Grubunun kurtarılan silah ve teçhizatının daha sonra Adana, Antep ve Maraş savunmalarında kullanılmasını sağlamıştır. İstiklal Harbi Dönemine geldiğimizde ise, Kütahya-Eskişehir muharebelerinde, şartların aleyhimize geliştiği sırada, (18 Temmuz 1921 günü) İsmet Paşa’nın Karacahisar’daki karargâhına giderek durumu incelemiş ve şu emri vermiştir. “Orduyu, Eskişehir’in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla aramızda büyük bir açıklık bırakmak gerekir ki, orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya’nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir...” Atatürk’ün verdiği emir büyük bir geri çekilmeyi gerektiren zor bir karardır. Kararın verilmesindeki güçlük bu kadar büyük bir geri çekilmenin askeri gereklerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde anlatabilme zorluğundan, mukavemetin ve harbin asıl kaynağı olan millette yaratacağı düş kırıklığından, Yunanlılara ve diğer devletlere güç ve umut verilmesinden ve TBMM Hükümetinin dış ülkelerle müzareke gücünün zayıflamış olacağı düşüncesinden kaynaklanıyordu. Ayrıca bu yurt parçasının düşmana bırakılmasının maddi kayıpları da olacaktı. Bütün bu olumsuzluklara karşılık, askeri zorunluluklarla bu kararı almak zorunda kalmış ve askeri şartları Türk ordusu yararına düzeltmiştir. Liderlik risk ve sorumluluk üstlenmeyi gerektirir. Atatürk, sorumluluk alma konusunda emrinde bulunan herkese daima örnek olmuştur. O’na göre sorumluluğun idrakinde akıl vardır. Gerçek vardır. Sağlam bir mantık, engin bir bilinç vardır. ”Komutanlık vazife ve sorumluluğunu yüklenecek kadar omuzlarında ve özellikle dimağlarında güç bulunmayanların acıklı sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır” diyen Atatürk’ün hareketlerinde ve kararlarında büyük bir cesaret ve soğukkanlılık görülür. Sakarya nehri doğusunda uygulanan askerî harekât, mevzi savunmasıdır. Bu tür harekâtta önemli olan savunma arazisini, özellikle ilk savunma hattını her durumda elde tutmaktır. Fakat Atatürk, Sakarya’da üstün bir düşman karşısında cepheyi zayıf kuvvetle tutmuş, kuvvetin çoğunu elinde ihtiyat olarak bulundurmuştur. Cephe yarıldığında da soğukkanlılığını kaybetmeyerek ”Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” diyerek, yaratıcı zekâsıyla taarruz gücü üstün düşmanı durdurabilmiştir. O zaman değişik ve akılcı bir mevzi savunması olarak ifade edilen bu harekât nevi, daha günümüzde yeni dillendirilen “oynak savunma” anlayışının ilk uygulamalarından birisi olarak değerlendirilmektedir. O, her durumda, özellikle felaket anlarında tehlikeleri gören ve en sağlam kararları vererek, bu kararları uygulayan bir komutandır. Sakarya Savaşından sonra orduyu bir sene bekletişi, İstiklal Harbini; düşmanın yurt derinliklerinde yıpratma doktrini ile sevk ve idare edişi, Başkomutanlık Meydan Muharebesinde kesin sonuçlu imha savaşına karar vermesi, O’nun çeşitli hareket tarzları içerisinden en doğrusunu seçerek cüretle tatbik ettiğinin en güzel örneklerindendir. Genel karşı taarruzun başladığı Başkomutanlık Meydan Muharebesinden sonra Atatürk; dağınık olarak çekilen Yunan birliklerinin toparlanmalarına ve yeni bir savunma mevzii işgal etmelerine imkân vermemek, batılıların ateşkes zorlamalarını bertaraf etmek ve Misak-ı Milli sınırlarının gerçekleştirileceği ortamın yaratılmasını sağlamak maksadıyla, o gün için en uzak noktayı hedef olarak göstermiştir. “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Bu karar ve emirlerde; bilgi birikimi, deneyim zenginliği, ilkelere bağlılık, cesaret, kendisine ve astlarına güven; askerî stratejilerin olmazsa olmazı olan mekâna, zamana ve kuvvete egemenlik vardır. Atatürk’ün sevk ve idare anlayışında: Gerçekçi olarak durum tespiti yapması, Duruma uygun taktikler belirlemesi, Doğru ve zamanında karar vermesi, verdiği kararı büyük bir enerji ve cesaretle uygulaması, İnisiyatif alması ve alanları cesaretlendirmesi, Kritik yer ve zamanda kritik yerde bulunması, Hesaplı riskleri alması, Astlarını eğitmesi, motive etmesi ve güçlendirmesi ön plana çıkmaktadır. Değerli konuklar, Atatürk üstün muhariplik nitelik ve yeteneğine rağmen, harbi sevmemiş ve mecbur kalmadıkça harp istememiştir. Bu gerçek onun şu sözlerine de yansımıştır: Harp ulusal yaşam mücadelesinin bin bir yönteminden en son başvurulacak olanıdır. Bu da meşru ve haklı, haliyle kurtuluş ve bağımsızlık için yapılanıdır. …Harp, zaruri ve hayati olmalıdır… Milleti savaşa götürünce vicdanımda acı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Lâkin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir.” Kazandığı zaferler, gerçekleştirdiği devrimler, bağımsızlık ve cumhuriyet uğruna adanmış bir ömür karşısında göstereceğimiz ve onun karşılığı bence iki kelimede saklıdır. Özen ve Saygı. Sözlerime son verirken, Ölümsüz şahsiyetinin manevi huzurunda saygıyla eğiliyor, silah arkadaşı İsmet İnönü’nün sözleriyle kendisine seslenmek istiyorum; “Devletin banisi ve milletimizin fedakâr, sadık hadimi, İnsanlık idealinin âşık ve mümtaz siması, Eşsiz kahraman, Atatürk; Vatan sana minnettardır.” Aziz atam, Ruhun Şad olsun.”
Daha sonra programda, Babaeski Lisesi Öğrencisi Gizem Çoban, “Atatürk” adlı şiirini, Babaeski Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Cenap Şener ise Atatürk’e Mektup’u okudu. Babaeski Lisesi Öğrencileri, Atatürk’ün Dış Basında yer alan haberlerini ve Yazılı eserlerini sundular.
Program, sinevizyon gösterisi eşliğinde öğrencilerin sahnede Atatürk’ün Anılarını canlandırması ve Atatürk Oratoryosu sunması ile son buldu.
Program sonunda, Kaymakam Mustafa Demir, Garnizon Komutanı İs.Kd. Albay Murat Mayda ve Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Programını hazırlayan İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemil Çakıcı, Şube Müdürleri Ahmet Dal, İlker Bayram ve Babaeski Lisesi Müdür, Öğretmen ve de Öğrencilerini kutladı.

Hiç yorum yok:

sağ üst köşede yer alan Önceki kayıtlar'a tıklayarak geçmiş haberlere ulaşabilirsiniz...